Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 

           
2.Bölüm: Kendi romanıma reenkarne oldum (1)

Önümde süzülen ekrana boş boş bakarken aklımda bir sürü soru belirdi.
Ren Dover?
O da kimdi?
Hatırlayabildiğim kadarıyla benim adım... ımm?
Neydi benim ismim?
Yatakta doğrulup sol tarafımdaki pencereye sersemlemiş bir şekilde bakarken yüzümde boş bir ifade belirdi.
Simsiyah saçlar
Soluk beyaz ten
Deniz mavisi gözler
Pencereye yansıyan yüz benimki değil, tamamen yabancı olduğum bambaşka bir yüzdü.
Oldukça çekici özellikleri vardı ama insanları "O çok yakışıklı!" diye çığlık attıracak  bir yüz değildi.
Vücuda gelince, bu yeni vücut oldukça zayıftı, biraz hatları vardı ama kesinlikle daha fazla kasla yapabilirdi.
Ama kesinlikle benim bedenim değildi... Benim kilolu olmam gerekiyordu. Yine de aynadaki yansımama baktığımda, yüzüme her dokunduğumda vücudu kontrol edenin ben olduğumu inkar edemem, penceredeki yansıma aynı zamanda aynada yansıyan gencin yüzüne dokunduğunu da gösteriyordu.
Yatağın kenarına oturup lise günlerimden beri görmediğim, artık incecik olan bacaklarıma baktım ve ayağa kalktım.
"Uhh..."
Birkaç adım tökezleyerek ilerlerken, şiddetli bir baş dönmesi vakasının ardından büyük bir migren yaşamaya başladığımda başımı bir ağrı dalgasının kapladığını hissettim.
Acı... Acı... Vücudumu desteklemek için elimi duvara yasladığımda, daha önce hiç hissetmediğim dayanılmaz bir acı tüm bedenimi sardı.
"Huff...huff..."
Saatler gibi hissettiren süre, saniyeler içinde geçti, acı yavaşça yatıştı ve beni yerde nefes nefese bıraktı.
Ancak 10 dakika sonra yağa kalkabildim.
Etrafa baktığımda, önüme sade dekore edilmiş bir oda serildi. Oda, temiz beyaz bir yatak, eski ve geniş bir ahşap çalışma masası, uzun bir gardırop ve küçük bir banyodan oluşan temel ihtiyaçlarla döşenmişti.
Etrafa bakınırken, masanın üstünde tablet benzeri garip bir nesne gördüm.
Cevap alabilmek arzusuyla hemen tablet benzeri nesnenin olduğu masaya doğru ilerledim, neler döndüğünü öğrenebilmeyi umuyordum.
Yürürken garip bir his beynimi gıdıkladı, hareketlerim arasında bir süreksizlik hissettim.
İlk başta belki aniden zayıfladığımdan olabilir diye düşündüm ama aslında vücudumdaki dönüşümden dolayı hareket etmeye alışamamamdan çok bu vücuda hiç alışmamışım gibiydi.
Sanki hareketlerimde bir gecikme varmış gibi hissettim. Ama yavaş yavaş daha fazla hareket ettikçe, zaman gecikmesi de gitgide kayboldu. 
Ne olduğunu anlamadım ama belki sebebi ruhumun henüz bu yeni bedene uyum sağlayamamış olmasıdır?
Bunu bir kenara bırakırsak, doğrulamam gereken önemli bir şey vardı. Neler olduğuna dair bir önseziye sahiptim ama bunu doğrulamam gerekiyordu ve bunun için masanın üzerindeki tabletten daha iyi ne olabilirdi.
Tabletten önce ekrana dikkatlice dokundum ve sonra…
-Bam!
Holografik bilgiler birbiri ardınca karşıma çıkmaya başlayarak beni korkuttu.
Kendimi sakinleştirirken önüme yansıtılan bilgilere baktım.
======
Kullanıcı: Ren Dover
Yaş: 16
Resim: (benim holografik resmim)
Program: Kahraman programı 1.sınıf
Okul sıralaması: 1750/2055
Potansiyel: D sınıfı
Uzmanlık: Kılıç ustası
======
"Anlıyorum."
Şaşkınca bilgilere bakarken acı bir kahkaha attım.
"Anlaşılan hikayeyle hiçbir ilgisi olmayan rastgele bir karakter olarak kendi romanıma reenkarne oldum."
Ana karakter değil, adı geçmeyen bir figüran.
Ben, yani yazar doğal olarak romandaki her karakteri bilmeli ama şu Ren Dover da kim?
Hiç böyle bir karakter oluşturmamıştım.
Ama işlerin nasıl olduğuna bakarsak sanırım bu dünyayı artık bir roman olarak görmemeliyim, çünkü kelimenin tam anlamıyla nefes alıyor ve romanımın konusu gibi görünen şeyin içinde hareket ediyorum.
Eğer neden böyle bir durumda çok sakin kaldığımı merak ediyorsanız bu gayet basit.
Önceki hayatımdan nefret ediyordum.
Son nefesimi verirken cidden ölmeyi umursamadığımı fark ettim.
Son anlarımda, aklımdaki tek şey bu şekilde ölmenin ne kadar acınası olduğuydu.
Ne zaman bilmiyorum ama bir noktada, zaten hayattan ümidi kesmiştim. Ama garip bir şekilde, kendime bitiremediğim romanımın bir karakteri olarak hayatta ikinci bir şans bulmuş gibi görünüyordum. Her ne kadar manyağın teki olsa da ana karakter olarak reenkarne olmadım.
Kim ana karakter olmak ister ki?
Ben mi?
Ha? Deli misiniz?
Nereye giderse gitsin tehlikeyi kendine çeken adalet takıntılı bir aptal olmayı neden isteyeyim ki? Daha yeni bir hayat elde etmişken neden bu fırsatı böyle bir kenara atayım. Ben aptal değilim.
Gerçi onun gelecekteki haremini kıskanıyorum. Sonuçta ona güzellikler yazmıştım ama kimin umrunda! 32 yıllık hayatım boyunca bakir kalmıştım yani bir süre daha bakir olmaktan zarar gelmez.
Bekaretim bir yana, bu dünyada büyü ve yetenekler var!
Büyü pratiği yapmak varken zamanımı flört etmekle harcamama imkan yok! Kendimi büyük ateş topları atarken hayal edebiliyorum. Düşüncesi bile gülümsetiyor.
Nasıl heyecanlı olmayayım? Büyünün olmadığı bir dünyadan geldim ve şu an ona ulaşma imkanım var, tabii ki onu öğreneceğim!
"Ama bekle..."
Potansiyelimi D sınıfı olarak koyduklarını düşününce bu, yeteneğimi en iyi ihtimalle düşük veya orta olarak değerlendirdikleri anlamına gelir.
Bu kadar düşük bir seviyeyle 3.evreden sağ çıkmam imkansız.
Elimi çeneme koyarken hızla gelecek planımı yapmaya başladım.
"Lock içindeki diğer yeteneklere göre benimki düşük olsa da diğer akademilerde D sınıfı bir yeteneğin çok arandığını hesaba katarsak Lock'tan mezun olduğumda muhtemelen rahat yaşayabilirim..."
"Ama eğer [Sınırın Çekirdeği]ni alırsam kalıcı olarak sınırlarımı kaldırabilirim... ama bu ana karakteri etkileyecektir..."
"Aslında onun yeteneği zaten SSS olarak derecelendirileceğinden onu almam sorun olmamalı değil mi?
Hmmm, şimdi fark ettim, düzenbazın teki olan bir karakter yazmamış mıydım?
[Sınırın Çekirdeği] bir yana, ona mümkün olan en yüksek yeteneği ve de en iyi ekipmanı verdim. Bu biraz haksızlık değil mi?
Şimdi romanın içinde olunca, okurların ana karakterle ilgili abartılı derecede güçlü demesini anlayabiliyorum.
"Hmm, o zaman ana karakteri yeniden dengelemeliyim."
Kesinlikle bazı ekipmanları kendime alabilmek için uydurduğum bir bahane değil...
Ayakkabılarımı giyip dairenin girişinde bıraktığım oda anahtarını alarak odadan çıktım.
"Ana karakter [Sınırın Çekirdeği]ni almasa da ona verdiğim başka hileli nesneler sayesinde sınırlarını aşabilir yani sanırım onu almamda sorun yok."
Reenkarne olduğum ilk andan itibaren kararımı verdim, istediğim gibi yaşayacağım.
"Emekler asla boşa gitmez"i s**tir et.
Yalnızca benim gibi gelecekte olacakları ve hileli nesnelerin yerlerini bilen bir sahtekar başarılı olabilir.
...
Lock'tan dışarı adım attığımda yanımdan hoş bir esinti geçtiğini hissettim.
"Huff... Çok rahatlatıcı!"
Kollarımı esnetirken tren istasyonuna doğru ilerledim.
Akademi bir hafta içinde başlıyor olmalı bu yüzden bu bir haftada statlarımı mümkün olduğunca yükseltmek zorundayım. Şu anda ana karakter çoktan benim gibi G sınıflarının çok üstündeki D sınırlarındadır. Yani bu haftayı ana karaktere biraz yaklaşabilmeyi umarak iyi kullanmalıyım.
Şu anda, ilk önceliğim [Sınırın Çekirdeği]ni elde etmek. Sınırlayıcımı kaldırarak sadece daha yükseklere ulaşmakla kalmayacak, aynı zamanda daha hızlı çalışabileceğim. Bunun nedeni, kişi sınırlarına yaklaştıkça eğitimlerinin yavaşlaması. Bu nedenle potansiyeliniz ne kadar yüksekse, antrenman hızınız da o kadar yüksektir.
[Sınır Çekirdeği]ni bulabilmem için, şu anda bulunduğum ve insanlığın başkenti olarak da bilinen Ashton şehrinin eteklerindeki Clayton Tepesi'ne doğru gitmeliyim.
İlk felaketten sonra, dünya haritası tamamen değişti. Dünya; Afrika, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avrupa, Asya, Okyanusya olmak üzere ayrı kıtalara yayılmış devasa bir su kütlesiydi. Ancak felaketten sonra, tüm kıtalar birleşerek tek bir büyük kıtayı oluşturdu. 
Sonra ikinci felaket meydana geldi ve insanlığın işgal ettiği bölge, güç dengesi nihayet 3/8 iblis, 3/8 fantazi ve 2/8 insanlık oranında sabitlenene kadar giderek küçüldü.
Şu anda insanlık, yeni keşfedilen kıtanın doğu tarafını, eskiden Asya'nın olduğu yeri işgal etti. Yeni altyapılar ve şehirler inşa edildi ve inşa edilen tüm şehirler arasında beş şehir diğerlerinden öne çıktı. Conviction şehri, Dromeda şehri, Lewington şehri, Park şehri ve son olarak şu anki başkent olan Ashton şehri.
Peki, neden bu şehirler çok önemliydi? Çünkü onlar insanlığın son güvencesiydi.
Her şehir, insan topraklarının sınırlarını, iblislerden ve diğer ırklardan gelen potansiyel istilalardan ve tehditlerden korur.
Conviction şehri, insan sınırının en kuzeyinde yer alır ve insanlığı, savaşa dayalı bir tür olan orklardan gelen potansiyel tehdide karşı korur. Orkların şu anki lideri Brutus, savaş alanında 'tek kişilik general' olarak kabul edildiğinden özellikle korkutucuydu. Korkunç güç gösterisi, zalim ve korkunç gücü karşısında şaşkına dönen birçok insan için şok etkisi yaratabilir. 
Dromeda şehri, iblis bölgesinin ve elf bölgesinin tam kenarında olan batı bölgesini koruyor. Neyseki elfler, orkların aksine, savaş odaklı bir ırk değildi, bu nedenle tek endişe kaynağı iblislerdi. Ancak elfler savaşa katılmasalar bile iblisin korkunç gücü Dromeda'nın aklını başından alıyordu.
Lewington şehri, insan topraklarının güney bölgesini oradan gelen iblislere karşı koruyor. Dromeda gibi onlar da sürekli iblisler tarafından taciz ediliyorlardı ama Dromeda'ya kıyasla çok daha vahim bir durumdaydılar.
Dromeda, elf bölgesi ile sınır komşusudur ve bu sebeple iblisler, kendilerini elflerden gelebilecek olası pusulardan korumak için güçlerini bölmek zorunda kaldılar. Bu şekilde Dromeda'nın iblislere karşı savaşırken karşılaştıkları yük hafifledi.
Ancak Lewington'da durum çok daha kötüydü. Elfler, orklar ve cüceler yoktu. Yakınlarda iblislerin güçlerini bölmelerine neden olacak başka bir grup yoktu. Bu nedenle, iblisler istila ettiğinde, Lewington şehri iblislerin tüm homurdanmalarıyla karşı karşıya kalır ve her yıl büyük miktarda kaynağın boşa harcanmasına neden olur.
Park City ise doğu yakasındaydı ve önceki şehirlere göre tek bir farkı vardı, o da doğrudan denize dönük olmasıydı. Yani… deniz canlılarını uzaklaştırmak zorundaydı.
Diğer dünyalardan gelen ani mana patlaması nedeniyle ikinci felaketten sonra hayvanlar çıldırmaya başladı. İlk başta, akıllarını tamamen kaybetmiş gibi görünüyorlardı, ancak birkaç gün sonra değişiklikler olmaya başladı. En göze çarpan fark, boylarındaki çılgın büyüme ve aşırı kana susamışlık olacaktır. Bir saat önce sevimli küçük köpeğiniz olan şey, sizi birkaç dakika içinde yiyebilecek şeytani bir canavara dönüştü. Neyseki, herhangi bir zeka kazanmadıkları görülüyordu, bu nedenle yalnız bırakıldıkları sürece önemli bir tehdit değillerdi.
Son olarak, insanlığın merkezi olan Ashton şehri vardı. İnsanlığı herhangi bir dış tehdide karşı koruyan son engel. Mevcut en güvenli yer ve Lock'un bulunduğu bölge. İnsanlığın bildiği son eğitim akademisi, yalnızca Dünya'yı geri alma görevine liderlik edecek nihai kahramanlar oluşturmak amacıyla yaratılmıştır.
Lock, üst düzey eğitim tesisleriyle övünen devasa bir tesisti. 20.000'den fazla yurt odası, 800 eğitim tesisi, 1.000 derslik ve 2.000 yüksek eğitimli profesyonel ve öğretmen, öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamak için vardı.
Lock'ta öğrenci olmanın birçok ayrıcalığı vardı ve bunlardan biri de şu anda yaptığım gibi tüm toplu taşıma araçlarını ücretsiz olarak kullanabilmenizdi.
"İşte kartım."
Bilet gişesindeki kadına öğrenci kartımı gösterirken istasyonun haritasını kontrol ettim.
"Ah, Lock'ta öğrenci misin?"
Kartıma şaşkınlıkla bakan biletçi kadın dimdik oturdu ve dikkatle bana baktı.
"Evet."
"Nereye istiyorsun?"
"Clayton Tepesi'nin yanındaki İstasyon 24'e lütfen."
Biletçi kadın bir aşağı bir yukarı bakıp gülümsedi ve bana öğrenci kartımı ve biletimi verdi.
"Anladım, iyi yolculuklar!"
"Teşekkürler."
Böylece, Clayton Tepesi'ne giden hava trenine bindim.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.