Yukarı Çık




28   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   30 

           
"..."

Ixion, Luatisha'nın söylediklerine inanamadı.

Büyü güçleri açığa çıktığı anda insanların onlara nasıl baktıklarını hatırladı.

Korku ve nefret, kaygı ve sınırlar ve kıskançlık.

Ama güzel olduğunu söyledi?

Rahat ve yumuşak?

"Mümkün değil."

Asabi alay dolu bir ses çıktı ağzından.

"Her neyse, öyle diyorsan. Ama bu tepki..."

Ares'in mırıldanan gözleri düştü. Yavaşça çenesini ovuşturdu.

"Hmm, en küçüğümüz büyüden gerçekten korkmuyor olmalı. Büyüleyici."

Ixion dilini şaklattı ve ağaçtan atladı.

İkinci kata kadar uzanan daldan hafif bir inişle atlamıştı fakat yere basma sesi bile duyulmamıştı.

"İnanmıyorum."

Ixion sadece bu kelimeleri söyledi.

"Evet, ona inanmıyorum."

Bu kötü kız onunla oynamanın eğlenceli olduğu yalanını söylememiş miydi?

Aslında hoşuna gitmemişti.


Zayıf olanlar, güçlü olanlar üzerinde doğal olarak parazittir.

Luatisha, Paeraton konusunda da zayıf, bu yüzden kendini güçlü biri olarak göstermek için pohpohluyor.

Hizmetçilerin onu öveceğini umarak.

"O yüzden böyle söyledin."

Ben buna kanmayacağım.

Ixion kararlıymış gibi tekrarladı.



***





Bölüm 7.   20.000 nakit kupon.



"En genç bayan bu serveti Marki Tarenka'dan aldı... İnanabiliyor musunuz?"

"Bu harika."

Vasallar hayran kaldılar ve haraç listeme baktılar.

Başkentte bizimle birlikte olan bütün ihtiyarlar biliyordu, ama Dük'ün topraklarında olan ihtiyarlar ilk defa bugün öğrendiler.

"Ah, sorun bu Mana taşı madeni."

"Paeraton'un adını satıp hile yapmaya nasıl cüret eder, bu büyük bir mesele."

Evet bu doğru. Kafamı sallarken garip bir şey hissettim.

"Marki Tarenka hiçbir şey vermezdi. Ama leydim hepsini aldı."

"Evet, berrak bir beyinle, markinin sahtekarlığını çabucak gördünüz! Tehditler, nasıl pazarlık yapılacağını bildiğiniz için bunun üstünü örtemezler!"

"Yaptım mı?"

"Tabii ki! Marki Tarenka'dan zorla mal aldığı ve talep ettiği yerde hanımefendinin yanındaydım."

Başkentte yakınlaştığım vasallar, diğer vasallara güldü ve coşkuyla övündü.

Aralarında Tarenka Markisi'nde bana eşlik eden bir vasal olan Vikont Dier de vardı.

"Hala gençsin, ama harikasın."

"Evet, tam olarak Majestelerine benziyorsunuz!"

Vasalların gözleri babamın üzerindeydi.

Babam gururla çenesini kaldırdı ve ahududulu kurabiyeleri ağzıma koydu.

Vasallar bu sahneyi gördükleri gibi fısıldaşmaya başladılar.

"Bence bu, en genç bayanın bu kadar servet getirmesinden daha şaşırtıcı. Ekselanslarının kucağında bir çocuğun oturmasına izin verdiğine inanamıyorum..."

"Sadece dizlerinin üzerinde oturmuyor mu?"

"Aman tanrım, şaşırmak için çok erken."

"Başkent'te ne oldu? Sadece Ekselansları değil. Birçok insan da değişti."

"Ha, bunu açıklayamam. Leydimizin şirinliğini ve sevimliliğini deneyimlemekten başka seçeneğimiz yok....."

Hey sizi duyabiliyorum.

Neden hep utangacım?

"Bu arada, gerçekten tuhaf."

Dük Paeraton'un gücü harikaydı.

Özel güç.

Bir sürü zenginlik.

Ayrıca bu sefer savaşta hakkımızla kazandık.

İnsanların korktuğu kamuoyu çok kötü olabilir.

'Paeraton adını kullanarak oyun oynamaya yeter mi?'

Marki Tarenka neye güvenip bizi böyle kandırdı?

Başarılı olsa bile Mana taşlarını çıkardıktan sonra yakalanacaktı.

Dahası, babamın beni ne kadar ihmal edeceğini düşünürse düşünsün, böyle davranmasının mantıklı bir yanı var mı?

Aristokratların onurlarını onurlandırmaları önemli değil mi?

Pekala, sağduyu açısından gülünç olunmak, Dünya'da oldukça sık oluyordu.

Babam Clattie'nin doğum gününe gelmesi, Markinin tepkisine göre planına aykırı bir durummuş gibi görünüyordu, ama...

O sırada aklımdan uğursuz bir şey geçti.

Babamın savaşta ölebileceğini mi düşündün?

Bütün vücudumun ürperdiğini hissettim.

"Lulu?"

Beni çağıran sese baktığımda, babam bana nedenini soruyormuş gibi bakıyordu.

İlk bakışta yüzü ifadesiz ve soğuk görünüyordu ama artık anlayabiliyordum.

Babam benim için endişeleniyor.

"Baba" dediğimde hemen bana yaklaştı.

Başımı ovuşturd.

O sıcak ağırlık.

Babam savaştan sağ salim döndü.

Ve benimle kaldı.

Bunu hatırlayınca rahatladım.

Babama iyice yaslandım.

Vasallar bunu gördüklerinde tekrar yaygara kopardılar. Tam o anda...





[Yeni bir görev geldi]



[İlgili görev açılmamış ve açıklanmamıştır.]



[Lütfen başka bir göreve devam edin ve ilgili görevleri alın]





Görev penceresi açığa çıktı.

Evet, yapacak bir şeyim vardı.



Net Koşullar



Mana taşı işinde başarı.

"Baba."

"Sorun nedir?"

"Bunu amcamdan aldım."

Kalın mülkiyet belgelerini gösterdiğimde, babam başını salladı.

"Doğru."

"Peki ben ilgilenebilir miyim?"

Cevap babamdan değil, vasallardan geldi.

"Leydim hala çok genç, Majesteleri. Bu mülkü kendisi yönetmek için..."

"Neden bahsediyorsun! Genç efendilerin kendi mülklerini yönetmeye ne zaman başladığını hatırlıyor musunuz? O çok akıllı!"

"Ama finans eğitimi bile almadı..."

"Şu andan itibaren alabilir! Yapabilirsiniz leydim!"

"Yani bu mantıklı değil! Nasıl yapabilir-"

"Çok konuşuyorsunuz."

Sessizce söylenen bir sözdü.

Ancak, tek sözüyle, gürültülü ofis bir anda sessizleşti.

Vasallar nefeslerini bile kesti ve Efendilerinin niyetlerine baktılar.

"Kızımın onunla oynamak istemesi neden sorun olsun?"

Mülkü yönetmek istediğimi söyledim.

Oynamak için istediğimden bahsetmemiştim bile fakat babam...

İçlerindeki en yaşlı olanı dikkatle sözlerine başladı.

"E-Ekselansları. Tüm saygımla, prenses deneyim ve öğrenmeden yoksundur. Mülk yönetimi için çok erken değil mi?.... Bütün bu zenginlik yok olabilir."

Bu doğruydu.

Şu an dört yaşında bir bebeğim.

Paeraton'un özel olduğunu biliyorum ama yine de bu kadar büyük mülkün yönetimini dört yaşındaki bir çocuğa mı emanet ediyorsun?

'Ve ceza yüzünden gerçek bir bebek olabilirim!'

Babamın önünde bir çocuk gibi davranmıştım, o yüzden bunu ciddi olarak düşünmesi gerekmez mi?

"O haklı. Lütfen tekrar düşünün..."

"Sizden yeniden düşünmenizi rica ediyorum, efendim!"

Vasallar tekrar düşünmesini istediler.

Evet baba!

Birkez daha düşün!...

Senden yapmanı istememe rağmen.

"Her şeyi bir kenara atması önemli değil."

Babam vasalların argümanlarını reddetti.

Sonra bana bakarak gururlu bir yüzle söyledi.

"Babanın çok parası var."

Hayır... Ama parayı kaybetmeye başlarsam, lütfen beni durdur.



***



Ixion gözyaşları içinde elini sıktı.

Kara büyü uçup gitti ve sessizce kayayı vurdu.

Çatlak kaya yerçekimi ile ayrılana kadar ses çıkmadı.

Bu başlangıçtı.

Eğitim merkezindeki çok sayıda kaya, büyüyle ayrılmaya ve parçalanmaya başladı.

Patt! Buum!

Zemin büyük bir kükremeyle gümbürdedi.

Toz bulutu dağıldığında, bekleyen yardımcı Ixion'un yanına yaklaştı.

"Önceden oldukça kötü bir kişiliğe sahiptin, son zamanlarda daha da kötüleştin öyle değil mi?"

"Kaybol."

"Küçük bayan yüzünden mi?"

Parlak kırmızı gözleri yardımcıya yöneldi.

Onu Ixion'un tarafında tutmayalı uzun zaman oldu.

Ixion elini kaldırdı.

Kara büyüsü ortaya çıktı.

Yardımcısın vücudunu sarıyormuşçasına etrafında dolaşıyordu.

Ixion'un gözleri yardımcının yüzündeydi. Beyaz, terli yüzünde...

Dilini tıklatan Ixion elini indirdi.

"Eğlenceli değil."

Donmuş yardımcıyı yalnız bırakarak eğitim merkezinden ayrıldı.

"Küçük bayan yüzünden mi?"

O, onun ruh halini nasıl etkileyebilir ki?

Sadece her gün duymaya alışkın olduğum o  ayakkabıların sesini duyamıyordum.

Sinir bozucu sesi duyamadığımdan rahatsız oldum.

Bu kadar.

Ixion etrafın neden bu kadar tenha hissettirdiğini bilmiyordu.

Her zaman Ixion'u arayan pamuk topunun günde bir kez gelmemesi garipti.

'···Bugün gelmiyor mu?'

"Hayır, bunda garip bir şey yok."

Onu bulmaya gelmemesi onun daha çok hoşuna gitmişti.

Hoşuna gitmese bile, kasıtlı olarak ona açık bir amaç ile yaklaştı.

Güçlüye bağlı kalmak ve parazit olmak. Zayıfların hayatta kalma yöntemi buydu.

"Kabul etmediğim için gelmeye devam etmenin boşuna bir çaba olduğunu fark etmiş olmalısın, değil mi?"

Çok sevdiği Ares'e gidecekti.     (Ç/N: Bu cümle beni bir miktar üzdü...)

"..."

Ixion'un yavaş ilerleyen adımları hızlandı.

Nedense gergindim.

Bir gün boyunca peşimde dolanmadığı bir zaman olmuş muydu?

Dün kesinlikle "Yarın görüşürüz" demiş ve elini sallamıştı.

'Buna inandın mı?'

'Verdiği söz anlamsızdı.'

"Ixion'la iyi geçinmek istiyorum."

"Ixion, beni rahatsız etmedi!"

"Eğlenceliydi!"

Yalancı!

"Ne demek yakınız? Her zaman sinir bozucu olduğumu söylüyor! O kaba! Bana gitmemi söyledi! Her zaman benimle alay ediyor!"

"Ares çok daha iyi!"

"Ares ile karşılaştırılamaz!"

Yalancı!

"Ama...Büyü güzel. Gece vakti gibi."

"Gözlerini kapatıp dinlenebileceğin bir gece..."

Yalancı!

Güçlüye tutunmaya çalışan zayıfların sığ numarası.

Öyle düşünmesine rağmen, Ixion'un adımları durmadı.

Seralar, çay odaları, oyun odaları, yemek odası ve hatta Luatisha'nın uğrak yeri olan Dük'ün ofisi...

Ancak pamuk gibi yuvarlanan çocuğu hiçbir yerde göremedim.

Ani bir düşünceyle Ixion eğitim merkezine yöneldi.

Ixion insanlara karşı son derece isteksiz olduğundan, eğitim merkezi popülerlik belirtisi olmayan uzak bir yerdeydi.

Ve çevresi.

"Haa, Haa, Haa...."

Ixion sahada nefeslendi.

Antrenman merkezinin etrafındaki çimlerde avuç içi büyüklüğünde küçük ayakkabılar yuvarlanıyordu.

".........."

Neden?

Sonunda o (Ç/N: Lulu'dan bahsediyor.) hiçbir şey bilmeden o şekilde dışarı çıktı ve ben bunun olacağını biliyordum.

Tehlikelerin anlamı budur.

Zayıflara yardım edilemez.

Düşünmem gereken şey bu.

Şimdiye kadar düşündüğüm şey buydu.

Neden?

Ahhhhhhh!

Ixion'un dibinden korkunç derecede şiddetli bir enerji yayan bir kara büyü yükseldi.

Bakışları soğuktu. Hayır, sıcaktı.

Gözleri siyahtı.

Hayır, cayır cayır yanan bir kırmızıydı.

Büyü hızla her yöne yayıldı ve yere yayılmaya başladı.

Bul onu.

Bul onu.

Bul onu!

Büyü, vahşi sahibinin isteğiyle yükseldi ve çocuğun izini sürdü.

Ixion yeni figürünün kayboluşunu ve yeniden ortaya çıkışını tekrarladı.

Bu her olduğunda, çevredeki arka plan değişti.

İlk defa bu kadar hızlı hareket ediyordu.

Ve sonunda.

"Ah, ah!"

Tıkalı ağızdan bastırılmış bir çığlık sızdı dışarı.

Çocuğu hareket ettiren kimliği belirsiz adam, ağır hareketlerle elini kaldırdı.

O anda çocuk yüzünü kaldırdı.

Her zaman kendinden emin görünen, zayıflığın öznesi olan iri gözler, yaşlarla dolmuştu.

Yüzüne bakar bakmaz, Ixion içinde bir şeylerin koptuğunu hissetti.

Boşluğu yırtıyormuş gibi görünen bir patlamanın sesi, başka bir sesi yutarken çınladı.

Sen en iyisisin!

Paatt!!

Patlamayı kükreme sesi takip ederken zemin titredi.

Sanki gece yeryüzüne inmişti.

Bir ışık noktasını işgal edemeyen kara enerji, genişledi ve her şeyi yuttu.

Bu şiddetli ve vahşi enerjide, Luatisha'yı kaçıran tanımlanamayan canavarlar, duyulmaz bir şekilde çığlık atarak kaçtılar.

Ancak, anlamsız bir çabaydı.

Uzuvları sekiz veya dokuz parçaya ayrıldı ve kan etrafa saçıldı.

O andı. İnişten sonra, herhangi bir ceset bulunamadı.

Yeri ve göğü renklendiren büyü kıvrıldı ama derin bir su birikintisi oluşturmak için toplanan ve biriken kandan dolayı yer hala siyahtı.

Korkunç katliamın kalıntılarına duygusuz bir yüzle bakan Ixion irkildi.

Luatisha'yı unuttum.

Başını çevirir çevirmez zayıf pamuk topunun beyaza döndüğünü ve titrediğini gördü.

Şaşkınlıkla dolu göz bebekleri... Maviye dönen dudakları... Kurumuş gözyaşları ve çarpık surat ifadesi...

Ixion'un genellikle nefret ettiği bir görüntüydü bu, bir böceğe benziyordu.

Ama gülmeyi ve alay etmeyi düşünmedi.

"Beklendiği gibi, bu bir yalandı."

Korkmuyormuş gibi yapmak, iyiymiş gibi davranmak, anlıyormuş gibi yapmak, seviyormuş gibi davranmak.

Hepsi yalandı.

"Ixion"

Ve kocaman bir gülümseme.

Ardından gelen mimikleri bile.

Boynuma sımsıkı sarılan sıcaklık.

Kendimi kirli hissettim, her şeyi yapacak kadar kötü...

Bir 'öldürme' dürtüsü vardı.

Çok tatlı ve cezbedici bir dürtüydü.

'Evet, hadi onu öldürelim.'

Şimdiye kadar kimse bu kadar sinir bozucu olmamıştı.

Ixion elini kaldırdı.

İsteğine karşılık olarak büyü sarsıldı ve çömelmiş çocuğa uzandı.

Çocuğun vücudu her an kara enerji tarafından yutulacakmış gibiydi.

Ancak çocuğun omuzları çok küçük ve zayıftı.

Elleri ve ayakları çok küçüktü.

O küçük eliyle Ixion'u tuttu. O küçük ayaklar Ixion'un peşine düştü.

"·····"

Ixion başını çevirdi.

Büyü soldu ve izlerini gizledi.

Sanki daha önce yokmuş gibi.

Luatisha o anda kekelemeye başladı.

"Ben, Ixion,·····!"


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


28   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   30 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.