Yukarı Çık




6   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   8 


           
7. BÖLÜM
 
Ortalarda görünmeyen varis  eve geri dödüğünde insanlar müzük dinlemek için salonda toplanmıştı.
 
Yetenekli sopranonun şarkısı zirveye ulaştı ve alkışlar patladı. Solan kulakları rahatsız edercesine gürültülüydü.
 
Ama Hadius  sadece o çocuğun sesini duyabiliyordu. Durmaksızın akan bir nehir kadar soğuk ve bağımsız.
 
Gözlerini  şaşkınlıkla  kocaman açtığında, utanmasıyla birlikte yanakları kızardığında ya da yumruklarını öfkeyle sıktığında bile Emilia Bern’nin sesi güzel geliyordu. ÇN: abayı yakmış oğlumuz gençler
 
Ne çok yüksek ne de çok alçak tatlı bir ses.
 
Bunu tanıştıkları ilk zamandan beri biliyordu. Küçük,  açık tenli kızın bülbül kadar güzel bir sesi vardı.
 
Telaşının çoğunu bastıran Hadius sakin bir yüzle kapıya yaslandı. Birisi ona bir pardak şampanya getirdi.
 
“Ev sahibi neden aniden yok oldu?”
 
Hadius sessizce sarhoş ve kırmızı yüze baktı. O  muhtmelen Völinaire ailesinin en büyük oğluydu. Hayır belki de Hessen ailesinin. Kim olursa olsun önemsiz bir insandı. Buraya davet edildiği için onu sıradan bir arkadaş olarak görüyordu.
 
“Uzun süredir seni bekliyorrduk o yüzden bahse girdik. İsabelle Quincy Haleston dükü ve Rimsey Markizi arasından kimi seçecek. O sürtük üç gün içinde başka bir adamı terk etti, değil mi?”
 
Adam sahneden yeni inen soprana şarkıcıyı sopayla nişan alıyormuş gibi işaret etti.
 
“Kimin üzerine bahse gireceksin?”
 
Hadius çok endişeliymiş gibi şampanya bardağına baktı ve “Haleston” dedi.
 
“Vay, beklendiği gibi. Birlikteyiz.”
Adam inanılmaz mutluymuş gibi yumruklarını kaldırdı. Hadius yudumladığı şampanyayı sırıtarak yuttu.
 
Sosyal toplantılarda dedikodu ve bahis alkol ve yemek kadar normaldi.  Sarhoş alçakların daha iyi hissetmesine yardımcı olmak ve atmosferi bozmamak da ev sahibinin göreviydi.
 
Ancak adamın sarf ettiği diğer sözler cömert ve hoşgörülü varisin kalbini bir kez daha burktu.
 
“Bu arada senin derdin ne? O kız burada değil diye üzgün müsün?”
“Kim?”
“Nişanlın.”
 
Hadius’un elleri kasıldı. Şampanya bardağını kıracakmış gibi tutup  öfkesini dizginleyerek karşısındaki adama nazikçe baktı.
 
“Yani  bayan Meyer çok rezil. Onu görmenin eğlencesi için buraya gelen kaç kişi var?”
 
Kıkırdaması önünde kızgın bir  dişi olan bir hayvanınki gibiydi.
Doğru tam da bu yüzdendi. Uzun süredir ertelenen planların bir anda ortaya çıkmasının nedeni. Bunun nedeni bundan nefret etmesi ve kendini kötü hissetmesiydi. Adını bile bilmediğin her türlü önemsiz varlık sana sinek gibi yapışırdı. Ve o kıza.
 
Beyaz kuğu gibi mesafeli bir kadın doğal olarak onun ihtiyatlı ve kaba olacağını düşündü. Son beş yıldır nişanlısının önünde hep böyle değil miydi?
Ancak Emilia güldü. Böyle önemsiz varlıkların önünde, cüretkarca.
 
--
 
Araba sessiz kulübenin önüne geldiğinde Kallia kıyafetleri kolalıyordu.
 
Üvey kızının kocaman bir adamla geldiğini görünce sessiz kalamadı. Aniden öksürdü. Emilia ona çabucak su getirdi.
 
Öksürüğü hafiifleyip zar zor nefes alabildiğinde Kallia gözlerinden yaşları sildi ve konuşmaya başladı.
 
“Ne oldu Emilia...?”
Emilia bütün hikayeyi anlatmaya başladı.
 
Hadius’un mezuniyet törenine katılmasını istediğini karşılığında hediye olarak bu arabayı verdiğini. Sonra Beppy’i resmi bir şekilde tanıttı.
 
Onu güzelce selamladı tıplı iyi eğitimli bir işçi gibi. Ancak kanuşmaya başladığında,
“Efendi sana ne söylerse yap. Beppy iyidir. O iyi bir hizmetçi.”
 
Beklendiği gibi Kallia gözleri açılıverdi. Şaşkınlıkla ağzını açtı ve  hiçbir şey olmamaış gibi davranarak çabucak gülümsedi.
“Memnun oldunBeppy. Ben Emilia’nın annesi kallia Bern.”
Kallia güzel. Çalışmama izin verdiğiniz için teşekkür ederim.”
 
“Güzel” demek herkese selam verme şekliydi. Emilia kendi kendine gülümsedi.
 
“buraya gelirken zor zamanlar geçirimiş olmalısın o yüzden bir fincan çay iç.”
Beppy’e çayı verdikten sonra Kallia Emilia’yı sessiz bir yere çekti.
“Bütün bunlar nasıl oldu? Lütfen bana detaylıca anlat.”
“Küçük bey Meyerle konuştum.”
 
Emilia neşeli bir tavır takındı.
 
“Son beş yıldır benim için biraz üzülmüş olmalı. Fazla dikkatsizdi.”
Üvey annesinin yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirdi. Garip beklentileri olabileceğinden korkan Emilia hemen ekledi.
 
“Bence bu nişanı er ya da geç bozacağız. Küçük beyin mezuniyet töreninden sonra.”
“Aman Allah’ım. Zavallı Emiliam”
 
Şaşkınlıkla bir an için elini göğsüne koydu.
 
“Ama ne yapabiliriz? Yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Bir açıdan iyi bir şey. Çoktan on dokuz oldun sonsuza kadar bekleyemezsin. Rahat hissetmeyi tercih ederim.”
 
Üvey annesi ayrılık konuşmasını çok kolay geçiştirdi. Kaygısız ve uyumlu gözlerinin önünde Emilia garip bir teselli buldu.
 
“Haklısın bu daha iyi. Rahmetli baban aklını kaçırmıştı. İnsanlar bulundukları yere göre yaşamalı... ama genç efendi Meyer takdire şayan. Bizim gibi insanlar için, arabadan  arabacıya kadar, nasıl olur da böyle bir lüks olabilir? Ona doğru düzgün teşekkür etttin mi?”
 
Emilia zorla gülerek başını salladı.
O sırada çatı katı kapısı çatırdadı ve açılma sesi duyuldu.görünüşe göre alt kattaki tüm kargaşayı duyan  Charlotte dışarı çıkmıştı. Emilia merdivenlerden çıktı ve onun elini tuttu. Ama Charlotte kımıldamadı bile. Bir yabancının masada çay içtiğini biliyor gibiydi.
 
“Dikkatlice dinle. O Beppy Dilson adında çok iyi bir adam. Binmen için sana iyi bir at ve araba getirdi.”
 
Ata binme lafını duyunca Charlettenin ağzı açıldı. Ve hemen kapandı.
 
“Ama abla. Henüz bilmiyorsun değil mi? Onun bir melek görüp görmediğini.”
“Endişelenme Charlotte. O Ludwick platosundaki gizemli bir ülkeden. Sana daha önce  güzellikten anlayan insanları anlatmıştım. O yüzden o kesinlikle Charlotte Bern’de güzel bir melek görecek. Tıpkı ablan gibi.”
 
“...Gerçekten mi?”
“Tabiki. Yoksa ablan onu davet eder miydi? Yemin ederim.”
 
Tereddüt eden Charlotte ablanın elini tutarak oturma odasına geldi. Ama tamamen çıkamadı duvarların arkadına saklandı ve sadece bir gözünü gösterdi.
 
Beppy gelişi güzel bir şekilde şapkasını çıkardı ve ayağa kalktı.
 
“Hadi Charlotte, selam ver.”
 
Emilia neredeyse tedirgin Charlotte’yi dışarı çekmek zorundaydı.  Çocuk bütün yüzü görünürken onunla düzgünce tanışmak için geldi.    
 
Söz verdiği gibi Beppy Charlotte’yi sakin bir ifadeyle karşıladı. Hayır belki de gerçekten sakindi.
 
“Beppy iyidir. O iyi bir hizmetçi. Charlotte bir melek.”
 
Charlotte’nin ağzının kenarları yavaşça kalkmaya başladı.
 
Emilia boğazında bir yumru hissetti.
“Merhaba demek zorundasın.”
 
Tekrar sırtına vurdu ve tek gözlü meleğin ağzı ilk kez açıldı.
 
“Mer..haba.”
“Charlotte güzel. Çalışmama izin verdiğiniz için teşekkürler.”
 
Ve böylece Beppy Dilson kulübedeki ilk çalışan ve arabacı oldu.
Sonraki bir kaç gün içinde Beppy Hadius’un en azından bir konuda haklı olduğunu kanıtladı.
 
O harika bir çalışandı. Aynı zamanda arabalı bir hayat o kadar rahttı ki onsuz bir hayat düşünemiyordu.
 
Üvey annesinin limandaki fabrikaya her gün idip gelmesini yarı yarıya azalttı ve bir günde bir haftalık yakacak odun kırdı. Ayrıca gıcırdayan kapıyı tamir etti ve gevşemiş çiti sıkıca sabitledi. Tavuk kümesini onardı ve fare yakalmakta harika iş çıkardı.
“Simon ellerini iki kere çırp der.”
Alkış alkış
“Ve ayaklarını yere bir kere vur.”
Bam.
“Yanlış. Simon der demedim.”
Beppy ‘ups!’ Dedi ve elini başına vurdu. Charlotte  muzaffer bir şekilde kollarını kaldırdı ve ikisi kahkahayı patlattı. En sevdiği şey ise onun Charlotte’nin arkadaşı olmasıydı.  Küçük kardeşinin gülümsediğini ve biriyle sohbet ettiğini gören Emilia Beppy’e sarılmak istedi.
 
Bu gerçekten tazminat parasıydı.
 
Güldü ve bir an için tedirgin oldu. Aman Allah’ım! Tazminat  parası söz gibi kirli bir söze  gülmek ve   sempati duymak...
 
Belki de sorun bu çok kolay iyileşen sığ duygudaydı. Bir patlamyla patlar ve patladıktan sonra tıpkı havai fişek gibi çabucak söner ve gider...
 
Emilia çoğunlukla böyleydi. Kuzu gibi sakin olmasına rağmen aniden değişir ve asabileşirdi. Bütün gün depresyona girer ve bir gün sonra hiçbir şey olmamaış gibigülümserdi.
 
Beş yıl boyunca bir aptal gibi  ona soğuk davranan bir adama bu kadar kolay aşık olmasının nedeni bu olabilirdi.
 
“Hayır, artık tamamen bitti.”
 
Emilia  elindeki ipi bir karara varıyormuş gibi sıkıca bağladı. Sallanan domates dalları desteğe sıkıca sabitlendi.
 
--
 
Akşam odasına geri dönen Emilia Charlotte’yi bir battaniye ile örttü ve pencerenin yanına oturdu.
 
Pencereyi açtığında  platycarya ağaçlarının kokusunu taşıyan serin bir esinti içeri girdi. Emilia çenesini ellerine dayadı ve sessizce Haziran gecesinin göğüne baktı.
 
“...Abla?”
Charlotte’nin sesi duyuldu.
“Seni uyandırdım mı?”
 
Emilia çabucak pencereyi kapattı ve Charlotte’yi battaniye ile örttü.
 
“Hayır, uyanmadım aslında uyuyamıyorum.”
“Neden?”
“Yarın oraya gideceksin. Efendi Cavendish’in konağına.”
“ahah.”
Emilia bir şey olmamış gibi hafifçe güldü.
 
“Endişelenme. Birkaç saatliğine katlanmak zorundayım.”
“Yine de gitmesen daha iyi olur.  Bütün bunlar ve gelinlik dersleri neden bu kadar önemli..”
“Bir şey öğrenmekten zarar gelmez. Orada sadece işe yaramaz şeyler öğrenmiyorum. Bir çok ilginç şey de öğreniyorum, piyano, resim, dans etmek ve dahası. Hepsinden önemlisi konağın bir hazine evi var.”
Charlotte’nin gözleri hazine kelimesiyle parladı.
 
“Yani çalıma odasından bahsediyorum. Orada olmayan kitap yok.”
“Kitap mı? Bana okuduğun hikaye kitabı mı?”
“Doğru.”
“Ah! Onu sevdim. Büyücülü ve ejderhalı olanı...”
Bir büyücü ve ejderha..
“[Kildred’in maceraları] nı mı diyorsun?”
“Aynen. Onu bana yine oku.”
“Peki. Kesinlikle ödünç alacağım. Bak ne iyi? Yarın  efendi Cavendish’in evine gider ve onu ödünç alabilirim.”
Çocuk kolayca endişelerini unuttu ve gülümsedi.
“Hadi uyu. Endişelenme. Sadece iyi şeyleri düşünç yarın  [Kildred’in Maceraları]nı okuyacaksın.”
 
Emilia onun küçük sırtını patpatlarken böyle fısıldadı.
 
 
 
Nasıl gidiyoruz arkadaşlar. Beğendiniz mi hikayeyi? Beğenilmediyse başka bir roman çevirebilirim. Ama ben kitap karakteri olmalı, geçmişe dönmeli şeylerden sıkıldım o yüzden yine bu tarz olur diye düşünüyorum.   
 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


6   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   8