Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 

           
Ben ne zaman okula gitsem hakaretlere, dayaklara ve hatta herkesin tahmin edebileceği gibi dışlanmaya maruz kaldım. Okulda hiçbir arkadaşım yoktu. Lise zamanlarım; özel bir okula geçmem ve beni evlat edinen Arslan ailesi ile tanışmam üzerine tamamıyla bitmişti. Aslında lise hayatı demek doğru olmazdı. Bütün hayatım tamamıyla bitti, bitecekti. Üzerime tamamıyla siyah kombin yaparak giydiğim kıyafetler ile odadan dışarı çıktım.

Ailem erken saatler de kahvaltı etmiş olmalıydı. Her zaman ki gibi hiçbir şey yemeden dışarı çıkacaktım. Aslında bu duruma alıştım. Eğer ülkemizin en zengin ailesinin kızı olarak her gün aç kalacağımı bilseydim, hiçbir zaman yanlarına gelmezdim. Bana yalvarsalar bile, bana uzattıkları o eli tutmazdım. Zaten aile olarak adlandırdığım kişilerle geçirdiğim düzgün bir sofra anım bile yoktu. Sadece özel günler de onların yanında dururdum.

Açıkça onların ‘Güzel kızları’ olarak duvarları süslemek için yanlarındaydım.

Evden acilen çıkmam gerektiğinden az kalsın merdivenlerden uçacak gibiydim. Bir arkadaşım ile bir buluşmam var. Şimdi hiçbir arkadaşım yok demiştim. Yetimhanede tanışıp çocukluğumun en güzel anılarını birlikte yaşadığım Buse’yi saymazsak.

Buse her zaman benim için farklıydı. Ben, onun için kendi canımı bile verebilirdim.

Buluşma saati 4 olduğundan ve benimde saat 3’de uyanmamdan kaynaklı ciddi anlamda hızlı olmam gerekiyordu. Tam dış kapıyı açtığım anda evde ki salonda kimse olmadığı için yaşadığım mutluluk yok oldu. Batuhan, tam karşım da şaşkınca bana bakıyordu. 

Batuhan, üvey annemin aksine dikkat çekici değildi. Belki de üvey babama benzediğinden kaynaklıdır?

Siyah saçlar ve siyah gözlerle kimi etkileyebilirsin ki? Ah, tabii bir de o karaktersizliğin var. Aramızda sadece 2 yaş olmasına rağmen bana yaptığı muameleden bahsetmiyorum bile. Üvey kardeşim olarak, ailenin bir sonra ki mirasçısı olarak görüldüğünden elinde her zaman bir çocuğun sahip olması gerektiğinden daha fazla para vardı.

Ben özel bir lisede okula başladığımda, sırf onun yüzünden zorbalık görmüştüm. 9. Ve 10. sınıf yıllarım onun yüzünden çekilmez olmuştu. Beni okuldayken her zaman bodrum katına çağırıyorlardı.

-“Hayat, abin seni çağırıyor!” Bu bahane ile gittiğim yerde her zaman dayak yedim. Kafama bir tane çuval geçirdiklerini ve ben kan kusana kadar nasıl dövdüklerini hala hatırlıyorum.

-“Seni sürtük!”

-“Kaşar!!”

-“Yerini bilmeliydin, burada gelirken ne bekliyordun ki?!” Ardından atılan tiksindirici kahkahalar. Okul bittikten sonra kafamda ki çuvalı çıkarıp zorla da olsa yürümeye çalışırdım. Titreyerek, duvarlara tutunarak ve gerekirse sürünerek. Ayaklarımdan bir tanesi ezilmiş bir şekilde sekerek sokakta taksi bekler ardından da eve giderdim.

Batuhan okuldan gitse bile hiçbir şey değişmedi. Aynı şekilde her şey devam etti. Her zaman dayak yedim ve dışlandım. Bir bakıma bu dayak yeme olayları azaldı. Umursamazca yanından geçip gittiğim anda bileğimi tutarak bana baktı.

"Bugün bir şey söylemememin nedeni, dün yeterince azarlanmış olman."

Görende abi-kardeş ilişkimiz var sanacaktı! Ne kadar gereksiz ve boş bir konuşmaydı böyle? Batuhan’ın yeryüzünden silinmesini bütün kalbim ile diliyorum.

"Senden izin istemiyorum zaten abiciğim."

Hızlıca elinden kurtularak kapıyı suratına kapattım. Malikanenin demir kapılarından dışarı çıktığım her an benim için özgürlük demekti. Eğer biri bana gelip üvey ailem ile ilgili iyi bir şey sorsaydı. Para derdim.

Tuhaf bir şekilde cebimde param ya da kredi kartım olmadan dışarı çıkma iznim yoktu. Eğer fazla para harcarsam da kızılması yerine övülürdüm. Belki de bu dünyada ki en tuhaf aile olabilirdik.

-“Aynı annesinin kızı!! Tatlım~ Büyüdükçe para harcamayı da öğreniyorsun~ Neden annen ile makyaj ya da kıyafet alışverişi yapmaya gelmiyorsun?”

Tuhaf öyle değil mi? Yüzüme atılan o tokatların ardından, aynı gün içinde böyle bir tepki alıp ‘Annemin kızı’ olabilirdim. Yoldan çevirdiğim taksi ile Buse’nin bana attığı konuma doğru yol aldım.

Her zaman merak ederim. Neden beni evlat edindiler ki?

Bunun nedenini bilsem de asla kabullenmek istemiyorum. Eskiden üvey annem sarhoş olduğunda bu soruyu ona da sordum. Aldığım cevap hem beni mutlu etmiş hem de mutsuz hissettirmişti. Yani bunun bende farkındayım.

Ben her zaman ilgiye ve sevgiye açtım.

-“Seni seçtim. Çünkü sen diğerlerinin yanında en güzeliydin. O soluk tenin kedi gibi yeşil gözlerin ve koyu siyah saçların...”

Evet, Zehra Arslan resmen oğluna gelin adayı seçmişti. Onu memnun edecek bir güzellik arıyordu. Aradığını da bulması ile anında eve almıştı. Küçükken aynı masallarda gördüğüm gibi yaşamak isterdim. Her zaman yanımda beyaz atlı bir Prens olacağını hayal ettim.

Yetimhanede ne zaman kendi aramızda oyun oynasak, ben Sindirella olurdum. Mavi parlak bir elbise, yumuşacık saçlar ve ayağından kayıp giden bir topuklu ayakkabı...

Belki muazzam bir hayatı olmamıştı. Ama Prens’ini görür görmez bir Prenses’e dönüşmüştü. Bende aynı öyleydim. Aniden elimi tutan bir umut ışığı ile ilerledim. Bu durumumu ise Sindirella’nın, Peri Anne ile karşılaşmasına benzetirdim. Ama bu bir masal değil. Evlat edinilsem ve zengin bir ailenin soyadını alsam bile hiçbir şey değişmedi.

Aksine giydiğim o camdan topuklu ayakkabılar ayağıma battı. Her adım attığım da ayağım kanadı. Canım yandı. Biraz daha umutsuzluğa düştüm ve en sonunda yoruldum. Tam mutlu olacağım anda önüme engel çıkmasından da bıktım.

Nihayet araba durduğunda taksi şoförüne parayı vererek arabadan indim.

Merak ediyorum. Benim mutlu sonum nerede?


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.