Yukarı Çık




17   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   19 

           
"Merhaba teyze"
Çocuk tatlı bir gülümsemeyle gözlerini kısarak pencerenin önünde oturuyordu. Yeşil gözleri fosforlu kalemlerine benziyordu ya da neon lambalara. Ama korkutucu!

Ve teyze mi ? Baya baya kışkırtıyor! Huajin gibi birini seven birisi de elbette ancak böyle biri olabilirdi...tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş! 

Sinirlerse dahi sinirini yutarak "Bir bayanın odasına gece yarısında girmek hoş değil" diyerek eleştirdi.

Yürek mi yedi ?
Evet.

Gui Jian'ın dudaklarındaki gülümseme kaybolmaya başlayınca terlemeye başladı. Bitti, bitti!

"Sevdiğim birisi var ve bana leke olacak bir söylenti yayılmasını istemiyorum, lütfen dışarı çık" olabildiğince doğal davranmaya çalıştı.

"Öyle mi ? Kim ? Belki yardım edebilirim..." Gözlerini kıstı, irisi daha da keskinleşiyordu. Tehlike algısı bir üst seviyeye ulaştı.

"O burada da değil. Şehir dışında..." Amanda sakin ol...olabildiğince doğal ol...sakin ol...

"Oh" ilgisizce başını salladı. Pencerenin dışındaki kişiye bakışlarını kitlemişti.

Amanda baskı hissinin hafiflediğini anlayarak rahatladı. 

Gözler hedef olarak tekrar ona odaklanınca vücudundaki tüm kıllar ayağa kalkmış gibiydi. 

"Ama sana imparatoriçe olmanı istediğini hatırlıyorum" tekrar gülümsüyordu, keşke gülmese...

"O..sadece şaka yapıyor"
Gergince reddetti.

"Öyle mi ? Bence ciddiydi, niye reddediyorsun ki ? Bu iyi bir fırsat değil mi ?" 

Hayır değil.

Canımı seviyorum.

Ne sen ne de Huajin...

Benden uzak, Allah'a yakın olun! Ohh, ben nereden düştüm buraya yaa, anneciğim kurtar benii...

"Hayır ben ımparatordan hoşlanmıyorum"

Baskı hissi katlandı mı ne?

"Hoşlanmıyor musun ?" 
Sesi daha korkutucu gibiydi.

Sıçtım sıvadım...

"Hahaha, o iyi bir arkadaş"

Lütfen bırak yakamı. Senin gibi bir dev niye dönüp benim gibi bir karınca ile uğraşıyor?

"Ama ben başka birini seviyorum" evet daha kim olduğunu bile bilmediğim biri. Böyle giderse bunu ikna etmek için evlenmem de gerekecek. Ama bu zor kurtarılmış canımı seviyorum, yarın bir çöpçatana mı uğrasam ?

"Ah yanı imparatoriçe gibi bir pozisyonda gözün yok mu ?" Doğruluyordu. Tanrımm.. kurtar beni. Beni kurtarırsan yemin ederim kiliselere camilere ne varsa bağış yapacağım.

Ahh, ben hiçbir dine inanmıyordum...

"Elbette yok" salak mıyım olsun ha ? Yüzünde baya baya seni öldüreceğim yazıyor.

"Sen iyi bir insansın"
Mutluca gülümsedi. Övdü mü bu şimdi ? Gittiğin sürece en büyük ödül olacak da...git  artık lütfen. 

"Ama olur da imparatora-"

Sabırsızca sözünü kestim "Allah çarpsın, Tanrı canımı alsın, Buda varsa yerin dibine soksun ki sevmeyeceğim." Doğrulama istiyordu en iyisini verdim.

"Haha çok komiksin" bakışlarını camdan ayırmıyordu. Kimse öğretmedi mi buna saygı olarak konuştuğu kişinin gözlerine bakmasını, yüzünü dönmemesini ? Ah doğru, yazar bendim. Lânet olsun, elim kırılsaydı  da yazmasaydım...hangi salaklıkla kalkıştım ben bu işe...

"Buraya gelme sebebim imparatorun beni haber vermeye göndermiş olması. Yarın akşam seninle konuşmaya kaldığı yerden devam edecekmiş" son bir bakıştan sonra ayrıldı.

O son bakış uyarı bakışı mıydı ? Jian değiştin Jian, eskiden bir melektin...ne oldu sana ?

Doğru. Gözü önünde sevdiği ölmüştü. Tüm zamanını acı ve ızdırap içinde geçirdi. Yıllarca bu hüzün ve ağrı sonucu nasıl birine dönüşebilirdi? Ya yıkılacak ve yıkık biri olacak, ya da çıldıracak ve yakıp yıkan biri olacak. Açıkça ikinci seçeneği seçmişti.

Onunla konuşurken bike sürekli pencereden dışarı bakması...

Gözünü Huajin'den ayırmıyordu. Kaybetme korkusuyla.

Anlaşılan çok fazla etkilenmişti.

Bu kadar mı takıntılıydı ona ? Doğru, öyleydi. Çünkü hayatında bir tek Ustası oldu. Dünyasına başka kimse girmemişti.

Elbette onun kaderini de tasarlayan biriydi. Hua Jin...Gui Jian...Feng Liang...

Sessiz odada yalnızdı. 

Böyle bir şeyle ilk defa karşılaşıyordu. Ağır suçluluk duygusu sarıyordu bedenini. Bilseydi böyle olacağını, kesinlikle prenses romanı falan yazardı. Kötünün dahi pişman olup iyi yaşadığı, herkesin mutlu olduğu bir kurgu.

Dünyasına geri dönecek olsa ve imkânı olsa herkese kitap yazmayı yasaklardı. Israrla yasaklattırırdı. Ama şimdi buradaydı ve...

Kapıya yaşlanarak başını dizlerine gömdü. Babasını özlemişti. Böyle durumlarda ona hep cesaret verirdi.

Küçük kız kardeşi de öyle.

Duyduğuna göre Huajin'in çırağı olmuş bir şekilde kız kardeşi...

Düşününce güldü. Hua Jin sırrını bilen tek kişiydi. Onun sırrını bilen de bir tek oydu...

Bu dünyada, ana karaktere bile değil en çok Huajin'e yakın olmuştu. Uğraşıyordu hep onunla ama sadece şaka olsun diye. Mutlu olmak için, rahatlamak amacıyla. Şimdi Jian varken...imkansız.

Çok yalnız hissediyor.

Geri dönmek istiyor.

-Devam Edecek- 

Poison ırkı ve Varen ırkı aynı soydan. Nanren ve Gui Jian uzaktan akraba...

Bunu niye söylemek istedim bilmiyorum ama gelecekte kurguda buna değinmeyi düşünüyorum. Ufak bir bilgi olsundu...



Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


17   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   19 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.