Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm 
           
“FORVET” OLARAK BİLİNEN VARLIK

BÖLÜMLER;
Bölüm 5: Mühürlü Ego
Bölüm 6: Final Maçı
Bölüm 7: Mağlubiyet
Bölüm 8: Davet Sebebi

BÖLÜM 5:  MÜHÜRLENMİŞ EGO.

O günden itibaren, İsagi’nin kendisini iyi hissettiren gol atma arzusu… yani egosu mühürlendi.

(Nihayetinde, kimse bundan şüphe etmiyor. Yani, ben de… Koçun dediklerine güvenmeliyim.)

İtaatkar ve ağırbaşlı, bu seçeneğin tam İsagi’ye uygun olduğu söylenebilirdi. Aşırı derecede bir işbirlikçiliği ve takım arkadaşlarıyla ilgilenme arzusu vardı. Gençliğinin baharındaydı bu yüzden kötü bir şekilde one çıkmak istemiyordu ve her zaman ürkek biri olmuştu, o yüzden sırf iddialı biri olduğu için çevresi tarafından sevilmemekten korkuyordu. Futbol İsagi’yi değiştirmişti ve yine değiştiriyordu. Memleketi Saitama’da Ortakokuldaki yenilmez forvet olduğu zamanlardaki hızla özgüveni yok olmuştu. 

Büyük hayali olan “Dünya’nın en iyi forveti olmak ve Dünya Kupası’nı kazanmak” için ilk adımı atmış olması gerekiyordu. Her zamanki o tutkuyu hissetmiyor değildi sadece içindeki yangını söndürmek için bastırıyordu. 

“Güzel pas, İsagi!”

“İsagi,  pası iyi ayarladın!” 

Bu kelimeleri duydukça, futbolu böyle oynamaktan başka seçeneği yokmuş gibi hissediyordu. İsagi’nin hayatı aynı şekilde normal gibi değerlendirilebilirdi. Mesela… 

“İçlerinden hangisi senin tipin, Isagi?”

Kulüp aktivitelerinden dönerken Tada ona bir idol grubunun videosunu göstererek bu soruyu sordu.

Ve şöyle devam etti, “Biliyorum, tam merkezde olan kız! değil mi?”

Aslında umrumda değil…. Ama İsagi bu düşüncelerini dile getiremedi. Bunun yanında İsagi’nin karşı cins tipi güzel bir gülüşü olan ve sık sık gülen biriydi. Tada ise ifadesiz TsundereIeri seviyordu. Yani kesinlikle İsagi’nin ilgisini çekmiyordu. Ama… 

“Ah, Ben de onu seviyorum~♡”

“Değil mi!”

İsagi bile şeyler söylediğinde arkadaşları heyecanlanıyordu.

“Uh, evet… ben de sevdim.”

Yani, sevmiyor değildi. 

“Tam da beklendiği gibi! İsagi bile böyle şeyleri seviyor!” 

“Aynen…”

“O zaman, bir dahakine benimle izlemeye gelmek ister misin?”

“......Olur?”

“Harika! Hadi hepberaber gidelim!Nice! Let’s go with everyone!”

“Yaşasınn!”

İchinan Futbol Klübünün modu yükselmişti. 

“He? Olur?”

Sadece akışla birlikte hareket ediyordu. İş oldu bittiye gelince, gizlice Tada’nın bahsettiği şovla çakışan bir etkinliğin rezervasyonunu iptal ettirdi. Okuldan sonra ramen yemeye davet ettiklerinde, “Daha dün yemiştim, ama olur…” ve birlikte giderlerdi. Ramen dükkanında herkesin bardağına su koyar ve tabii ki bittiğinde yenilerdi. Nazik ve düşünceli yapısıyla, İchinan Futbol klübünün önemli bir üyesi oldu. Kendisi anlamadan, Uyuma önem veren İsagi bir anda onlardan biri haline geldi. 

BÖLÜM 6: FİNAL MAÇI.

Lise’nin ikinci yılının sonbahar ayı gelmişti. 

İsagi takıma bir forvet olarak değil de asistleriyle katkıda bulunuyordu. İronik bir şekilde geniş görüş alanı, mükemmel mekansal farkındalığı ve yüksek futbol IQ’su takım oyununu kusursuz  yapmıştı. Onun sayesinde, takımları istikrarlı bir şekilde ilerleyerek il turnuvalarına çıkmıştı.

“Sanunda buradayız!”

Bugün Saitama ilinin Final maçları var. Soyunma odasında koçları sesini yükseltti. Ulusal Turnuvaya sadece bir gol uzaktayız sadece bir zafer daha ve Ulusallardayız. 

“Kazansanız da kaybetseniz de, siz benim gururumsunuz!” 

Koçları maç öncesi toplantısında her zamanki gibi şevkliydi.

“Sadece bu fırsata tutunun! Eğer hep birlikte tutarsak hiçbir pişmanlığımız olmaz! Hadi gidelim! Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için! İchinan’nın ruhu budur!”

“EVEEET!!!”

İchinan Lisesi Futbol Takımı’nın bağırışları soyunma odasının dışına kadar yankılandı. 

“EVEEEET!!!”

İsagi bile o şevkle bağırıp modunu yükseltti. 

(Kesinlikle kazanmak istiyorum……!)

Final maçındaki rakipleri ildeki en iyi forvetlerden biri olan Kira Ryosuke’nin okulu Matsukaze Lisesiydi. 

(Kira Ryosuke’yi yenip, Ulusallara gidip ……keşfedilip, Japon Ligine katılıp…..Birgün Japonya’yı temsil edeceğim……! Birgün hayal ettiğim Dünya Kupasında olacağım……)

Yumruk yaptığı eline baktığında farketti ki. 

(Dünya Kupası? Yani hala……. Bile bir Şeyin hayalini kuruyorum.) 

Kimseye bundan bahsetmemişti, ve neredeyse unutmuştu, ama her zaman kalbinin derinliklerinde bir yerde o arzu hala vardı. Japonya’yı temsil etmek ve Dünya Kupası’nı kazanmak istiyordu. Bunu sekiz yaşında Noel Noa’yı ilk gördüğünden beri hayal ediyordu. Sonra aklına tahmini bir şey geldi.

(……Eğer hayalim gerçekleşecek olursa, bu maç kesinlikle bir dönüm noktası olur.) 

İsagi çocukken geleceğini görebileceğini hissederdi, tıpkı gökyüzüne bakarak yağmurun geleceğini hissedebildiği gibi. 

(……O zaman Hayatım buna bağlıymış gibi savaşmalıyım!)

Gerçek hisleri kalbinden dışarı fışkırmıştı. İsagi uzun zaman sonra ilk defa egosunun sesini duymuştu. Yumruğunu daha çok sıktı.

(Uzun zamandır takım olarak Savaşıyorum, ama bu takımın benim hayalimi gerçekleştirmesine imkan yok. Bİr forvet olarak, burada vazgeçemem! Eğer bir şansım olursa……. Bu oyunu kendi golümle kazanacağım!) 

Liseye başladığından beri ilk kez İsagi kendi gölünü atmaya karar verdi.

__________

Maç kazanması his de beklenmeyen Matsukaze Lisesinin lehine ilerliyordu. The final match was led by the underdogs, Matsukaze Kokuo High School. Bir gol ilk yarıda Kira Ryosuke tarafından atılmıştı ve skor 0-1’di. İchinan ise organize defanslarıyla ipin ucunu yakalamıştı. Maçın başından sonuna kadar püskürtülmüştüler, ve karşılarına hiç şans çıkmamıştı. İkinci yarıya atak yapamaz halde çıkmışlardı ve süre su gibi akıp geçmişti. İkinci yarının sonunda ilk şans sonunda ellerine geçti. 

“Hadi, Isagi! yürü! yürü!”

“Bu bizim son şansımız!”

“iSAGİİİİ!!!”

Yedek kulübesindekiler ağlayarak dua ediyorlardı. Those benched cried out in prayer. İkinci yarının kırkıncı dakikasında İsagi topu aldı, uzatmalardan geriye çok az kalmıştı.
 
(Eğer bunu kazanırsak Ulusallara gideceğiz! Ulusallar! Ulusallar! Ulusallar! Ulusallar! Kendi golümle kazanacağım!) 

Sonunda maçta gol atma fırsatı vardı. Bunca koşuya bu İsagi’nin kendi kendine elde ettiği bir şanstı.  Finally, a chance to score in this match. #7 ve #9 numaralı oyuncular arkasından geliyordu. 9 numarlı oyuncu üniformasının kolunu tutarak az kaldın bir sarı kart alıyordu. İsagi zorla üstündeki koldan kurtuldu ve rakip takımın sahasına hücum etti. Konsantre olması hayret veren bir yetenek. 

(Bunu kazanırsak Ulusallara gideceğiz!)

Olağanüstü çalımlarla hepsini atlatarak defansı kırdı.

(Hadi!)

İşte orada. Gol fırsatı. 

(Kaleciyle teke tek! Maçın sonucunu ben belirleyeceğim!)

Rakip takımın kalecisi öne doğru koşturdu. 

“Ben Ulusal Turnuva’ya gidiyorum!!” 

Sinirleri en son raddeye kadar gerilmişti, ve İsagi sadece önündeki golü görüyordu. Eski oyun tarzındaki tutkuyu hissediyordu. Ego’sunu hatırlamaya başladı.

(Bundan eminim. Bu man benim dönüm noktam olacak......)

Bunu başarabilir. Tek yapması gereken bacağını tam gücüyle savurup şut çekmek. 

“İsagi! Boştayım!”

Takım arkadaşının sesi İsagi’nin konsantrasyonunu bozdu. 

“Ah… Tada-chan…”

Bir anda, İsagi eski ciddi ve çekingen haline geri döndü. 

“Bunu kesinlikle gole çevireceğim!

“!?”

Tada boştaydı ve yan taraftan geliyordu. 

(O haklıydı… Eğer burada pas verirsem puan alırız…… ) 

Kaleci Tada’ya odaklanmıyordu. Bu pozisyondan rahatlıkla gol atabilirdi. 

“Ne yapıyorsun, İsagi? Burada puan alamazsak biteriz! Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için!!” 

(Bu doğru…… Futbol on bir kişi ile oynanan bir oyundur……)

Riske girmeye gerek yok. Eğer kaybederlerse bu onun suçu olur ve takım için kendini kötü hisseder. 

Tada’nın ayağına doğru zarif bir pas attı. Mükemmel bir asistti. 

Uzun zamandır İsagi’ye odaklanan kaleci bir anda şaşırdı ve “Ah!” Diyerek dengesini kaybetti. 

(Pekala! Bu skoru eşitlemeli…….)

Tada şut çekti. ÇLANK! Top kale direğine vurdu ve geri sekti. 

(Hayır! Kahretsin!)

Direkten dönen tut yüzünden İsagi’nin tepki hızı gecikti. 

“Karşı atak! Karşı atak!”

İsagi’nin önceden atlattığı 7 numara topu hemen aldı. Zaman kaybetmeden uzunca bir pas attı ve tabii ki de pasın gittiği kişi……. 

(Bizi geçtiler! Kira!)

Kira Ryosuke oradaydı. Kira topu aldı ve tıpkı bir şeytan gibi top sürdü. Defansı yarıp geçti ve kurduğu baskıyı korudu…..  

Şakk! Top fileye vurdu. Oyunun sonucunu belirleyen sayı. Sahanın bir ucundan Öbür ucuna bir atak şansı, Tüm kalabalığı ayağa kaldıran bir gol. 

Piiiii!

Skor 0-2, maçı bitiren düdük çaldı.

BÖLÜM 7: MAĞLUP OLMAK.

Taraftarlar kazanan takım için yeri göğü sarsan tezahüratlar yapıyordu. Kontra ataklarında uzunca bir pas atan 7 nuramalı oyuncu Kira’yı yukarı doğru kaldırdı ve tüm sevincini bedeniyle gösterdi.

(……Bitti. Kaybettik.)

İsagi Tüm bu çılgınlığın merkezi olan Kira’ya sadece boş gözlerle baktı. 

“Bugünkü maç 2-0’lık bir skorla Matsukaze Lisesi’nin zaferiyle sonuçlandı ve Ulusallara gitmeye hak kazanan takım onlar olmuştu…”

Anons bittiği zaman taraftardan bir tazahürat daha yükseldi. There’s another roar from the crowd as the announcement is made. İşaret parmağını göğe doğru kaldırmış, zaferiyle sarhoş olmuştu ve tabiiki de kalabalığın ortasındaki kişi Kira’ydı. Sahanın diğer yarısında İsagi’nin takım arkadaşları yere çömüp ağlıyordu. Maçın sonucunu belirleyebilecek bir golu kaçıran Tada gözyaşlarına boğulup; 

“Özür dilerim millet… Eğer gol atsaydım… Eğer atabilseydim……”

Zırıl zırıl ağlayan Tada’ya bir takım Arkadaşı seslendi ve “Bu senin suçun değil, Tada…” dedi. O kişide çok ağladı. 

Sonra başrolün röportaj zamanı geldi. 

“Kira-san, Ulusallara gitmek senin için bir basamak olmalı, ama U-18 takımına davet edilmeniz Hakkında Nasıl hissediyorsunuz?”  

Ulusalların sadece bir basamak olması. Kadın spiker mağlup olan takımın önünde çok acımasızca bir soru sormuştu. 

“Şey…Şu an bu takımla ulusalları kazanmaya odaklıyım. Söyleyebileceğim tek şey takımımda olan kişiler sayesinde burada durabildiğim!” 

Kira özgüven dolu bir şekilde cevap verdi. Terliyken parıldıyordu ve inci beyazı dişleri vardı. Fanları bu taze görünümlü yakışıklı çocuğun görünce ciyaklamaya başlıyorlardı.

O sırada, sahanın kimsenin bakmadığı bir köşesinde… 

“Toplanın, İchinan!”

Koçlarının sesiyle, başları one eğik duran mağluplar duruşlarını düzelti. 

“Güzel karşılık verdiniz. Bu sinir bozucu ama İchinan’nın şuanlık kapasitesi bu. Üçüncü yıllar bu sene mezun oluyor… ve bazılarınız bu gender sonra futbolu bırakabilir ama birlikte bir takım olarak oynadığınız günlerden gurur duyabilirsiniz.”

Koçun sesi gitgide ağlamaklı gelmeye başladı.

“Hayatınızda kesinlikle bu zamanların…argh….bir hiç uğruna olmadığını…kıhh…düşündüğünüz zamanlar gelecektir…….!”  

Koçları burnunu Çekti ve duygularıyla başa çıkmak için haykırdı. 

“Hayattaki hiçbir şey anlamsız değildir! Benim için, İchinan’ın futbol takımı….” 

Oyuncular gözyaşlarına boğuldular. 

“…Japonya’da ki en iiyi takımdır!!!” 

Koçun Sözleri ve oyuncuların Ağlamaları yankılanırken hiç oralı olmayan biri vardı. O kişi İsagi’ydi. 

(……Hayır. Biz sadece ulusallara doğru son adımı atamayan bir takımız.)  

Böylece ulusallara gitme iddiaları sona erdi. 

Mactan sonra eve dönüş yolunda, Günbatımı altında nehrin kıyısı boyunca bisikletini iterken;

(Ben o takımda ikinci sınıflardan tanınmayan bir forvetim. Gerçek bu…) 

Güneş derenin üzerinden batıyordu. 

(Özür dilerim…. Noa-sama… Görünüşe bakılırsa senin gibi başarılı bir oyuncu olamayacağım.)

İsagi aklından Noel Noa’yla konuşuyordu. 

(Sizin oynayışınızla büyülenmiştim, sizi örnek aldım ve her zaman futbol oynamaya devam ettim.)

Noel Noa, şu an 31 yaşında, Fransa Milli Takımı’nda forvet ve Yılın Avrupalı oyuncusu. Şu ana kadar bir süperstar olmuştu. i

(Ama şimdi hayalim sadece bir hayal olmakla kalacak gibi Gözüküyor…Japonya’yı temsil etmek, En İyi Forvet olmak, ve Dünya Kupası’nı kazanmakla alakalı aptal hayalim…..) 

Dünya Kupası’nı kazanmak. Sesli tezahüratlar, o coşku, o sevinç, düşen konfetiler, ve hepsinin merkezinde olan kendisi, kupayı tutuyor. Bu 8 yaşından beri tutunduğu büyük bir hayaldi.

(Böyle giderse, profesyonel oyuncu bile olamayacağım…)

Kira Ryosuke’nin ışık saçan gülümsemesi aklına geliyordu. 

(Sanırım sadece o tip çocuklar professional olabilir… İkimizde ikinci yılımızdayız ama aramızdaki fark Goku ve Krillin gibi… Mezun olmama bir yıl kaldı…. Ciddi bir şekilde futbol oynamaya devam etsem bile, bu hayalden vazgeçmem gerekebilir…..) 

Gözlerini kapattığında, o an aklına geldi. Matsukaze Lisesi’nin kalecisi kollarını gerdirmiş İsagi’ye dik dik bakıyor. Hayatı buna bağlıymış gibi golu durdurmaya odaklanıyor. İsagi takım arkadaşının ona yaklaştığını farketti. Arkadaşı tamamen boştaydı, eğer topu ona atarsa kesin gole çevirirdi. Ama İsagi tereddütsüz şut çekti. Topu rotası biraz yamuktu, kaleci tepki vermeyi başarsa bile yetişmez zor olurdu. Şlak! Top köşesini delermişçesine fileye vurdu ve skor eşitlendi. O an İsagi bir kahramandı. Hayal kırıklığı içinde dişlerini gıcırdatan kaleciyi bile çok canlı bir şekilde hayal edebiliyordu. O an topu pas atmak yerini şut çekseydi… 

(Kaderim daha farklı olur muydu?)

Kira’nın bugün tüm vücuduyla tadını çıkardığı o seven İsagi’nin olabilirdi. Ama gerçeklik farklıydı. Güneş batarken boş gözlerle gökyüzüne doğru gevelemeye başladı.  

“Hayır…… Futbolda, “Eğer”’ler iyi değildir…Bir takım olarak oynadık ve kaybettik…. Bu hiç yardımcı olmadı……”

Yanından geçen ilkokul çocukları İsagi’nin kendi kendine konuştuğunu fark etti, hemen ondan uzaklaştılar. 

“Bu çocuk kendi kendine konuşuyor……”

“Tehlikeli biri olabilir”

Acayip tedbirli olmuşlardı.

“Futbol 11 kişiyle oynanan bir oyundur…değil mi? Bir başına kazanamazsın…… Birimiz hepimiz için……”

Kendini ne kadar ikna etmeye çalışsa da, yapamadı. Kalbinin derinliklerinde uzun zamandır gömülü olan hisler bir anda ortaya çıktı. 

“AAAAAAAAAAAGGGGHH!!”

Çaresizlik, pişmanlık ve hayal kırıklığı, hepsi ortaya çıkmıştı. O an sadece şut çekseydi…! 

İsagi’nin ani bağırışı yüzünden şaşıran ilkokul çacuklarından biri “Ahhh! Koşun!” dedi ve hepsi koşarak uzaklaşmaya başladı. 

“Kahretsin…”

Yere düşen gözyaşları toprağın rengini değiştirdi. 

(Kazanmak istemiştim…)

Eve vardığında güneş çoktan batmıştı.

“Ben geldim.”

“Hoşgeldin. Maç nasıldı?”

Kapıyı açtığında annesi onu her zamanki gülüşüyle karşıladı. When he opened the door, his mother greeted him with her usual smile.

“Kaybettik, kaybettik, kaybettik. Ben açım.”

“Yazık oldu! Bugün tonkatsu bile yapmıştım!”

Yemek masasının üstünde yığılacak miktarda Tonkatsu ve rendelenmiş lahana vardı. Tonkatsuyu yemek için sabırsızlandığı belli olan babası çoktan yemeğe başlamıştı. 

“Bunu maçtan önceki gün yememiz gerekirdi…”

“Öyle mi? Yine de güzel olmuş mu? İkimizde futbolla ilgilenmediğimiz için bilmiyorduk, kusura bakma.”  

İsagi cevap verdi, ama annesi de babası da atletik tipler olmadığı için kendini dışlamış hissetmekten alı koyamadı. Mağlubiyeti onun için bir hayal kırıklığı olsada o hala açtı. 

Yemeğini çiğnerken, annesi ona bir mektup çıkararak “Bu arada…” dedi.

“Senin için bi mektup var Yocchan. Japonya Futbol Birliğinden!”

“Ha…?”

Japonya Futbol Birliği.....? diye düşündü. Onlar Japon futbolunu yönetim kişiler değil mi? Mektubun ne için olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.

“Ne diyor?”

“Hmm? Çağrı mı?”

Japnya Futbol Birliği hakkında pek bilgileri yoktu, ama oğullarına gelen mektup ilgilerini çekmişti. Annesi ve babası bile mektuba İsagiyl’e beraber göz gezdirmişti.

İSAGI YOİCHi-SAMA
ÖZEL BİR OYUNCU ANTREMAN PROGRAMI İÇİN SEÇİLDİNİZ 

“Özel Oyuncu Antremanı…?”

İsagi yutkundu.

“Bu iyi bir şey değil mi?”

“Beni aşar!”

Annesi kafasını kaldırdı ve babası gelişigüzel yanıtladı. Ebeveynleri bunun ne kadar önemli olduğunu anlamak için fazla umursamazlardı. Japonya Futbol Birliğinden direkt şahsa mektup. 

O gün, maçı kaybettiler ve ulusallara gitmekte başarısız oldular. 

(Ama neden ben……)

Bittiğini düşündüğü hayali tekrardan canlanmıştı. 

BÖLÜM 8: ÇAĞIRILARIN SEBEBİ 

(Bugün kap noodlelar…..)

Görüntüleme odasına bir sure boş kap noodle bırakılmıştı. Aburcubur sevdasının sonu yoktu. Gözlerinin altında her zaman siyah halkalar var ve bir kibrit çöpü kadar zayıf bu kesinlikle diyeti yüzünden, değil mi…..? diye düşündü Anri, ama sonradan odağını kap noodlelardan işine geri verdi. Ego ve Anri Saitama İl Turnuvası’nın final maçını izliyorlardı. 

Öne çıkan kamera görüntüsü, o görkemli hücumda büyüleyici bir şut atan Kira Ryosukenninkiydi. Ego onu hemen orada çağırmaya karar verdi, ve Anri Kira’nın verilerindeki davet kısmını kontrol etti. Bu İchinan’ın defansını yarıp geçen ve skor yapan bir forvetin oyunuydu. Onun şüphesiz çağırılması gerekiyordu. 

(……ama hala)

Ego’nun seçtiği isim, Isagi Yoichiydi, Anri’nin tahmin ettiği gibi yaşanan olaylar sonucu kaybetmişti. Hazırladığı şansı dikkatsizce arkadaşına teslim etmişti, ve hücum yapıldıktan sonrada kendi kendini bitirdi. Bu Japon stili futbolu mükemmel organize yeteneklerle somutlaştıran bir oyun şekli, ve mağlubiyetleri bu oyun tarzının limitlerini göstermişti. Anri merak etti.

“İsagi Yoichi Özel Oyuncu Antremanı için seçildi…Onu Blue Lock’a davet etmekte gerçeken sorun yok mu? Bunun hala bir hata olduğunu düşünüyorum…” 

Anri’nin hayali Japonya’nın Dünya Kupası’nı kazanmasıydı. Japon futbolu son 25 yılda gelişmiş ve devamlı bir Dünya Kupası katılımcısı olmuştu.  Ancak, en iyi on altıyı geçmeyi başaramamışlardı. 

“Eğer kendi futbolumuzu oynarsak kazanırız.”

“Japonya stili paslaşmalı futbol Dünya standartı”

Bütün futbol yorumcuları bunu söylüyor. 

(İşte bu yüzden hiçbir zaman en iyi on altıyı geçmeyi başaramadık!)

Aklında, Anri çıldırmıştı. Futbol’un geleceğini düşündüğünde, birazcık ağzı bozuk olabiliyordu. Eğer işler olduğu gibi devam ederse, Japon Futbolu asla Dünya Kupası’nı kazanamayacaktı. Bu yüzden şu anki Japon Futbolunu yok edecek ve bu ülkeyi Dünya Kupası’nı kazanmaya taşıyacak bir kurtarıcıya ihtiyaçları vardı… Dünya’nın en iyi forveti doğmalıydı. 

Seçmeler için belirlenecek 300 covet Ego’nun kanı ve saptamalarına kalmıştı. Ama belkendiği gibi o tamamen işe yaramazn değil mi? diye düşündü Anri. Ve hala, ekranda İsagi’Nin sahada çöküşünü izlerken, Ego’nun yüzünde ürkütücü bir gülümseme vardı. 

“Ah, Bu çocuk en kötüsünü tattı, değil mi, Anri-chan?”

“Evet. Bu maçta, okulu Matsukaze Lisesi’ne karşı 0-2 kaybetti İsagi Yoichi… O hiçbir şey yapamadan maç bitti..”  

Bu yüzden sana gene gün bu çocuğun iyi olmadığını söyledim. 

Ancak, Ego’nun ağzının kenarları daha da kalkıyordu. 

“…Bu iyi değil mi… En kötünün en iyisi… Ezici bir saha görüşü ve mekansal farkındalığı var. Bulunduğu pozisyonu etrafındakilere bağlı olarak doğru değerlendiren bir gözü var, ve yüksek bir futbol zekası. Tüm yeteneklerini takım için çalışan bir forvet olarak öldüren bir cevher…” 

Ego gözlüklerini kaldırdı ve kabaca başını salladı. 

“Japon Futbolu onu öldürmüş, ve hiçkimse tarafından keşfedilemeden yok olup gidecek. Blue Lock’u hazine yapan bu tar insanların Egosudur.”


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.