Yukarı Çık




06   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   08 

           
Sonunda şehre ulaşmıştık. Kalabalıktaki insanların ruhları pek çok renkteydi. 

"Tilki, ruhu kararmış olanlar kötü fikirlere sahip olanlar değil mi ? Yani kötü insanlar ?"

Tilki başını salladı ve "Evet, tam tersine ruhu parlak olanlar da iyi olanlar. Ruhları ne kadar parlaksa o kadar iyilik yapmışlardır, ne kadar koyuysa o kadar kötülük yapmışlardır" dedi.

"Peki ya saydam olanlar ?"

Tilki sorduğum soru ile bir an irkildi. Ardından "O kim bilmiyorum lakin o kişiden uzak dur!" Tilki endişeli ve sert bir tonla beni uyardı. Başımı sallayarak kabul ettiğimi belirttim. Sonuçta merak kediyi öldürürdü. Hem o adamla uğraşacak ne halim vardı, ne de zamanım.

"Tilki o zaman ilk şu dükkana girip bir göz bandajı falan alalım. Gözümü kapalı tutmak cidden çok zor. Refleksen açasım geliyor"

"Biraz da temiz kıyafet almak istiyorum. Üstümdeki hiçbir yerimi örtmüyor. Giymesem daha mantıklı olur yahu!"

Tilki başını salladı.

Dükkana yaklaştım. Dükkanın sahibi 40'lı yaşlarında aşırı makyajlı bir kadındı. Ruhu biraz kararmıştı, sinsi bakışlara sahipti. 

Benim geldiğimi görünce yüzünde bir an tiksinç bir ifade oluştu, ardından da ilgisizce bakışlarını başka yöne çevirdi. İyi ki kovmadı, çünkü diğer dükkanlar arasında en kötü ve kalitesiz olan buydu. Bu beni kovarsa diğerleri ala ala atarlardı.

Ben de hızla geçip elbiselere baktım. Erkekler ve çocuklar için olan tarafa gittim. Elbiselerin hepsi uzundu.

(Geleneksel çin kıyafetleri gibi. Google'a  'anime chinese boy' yazın ve üstündeki kıyafetleri inceleyin. Bir fikir edinirsiniz. İsmini unuttum ben, yoksa yazardım)

Dükkanda satılan en iyi elbiseler arasında ilgimi çeken beyaz renkli, altından yapılma iple nakışlanmış bir kıyafetti. 

Beni öyle bir büyülemişti ki, gözlerimi alamıyordum. Bu elbiseyi kesinlikle istiyordum !

"Tilki bu elbisenin de ruhsal enerjisi var ? Ben sadece canlıların ruhsal enerjisi olduğunu sanıyordum."

Merakla omzumda oturan tilkiye baktım.

"Öyle zaten. Bu kıyafetin dikiminde ve süslenilmesinde kullanılan altın iplik, bizim türümüzden bir tilkinin kürkünün ipe dönüştürülmesiyle yapılmış. Shi La, bu elbiseyi al kolay hareket etmeni sağlayacak. Hem de hafif bir elbise olduğundan daha rahat olacaksın"

Biraz gergince "İyi de senin için sorun olmaz mı, sonuçta aynı türsünüz ?" diye sordum.

Tilki iç çekerek "Neden sorun olsun ? Biz yaratıklar arasında insanları yiyenler ve avlayanlar olduğu gibi aynı şekilde siz de de yiyen ve avlayanlar var. Her şey karşılıklı sonuçta. Tek taraflı düşmanlık geliştirmek saçma olur. Hem tek taraflı düşmanlığı sadece geri kafalıklar yapar." 

Başımı salladım ve elbiseyi alıp kadının yanına yürüdüm. Bir şey demese de aşşağılayan gözleri açıkça 'Bu kıyafeti alacak paran var mı ?' diye soracağı soruyu belli ediyordu.

Kadını görmezden geldim ve dükkanda bakınmaya tekrar döndüm. O beyaz elbiseyi sevmemin nedenlerinden birisi, elbisenin gümüş saf bir ruhsal enerjiye sahip olmasıydı.

Elbiseye uyan beyaz uzun iki bandaj aldım. Biri uzun saçlarımı bağlamak içindi, diğeri ise gözlerimi.

"Tilki, senin istediğin bir şey var mı ?"

Başını sallayarak reddetti.

"Tamam öyleyse."

Tezgaha ilerleyip iki bandajı da koydum. Birkaç iç çamaşırı, biraz da yedekten kıyafetler seçtikten sonra "Bu kadar. Ne kadar tutar ?" diye sordum.

Kadın hesapladı ve "Elbise yeni doğmuş bir altın tilkinin tüylerinden yapılma iple süslenmiş. Ayrıca kumaş esnek, kaliteli ve dayanıklı. Dükkanın dışarıdan görünüşüne bakma, elbiselerimiz her zaman en kalitelisidir. Bu elbise 20 bronz."

"Bandajın teki 5 bronz, toplam 10 bronz"

"İç çamaşırlar toplam 23 bronz"

"Diğer 3 elbise, tanesi 10'ar bronzdan 30 bronz"

"Toplam 83 bronz"

Daha dünyaya yeni açılmış biri olarak kazıklanıp kazıklanmadığımı bilmiyorum lakin kadının gözlerindeki kısır ifadeye bakarsam kesinlikle kazıklanıyordum.

Neyse, şimdi cidden aç olduğumdan başka dükkana gidecek halim yok.

Eğer kazık yiyorsam, bunun hesabını sonra kadına sorarım.

Bu arada Ostim gibi kötü birisini öldürdüğüm için ruhum daha da saflaşmıştı. Onun eşyalarını çaldığım içinse biraz koyulaştı, nötrlendi.

Ostim'den çaldığım depolama yüzüğünden 1 gümüş çıkarıp kadına verdim. Kadın elimden almaya çalıştıkça ben parayı tuttuyordum. O inatla almaya çalışıyor, ben ise inatla tutuyorum. Sonunda sinirle "Alacak mısın, almayacak mısın ?!" diyince neredeyse ağlamaklı bir ifadeyle bıraktım.

Kadın ise artan olarak 17 bronz verdi. (1 gümüş= 100 bronz)

Her eşyayı depolama yüzüğün attım, ardından kalacak bir yer bulmak kadına sormaya karar verdim. Tabi giden para için depresyonda bir ifadeyle sormuştum.

"Burada kalıp dinlenebileceğim bir yer biliyor musun ?"

Kadın biraz düşündükten sonra "Yon Hanı var biraz ilerde. Orada konaklayabilirsin" diyerek işine geri döndü.

Dışarı çıkınca tilki dalga geçer bir ifadeyle "Ostim'in hazinelerinin üstüne koca bir klanın hazinesine sahipsin, yine de giden birkaç bronza ağlayacaksın" dedi. Onu görmezden gelerek biraz çevreyi gezdikten sonra Hana ulaştım. İçeriye girip, Han için tutan bir gecelik kalmak için gereken parayı sordum. Tabi 1 geceliği için 1 gümüş vermem gerekmiş.

Ah paralarım, gitmeyin *ağlar*

Tilki kararmış suratıma bakarak katıla katıla gülerken, adam elimdeki bir gümüşü almaya çalışıyordu. "Beyfendi, kalacak mısınız, kalmayacak mısınız ?!"

Adam sinirle bağırdığında kaşlarımı çattım.

"Kalmıyorum lan!"

Sinirle handan çıktım ve tekrar ormana doğru ilerledim.

"Dışarıda mı yatacaksın ? Böyle iyi olacak mısın ki ? Shi La, cimri olmayı kes de hana geri dön." Tilki başını olumsuzca sallarken 'ben seninle ne yapacağım' bakışları atıyordu.

"Olmaz, 1 gümüşümü vereceğime bir ağacın dalına çıkar yatarım!"

Öfkeyle ayağımı yere vura vura ilerlerken karşıma çıkan gölü görünce durdum. "Bak işte tilki! Epey şanslıymışım işte! Burada yıkandıktan sonra elbiselerimi giyip bandajımı takabilirim"

Elbiseler kirlenmedin diye daha giymemiştim.

"İyi de, sorun olmaz mı ? Sonuçta yine de bir kızsın"

Gözlerimi devirip "Yok be, ne sorunu. Bedenim erkek sonuçta. Hem ormanın derinliklerindeyiz, hem de hava kararmaya başladı. Buraya gelen giden olmaz" derken bir yandan da soyunuyordum.

Tilki de bir taşın üstüne kıvrılıp oturdu , arkasını göle döndü  ve "İyi, ben de burda senin için nöbet tutarım" dedi. "Teşekkürler tilki" derken bir yandan da göle girmiştim.

"Oww, soğukmuş. Neyse üşümeden  önce yıkanayım"

Yırtık, köle iken giydiğim elbiseleri bir köşeye fırlattım. Beş para etmezdi bunlar.

Klandan aldığım hazineleri depolayan kan kırmızısı yüzüğü ve Ostim'den aldığım yüzüğü parmağına taktım.

Bu iki yüzüğe de kanımı dökmüş ve anlaşma yaparak kendime bağlamıştım. Her ne kadar bana ait olsa da yine de yanımdan ayırmayacaktım.

Yıkandıktan hemen sonra iç çamaşırları ve o beyaz, altın rengi iplikle süslemeli kıyafeti giydim. Bandajın biriyle saçımı topladım, diğeriyle gözlerimi örttüm. Bandaj yumuşak ve rahattı.

Ayrıca gözümü kapattığımda tekrar etrafımı daha net görmeye başladım. Gerçi gözüm hep kapalı gezmiştim şehri de, neyse.

Arkamı dönüp tilkiye baktığımdaysa  dondum ve bağırdım "Dokunma ona!"

-Devam Edecek-




Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


06   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   08 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.