Yukarı Çık




11   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   13 

           
Bilincimi yavaşça kazanmaya başladığım sırada, birisinin "Efendim işte burada." dediğini işittim.

Hücremin kapısı açılırken gözlerim de yavaşça açılıyor, bu sırada soğuk zemine dayanmış yüzümle de tek görebildiğim, kendi çarpık bedenimin kopmuş bir parçası olmuştu.   

"Bu da bize bahsedilen şahıslardan biri olsa gerek." dedi bir başka ses.
İçimden kendime de sorduğum bir soruyu; üçüncü bir kişi "Ne olmuş burada?!" diyerek söylemişti.

"Hiç bir fikrim yok ama bizimkilerden birinin kıyafetini giymesine rağmen bu kişiyi tanımıyorum. Belki daha sonra kimliğini açığa çıkarırız. Cidden ölmüşse odaklanacağımız başka işimiz var, onlara ilgilenmeliyiz." demişti sesini duyduğum ikinci şahıs.

Birisi sanki ilgisini çekmişim gibi yüzüme yaklaşmış, duygusuz bir sesle "Efendim bu kişiyi tanıyorum. Buraya yakın zamanda gelen 7. koğuştaki mahkumlardan biri." demişti dördüncü bir şahıs.

İkinci duyduğum ses karşılık olarak sadece "Anlıyorum." demişti.

ilk duyduğum sesin sahibi yanıma yaklaşırken "Bununla birlikte 4 kişi olmalarına rağmen hala doğru düzgün bir şey öğrenemedik. Bari bu it yaşasaydı..." diyerek aniden kafamı tekmeledi.

Gözlerim aniden açılıp seğirimeye başladığı bu şiddetli anda, aklımın her bir zerresinden farklı sesler işitmeye başladım. 

"Öldür! Ye! Yok et! Öl! Ağla! Kaç! Savaş! Bekle..." gibi her biri farklı türden olan kafamdaki seslerin yanında, şu ana kadar hiç işitmediğim garip bir ses "Sadece hareket et ve bana gel!" demişti.  

Dördüncü şahıs "Sakin ol! Baş gardiyan olman, memurumuzun karşısında bu şekilde..." derken aniden bir iki adım gerilemiş "S*ktir bu... Ne?!" demişti.

Onlar panikle hep bir ağızdan dua okumaya çalıştıkları sırada, vücudum gerilmiş ve titremeler eşliğinde ayaklanmaya başlamıştım.

Sağ bacağım ters dönmüş olduğu için biraz zorlansam da ben daha kalkamadan birkaçının aniden nutku kesilmiş ve  aniden bağırarak kendilerini yere bırakmıştı.

Bu sürede kırık boynum yüzünden yana eğrilmiş kafamla, anlamsızca bakışlarımı ayakta kalan ikiliye çevirdiğimdeyse dahada titremeye başlamışlardı.  

Suratıma gereksiz bir sırıtışın yerleştiği bu sırada, en yakınımdaki dördüncü sesin sahibinin eli belindeki silaha gitmiş ve tereddütle bana doğrultmuştu.

Önemsemeyip sağ kolumla ona uzanmaya çalıştım ama sağ kolum yoktu. Ah doğru, daha demin kendi parçalanmış kolumu zeminde görmüştüm. O zaman niye eksikliğini hiç hissetmemiştim.

Yinede uzanmaya çalıştığım kolumla bir şeyi kavradığımı hissettim.  

Bakışlarımı yönelttiğimde ise yere kapaklanan adamlardan birinin bacağına kopmuş kolumun tutunu vermiş olduğunu gördüm. 

Memur dedikleri adam kaçarken, ayakta kalan son kişide "Canvar! Cana..." diye tekrarlayarak silahındaki bütün şarjörü üzerime boşaltmıştı. 

Durup mermilerin deştiği vücuduma baktım; yaralar vardı ama kan yoktu, kalbim atıyordu ama vücudum bir ceset kadar soğuktu, her yerim büklüm büklüm olmuş ve bir tane kolum kopmuştu ama vücudumdaki hüzmeler sanki bir birine bağlıymış gibi vücudumda dolaşıyordu.

Garipti ama pek üzerinde durmayıp yırtılmış kaslara sahip olan sol kolumla hasarlı Ayin Bıçağımı çekerek direkt saldırıya geçtim.

*****

Çok sürmeden hepsini öldürmüş ve sahip oldukları ruhları içime çekerek bir nebze iyileşmiştim.

Ama kolum apayrı bir mevzuydu. Bununla ne yapacaktım ki hareket ettirebilmeme rağmen omzuma iliştirsem, tekrar eskisi gibi kullanabilir miydim? Hiç bilmiyordum. 

Merak değil mi kol kemiğimi eski yerine yerleştirdiğim gibi kala kalmıştı. Yırtılan ve parçalanan etlere rağmen, sanki sağ kolum normalmişçesine sabit bir şekilde yerinde duruyordu.

Pek sorgulamadan devem ettim ve ortamı süzmeye başladım. Cidden ben nasıl bu hale gelmiştim? 

Bu durum her türlü kendi kendime yapmışım gibi duruyordu. Neyse pek sorgulamadım ve tekrar kalan zamanıma bakmak için saate baktım. 

Saat gece iki buçuk iken kalan zamanım neredeyse bir saat kadardı. Pekte önemsenecek bir durum değildi şu noktadan sonra uyuyabileceğimi de zannetmiyordum.

*****

Bulunduğum hücreden görevlilerin kıyafetlerini kuşanarak, nihayet çıkmış ve ortamda turlamaya başlamıştım. 

Bir yandan Ruh Kristali ile kendimi iyileştiriyor, bir yandan da etrafa bakınıyordum. Kısa sürede kristaldeki geri kalan her bir ruh parçacığını tüketmiş ama yine tam olarak kendimi iyileştirememiştim.

Yersizce yanına yaklaştığımda bağırmaya başlayan kişileri ve hücreleri de geride bıraktığımda ana koridora çıkmış olmuştum.

Birkaç güvenlik görevlisine rastlasam da hemencecik öldürüp; koridordan sonra koğuş alanlarına geçmiş, oradan da açık avluya çıkmıştım. 

Müdür ve birkaç görevli hararetli bir şekilde konuşuyor ve baskılanmış halde duran mahkumların başlarında duruyorlardı. 

Mekana önceden de görmüş olduğum memur da bir şekilde aralarına katılınca, iyice panik halinde konuşmaya başlamışlardı. 

Biraz daha çevremi süzdüğümdeyse beş altı tane şeytani varlığın uzaktan bu konuşmayı merakla dinlediğini gördüm.

Kendimi ortaya çıkarıp aralarına girmeyi düşündüğüm vakitte; başıma tekrar bi' ağrı girmiş ve sanrılar görerek aniden bir dizimin üzerine çökmüştüm.

İçimde yine saçma sapan komutlar duyuyorken; ilk başta önemsemediğim o garip sesi tekrar işitmeye başlayıp, "Bana gel! Her Şeyin Anahatarına gel!" dediğini imgeler eşliğinde duyuyordum.

"S*ktir git lan başımdan!" diyerek haykırmış ve herkesin bakışlarını kendime çekmiştim.

"Bu onlardan!" gibi bir kaç kelimenin sarf edildiğini duysam da avluya girdiğim kapı eşiğinden ayrılmış ve hiç umursamayarak görevlilere doğru yürümeye başlamıştım. 

Dikkatleri üstüme çekerken yavaşça yürüyor ve her adımda dahada korkmalarını sağlıyordum.

Topluca silahlarını çekip bana doğrulttuklarında güzelce sırıtmış "Sorun çıkarmak istemiyorum. Sadece herkesin burada bulunduğu bu anda, bir kaç kelam etmek istedim." demiştim.

Bi ses "Ya- Yalan söylüyorsun!" dediğinde, bıçağımı çekip hemencecik sesin sahibine fırlatmıştım.

İnsanların bakışları yere yığılan adamın üzerindeyken, bense başka bir yere bakarak "Sadece bakınmayın. Neden siz de olaya dahil olmuyorsunuz?" diyerek şeytani varlıklara sorumu yöneltmiştim.

İnsanlar dediğimi üstlerine alınarak tereddütle tekrar bana bakmaya çalışırken, arkamdan bir kadının tiz ve boğuk sesiyle "Ne istiyorsun yavrum?" yanıtını duymuştum.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


11   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   13 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.