Yukarı Çık




8   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 

           
”Hayır, böyle bir işe kalkışacak cesarete sahip olamaz!” 
Ayıboğan, oğlunun konuşmasını bölerek çıkıştı. Kaplanyürek babasının tereddütte kaldığını görünce, dozajı iyice arttırarak konuşmaya devam etti.
”Avdan bir önceki gece, çadırında o ikisiyle buluştuğunu savaşçılar rapor etti. Daha bir hafta önce korkularından zor nefes alan hainler, nöbetteki iki savaşçıya saldıracak cesareti başka türlü nasıl bulabilirler baba!”
Ayıboğan’ın aklına isim törenindeki sahneler düştüğünde, yüzünün ifadesi daha da tatsız bir hal aldı. Domuzkuyruk’ un kendini öne atıp o cılız orku ölümden kurtarmasına ve diğer iri kıyım orkun Kalındiş’ in elini kırmasına şahit olmuştu.
”Olabilir mi? Bunca seneden sonra, bana başkaldırmaya mı karar verdi yoksa?”
Kaplanyürek’ in çadıra girip dizlerinin üstünde konuşmaya başladığı andan itibaren, kabile artık eskisi gibi olamazdı. Kalındiş’ in infazlarını gerçekleştirmek için mağaraya götürdüğü iki orkun onu gafil avladığını, Kızgınboğa’yı kışkırtıp kendileriyle birlikte diğer tüm orkları ölüme sürüklemeye çalıştıklarını, türlü yalanlar eşliğinde babasına anlattı.
”Onları neden Yüce Dağ’a gönderdiğimizi nasıl bilemez. Bu iki orkun Kalındiş’e duyduğu kini kullanarak, soyumuzu kesmeye çalışıyor. Yaşamasına izin verdiğimiz yetmiyormuş gibi, bir de oğlu olmasına izin verdin!’’
”Sana yalvarıyorum baba! Bu işi gün doğmadan kökünden halletmemiz gerekiyor!” 
Kaplanyürek, ciğerlerini sökercesine haykırarak sözlerine devam etti. Gözleri müthiş bir drama sergileyen oğluna bakarken, Ayıboğan’ın aklı seksen sene önceki o geceye döndü.
Ork şeflerinin soylarını sürdürebilmek için uymaları gereken bazı önemli kurallar vardı. Şef, sadece soyunu doğurabilecek nitelikte olan bir dişi orktan çocuk yapabilirdi.
Türleri müthiş üreme yeteneğine sahipti. Tahtın güvenliği adına, ilk erkek çocuktan sonra şefler çocuk sahibi olmayı bırakmak zorundaydılar. Bu, dört kardeşiyle beraber ork steplerine hükmetmeye başladıklarında koydukları en önemli kuraldı.
Yüz senedir kuralın bozulduğu sadece tek istisna oldu. Ayıboğan’ın oğlu dünyaya geldikten sonra henüz beş nefes geçmemişti ki, çadır bir ağlama sesiyle daha inledi. İkiz erkek çocuklarından küçük olanı öldürmesi gereken Ayıboğan, duygularına yenik düştü. İlk doğan oğlunu çadırında tutarken, diğerini yeni doğanların yanına yolladı.
İşgüzar şifacının itibarını arttırmak için olayları Kaplanyürek’e anlatmasına kadar geçen yıllar boyunca, bu sırdan başka kimsenin haberi olmadı. Duyduklarının etkisiyle babasının karşısına dikilen Kaplanyürek, o gün yediği tokadın acısını ömrü boyunca unutamayacaktı.
Şifacının infazı çok sessiz olmuş, yanı sıra kabilenin yıldız avcısı Domuzkuyruk’ un levazım bölümüne başkan atanması herkesi çok şaşırtmıştı. Durumların değişmesiyle beraber nefret ettiği kardeşini öldürmek için seçenekleri tükenen Kaplanyürek, kinini yüreğinde günden gün büyüterek bu zamana kadar gelmişti.
”Ay tepeye ulaştığında, bütün bölüm başkanları çadırımda olsun. Kalındiş’ de mutlaka hazır bulunsun!”
Oğlunun çadırına giderken Kaplanyürek’ in keyfîne diyecek yoktu. İçeri girdiğinde tedavi işlemini sürdüren şifacıyı apar topar dışarı gönderip, babasına söylediği yalanları harfiyen Kalındiş’e ezberletmeye başladı.
Toplantı haberini alan bölüm şefleri, gerekli hazırlıkları yapmaya başladılar. Savaşçıların bölüm şefine giden haberse diğerlerinden biraz farklıydı, bu nedenle çadıra ilk o geldi. Çadırın dışı yoğun savaşçı takımlarıyla sarıldı ve normalin aksine, içeri girenlerden silahlarını bırakmaları istendi.
Domuzkuyruk, gündüz yaşanan olaylardan kabiledeki birçok kişiden önce haberdar olmuştu. Eski bir avcı olarak yaralanma ve ölümlere sayısız kere şahit olan bu tecrübeli ork, şefin torunu bile olsa olayın neden bu kadar büyütüldüğünü çözememişti. Ne de olsa ava bir kere çıkıldığında, başına neler geleceğini bilemezdin.
Bu düşünceler içinde çadıra giriş yapan Domuzkuyruk, içerideki bölüm şefleri ve yardımcılarının savaş zırhları giydiğini gördü. Çadırın içi de, dışı gibi birçok savaşçı tarafından istila edilmişti. Yardımcısıyla beraber yerine oturmadan önce, içini büyük bir huzursuzluk kapladı.
Toplantıya katılan herkes yerlerine geçince, Kaplanyürek ayağa kalkarak emretti
“Çabuk hainleri derdest edin!’’
Emirlerini alan savaşçılar, Domuzkuyruk ve yardımcısını yerlerinden adeta söküp atarak şefin önüne getirdi. Dört bir yanı sarılan bu ikili, diz çöktükleri yerden şaşkın bir şekilde etrafa bakıyorlardı.
“İki hain bugün çıkılan avda kahpe bir tuzak kurarak, oğlum Kalındiş’i öldürmeye çalışmışlardır. Yanına aldığı askerlerle Yücedağ’ın katil lordunu öldürmeye giden oğlumu, sırtından vurmuşlardır!’’
Bağıra çağıra başladığı konuşmasına es veren Kaplanyürek, sesine bir parça hüzün katarak devam etti
‘’Kalındiş’i hepiniz tanırsınız, cesur kalbi her zaman kabilesi için atar. Onca uyarıma rağmen içindeki kabile aşkı ağır basmış.  Soydaşlarına yemek sağlamak için gittikleri Yüce dağ’ da, öldürülen sayısız kardeşinin intikamını almaya çalışmış!’’
Çadırda bulunan bölüm şefleri ve yardımcıları, bu sözler üzerine göğüslerine sertçe vurarak acıyla bağırdılar. Ortamı istediği kıvama getiren Kaplanyürek, acımasızca saldırmaya devam etti.
Parmağıyla Domuzkuyruk’u gösteren Kaplanyürek ‘’Oğlum ve kahraman savaşçıları zalim yaratığı mağarasında öldürmek için hücum ettiklerinde, isim töreninde bu hainin kurtardığı dişi ork kahpece arkadan saldırdı. Komutanlarının yaralandığını gören savaşçılarımız, yardıma koşarken zalim yaratık tarafından parçalandılar’’ dedi.
Domuzkuyruk artık kendini tutamaz oldu, yapılan bu iftira karşısında soğukkanlılığını kaybedip ’’Yalan, iftira, benim bu olanlarla kesinlikle bir alakam yoktur’’ diye bağırdı.
”Sus! Bu kutsal mekânda, yüce şefimizin önünde, nasıl bu şekilde konuşursun! Biraz sonra Kalındiş gelince, bakalım yaptıklarını nasıl inkâr edebileceksin?”
Kaplanyürek oğlundan, hususi olarak toplantıya biraz geç katılmasını istedi. Kendisi hızlı bir girişle ortamı hazırlayacak, aldığı yaralar yüzünden çok acı çeken ve zar zor yerinden kalmış imajı çizecek olan Kalındiş’ le finali yapacaktı.
”Benim yaşadığım acıyı sende yaşayacaksın, oğlunu ölümcül yaralar almış bir durumda görmek ne demekmiş anlayacaksın!”
Bölüm şeflerine yardımcılık yapacak kişiler, bizzat kendi oğulları olmak zorundaydı. Bu kural, hem bölüm şeflerinin astlarının ihanetine uğrama riski düşürüyor, hem de her an oğlunun kellesinin gidebileceği korkusu bölüm şeflerini tehdit altında tutuyordu.
Kendilerine doğru yürüyen Kaplanyürek’i görünce hışımla ayağa kalkmaya çalışan Domuzkuyruk, etrafındaki savaşçılar tarafından yüz üstü yere vuruldu. Kaplanyürek oğluna adım adım yaklaşırken, Domuzkuyruk’ un yapabileceği hiçbir şey yoktu.
”Herkes dışarı çıksın!”
Adeta bir duruşmaya dönen toplantının başından beri sesi çıkmayan Ayıboğan, nihayet konuştu. Sesi çadırın içinde yankılanırken, bütün orklar kanlarının vücutlarından çekildiği hissettiler.
”İkisi hariç, herkes çadırı terk etsin!” 
Eliyle yerdeki Domuzkuyruk ile oğlunu gösterirken, Ayıboğan bir kere daha konuştu.
Kaplanyürek itiraz etmek istese de, bu noktada babasına karşı yapacağı her hareketin aleyhine olacağını biliyordu. Herkesin dışarı çıkışını izledikten sonra yavaş adımlarla çadırı terk ederken, ”Geri zekâlı çocuk, biraz geç kal dedim sana, bunca zamandır hangi cehennemde sürtüyorsun” diye kendi kendine mırıldandı.
”Kafanı kaldır!” b
Bir anda ıssızlaşan çadırın içinde, Ayıboğan yerdeki oğluna bakarak konuştu. Domuzkuyruk’ un gözlerini gördükten sonra yerinden kalkan Ayıboğan, ikiliye doğru yürürken konuşmasına devam etti.
”Ailemizin en büyük kuralını yıkarak seni yaşatmamın sonucu böyle mi olacaktı? Soyumun canına kast etmek mi senin minnettarlığını gösterme şeklin?”
Uğradığı bu iftira, yaşadığı aşağılanmalar ve oğlunun canına kast edilmesi Domuzkuyruk’ un alt çizgisini çoktan geçmişti.
”Ben, uzun yıllardır bana ne söylediysen yaptım, bir kez olsun seni zor duruma düşürecek hareketim olmadı. Şimdi hiçbir kanıt yokken, sende mi bana inanmıyorsun? BABA!’’
Son sözcük ağzından çıktıktan sonra, çadırın içinde adeta soğuk rüzgârlar esti. Yıllardır kendisine tabu ettiği bu sözcüğü söylemişti nihayet. Babasının ve oğlunun şaşkın bakışları altında, omuzlarından bir yük indiğini hissediyordu.
Aynı anda tüm kabile gök gürültüsü benzeri bir sesle inledi, çadırın içindeki tuhaf hava da dışarıdan gelen bu nara nedeniyle tamamen dağıldı.
”Çık dışarı Ayıboğan! Kancık kelleni, ödlek bedeninden ayırmaya geldim!”
———————————————————————————————————————————————————-
Bir iftira başka iftiraları doğurur.
William Shakespeare
 

Altı Medeniyetin Dünyası sesli tiyatro şeklinde, her gün yeni bölümüyle Youtube kanalımızda. Hemen takip etmeye başlayabilirsiniz.
https://www.youtube.com/channel/UCFLFkHspxIWOS_quuhWnOEA


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


8   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.