Yukarı Çık




15   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   17 

           
[Meslek: Kalfa Dövüş Sanatçısı]

[Irk: Üst İnsan++]

[Kan: Venom+]

[Yetenekler: İrade, Optik Zaman, Ağır Vücut, Asit Dayanıklılığı, Bronz Deri, Uyutma zehri]

'Mana... Mana... Şu siktiğimin parçacıkları nerede?'

"Usta, ne yapıyorsun acaba?"

"Manayı hissetmeye çalışıyorum."

"O şekilde manayı hissetmen yıllar alır, insanların kullandığı eski bir yöntem. İnsanlar için bile eski bir yöntem."

"Tavsiyen ne?"

"Mana kullanan birisi vücuduna zorla mana sokarsa 1-2 hafta arasında vücudun buna alışır ve daha çok arzulamaya başlar. Buna da mana açlığı denir. Eğer bu durumda manayı benim yardımım ile ararsan kısa bir sürede manayı hissedersin."

"Hmm... Bağımlılık gibi yani."

"Teknik olarak öyle."

"Eee nasıl yapıyorsun?"

"Mana damarlarından manayı aktaraca---"

"Lafını bayağı bölüyorum ama benim mana damarım yok."

"Güzel şaka usta."

"Haaa... Gel de kendin kontrol et istersen."

Mırın kırın etti ama kontrol etmek için geldi ve ağzı açık kaldı.

"Usta... Sen tam olarak nesin?!"

"Farklı bir insan..."

"Farklı? Nasıl yani?"

"Yani kısaca özetlemem gerekirse tanrılarınız tarafından bu dünyaya zorla getirildim. Sonra kutsama almadığım anlaşıldı, normal bir insana kıyasla fiziksel gücüm yarı yarıya daha az. Tanrılar bu durumu anladı ve beni imha etmeye çalıştı."

"Sen de o yüzden beni köle olarak alıp buradan kaçtın. Ama neden köle aldın ki? Kendin de kaçabilirdin."

"Mesleğim gereği at arabasının içinde biri olması gerekiyordu. Hem o boşluğu doldurmak ve ileride işime yarayabilecek olduğun için aldım."

"İyi bari. Eski ustalarım gibi bana işkence etmeyecek olman beni sevindirdi"

"Onu bırak da, benim mana kullanmam imkansız mı?"

"Teknik olarak değil ama normal bir insanda olan mana çekirdeği ve mana damarları sende olmadığı için manayı solunum yoluyla içine çekmen lazım."

"Normal bir şekilde nefes alırken kendi kendine mana kapasiten artacak."

"Ama... Bu çok saçma!"

"Asıl saçma olan şey senin vücudun. Mana damarların bile yok. Manasız bu kadar güçlü olman beni şaşırtıyor."

"Haklısın, ben de buraya geldiğimden beri hücrelerimin değişmeye başladığını hissediyorum."

"Hücreler? Her neyse, vücudun değişse bile en fazla şeytan kralın evcil hayvanını öldürebilirsin."

"Evcil hayvanı o kadar güçlü mü?"

"Evet, elf krallığına saldırmıştı onlarca sene evvel. İnan ki çok zor bir savaştı, Antik Drayad ırkı yardım etmeseydi savaşı kaybederdik."

"O kadar zor desene."

"Evet, savaştan sonra insanlar saldırmaya çalışmıştı ama çok kolay geri püskürttük."

"... Bekle."

Kafamı yavaşça pencereden dışarıya çıkardım ve din adamlarının aramaya başladığını gördüğümde alnımdan soğuk terler akmaya başladı.

"Tanrılar galiba sonunda aramaya başladı."

Aulë hızlıca kalktı ve elf gözleri ile şehrin surlarına doğru baktı.

"Şehrin giriş çıkışları kapatıldı. Bir şekilde çıkmamız lazım."

3 ay boyunca sakin geçtiği için unutmuşum. Tanrılar neden bu kadar ısrarcı. Sonuçta ölmeye mahkum bir canlıyım. Acaba tanrıların zamanda geriye gittiğimden haberi var mı? Muhtemelen hayır.

****

"Dediğim gibi uyutma zehrini kullanacağım. Nefes almamaya özen göster. Alırsan da beni uyar."

Kafasını salladı ve ben de uyutma zehrini salgılamaya başaldım. Dakikalar sonra onlarca metrelik bir alana yayıldı. Bu yeteneği kara borsadan 10 altına aldığıma sevindim.

Ama yeteneğin uyumluluk sorunu vardı. Neyse ki ırkım geliştiği için böyle bir şey alsam bile ırkım ona göre gelişir.

'Irkım aldığım yeteneklere göre gelişiyorsa. Bu yetenek sonraki tekrarlarda da yanımda mı olacak yani?'

Uyku zehri kiliseye ulaştığı zaman halsizleşmeye başladılar ama bayılmadılar. Çünkü uyku zehrinin gücü çok az. Ama muhtemelen şu an sersem gibidirler.

Onlara doğru hızlıca atıldık ve enselerine vurmaya başladım. Aulë de düşman büyücüler ile savaşmaya başladı.

'Büyücülerin savaşı çok saçma.'

Hepsi çok uzun sürüyor. Ayrıyeten sıkıcı ama bu büyücülerin savaş alanlarında önemli rol aldığı gerçeğini değiştirmiyor.

"Ghhhh!!!"

'Ananın amı!!!'

"Hangi ibne mızrak soktu lan!"

Mızrak sokanı gördüğümde boynunu kırdım. Sol böbreğime mızrağını sapladı ve inanın ki çok acıyor.

'Kaçmam lazım ama Aulë hala savaşıyor. Sanırım sadece ileriye doğru gitmemiz lazım.'

Aulë'nin savaştığı yere kadar gittim ve büyücülerin hepsini bayılttım.

"Nefes alabilirsin."

Aulë sanki bunu bekliyormuş gibi bir anda deli gibi nefes almaya başladı.

"Çabuk kaçmalıyız."

"Kaçamayız, girişler çoktan kapatıldı ve uzman büyücüler koruyor orayı."

"... Siktir, köşeye sıkıştık gibi duruyor."

"Evet. Bu tanrılar ustamdan tam olarak ne istiyor?"

"Bir bilsem... Lağıma girelim."

"Emin misin? Usta biliyorsun sen bir insansın."

"Biliyorum ama başka şansımız kalmadı."

Buranın lağımları ölü canavar artıkları yüzünden çoğu canlı için ölümcül kokuyor. Bu yüzden orada çok nadir fare görülür. Fareler bile orada yaşamamayı tercih ediyor.

'Ve biz şimdi oraya gireceğiz.'

"Asitleri aldın değil mi?"

"Evet ama bunlarla hala ne yapmak istediğinizi anlayamadım."

"Böyle güçlü bir asit geride bırakılır mı? İllaki işimize yarar."

Dedikten sonra lağıma girdim, burnuma öyle kokular çarptı ki. Ölmek istedim, kustum, bayıldım ama koku yüzünden geri uyandım. Sonsuz bir işkence gibiydi.

"Usta, iyi misiniz."

"Hayır ama yapabileceğimiz bir şey yok. İdare etmek zorundayım."

Kendimi deli gibi zorladım ve ayağa kalkmayı başardım.

"Nereden gidiyoruz?"

"Bir bilsem, koku o kadar güçlü ki. Görmemi bile engelliyor."

Haklı, benim de görme yetim bir nebze azalmış gibi duruyor.

"Akıntıyı takip edelim, illaki çıkışa götürecektir bizi."

Aulë ile beraber yürümeye başladık, saatler sonra zaman kavramını yitirmeye başlamıştım.

Durdum... Ve devam ettim.

'Kaç saat oldu? Zaman kavramını yitirdim galiba.'

"Aulë, ne zamandır buradayız?"

"..."

"Aulë?"

"..."

Aulëden ses yoktu, yürüyor ama beni duyduğunu pek sanmıyorum...

'1, 2, 3, 4, 5... 7349, 7350'

7350 ye ne zaman geldim ben? Hafızam beni yanıltıyor mu? En son 5'i sayıyordum.


Etrafıma baktım ama gene lağımdayız. Değişen bir şey yok. Yürümeye devam ettim ve Aulë'nin kafası sarkıyordu.

'Komik.'

Üzülmem veya şaşırmam gereken yerde komik mi buldum? Kendimden iğrenmeye başladım.

"Aulë, beni duyuyorsan ruhuma anlayabileceğin bir iz bırakmanı istiyorum."

"..."

Hala sessiz.

"Çok komik değil mi? İnandığınız tanrılar benim ve senin gibi masumlara işkence etmeyi çok seviyor."

"..."

Hala sessiz, boynuna dokunduğumda atar damarın atmadığını farkettim. Komikti, bu duruma verebileceğim tek cevap buydu.

"Hahahahaah"

Aulëyi yere düşürdüm ve kahkahalar atmaya başladım. Durum bana o kadar komik geliyordu ki gülmemi esirgeyemedim.

'Aulë'ye tam da alışmışken şimdi de öldü. Çok komik.'

"Tanrılar, sadece bekleyin. Hepinizi öldüreceğim"

Dedikten sonra kendimi lağım suyunun içine attım. Aulë nin getirdiği sülfürik asiti de içtim ve tüm tanrılara lanetler savurdum. 

Düzgün düşünemiyorum, kafayı yeme aşamasındayım. Ve o aşamayı çoktan geride bıraktım.

Sadece düşüncelerim bana kulak veriyor. Göremiyorum, duyamıyorum, hissedemiyorum, koklayamıyorum, tadamıyorum. Tek bildiğim şey hala ölmediğim.

Acaba ne kadar zaman geçti. Vücudum nasıl, Aulë'nin vücudu çürümeye başladı mı? 

****

Bilinmeyen bir süre sonra vücudum ısınmaya ve içinden bir şeyler çıkmaya başladı. Ama ne acı hissediyorum ne de ne olduğunu anlıyorum. Sadece bunların yaşandığını biliyorum.

Bu geçen mutlak zaman sonra ruh defterimi kontrol etme isteği geçti içimden.

[Meslek: Kalfa Dövüş Sanatçısı]

[Irk: Yarı tamamlanmış İnsan]

[Yetenekler: İrade, Optik Zaman, Ağır Vücut, Asit Uyumluluğu, Bronz Deri, Uyutma zehri]

Yarı tamamlanmış insan?

[Irk: Yarı tamamlanmış İnsan]

[Vücudunuz çok fazla yabancı madde ile bozulduğunda Irkınız bu duruma uyum sağladı]

Uyum? Kan durumum da gitmiş gibi.

'Ha? Etraf aydınlandı gibi.'

****

Kendimi garip bir ortamda buldum. Gri bir oradaydım ama içeride sadece 1 kişi vardı.

"Sen... Şeytan?"

"Naber, görüşmeyeli bayağı oldu."

"Sen?!... Bana ne oldu?"

"Öldün. Başka ne olacak ki"

"O zaman senin burada ne işin var?"

"Ben de öldüm."

"Ha? Nasıl yani?!"

"Bildiğin, niye zamanda geriye gittiğini sanıyorsun. Çünkü ben de ölüyorum ve kazanıyorum."

"??? Bir şey anlamadım ama bana durumu açıklar mısın?"

"Tabii, dünyanın yıkılmasına daha birkaç saat var. Eee, hazır mısın? Bu dünyanın gerçeklerine..."

"Hayır, hiçbir zaman hazır olmayacağım ama bunu öğrenmek de zorundayım."

"Direkt evet desene işte, niye yazarın boşuna kelime yazmasına sebep oluyorsun."

"?"

"Neyse, anlatıyorum. Kulaklarını iyi aç."




Yazar:Yasir00
Editör:SherFSiz


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


15   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   17 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.