Yukarı Çık




05   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   07 

           
Ormana gidip uzun bir süre yürüdükten sonra yorgun düşmüştük. Bu nedenle büyükçe bir ağacın gövdesine yaslanmış, oturarak dinleniyorduk.

"Tilki ben acıkmaya başladım. Şehre ne zaman varırız ?"

Guruldayan midemin sesini duydukça daha da acıkıyordum. Biraz daha beklersek galiba şu ağacın dallarını kemirmeye başlayacaktım.

"Öff bekle bi! Yemekten daha öncelikli şeyler var, önce onları bir halledelim"

Merakla tilkinin devam etmesini bekledim.

"Bak Shi La, hani şu bildiğimiz lakin ulaşamadığımız bilgi var ya. Galiba ben o bilgilere nasıl ulaşabileceğimizi tahmin edebiliyorum"

Bu duyduklarım beni aşırı heyecanlandırdı. "Çabuk söyle tilki! Vay be, senin bu kadar bilgili olmanı tahmin etmiyordum!"

Tilki kibirle "heh" diye güldükten sonra konuşmaya devam etti. 

"Bilinç Gölü isminde bir göl bulunmakta. Bu göle baktığında cevaba ulaşacaksın. Lakin bu söylentiden öteye gidebilmiş değil. Yine de Anka'dan bu bilgiyi öğrenebiliriz"

Tilki sinsice sırıtarak "zaten Anka'nın bana bir can borcu var" dedi.

Gülümsedim. Ardından biraz merak, biraz da şüpheyle sordum "Tilki, uzun zaman olmasa da bir süredir birlikteyiz. Ne ismini biliyorum , ne de neden bana yardım ettiğini" diyerek merağımı dile getirdim.

Bir an duraksadı.

"Biz şeytan ruhlarının intikam ve yoğun nefret nedeniyle dünyaya tutunabildiğini söyledim. Böyle bir şey olsa bile, galiba tanrı yeryüzünün karışmasını istemediğinden hafızalarımızı siliyor. Yine de, hafızamızın silineceğini bile bile, bir umutla hatırlarız diye kabul edip dünyada kalmayı ve şeytan ruhu olmayı seçiyoruz.

Ben mesela. Kim olduğumu biliyorum, kimlerle dost olduğumu, ya da yaşarken ne yaptığımı biliyorum. Lakin hafızamın bâzı yerleri sisli. Öldüğüm an da dahili bazı anılarım silik."

"800 yaşında olmama rağmen sadece 600 yıl dünyada yaşadım. Yalnızlıkla geçen 200 yılın ardından beni gören ve duyan ilk kişisin. Hem seninle birlikte olmayı sevdiğimi fark ettim, hem de senden bir yakınlık hissediyorum. Kim bilir, belki de benim silik anılarımda karşılaştık ? 

Ah her neyse. 

Kısaca seninle dost olmak istiyorum"

Egosu bol olan bu tilkiden bu sözleri işiteceğimi hiç tahmin etmezdim. Lakin içimde bir şeylerin, sözlerinden dolayı kıpır kıpır olduğunu hissedebiliyordum.

"Tilki sen benim ilk dostumsun!"

Kalbimden taşan sevgimle dayanamadan tilkiye sarılmıştım.

"Shi Li, bırak boğuyorsun! Hem kız gibi davranmaktan vaz geç!"

Tilkinin sesi, ona sıkıca satıldığından dolayı boğuk çıkmıştı. Kafamı kaşıdım ve o söylemeye karar verdim.

Tilkiyi yere bıraktıktan sonra itiraf ettim.

"Tilki ben aslında bir kızım"

Tilki bir an donduktan sonra dikkatle yüzümü inceledi, gözlerini kıstı ve kaşlarını çattıktan sonra bağırdı.

"Yalan söyleme be! Seni çıplakken gördüm!" 

Tilkinin söyledikleriyle ne diyebilecegimi bilmiyordum.

İyi , ona kalanımızın hazinesinden bir hap alarak bedenimi erkeğe çevirdiğimi falan hep anlatacaktım. Tabi olayların en başından...

***

Aurum birkaç gün öğrencisinin evinde kaldıktan sonra iki öğrencisini de yanına çağırdı.

"Yaşlarınızı söyleyin" 

Bir öğretmen olarak önce öğrencilerini tanıması gerektiğini düşünüyordu.

Aran "10"

Sora "12" diye cevapladı hemen.

Aurum küçümseyerek "Anneniz erken mi doğurmuş sizi ?" dedi.

Aran "Neden ki?" diye merakla sordu.

Aurum sabırla açıkladı "Ah, biz ejderhaların yumurtadan çıkması için gereken süre ortalama 500 yıldır. Yani doğduğumuz anda 500 yaş civarında oluruz. Siz, 10 yaşında falan mı çıktınız annenizin karnından ?"

Aran şokla dondu. Sora ise yutkunduktan sonra "Hayır, 9 aylıkken falan" dedi.

Aurum küçümsemeyle Sora'nın bedenini inceledikten sonra "Çubuk gibi incesiniz. Şimdi neden insanların güçlü olmadığı anlaşıldı. Biz yaratıklar doğmadan önce ne kadar uzun süre beklersek o kadar çok güçleniriz." dedi.

Aran olumsuzca başını salladı ve "Gerekenden fazla anne karnında kalırsak ölürüz" dedi.

Aurum "güçsüz şeyler" diye mırıldandıktan sonra bahçeye doğru ilerledi ve "Beni takip edin. Bu arada benimle kaldığınız süre boyunca birkaç sınır çizgimi öğrenmişsinizdir. O sınırları aşmayın yoksa gözünüzün yaşına bakmam" dedi.

Aran zorla gülümsemeye çalışarak Aurum'u takip ederken, en arkadan gelen Sora yavaşca Aurum'un geçilmeyecek sınırlarını hatırlayıp saymaya çalıştı.

1- "Asla dokunma"

Aslında bunu Aurum onlara söylememişti. Aurum ile ilk tanıştıkları gün yaşanan olay nedeniyle bu kural derinden akıllarına kazınmıştı.

Birkaç Gün önce
Aurum ile ilk tanıştıkları Gün, eve giderken...

Aranın gözünden

Bu tuhaf olaydan hemen sonra evime doğru yürüyorduk. Ben daha ne olduğunu anlamadan eve 2 kız götürüyordum.

Sora kimsesiz biriydi, bir köle olacakken kaçtığı için gidecek bir yeri yoktu. Haliyle Aurum da, Sora da bizde kalacaktı mecburen.

Ah, annem beni terlikle öldürecek.

Neyse ki o kadar uzun yol yürüdükten sonra şehre ulaşmaya az kalmıştı. Lakin haydut olduğu belli birkaç insan yolumuzu kesti.

"Oww, şu iki fıstığa bakın. Radi, şans bizdenmiş abi be"

Bir başka erkek ıslık çalarken Aurum'un bedenini süzüyordu.

Kel şişman bir adam direk kendine engel olamadan Aurum'un kolundan tutmuştu. Küçük de olsam, güçsüz de olsam bir erkek olarak gururum buna izin veremezdi. Bu olaya tam karışacakken merkezi Aurum olan ani bir hortum çıkıverdi.

"Sen kim, iğrenç ellerinle bana dokunmak kim köpek!" Sinirle öyle bir bağırmıştı ki, kuşlar kaçıyor, sesi gökyüzünde yankılanıyordu.

Sinirden yüzünde çıkan damarlar nedeniyle şimdi güzel bir kızdan çok cehennemden fırlamış zebanilere benziyordu.

Ani çıkan kör edici sarı ışık nedeniyle gözlerimimi yumdum.

Gözümü açtığımda ise Aurum'u bir temizlik hastası gibi kolunu temizlerken gördüm. Haydutlar ?

Onlardan zerre parça kalmamıştı. Tek bir kan damlası bile dökmeden, geriye bedenleri bile kalmadan ürkütücü bir sonla karşılaşmışlardı.

Ben şahsen öldükten sonra gömülmeyi isterdim. Lakin bu kişilerden geriye bir iz bile kalmadan yok olmuşlardı. Tek kelimeyle korkutucuydu.

2 -"Asla yemeğine dokunma"

Eve vardıktan sonra ve annem tarafından bir güzel isabet tahtası olarak kullanılıp terlik yedikten sonra Aurum'a verdiğim basit bir yemekle Aurum resmen delirmişti.

"Bu ne böyle! Yemek mi ? Ah tanrım, her zaman yemek yemenin işkence olduğunu düşünürdüm. Çiğ et yemekten gına gelmişti! Siz insanların en doğru yaptığı şey bu! İşinizi gücünüzü bırakın siz yemek sanatlarına çalışın!" diyerek heyecanla  evin çatısına attığı tepikle az daha çatıyı uçuracaktı.

Yemek en hassas konusu olmuş bulunmakta. Yemeğine dokunanı öldürür valla.

3 -Uykusunu asla bölme

Uykusunu bölen sineğin sülalesini katletmeye başlamıştı.

Böyle bir manyakla yaşadığıma hala inanamıyordum.

***

"Tilki benim en başından beri yaşadığım tüm olaylar bunlardı"

Tilki başını salladıktan sonra "Anlıyorum. Zaten bazı tavırların böyle tenha ve kaba bir yerde yetişmiş çocuklarınki gibi değildi. Hareketlerinde bir asalet barındırıyordun. İyi eğitimlisin.

Yüzündeki siyah çillerin oluşması için içtiğin zehire gelirsek, o zehir eğitimini kesinlikle kötü yolda etkileyecek. Kısaca bedenini zehirden arındırmak gerekiyor.

Cinsiyet konusuna gelirsek, iyi seçim yapmışsın. İşin kesinlikle daha kolay ilerleyecek lakin tekrar kız olmak istediğinde epey bir zorlanacaksın.

Neyse şimdilik daha emekleme aşamasındaki bir bebeksin. Yürümeyi geç, koşmayı öğrenmeyi sonra düşünürüz. İlk olarak şehire inip gereken malzemeleri aldıktan hemen sonra Anka'yı bulmak için yola çıkacağız."

Tilki omzuma atladı ve burnuyla bir yolu işaret etti "Git, şehir bu taraftan" dedi.

-Devam Edecek-



Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


05   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   07 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.