Yukarı Çık




12   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   14 

           
https://img.wattpad.com/story_parts/1261010180/images/170e4eead280bd9c235993576702.jpg



"Merlin!"

Torric bana doğru koşuyordu. Ben ise uzun koşumdan dolayı soluğumu düzenleyemiyordum.

Nefes nefese "Ah, Burdayım!" dedim.

Düşündüğüm gibi yokluğum fark edilmiş. Buna sevinmeli miyim üzülmeli miyim? Bilmiyorum. Sorguya çekilmem umarım.

Aniden elimden tuttu ve koşmaya başladık.

Birlikler kendi arasında toplantı yapıyor gibiydiler. Kalabalıkların arasından sıyrıldık.
Paralı askerler her zamanki gibi en arkada konuçlanmışlardı.

"Herkes silahını,zırhını kontrol etsin!! Arbede sırasında hata kabul edilemez. Bu sizin ve sizinle yola çıkmış yoldaşlarınızın canına mâl olur!"
Chimchim büyük bir kayanın üstüne çıkmış hararetli bir şekilde duyuru yapıyordu.

"Az önce sayım yapıldı,burada olduğunu göstermen lazım" dedi Torric.

Chimchim gözlerini bana dikti ve kaşlarını çattı.

Kayadan atladı ve önündeki insanlar çekildi, üzerime doğru geliyordu.

İşaret parmağını omzuma sertçe dayayıp beni itekledi
"Sen!! Çaylak bir daha böyle kaybolacaksan geri dönme!" dedi sinirli bir şekilde.

Birliktelikler bizi izliyordu. Chimchim’i bu kadar ciddi görmemiştim. Biraz korkutucuydu ama bunu neden söylediğini biliyordum.

"Evet efendim. Kaçmayacağıma yemin ederim. Sizinle sonuna kadar sırt sırta savaşacağım."dedim gerçek bir asker gibi.

Chimchim’in yüzü değişti ve çok belli olmayan bir gülümseme yaptı.

Başıyla beni onayladıktan sonra peşindeki bir kaç adamla ayrıldı.

Kalabalık yavaş yavaş dağılırken arkada kalan 2 çaylağın gürültülü bağrışları ile onlara yöneldik.

Esmer kız gözlüklü çocukla gerçek bir kavganın içinde gibiydi.

Birbirlerinin yüzlerine yumruklar atıp yere yuvarlandılar.

Genelde hep tartışırlar ama bu sefer esmer kız oldukça sinirli görünüyordu.

"Ash! Marco! Durun artık!" diye bağırdı Torric. Ben ise onları ayırmak için yanlarına koştum.

Ash, Marco’dan daha atletik gibiydi. Marco ise onun altında kaldığı için hareket edip karşılık veremiyordu.

Tam bir yumruk daha yüzüne atacakken kolunu tuttum ve ona bırakmasını söyledim.

Pat*

Diğer koluyla yüzüme geçirdikten sonra kalktı ve kenara kan tükürüp uzaklaştı.

Sağlam bir yumruktu hatta bir kıza göre oldukça şaşırtıcı.

Sarsılmıştım, dudağıma dokunduğumda elime kan bulaştı. Uyuştuğu için hissetmiyordum.

Gözlüklü çocuğa kalkmasında yardım ettik, ben sadece 1 yumruk yesemde o bundan daha fazlasını yemişti ve yüzü kanlar içindeydi.

Torric dudağımı işaret ederek "Şifacıya gitmemiz gerek!" dedi.

***

"Neden bu kadar sinirlenmişti?" Ash’i kastederek sordum.

Marco: "Hıağ o sürtük delirmişte o yüzden!" diyerek atarlandı.

Hala ayakta durmakta zorlandığı için 2 koluna girmiş yürümesinde yardımcı oluyorduk.

"Hayır, başka bir nedeni olma-" sözüm

"Mela-Merlin!" adımın söylenmesiyle kesildi.

Hala gerçek adımı gün yüzüne çıkartmadığına şükrettiğim Laoron. Her defasında böyle seslendiği için yüreğim hopluyor.

Küçük bir çocuk gibi mızmızlanıyordu.

"Sen nereye kayboldun, bana haber vermeden nereye gittin?" dedi ve yakınımıza geldiğinde dudağımı fark etti.

Anlamaya çalışan bir yüz ifadesiyle koluna girdiğim çocuk ile beni inceledi.

Bu sefer sinirlendi ve "Bunu sana kim yaptı? " diye sordu.

Sinirlendiği için ortadan kaybolma meselemden uzaklaşmıştık.

Bunu fırsat bilerek "Ah çok acıyor, bu sadece bir yumruk değildi yani insan eli olamaz demirden yapılmış sanki!" diyerek rolümü yapmaya başladım.

"Hey haklıyım değil mi o insan değil! " Gözlüklü çocuğu dürttüm.

O da yüzünü ekşiterek "Tabi ki değil! O bir canavar eğer o sürtüğü bir daha görürsem!" Konuşmasını kestim ve gülerek "Ahaha abartma canım yani sen de" diyip sinirlerini yatıştırmaya çalıştım.

Tiyatro sahnesine benzer durumumuzu izleyen Torric kıkırdıyordu.

Lauron ise ciddiye almıştı ve daha da sinirlendi.

"Yani Mel-merlin ne olduğunu söylesene!" dedi.

Cıkladım ve "Tamam bunu daha sonra konuşuruz şimdi yerimi alır mısın? " dedim ve çocuğun diğer kolunu tutmasını söyledim.

Şurada atacağımız bir kaç adım varken yolda azarlamayı eksik etmedi.

Şifacı çadırına girdik ve Marco’yu yatırdık. Torric acil bir işinin olduğunu söyleyerek çıktı.

Ben de dışarı çıktım ve derin bir nefes aldım.
"Hey! Senin de tedavi olman gerekiyor. Şu patlamış dudağa bak!" dedi.

Söylediği şey tatlı olsa da azarlanmış gibi hissettiğim için ona kızacaktım ki

Işığı arkasına aldığı için yüzünü göremediğim biri geldi.

"Hoşgeldiniz, nasıl yardımcı olabilirim?"

Sıcak gülümsemesi ve saf bakışlarından anladım ki

Bu LYLİA!!!

Burda bizim birliğimizdeki şifacı o muydu? O kadar şifacı varken neden?

Sonra yüzüme bakındı ve "Seeen! Bizim arabayla beraber gelen asker değil misin? " dedi beni işaret ederek.

Laoron şaşkınlıkla ikimizin nerden tanıştığını çözmeye çalışıyordu.

"Hani sen bizim arabayı tamir ettin ve sonra birlikte gittik. Sonra bizim kızlar seni çok sevmişti-" derken

"Ahahahha hıhım hatırladım hatırladım." dedim.

Kızların benden hoşlanmasına Laoron kahkalarla gülmeye başladı.

Ben ise onu itekledim ve "Şey şimdi içeride bir hasta var ona bakar mısınız? Durumu vahim gibi." dedim ve konuyu değiştirmeye çalıştım.

Lylia tedavi için çadıra girince bende ordan uzaklaştım.

Laoron peşimden koşar adımlarla gelip kolumdan tuttu.

"Artık olan biteni anlatacak mısın?" dedi. Tarif edemediğim bakışlarıyla.

Etrafı kolaçan ettim.

Yakınımızda kimsenin olmadığını görünce elimi enseme götürüp sakar bir gülümsemeyle "Aslında ormanda kayboldum ve beni bir peri karşı krallığın toplandığı alana götürdü."

Kendi sözlerimi işittiğimde bana bile tuhaf gelmişti ki Laoron kalakaldı.

"Karşı? Krallık? Toplanma bölgesi? Hani şu düşmanımız olan krallık?" ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu.

Gözlerimi kaçırarak başımla onu onayladım.

"SEN DELİRDİN Mİ MELANİE? Yok bu doğru olmadı sen zaten deliydin şimdi de beni deli etmek istiyorsun."

Hararetli sözlerine karıştım "Bunu benim istediğimi mi zannediyorsun. Orda yakalanırım diye öldüm öldüm dirildim,nasıl bir korku yaşadım senin bundan haberin var mı?" sinirli ama ilgi ve anlayış bekleyen bir bakış attım.

Sessizlik*

Çevik bir hareketle kolumdan tuttu ve beni kendine doğru çekti. Bir eliyle kafamı omzuna yasladı.

Göğsündeki kalp atışını hissedebiliyordum.

Bu hareketiyle büyük bir şaşkınlık geçirmiştim ve bir süre hareketsiz kaldık.

Geri çıkmaya çalıştım ve "Bizi böyle gören birisinin çok yanlış anlayacağına eminim." dedim kıkırdayarak.

Laoron telaşla beni itti "Ah doğru sen şuan Merlin’sin. İnsanların aşk tercihlerimi yanlış anlamasını istemem." dedi.

Sonra aceleyle sözüne ekledi "Kısmetim kapanmasın yani."

O yanlış anlaşılma olmasın diye açıklamaya devam ederken çalılardan bir hışırdama sesi geldi.

İkimizde aynı anda kafamızı sesin geldiği yöne çevirdik.

"Burda konuşmamız uygun olmaz." dedim.

Bana katıldığını belli etti ve "Yarın her şey başlamış olacak. O karmaşa da sana çok yakın olamayabilirim. Çılgınca bir şey yapma ve arkada kal. Çatışmaya karışma. Asıl arbede ön saflarda olur zaten. Olabildiğince uzakta dur. Anladın mı?" diye sordu.

Başımı salladım.

Ve derin düşüncelere daldım.

Öyle bir şey olmayacak, görevim şimdi başladı. Kontu kurtarmak ve karanlık geleceğimi engellemek için elimden geleni yapacağım. Bu bir kumar ve ben elimdeki her şeyi yatırdım...


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


12   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   14 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.