Yukarı Çık




23   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   25 

           
Kesinlikle bu dünyada olmayan bir terim kullanmış olsam da Julien ve Carol bundan bahsetmedi bile.
 
Ama Julien konuyu değiştirdi ve uyumsuz duygu çabucak kayboldu.
 
‘‘Oh, ama siz ikiniz neden bugün yardım partisine katılmıyorsunuz?’’
 
‘‘Sıkıcı. Böyle bir şeye ilgi duymuyorum’’
 
‘‘Sharon gitmek istemiyor’’
 
Birlikte cevap veren Carol ve ben birbirimize baktık ve kahkahalara boğulduk. Henüz 15 yaşına basmadığımız için gitmemize gerek olmadığı konusunda Madam DeJoue'yi ikna etmek zorunda kalmıştık.
 
‘‘…. Keşke ben de ekebilseydim’’
 
‘‘Sen yapamazsın’’
 
Benim sözlerimle prens sanki benim bunu diyeceğimi biliyormuş gibi güldü.
 
‘‘Vücudun rahat olduğu sürece gerçekten umursamıyorsun, değil mi?’’
 
O kadar doğru bir şey söylemişti ki yanıt veremedim. Gülümsedim. Neyse ki Julien üzgün görünmüyordu.
 
‘‘İkiniz de kalkın. Buraya kadar geldiğinize göre etrafı da gezmelisiniz. Görülmeye değer epey manzara var ’’
 
Julien ince bir leopar gibi gerildi ve ayağa kalktı. Bana uzattığı el sertti, madalya gibi içine nasır yerleştirilmişti.
 
Bu, hayatının kolay olmadığının kanıtıydı.
 
Elimi Julien'in elinin üstüne koydum.
 
Carol’un eli de diğer eline yaslandı.
 
‘‘Bu harika günü hatırla çünkü muhteşem Carol elini tuttu’’
 
… O chuuni miydi? (Chuuni: Ortaokul sendromu olarak bilinir. Orta okul öğrencilerinin kendilerini hayalimsi kahramanlardan etkilenerek süper güçlere sahip olduklarını sanmalarıdır)
 
‘‘Huh?’’
 
Elimdeki yumuşak tutuşa birden şaşırarak başımı çevirdim. Julien muhteşem, ışıltılı bir yüzle bana bakıyordu.
 
‘‘Konsantre olun. Başka bir şey düşünmeyin’’
 
Gülümseyen yüzü o kadar güzeldi ki sadece aptalca başımı sallayabilirdim.
 
"Tamam…"
 
***
 
Julien derin düşüncelere daldı.
 
O ve Carol’un düşündüğü gibi Sharon çevresinden habersizdi.
 
‘‘Hayır… Habersiz olduğu için değil ama kesinlikle önemsemiyor’’
 
Julien’in kaşları çatıldı. Julien ne zaman bir şey istese Sharon ona tatlıca verirdi ama hareketlerinde bir derinlik yoktu.
 
‘‘Carol sabırsızlanıyor’’
 
Bu ince bir değişimdi ama hem hızlı hem de zeki olan o ve Carol geride bırakılıyorlardı.
 
Sharon, bahar güneşinin altındaki uykulu bir kedi gibi zarif ve sevimliydi. Ancak duyguları ne kadar şeffaf olsa da, gerçek benliği hâlâ gizliydi.
 
Gülümseyen bir yüzle onları soğuk bir şekilde kesiyordu.
 
‘Ben senden farklıyım. Ben bir yabancıyım’
 
Söylediği şey bu gibiydi.
 
Tabi ki, Sharon iyi bir insan olduğundan ona ve Carol’a olan sevgisinden şüphe edebilirdi… Ama bu yeterli değildi.
 
‘‘Sinir bozucu’’
 
Bugün aynıydı. Ara sıra havaya bakan gözler o kadar şeffaftı ki ağlıyormuş gibi görünüyordu.
 
Bugün, yardım etkinliğinin mekanı olarak hizmet veren sergi salonundaydılar.
 
Sharon liderliği ele almıştı ve Carol ve Julien biraz onun arkasından gidiyordu.
 
***
 
‘‘Sen de Sharon’un tuhaf olduğunu hissediyorsun değil mi?’’
 
‘‘Ben hep öyle hissettim’’
 
Sharon çevresinden habersizdi ve gerçekten samimiydi… O da eksikti. Küçükken fark etmemişti ama artık yavaş yavaş farkına varmıştı.
 
‘‘Yani… Sharon’u bu şekilde bırakacak mısın?’’
 
‘Sharon’ kelimesini duyduktan sonra Julien, o sinir bozucu kızın söylediği şeyle biraz ilgilenmeye başlamıştı.
 
‘‘Ne demek istediğini açık açık söyle. Seninle konuşmak istemiyorum’’
 
‘‘Oh? Bu nişanlına söylenecek şey mi? Eğer sana ihtiyacım olmasa seninle yemek bile yemem…’’
 
‘‘Aynı benim gibi! Dükün kızı mı? Bir süre öncesine kadar ilahiyat kitaplarını bile okuyamıyordun! "
 
‘‘Böyle bir şeye ihtiyacın olmadan da yaşayabilirsin. B*ktan salak. "
 
Carol’un dudağı yukarı doğru sevimsizce çıktı.
 
Doğru olduğu için bunu reddedemezdi. Sharon istemeseydi Carol, başından beri teolojik bir kitap okumazdı.
 
Bu dünyada Carol yalnızca Sharon'a inanıyordu.
 
‘‘Hey. Dediklerini bitir. Beni kızdırma.’’
 
Carol, onunla sanki bir rahatsızlıkmış gibi konuşan Julien'le alay etti.
 
‘‘Az önce gördün, değil mi?’’
 
‘‘Ne?’’
 
Carol saçlarını parmaklarıyla döndürerek, "Açıkça, ondan seninle yaşamasını istemiştin, ama Sharon seni fark etmeden görmezden geldi" dedi.
 
‘‘Sence hepsi bu mu?’’
 
‘‘Hayır’’
 
Julien açıkça onun elinden tutmuş olsa da Sharon biraz bile kızarmamıştı.
 
‘‘….Bu böyle devam edemez’’
 
Carol sevimli ve ukala bir yüzle çenesini okşadı.
 
‘‘Bir şeyleri fark etmiyor ve bu dünyaya biraz bile tepki vermiyor ve sanki orada yokmuş gibi davransa da etrafa farklı bir hava yayıyor. Eğer böyle devam ederse… Etraftan bir anda kaybolması garip olur muydu?’’
 
Carol ve Julien’in yanlış anlamaları Sharon’u ayrılmaya niyetinin olmadığını bilmeksizin gittikçe daha da derinleşiyordu.
 
Julien açıkça “… Ne demeye çalışıyorsun?” Diye sordu.
 
"Artık sözleşmemizi daha somut hale getirmemiz gerektiğini düşünüyorum."
 
"Ne sözleşmesi? Ne zamandan beri böyle bir ilişki içindeyiz?"
 
‘‘Ahh… Beni gerçekten küfretmeye doğru itiyorsun. Cidden kibar ve sabırlı olduğum için kendimi geride tutabiliyorum. Müttefik olmaktan bahsediyorum! Bizim müttefik olmamız lazım!’’
 
Carol ve Julien'in yüzleri aynı anda buruştu. Müttefik. İkisi de dünyadaki en korkunç kelimeyi duyduklarını ve söylediklerini hissettiler.
 
"S*ktir."
 
Sharon'ın önünde iyi ve sevimli gibi davranıyorlardı ancak birbirlerine karşı çok açık sözlüydüler.
 
"Hazırlanmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü şu anki durumda, bildiğimiz ya da yapabileceğimiz hiçbir şey yok. O halde imparator olmalısın. "
 
"Ne?"
 
"Büyünün gücü sadece imparatora itaat etmez mi?"
 
"… Bu zaten düşündüğüm bir şey."
 
Boşluğa boş bakmak veya dünyadan ayrılmış gibi soğuk bakmak gibi.
 
Sanki onun için hiçbir şey önemli değilmiş gibi ...
 
Sharon hiçbir şey beklemiyordu ve hiçbir şey istemiyordu. Bu yüzden, Julien ve Carol sık sık sıkıntıdaydılar. Hayır, sık değil. Her gün sıkıntılıydılar.
 
"Mücevher, güzel elbiseler veya lezzetli yemekler. Sharon hiçbir şeyle ilgilenmiyor. Sanki ortadan kaybolsa hiçbir şey farklı olmayacakmış gibi arka planda kalıyor. Ama tek başıma hiçbir şey yapamam. Kılıç kullanamam, bir unvana veliaht olamam ve Sharon ile evlenemem. Bu yüzden sana ihtiyacım var’’
 
‘‘ Benden Sharon’u yanımda tutmamı mı istiyorsun? Neden ben?’’
 
Carol cilveli bir şekilde güldü. Koyu yeşil gözleri, kısılmış gözlerinden derin bir şekilde parladı.
 
‘‘Çünkü sen de Sharon’u bırakmak istemiyorsun. Yanlış mıyım? Sen de düşünmüş olmalısın’’
 
‘‘….’’
 
Julien dudaklarını ısırdı.
 
‘‘Hakkın var’’
 
Julien bunu kabul etti.
 
Artık yanındaki insanların sıcak dokunuşunu ve kıymetini biliyordu. O da Sharon'u kaybetmek istemiyordu.
 
Onun sayesinde artık dünyanın yaşanabilir olduğunu hissetmişti.
 
Ayrıca, sanki her an gidecekmiş gibi her zaman endişeli görünüyordu.
 
Sharon ortadan kaybolursa ...
 
Sadece bu düşünce bile Julien'in midesini bulandırdı.
 
‘‘İyi. Ne yapmamı istiyorsun?’’
 
‘‘Bunun hakkında yavaşça düşünmeliyim. Şimdilik yanımda olduğunu bilmem yeterli. Annem endişeli çünkü Sharon’u benden uzaklaştıramıyor’’
 
‘‘Senin annen? Ne zamandan beri senin annen senin düşmanın oldu?’’
 
‘‘… Öyle değil. Her neyse, küçük yalancı Sharon’u ayrılmadan durdurmak için bir yol bulmalıyız’’
 
Sharon Carol’un diyete başlaması gibi yalan söylüyordu. ‘Hiçbir yere gitmeyeceğim’, ‘ Her zaman burada olacağım…’ Carol sadece titreyen göz bebeklerine bakarak ya da sağ kulak memesiyle oynama şekline bakarak bunun bir yalan olduğunu söyleyebilirdi.
 
Ayrıca Sharon'ın Carol ve Julien'e yavru köpek gibi bakmadığı da açık bir yalandı.
 
‘‘O çok yalancı. Bana yalan söylemememi söylemesine rağmen. "
 
Carol surat astı.
 
"… Yani, geçici bir ittifak mı?"
 
"Güzel. Bana ihanet etmesen iyi olur. Bana ihanet edersen, veliaht prens olarak görevinden atılırsın."
 
"Ha. Aynısı senin içinde geçerli. Bana ihanet edersen, Dük'ün kızı değil, inek pisliği olursun. "
 
Carol ve Julien yüz yüze geldiklerinde birbirlerine alaycı bir şekilde gülümsediler.
 
Birbirlerini gerçekten sevmeye çalışmışlardı ama bu imkansızdı.
 
‘Bana bu kadar benzeyen birisi nereden geldi? Çok sinir bozucu’
 
İkisi de aynı anda aynı şeyi düşündüler.
 
Maalesef onların bu deli halini Sharon bilmiyordu.
 
Carol ve Julien'in zeki, yılan gibi ve örümcek benzeri doğası değişmemişti.
 
Aksine, Sharon'un önünde güzel görünmek için daha gizli bir şekle dönüşmüşlerdi.
 
Dünyanın en tehlikeli iki insanı el ele tutuşmuştu.
 
Bu ilk değişiklikti.
 
***
 
Julien dişlerini gıcırdattı. Şimdi tekrar düşününce Sharon’un duygusuzluğu onda bir sorun olduğunu düşündürecek seviyedeydi.
 
Carol bile ‘Sadece gözlerinden bile belli. Sen Sharon’u seviyorsun.’ Demişti ama ilgili kişi bunu bilmiyordu.
 
Hayal kırıklığına uğramış olmasına rağmen dürüstçe itiraf edememesinin birkaç nedeni vardı.
 
İlk olarak Carol ile nişanlıydı.
 
İstese de istemese de bu gerçek onun isteklerine gölge düşürmüştü.
 
İkincisi, Sharon Julien’i bir erkek olarak görmüyordu bu yüzden körü körüne itiraf edemezdi.
 
Bunu yapmak riskli bir kestirme yol olurdu. Tek yönlü bir yoldan geçmek tehlikeliydi.
 
Üçüncüsü ise Sharon bunlardan habersizdi ve duygulardan yoksundu.
 
Bir itirafta bulunsa bile, Sharon'ın bunu görmezden gelme olasılığı yüksekti, sadece ‘Oh, ben de senden hoşlanıyorum.’ Derdi ve onun için ne tür bir his beslediğini bile anlayamayacaktı.
 
İç çekti ‘‘Haaaa…’’
 
Birden önündeki yol karanlık görünmüştü. Yarın baharın ilk günü başlayacaktı. Yeni yılın parlak geçmesi gerekiyordu.
 
Ancak Sharon son yedi yıldan daha az ilgisiz olmayacaktı, bu yılda aynen bu şekilde olmaya devam edecekti.
 
‘‘Lanet olsun’’
 
***
 
Yeni yıl başlamıştı.
 
İlkbahara çoktan ulaşmış olan imparatorluk, sıcak havalarda güzelce yeşerdi. Her yerde çiçek açan çiçekler ve sıcak açık mavi gökyüzü, herkesi iyi bir ruh haline sokmaya yetiyordu ama Carol’un yaklaşan doğum gününün eklenmesiyle birlikte ruh hali yukarıya fırlamıştı.
 
Carol’un doğum günü baharın 23’üncü günüydü. Bundan yaklaşık 5 gün sonraydı.
 
Bu dünyada 15. doğum günü biraz özeldi.
 
Kore'de, çocukların "chuunibyou" (Kendini kahraman sanan orta okul öğrencileri, geçen kısımda biraz daha iyi açıklamıştım)adlı hastalığa yakalandığı çok korkutucu bir dönemdi.
 
Evet, benzer anlamda burada özel bir zamandı. İkincil cinsiyet özellikleri gösterilmeye başlanacak ve bir çocuk yetişkin olma yoluna girecekti.
 
‘‘Sharon bu bana yakışıyor mu? Ya da bu mu daha iyi?’’
 
Kaç kez elbisesini sevimli davranarak değiştirmişti?
 
"Çok şirin ... Hepsi sana yakışıyor ..."
 
Kalbim, gelinin hepsini denerken onlarca gelinliğe bakan damadın kalbi gibi olmuştu.
 
‘‘Tsk. Sharon ile karşılaştırılınca b*ktan görünmek istemiyorum! "
 
"Hanımım! Böyle konuşmayı nereden öğrendiniz? "
 
Onu azarlayan Madam Berna'nın bana baktığını görünce, doğal olarak başka yöne baktım.
 
Madam Berna'nın benden hoşlanmamasının nedeni buydu. Yanımda oturan Madam DeJoue de şüpheli gözlerle bana baktı.
 
"Hehe."
 
"Düşündüğüm gibi…"
 
Madam DeJoue iç çekti ama benden çoktan vazgeçmiş gibi başka bir şey eklemedi. Dırdır etmekten bıkmıştı.
 
“Hmm… Sanırım ilk giydiğim şey en güzeliydi. Değil mi Sharon? "
 
… Bu gerçek mi?
 
Soyunma odasında neden yaklaşık 4 saatimi boşa harcadığımı birisini bana açıklamasına ihtiyacım vardı.
 
Carol’a hayretle baktım. Ona zaten ilkini giyerek gitmesini söylemiştim!
 
‘‘Hmm? Huh? Yoksa bunu ve bunu tekrar denemeli miyim? "
 
‘‘Artık bitti’’
 
Kıyafetini değiştirmek en az 20 dakika sürdü.
 
Vicdan sahibi olma zamanı gelmemiş miydi?
 
"O zaman ne yapmalıyım ?!"
 
Şans eseri, uzun süredir yanımda olan Carol, saçma sapan dediğimde bile beni anlamaya başlamıştı.
 
"… İlk giydiğin şey en güzeli."
 
"Yeesh, Sharon! Bana tam olarak neyin daha güzel olduğunu söylemelisin, böylece bir karar verebilirim!"
 
Ha ha ha ha ha.
 
Kendini nasıl idare ettiğini görünce, büyüdüğünü sanmıştım ama ...
 
Sadece ne varsa onu giy.
Yine de bunu söyleyemezdim çünkü ergen kızlar hassastır.
 
Eğer o yoldan gidersem bana dönüşü onun beni ısırması olacaktır.
 
O kadar abartılı değildi, aileyi iflas ettirecek kadar çok mücevher de istemiyordu.
 
Eski Carol ile aynı değildi. Evet, bu konuda rahat olalım.
 
‘‘Bu elbisenin üzerindeki yeşil, koyu yeşil gözlerine uyuyor. Bu anlamda en uygun olanı. Ancak ilk olarak giydiğin açık yeşil elbisenin daha iyi olduğunu söylememin sebebi ferahlatıcı görünmesi. Kül rengi saçlarının daha çekici görünmesini sağlıyor. Saçların çok canlı görünüyor. "
 
Sonunda, kanepede uzanırken duymak istediklerini ona söylemek zorunda kaldım.
 
Aslında, bu tür şeyler hakkında cahil olan benim için, Carol gürültüsünü kestikten sonra bir şeylerin fark edip etmeyeceğini sormuş gibiydi.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


23   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   25 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.