Yukarı Çık




16   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   18 

           
‘‘Ne?’’
 
Lennox’un sözleriyle hayretle başımı kaldırdım. Lennox gözlerimin ona doğru baktığını gördüğünde biraz şaşırdı ama kısa süre sonra sözlerine devam etti.
 
‘‘Aslında, sana daha önceden göstermediğim bir oda vardı. Hatırlıyor musun bilmiyorum’’
 
Sözleri doğal olarak yanından öylece geçtiğimiz kapıyı hatırlattı. Annemin ofisinin yanında bir oda daha vardı.
 
‘‘Ha- Ben hatırlıyorum’’
 
‘‘Orası senin gelecekteki odan olacak’’
 
‘‘……’’
 
Şu an gerçekten şaşırmıştım. Şaşkınlığımdan tekrardan hıçkırmaya başladım. Lennox hareketimden utanıp acele ederek bana bir bardak ılık su getirdi.
 
‘‘Ben- ben bir taneye sahip olmayacağımı sanıyordum’’
 
Nefesimi tutup hıçkırıklarımı durdurmayı ve kekelemeyi zorlukla durdurmayı başardığımda, Lennox bunun asla olmayacağını söyleyerek gülümsedi.
 
Tanıdık olmayan gülümsemesi o kadar tatlıydı ki mutlu hissettim. Bu yüzden bir aptal gibi şöyle düşündüm. Şu an gülümsemesi yalan olsa bile çok mutluyum.
 
Birlikte basit bir akşam yemeğinden sonra Lennox’un dediği gibi saçımı düzeltmeye karar verdim.
 
‘‘Saçın daha kısa olacak ama daha da temiz olacak’’
 
‘‘Lennox düzeltme de iyisin değil mi?’’
 
‘‘Yani bana inanıyor musun?’’
 
Lennox sözlerime gülümsedi ve makası eline aldı. Dağınık ve düzensiz saçlarımı düzenleyeceğini kabul etmiştim ama nasıl olacağı konusunda endişeliydim.
 
‘‘Woah’’
 
Gerginliğime rağmen Lennox saçımı düzenlemek için ellerini ustaca hareket ettiriyordu.
 
‘‘Bitti. Nasıl olmuş? Uzun sürmedi değil mi?’’
 
Lennox’un benim için hazırladığı aynaya bakarken kulaklarımın hemen altına gelen beyaz ve kıvırcık saçı gördüm.
 
‘‘Gerçekten kısa’’
 
‘‘Kısa saçı sever miydin? Kendin kesmişsin gibi duruyordu.’’
 
‘‘Saçımı kesen kimse olmadığı için kabaca kesmiştim’’
 
Sözlerimi bitirdiğimde Lennox yapmakta olduğu işi bıraktı bana bakmaya başladı ama ben fazla önemsemediğim için konuşmaya devam ettim
 
"Kendim kestim çünkü insanların saçımı kestiklerinde saç rengime küfrettiğini duymak istemiyordum. Her neyse, herkes zaten benden nefret ediyor. "
 
Konuşmaya devam edecektim ama konuşmaya devam edemedim çünkü Lennox aniden bana sıkıca sarılmıştı.
 
Bunun nedeninin gözlerinin gözyaşlarını tutuyormuş gibi kırmızılaştığı için olduğunu biliyordum.
 
Neden üzgün olduğunu bilmiyordum.
 
‘‘… Korkmuş olmalısın’’
 
‘Ben sadece her zamankinden daha kötü olduğunu düşündüm’’
 
Korkunç muydu?
 
Artık düşünmemeye çalıştığım zamanı yavaş yavaş hatırladım.
 
Zehirli olduğumu mu söylemişlerdi? Beni görmek istemediklerini mi söylemişlerdi? Kötü olduğumu mu söylemişlerdi?
 
Kötü niyetle dolu birçok kelimeyi farklı farklı yerlerden dinlediğim için tüm kelimeler karışmış gibiydi. Ayrıntılı hatırlayamıyordum.
 
Bu nedenle sesim sakindi.
 
‘‘Ama dayanmaya değerdi’’
 
Ve bu sözlerimle Lennox gözyaşlarına boğuldu.
 
‘‘Heug’’
 
Lennox’un gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Patlayan gözyaşları sanki hisseden oymuş gibi hiç durmadı ve çok geçmeden gözyaşlarının omzumu ıslattığını hissettim. Nemli kıyafetlere iç çekmektense önceliğin, neden ağladığını bilmediğim Lennox’u rahatlatmak olduğunu düşündüm.
 
‘‘Ağlama’’
 
Pat Pat
 
Benden uzun olan bir adamın sırtını okşamak tuhaf görünüyordu ve sanki Lennox da bunu fark ederek daha da üzgün bir şekilde ağlamaya başladı.
 
‘‘Heug- heug’’
 
‘‘……’’
 
Gerçekten benim yüzümden mi ağlıyordu?
 
Sırtını okşamam yavaşladı.
 
Bir aydan bile daha az tanıdığı çocuk, aynı zamanda pozisyonunu tehdit edebilecek çocuk ve her şeyden dahası herkesin hor gördüğü kötü kadının kızı olduğumu öğrendiğinde…
 
Lennox çok arkadaş canlısıydı.
 
Ve onun nezaketine alışkın değildim.
 
Reddetmek istediğim ölçüde
 
‘‘Lennox’’
 
‘‘…. Evet, Daphne’’
 
‘‘Neden ağlıyorsun?’’
 
‘‘….’’
 
Lennox bir an derin bir nefes aldı. Hızlıca gözyaşlarını sildi ve kırmızı gözleriyle nezaketle gülümsedi.
 
‘‘Sanırım gözümde toz vardı’’
 
‘‘Sanmıyorum’’
 
‘‘Şu anda gitti.’’
 
Şuna bak. Kelimeleri döndürürken ne kadar da tatlı. O yüzden şu anda söylemem gereken şeyi söylemeye karar verdim.
 
Önceki gülümsemelerinin aksine beni sanki endişelendirmek istemiyormuş gibi gülümsedi ve sonra soğuk sesim dışarı yayıldı.
 
‘‘Bana tatlı olmana gerek yok. Biz nasılsa sözleşmeli bir ilişkiye sahibiz ve ben….’’
 
Ağzımdan çıkan kelimelerin dostça çıkmasını istemeyerek derin bir nefes aldım.
 
‘‘Ben açgözlü bir çocuğum. Kazandığım şeyleri kaybetmek istemiyorum. O yüzden bana iyi olma’’
 
Ondan sonra aramızda hiçbir kelime geçmedi. Dinlenmek istediğimi söylediğimde Lennox dikkatle beni taşıyarak daha önce kaldığım odaya götürdü.
 
‘‘Eğer bir şeye ihtiyacın olursa bana çağır. İyice dinlen. Akşam yemeği zamanı geri döneceğim’’
 
O kelimeleri söyledikten sonra odadan ayrıldı.
 
Yatakta otururken boş boş temiz odaya baktım. İyi olduğunu düşündüğüm odada aniden yalnız kaldığımda kötü hissettim.
 
Şefkatli görünüyordu ama kırılmamıştı değil mi?
 
Hala kızartacak balıklarım (Yapacak daha önemli veya daha ilginç şeyler yapmak.) vardı ve bu durumda bile Lennox hakkında endişeleniyordum.
 
‘‘…. Uyanmam lazım’’
 
Hayatta kalıp mutluluğa ulaşmak birinci önceliğimdi. Hayatta kalırsam ve ikinci bölümün içeriğini çevirebilirsem, karıştırırsam ve mutlu sonu alt üst edersem mutlu olurdum.
 
‘‘Şimdiden nasıl mutlu olabilirdim ki?’’
 
Bana verilen nezaket mutluluk getiriyordu ama mutluluk zaten bana zehir olacaktı.
 
Başımı sertçe salladım ve iki elimle yanağımı tokatladım. Kendimi tokatladığımda gelen sesle düşüncelerimi karıncalanmadan uzaklaştırabildim.
 
‘‘Hadi unut. Unutmalıyım. Şu an da neye ihtiyacın olduğunu düşün’’
 
Yapacak çok şey vardı. Erkek ana karakter ortaya çıktığında ya onu öldürmeli ya da ona nezaket göstererek kalbini kazanıp kullanmalıydım ve sonra da ona merhamet göstermeden kenara atmalıydım.
 
Onun kimseye güvenmediğinden emin olmam lazımdı. Onun kadın ana karakterle ilişkisini yerle bir etmeliydim.
 
‘‘Romanda bile annem kadın ana karakteri öldürme zahmetine girmedi. Büyük ihtimalle kadın ana karakter tekrardan erkek ana karakteri kurtarmaya çalışacak’’
 
Bu pozisyonu ne kadar elimde tutabilirsem…
 
Ait olduğum bu özensiz romantik fantezi dünyası orijinalinin zorlamasını takip edecekti.
 
Erkek ana karakter farklı bir şekilde burada kalabilirdi bu yüzden onunla ne yapacağımı düşünmeliydim.
 
‘Ve bu mühürle de’
 
 Yatağın yanındaki eski çantayı kaldırdım ve sakladığım mührü çıkardım.
 
‘Teklifimin reddedilmesinden o kadar utanmıştım ki ona tüm belgeleri vermiştim bu yüzden elimde kalan tek şey buydu.’
 
Umarım bu bir sorun olmazdı ama eğer ihtiyacım olursa diye yanımda gizli bir kart vardı.
 
Her şeyden önce bu mühür sıradan bir şey değil gibiydi. Bu kreşin, annemin istediği bir zayıflığı olabilirdi. Mührü tekrardan çantamın derinliklerine koydum ve çantamı bir kenara koydum.
 
‘‘… Eğer kağıtları nasıl okuyacağımı bilseydim. Teslim etmeden önce belgelerin içeriğini öğrenirdim değil mi?’’
 
Yeterince okuduktan sonra onları kafama yazıp ona teslim ederdim. Bunu şimdi düşündüğüm için utanç vericiydi ama bu pişmanlıkla ilk dileğimin ne olduğunu fark ettim.
 
***
 
Anneme ilk dileğimi söyleme enerjim annem akşam yemeğine gelmediği için ortada kaldı.
 
‘‘Annem çok meşgul. Muhtemelen yarın akşama kadar gelemeyecek’’
 
Ricarda üzgün hisseden benimle kederimi paylaşmak için somurtkan görünüyordu. Sonra nazikçe başımı okşadı ve yarın akşam birlikte yememizi istedi.
 
Akşam çok sessiz geçmişti.
 
Ağabeyinin bugün nasıl olduğunu sormadan ağzını açan Ricarda,
 
Onu sessizce dinleyen ve tartışmaya başlayan Lennox.
 
Ve onları tek dinleyen ben
 
Dışarıdan bakıldığında bir aile gibi mi görünüyorduk?
 
Yemek zamanının nasıl geçtiğinden emin değildim. Eminim yemek lezzetliydi, ama neden bu kadar boş hissediyorum?
 
Yemekten sonra herkes uykuya dalınca şafak vakti geldi. Büyük odadan mı, başkentin aşağı kısmının karanlığından mı yoksa ormandan dolayı mı bilmiyordum ama uyuyamıyordum ve yalnızlık etrafımı sarmıştı.
 
Gece uzun hissettirdi.
 
***
 
Sabah erkenden uyandım.
 
Kalkmaya çalışırken yaralı bacağımı fark ederek kapının çalma sesine kadar yatakta kaldım.
 
Knock! Knock!
 
‘‘Günaydın Daphne!’’
 
Sabahın erken saatlerinde bile iyi bir ruh hali içinde görünen Ricarda, büyük bir gülümsemeyle içeri girdi.
 
 "Şimdi! Sabah tedavi zamanı! "
 
Ricarda yüzünde kocaman bir gülümsemeyle karşıma oturdu.
 
‘‘Bugün de ağabeyin elinden geleni yapacak!’’
 
‘‘…Lütfen yapın’’
 
Cevap bile vermediğim halde kendine ağabey demekten sıkılmadın mı?
 
Tanıdık olmayan kelimelere kaşını çattı ve kaşlarını çatmayı engellemek için kaşlarını indirdi. (Burada Daphne ona hala resmi davranıyor. Bu yüzden kaşını çatıyor)
 
‘‘İyileştirme büyüsünün ileri seviyesini dün öğrendim. Umarım biraz işe yarar’’
 
Oyunculuğu kaybolarak ciddiyeti ortaya çıktı. Ricarda battaniyemi kıvırıp elini bacağıma koydu. Kısa süre sonra elinden saçının rengi gibi hafif pembemsi bir parıltı çıktı. Akan ışık, karmaşık büyü desenleri çizmeye başladı. Vücudumdan akan bir su akışı hissettim.
 
‘‘Peki, çok deneme yaptım ama beklediğimden daha zor’’
 
Uzun süre sihir yaptıktan sonra, doğru zamanın geçtiğini düşündüğü için ellerini kaldırdı. Büyü deseni hemen ortadan kayboldu ve kendimi biraz daha hafif hissettim.
 
‘‘Bir şeyler istediğim gibi gitmedi? Daha hafif hissediyor musun?’’
 
‘‘….Hmm, birazcık?’’
 
İşe yarayıp yaramadığını bilmiyordum ama…
 
Ne rahip ne de doktor çağıramayacağım bu durumda ancak Ricarda’a güvenebilirdim.
 
‘Bacaklarımı iyileştirebilecek miydi?’
 
Ricarda’nın harika bir büyücü olduğunu duymuştum ama o bunun ana dalı olmadığını söylemişti. Mümkün müydü?
 
‘Zaten bacaklarımın mükemmel bir şekilde iyileşeceği fikrinden vaz geçmiştim?’
 
En başta bunun hayatının bedeli olduğunu düşünmüştün bu yüzden en ufak bir pişmanlığın olamazdı. (Umarım burası istediğim gibi kalın renkli olmuştur çünkü çoğunlukla olmuyor)
 
‘Güçlü bir kalbin olmalı Daphne’
 
Ricarda hüzünlü görünüyordu bu yüzden ben bile hüzünlü hissettim
 
İşte bu yüzden kendime bunun sorun olmadığını söylemiştim. Bu bir israf değildi.
 
‘‘Ben iyiyim çünkü hayatımın karşılığı bacaklarım. Bu Ricarda’nın hatası değil’’
 
Kendimi suçlu hissettiren ifadesinden kurtulmayı denedim ama daha fazla bir şey söyleyemeden Ricarda kararlı bir şekilde başını salladı.
 
‘‘Hem hayatını hem de bacaklarını kurtarmalısın. Birinden vazgeçmek zorunda değilsin’’
 
‘‘…Yine de’’
 
‘‘Neden vazgeçmek zorundasın? Vazgeçme’’
 
Ricarda’nın normalden farklı olan neşeli sesi alçak ve ciddiydi.
 
Onun görünüşüne şaşırınca Ricarda gülümseyerek ‘‘Endişelenme. Seni daha iyi yapacağım’’ dedi.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


16   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   18 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.