Yukarı Çık




51   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   53 

           
-52-

Umudun zirvesi, haydutlarla sık sık küçük savaşlara girecek bu yüzden bir muhafıza ihtiyacı vardı. Zachary'nin yardım edebileceğinden eminim.

Henry ve Isaac'e baktım.

"Biy şey istiyoyum."

"Ne o LeBlaine?"

"O ne! Bana söyle. Sana her şeyi alacağım!"

"Köpek yavrusu."

İkisi, "Köpek yavrusu..." diye mırıldandı.

***

Ben, Henry, Isaac ve hizmetçiler şatodan çıktık.

Bir köpek yavrusu almak istediğim için hep beraber almaya gideceğiz.

Isaac bana en güzel köpeği alacağını söyledi ama ben kendim seçmekte ısrar ettim.

"Ya bana aldığın köpek yavrusu Bwaine'i pek sevmeyse?"

Kardeşler, yüzlerinde gerçekten şaşkın bir ifadeyle cevap verdi.

"Dünyada senden nefret edecek hiçbir yaratık yok, değil mi?"

Ama sonunda iki kişi bana karşı yenildi, bu yüzden kendim gidip köpeği seçebileceğim.

Hedefimiz Dubbled bölgesinin ötesindeki Plum Sokağı. Çünkü soylular için bir evcil hayvan dükkanı var.

'Ayrıca Zachary'nin olduğu özel yetimhanenin yakınında.'

Ben bunları düşünürken araba durdu.

Abimin elinden tuttum ve arabadan indim. Dubbled'ın alışveriş bölgesi gibi lüks olan sokaklara baktım.

"Vay…."

diye bağırdım. Sonra hizmetçiler gülümsedi ve şöyle dedi:

"Harika, değil mi? Cadde, İmparatorluğun en büyük kumarhanesine sahiptir. Etrafta görülecek çok şey var çünkü çok sayıda restoran ve alışveriş bölgesi var.”

Etrafa bakmak için kesinlikle eğlenceli bir yerdi.

Hizmetçilerin ellerini tuttum ve Henry ve Isaac'in peşinden koştum.

'Kumarhane gerçekten büyük.'

Aniden, Lea arkasına baktı ve kardeşlere fısıldadı.

"Bizi takip eden biri var."

"Evet, ben de hissettim."

Isaac'ın gözleri soğudu.

“Dört… hayır, beş kişi.”

"Bu insanlar eğitimli. Kendilerini saklamakta iyiler."

Gözlerimi kocaman açtığımda Henry ve Isaac bana sıradan bir bakışla baktılar.

"Leblaine, bir süre hizmetçilerle kal."

"Hemen döneceğim."

Biraz gergin bir yüzle, ikisinin kıyafetini tuttum.

"Endişeli misin? Aptal, biz çok güçlüyüz. Endişelenmene gerek yok."

Isaac beni tuttu ve yüzünü yanağıma koydu. Seni çok iyi hissettirmiş olmalı.

Sonra Henry onu tuttu ve yana doğru fırlattı.

"Merak etme. Hemen döneceğiz."

'Endişelendiğim kişi bizi takip eden insanlar...'

Isaac'in boğazlarını kıracağını düşündüm.

Defalarca "çabuk geyi dönün" dedim.

Isaac ve Henry beni hizmetçilerle bırakıp ortadan kayboldular.

"Küçük hanım fırına gidelim mi? Plum Sokağının erik şerbeti çok lezzetli. Bu sokağın hemen ötesinde altın bir bina."

"Tamam."

Lea, hizmetçiler ve ben fırına gittik.

Hizmetçiler endişeli olabileceğimden korkarak şundan ve bundan bahsetmeye devam ettiler.

"Ne tür bir köpek alacaksınız? Büyük, tüylü bir köpek iyi olurdu, değil mi?”

“Ufak ve kısa olsa şirin olurdu…”

"Tıpkı küçük hanımefendi gibi sevimli görünen küçük bir kaniş güzel olurdu."

"Sen fırındayken bir evcil hayvan kataloğu getirmemi ister misin? Bakmak ister misin?”

Tam ara sokağa girerken, eski püskü bir binanın ara sokağında birini gördüm.

"Bütün paramı yediniz, gerizekalılar."

Çocuk sert bir şekilde mırıldandı ve binaya bir köz fırlattı.

Hizmetçiler alev almaya başlayan binaya baktılar.

"Aman Tanrım, burası bir kumarhane. Çocuk yakalanırsa başı belaya girecek."

Eski bir tefeci olan Yuni dedi.

"Ona yardım etmeli miyim?"

Üç hizmetçi arasında daha sıcakkanlı olan seri katil Dahlia'nın sözleriydi.

"Yine de bizim işimiz değil, değil mi?"

diye sordu dolandırıcı Linda.

Dürüst olmak gerekirse, karamsar bir yetişkin olan Leblaine, hizmetçilerin düşüncelerine katıldı. Ama çocuk olan Leblaine, sempati duydu.

'On üç yaşında görünüyor ve bir gangsterin onu ölümüne dövdüğünü izleyemem.'

Közü söndürmek yeterli, o kadar da zor değil.

Derin bir iç çektim ve Lea'nın eteğini kavradım.

"Gözlerim yanıyoy.''

Ancak o zaman hizmetçiler yangını durdurmak için koştu.

"Küçük hanımımızın gözlerini yakan kötü köz."

“Kötü közler!”

Çocuk beklenmedik davetsiz misafirlere kaşlarını çattı.

"Bu ne saçmalık?"

Bize alaycı bir şekilde baktı.

"Madamlar, neden başkalarının işini bölüyorsunuz?"

"Bu bir suç.''

Ben öyle mırıldanırken o bana baktı.

"Bu hizmetçilerin sahibi sen misin?"

"Evet."

"Ölmek mi istiyorsun? Karışma ve uza buradan. Seni çirkin şey."

Sonra köze basan hizmetçiler ayaklarını durdurdu. Elimi tutan Lea'nın gözleri de öfkeliydi.

"Sen, az önce ne dedin?"

"Kim çirkin?"

"Yuni, bırak gitsin."

Lea bana gülümsedi ve dedi ki,

"Küçük hanım, bir an için gözlerinizi kapatın ve 30'a kadar sayın."

Huysuz çocuğa baktım ve hareketsiz kaldım, ellerimle gözlerimi kapattım.

“Bir, iki, üç…”

Çocuğun çığlıkları dar sokakta yankılandı.

***

"Hık..."

Çocuk kollarını duvara yakın tuttu ve burnu akarak ağladı.

Hizmetçiler çocuğa bakıp bağırdılar.

"Neden söylemiyorsun? Acele et!"

Hizmetçiler bağırırken küçük çocuk ağladı.

"Küçük hanım dünyanın en tatlısı!"

"Bir kere daha!"

"Küçük hanım..."

Bağırır bağırmaz, çocuğun midesinden bir guruldama sesi duydum. "Acıktın mı?"

"Neden umurunda?…"

Bunu söylerken, hizmetçilerinin sert bakışlarını görünce çabucak bana saygılı davrandı.

Çocuğu korkutan hizmetçilere elimi salladım.
 
Ben ona uzanırken hizmetçiler somurtarak geri çekildiler. Sonra şaşkın çocuk geri çekildi. Sanırım ona vurmaya çalıştığımı düşündü.

Çocuğun yanağını parmak uçlarımla ovaladım ve sildim.

"Orada."

“……”

"Fırına gidiyoruz. Beraber gidelim."

"Param yok..."

Çantamı karıştırdım ve bir avuç altın çıkardım.

Henry ve Isaac ile Plum Sokağı'na gideceğimi duyduklarında vasalların bana gizlice verdikleri bir harçlıktı.

"Ben öderim!"

"Hepsi senin mi?"

"Evet."

“Vay canına, bu otuz rauntluk rulet yapar.”

Çn: Rulet, adını Fransızca'daki "ufak tekerlek" kelimesinden alan bir kumarhane oyunudur.

Çocuk, hizmetçilere bakarken gözleri parlayarak başını salladı.

Çok geçmeden fırına girdik.

Hizmetçiler ekmekleri bir dağ gibi tepsiye yığdılar.

Bu fırının ekmeği oldukça pahalıydı, bu yüzden tezgahtar ve müşteriler ağızları açık bir şekilde bize baktılar.

Hizmetçilerin bana getirdiği ekmeği çocuğa uzattım.

"İşte."

“…….”

Bana biraz temkinli baktı ve ekmeği aldı. Bir ısırığın tadına baktıktan sonra gözleri büyüdü. Sonra korkuyla her şeyi ağzına götürdü.

"Kehk!"

Aceleyle yemek yerken yemeğin boğazına takılacağından endişe ettiğim için ona süt verdim.

"Yetişkinler seni beslemiyoy mu?''

"Öksüz bir çocuğu kim doyuracak?"

Öksüz?

Buraya yakın tek özel yetimhane, Zachary'nin bulunduğu özel yetimhaneydi.

'O Zachary mi?'

Ona böyle düşünerek baktım ve kafamı içimden salladım.

Zachary, büyük becerilerini sergileyen dört şövalyeden biri.

Isaac ile karşılaştırılabilir güçlü bir adamın bu kadar zayıf olması mantıklı değil.

Genellikle, güçlüler insanların varlığına karşı tetikteydi.

Çocuktan beş yaş küçük olan Isaac, Lea'dan önce bir takipçinin varlığını fark etti.

Ama çocuk yanındaki gürültüden habersiz binayı ateşe verdi. İzlerin farkında olmak şöyle dursun, duyularının donuk olduğu anlamına geliyordu.

Her şeyden önce çocuk, söylentideki gibi ciddi ve düşünceli bir karakter olarak görülmüyordu.

'Zachary ile tanışmak istedim ama bu çocuk aynı yetimhanedense onunla tanışma şansım olabilir.'

Süt bardağını elime aldığımda cevap verdim.

"Ben de öksüzüm."

“······ Yalan, hizmetçilerin var.”

"Ben evlat edinildim."

“Devletten mi yoksa halk yetimhanesinden mi geliyorsun?”

"Hayır, özel yetimhaneden."

Çocuğun gözleri büyüdü.

"Vay canına, ikramiyeyi vurmuşsun."

Özel yetimhanelerden sadece birkaç evlat edinme vakası vardır. Olsa bile çoğu işçinin yetmediği çiftliklere götürülür.

"Neden o hizmetçiler beni daha önce öldürmedi?"

Oğlan elinde ekmekle fısıldadı

"Çünkü bir çocuğu öldürmezler."

Hizmetçilerim suçluydu ama iyi tür suçlulardı.

'Söylemesi garip bir şey.'

Çocuk kalan ekmeği ağzına attı.

Sonra, gizlice dolaşırken hizmetçiler fark etmeden gömleğinin altına biraz ekmek sakladı.

"İşime karıştın ancak bana yiyecek bir şeyler verdin, ondan bu olayı unutacağım."

"Kumayhane. Neden ateşe vermeye çalıştın?”

"Ailem için daha fazla para kazanma umuduyla kumar oynamayı deniyordum, ama ortaya çıktı ki, ruleti manipüle ediyorlardı."

"Ama kumar oynuyorsun."

"Sen salak mısın? Bu kadar eğlenceli bir şeyi nasıl yapmazsın?”

O bir aptal….

Derin bir iç çektim.

"Bu sefer bir yangın başlatıysan, payanızı değil, oyganlarıyını kaybedersin."

"Ah, genç görünüyorsun, ama organlarını kaybetmeyi biliyorsun... sen de bir öksüzsün. Kendimi çok sıkıntılı hissediyorum."

Sırıtan çocuk bir eliyle yanağımı hafifçe bastırdı.

Tam o sırada.

"Ne yapıyorsun piç kurusu?"

Kapıda soğuk bir ses duyuldu.

Yürüdü ve çocuğun bileğini tuttu.

"Kız kardeşime dokunma."

Isaac'in gözleri çok sertti.

-Bölüm Sonu-


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


51   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   53 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.