Yukarı Çık




Sonraki Bölüm   2 

           
Çeviri: Wais

The Boundless Necromancer 1. Bölüm

"Doğrudan konuya gireyim. Yarından itibaren eğitim merkezine gelmene gerek yok.”

Sakinliğimi koruyamadan müdüre boş boş baktım.

“…Neden kovuluyorum?

"Han Sungyeun-nim, sanırım seni neden kovduğumuzu zaten tam olarak biliyorsun."

“…”

"Seni burada tutmak, eğitim merkezimize çok fazla yük oluyor."

"Hiçbir zaman tek bir ödememi bile kaçırmadım ve tüm kurallara uyuyorum."

"Şey, tabii. Çünkü avcı sınavına hazırlanıyorsun. Sorun şu ki, hazırlanmaya başlayalı 7 yıl oldu bile."

Müdür gözlerini kıstı ve bana baktı.

“7 yıllık fiziksel eğitimden sonra bile, tek bir beceri öğrenemedin veya doğuştan gelen yeteneğini uyandıramadın. Tek bir stat puanı bile yükseltemedin.”

Sert sözleri kalbime bir hançer gibi saplandı.

Dediği gibi, son 7 yıllık eğitimimde hiçbir şey başaramadım.

Tek bir yetenek bile açamadım, bir istatistik puanı bile yükseltemedim.

"Lanet olsun."

Ve tüm bunları, profesyonel oyuncuların eğitimi için olan bir merkezde başaramadım.

Oyuncu olarak uyanan herkesin, bir avcı olabilmeleri için birkaç ay boyunca bu merkezlerden birinde antrenman yapmaları gerekir.

Ama...

"Burada eğitim aldığım yıllarda hiçbir şey yapamadım."

Gerçekçi olmak gerekirse, asla avcı olamayacağımı söylesem yalan olmaz.

En temel avcıların bile sahip olduğu temel niteliklere sahip değilim.

Ama sakinliğimi korudum ve düzgün bir sesle sordum...

“…Kovulmamın nedeni bu mu?”

"Biraz daha açık olmak gerekirse, burada olman ismimizi lekeliyor."

Sonunda müdürün ne demeye çalıştığını anlayabildim.

“7 yıllık eğitimden sonra bile, bir oyuncunun avcı olmasını sağlayamayan bir eğitim merkezi hakkında insanların ne düşüneceği konusunda endişelisiniz.”

Müdür sessiz kaldı ama sırıtarak başını salladı.

Evet, bir gün bunun olacağını biliyordum.

Lanet olsun.

"Dürüst olalım, sen özel biri değilsin."

“…“

"Bunun için hiçbir yeteneğin yok. Avcı sınavını geçebileceğini gerçekten düşünüyor musun?”

“…“

“Sence sadece çok çalışarak bir şeyler yapabilecek misin? İşler böyle yürümez. Zamanını boşa harcıyorsun."

“…“

Aşağılayıcı sözler ruhumu deldi.

Ama sözlerine karşılık veremedim, hatta yumruk bile atamadım.

Ne de olsa, biraz atletik ortalama bir insanın eski bir avcıya karşı hiç şansı yoktu.

Söylediği gibi, bana tamamen yeteneksiz demek yanlış değil.

Bu duygularımı bastırmak istemiyordum, ama mecburdum.

"Çünkü zayıfım ve hiçbir şeyim yok."

Uzun süredir buna katlanıyordum ama artık buna gerek yokmuş gibi duruyordu.

Evet, durma zamanı gelmişti. Yorulmuştum.

"Tabii ki, size tazminat vermeden kovmayacağız. Bize ödediğiniz ücretlerin yaklaşık %50'sini iade edeceğiz…”

Neden hâlâ konuşuyordu?

Tek yaptığı beni gitmeye ikna etmeye çalışmaktı.

"Evet, anladım. Bana paramın yarısını geri ver. Güle güle."

Cümlesi bittiğinde yanından geçerek çıkışa doğru yürüdüm.

“…!”

Bir şey söylemek istediğini sandım ama beni durdurmadı.

Eh, söylenecek bir şey kalmamıştı ve olay çıkartarak zaman kaybedecek biri değildim.

O zaman...

"Vay be, o adam benden çok daha öncede buradaydı ama şimdi böyle atılıyor."

Bir kulak misafirinin sözlerinin ardından, odanın her yerinden gözler bana çevrilmişti.

"Ama her sabah durmadan antrenman yapmaya geldi... Çok kötü, değil mi?"

"Onun için kötü hissediyorum. Yerini bilmediği ve daha erken bırakmadığı için bir aptal."

"Öyle mi düşünüyorsun? Sanırım daha erken bırakmadığı için tam bir aptal.”

"7 yıl boyunca antrenman yaptıktan sonra bile tek bir istatistik puanı yükseltemeyeceğini bilmiyordum."

Sempati, küçümseme ve hatta alay konusu olmuştum…

7 yıllık eğitimim boyunca beni küçük görmelerini sağlayacak kadar neyi yanlış yaptığımı bilmiyordum.

Onları duysam da duymasam da.

Bir oyuncu olmama rağmen güçsüz olduğum gerçeğiyle her zaman alay ettiler.

Ve aynen böyle, 7 yıllık eğitimim aptallığımın kanıtı oldu.

Fakat…

"Sanırım bu kadar. Kahretsin."

Merkezden çıkıp gökyüzüne bakarken kendi kendime mırıldandım.

7 yıl aralıksız eğitim…

"Offf…"

Saçma bir şekilde sona erdi.

***

Her zaman bir avcı olmak istemiyordum.

Bu isteğim büyük felaket sırasında, ailemin bir zindandan kaçan canavarlar tarafından canlı canlı yendiği sırada oldu.

Ve bunu yaşayan sadece ben değildim.

Ancak bunu yaşan insanlardan bile, sadece birkaç seçkin insan bir oyuncu olarak uyanabildi.

O zaman bile, beni bir oyuncu olarak uyandırması için Tanrı'ya dua ettim.

Bu yüzden mi?

“Bir oyuncu olarak uyandım."

Sorunlar sonradan geldi.

Ne yaparsam yapayım, istatistiklerim artmadı ve "doğuştan gelen yeteneğim" asla uyanmadı.

Ama umudumu kaybetmedim ve çalışmaya devam ettim.

Çünkü yetenekler hazır olanlara verilir…

Ondan sonra 7 yıl boyunca kendimi çalıştırdım.

Doğuştan gelen yeteneğimi uyandırmayı umursamıyordum bile.

Sadece ortalama bir insandan biraz daha yetenekli olmak istedim.

Tek umudum bir gün ailemin intikamını alabilmekti.

Ama dünya bana izin vermedi.

Ve işte bu noktada tükendim.

Bir parkta karla kaplı bir banka oturdum ve bir kutu biradan yudum aldım.

“…Sanırım aptaldım. 7 yıl…"

Ailelerini bir zindan felaketinde kaybeden diğer insanlar bile bu kadar ileri gitmedi.

Daha doğrusu başaramadılar.

Yaklaşık 2 yıl sonra çoğu insan gerçeklerle yüz yüze gelir ve vazgeçer.

Ya öyle… ya da potansiyellerinin farkına varıp zirveye tırmanmayı başarıyorlar.

Ben bunların hiçbirini yapamadım.

'7 yıl sonra bile hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilmiyordum…'

heh.

Böyle bariz bir sonuca gülümsemeden edemedim.

"En azından denedim."

Hayır, denemekten fazlasını yaptım.

Çoğu insan gerçeklerle yüzleşir ve kendileri için farklı yollar bulur. Ama ben öyle değilim.

Artık hayatımda ne yapacağımı bilmiyordum.

Ama 7 yıl pes etmedikten, şimdi bırakmayacaktım.

"Hayatımdan vazgeçmeyi düşünecek kadar zayıf değilim."

Boş bira kutusunu banka koydum ve gökyüzüne baktım.

7 yılı anmak için, ailemin yanına gitmeye karar verdim.

"…Çok uğraştım. Sizin intikamınızı almak ve o canavarları öldürmek istedim ama... İstediğim gibi gitmiyor. Çok üzgünüm. Benim gibi birinin senin çocuğun olduğu için üzgünüm.”

Biraz hüzünlü hissettim ama ağlayacak kadar değil.

7 yıl benim üzüntümü dindirmeye yetti.

Yıllar geçtikçe yoğun acım hafifledi ve tamamen hissizleşmiştim.

"Acı ve hüzün beni ayakta tuttuğu için bütün gece antrenman yapmak zorunda kaldığım bir zaman vardı."

27 yaşındayken artık antrenman yapmak bile istemiyordum.

Belki de artık asla avcı olmayacağımı bildiğim apaçık ortadaydı.

Eğitim merkezinde kavga etmememin sebeplerinden biri de buydu.

Acınası bir şekilde devam etmektense çabucak bitirmeyi tercih ederim…

En azından, başkası beni kovmadan önce, kendim bırakabilirdim.

Aylaklık etmeyi bitirdikten sonra, sırtımı yasladım ve sadece kasvetli gökyüzüne baktım.

Avcı olmaktan vazgeçmeye karar verdim ama içimde bir umut hissetmeden edemedim.

'Biraz bile yeteneğim olsa... Hatta doğuştan gelen bir yeteneğim olsa...'

Eğer...

Bir kıvılcım bile olsa pes etmezdim.

Gözlerim yavaş yavaş kapandı, tıpkı dileğim gibi.

***

Hâlâ sersemlemiş haldeyken gözlerimin önünde saydam bir mesaja benzer bir şey görüyordum.

「 "Sınama Kulesi" kırılmayan iradenizi övüyor. 」

Bu rüyada gördüğüm ilk şey birinin övüşüydü.

"Bu da kim?"

Sorularım vardı fakat o şekil düşüncelere ayıracak vaktim yoktu.

「 "Sınama Kulesi" Dünya'dan uygun olan tüm adayları seçti. 」

「 Lütfen bir zorluk derecesi seçin 」

「 Ödülleriniz, seçilen zorluk seviyenizle orantılı olacaktır. 」

Mesajın sonunda önümde üç seçenek belirdi.

「 Kolay 」 「 Normal 」 「 Zor 」

Saydam bir mesaja bakmama rağmen anormal bir şey göremedim.

Bilinçli ve bilinçsizlik sınırında olmanın garip hissi.

Durumu sorgulamak yerine, sadece bir karar vermeyi düşünebildim.

Bir seçim yapmak.

Yaptıktan sonra pişman olmayacağım bir seçim.

Sanki bir şey beni ona çekiyordu, başka seçeneğim yokmuş gibi ona uzandım.

O zaman...

「 'Zor' seviyeyi seçtiniz. 」

「 Katılımcıya seçiminin iyi bir sonla bitmesini diliyoruz. 」

Fuşş...!

Mesaj küçücük bir mum ışığı gibi uçup gitti ve bilincim kendine geldi.

Tamamen ayılmıştım.

「 Şimdi Sınama Kulesi'nin 1.katına giriliyor. 」

“…?”

「 Meydan okuyanlar artık yaklaşan sınava kendini hazırlamalı. 」

Sadece garip bir şey olduğunu fark ettim, ama bu noktada yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

「 Sınama Kulesi'nin 1. katına giriliyor. 」

Parkta bir bankta otururken kendimi bir çölde bulmuştum.

「 1. katın sınavı şimdi başlıyor. 」

「 Aşağıdaki sınav, öğreticinin verdiği özel bir sınavdır. 」

「 Sınavın amacı 'hayatta kalmak'dir. 」

「 Katılımcıya seçiminin iyi bir sonla bitmesini diliyoruz. 」

İşte o an biliyordum…

「 Sınavı geçme ödülü - Doğuştan gelen yeteneğin kilidini açılır. 」

「 Başarısızlık durumunda ceza – Ölüm 」

"…Hassiktir."

Eğer hayatımın bir dönüm noktası olsaydı, bu olurdu.

- Bölüm Sonu -


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


Sonraki Bölüm   2 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.