Yukarı Çık




278   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   280 


           
Klein, karanlık yeraltı yapısında elinde fenerle bir tur attı. Başka giriş olup olmadığını öğrenmek için alanı iyice kontrol etmek istiyordu. Tabii en içteki odaya giden tünele girmeye cesaret edememişti, ancak Sharron, yeniden orada toplanan yılanların icabına çoktan bakmıştı.
Klein, her şeyin hazır olduğundan emin olduktan sonra üç zombiyle birlikte kenara çekilip Sharron’un patlayıcıları yerleştirmesini izledi.
"Çok profesyonel görünüyor." Dedi sessizce iç çekerek.
Üç zombinin onun düşüncelerine cevap vermek gibi bir niyeti yoktu.
Ancak bunun bir sebebi vardı. Klein maneviyatıyla Azik’in bakır düdüğünü sarmış, negatif etkilerini örtmüştü; aksi halde zombilerin anormal derecede tutkulu ’cevabıyla’ karşılaşabilirdi.
Aslında bu antik ve zarif bakır düdüğü yanında getirmeyi planlamamıştı, ancak şeytani ruhun manipülasyonlarına karşı koymak zorunda olduğunu göz önünde bulundurarak maneviyatının bir kısmını feda edebileceğine karar vermişti.
Sarışın koruma, hayır - Bayan Sharron kendisinin bir yıkım uzmanı olduğunu söylemişti ve görünüşe bakılırsa abartmıyormuş...
Acaba geçmişte bu sektörde bir iş mi yapıyordu? Yoksa Beyonder yolunun Dizilerinden biri ona bu alanda yetenekler mi kazandırdı? Gece Kuşları ekibindeyken okuduğum bilgilere göre, Dizi 9 Suçlu, Tutsak, Savaşçı, Avcı, Dizi 8 Şerif, Dizi 7 Silah Ustası ya da Bilgi Bekçisi olabilir. Heh, sonuncunun bir de lakabı var; Dedektif. Bilgi ve Bilgelik Tanrısı Kilisesi’ne ait... Geri kalanlar konusunda ise hiçbir fikrim yok.
Acaba Bayan Sharron hangi yolu takip ediyor. Aklıma gelenlerin hiçbiri uymuyor gibi, üstelik Sharron zombilere komuta etme yeteneğine de sahip...
    Klein düşüncelere dalıp gitmişken Sharron da patlayıcıları yerleştirmeyi bitirmiş, fünyeyi de yakmıştı.
Bir dakika? Fünyeyi yaktın mı? Hey, hey, hey! Neden bana haber vermedin? Klein aniden düşüncelerinden sıyrılıp irkildi. Telaşla fırlayıp koridora girdi.
Üç zombi ise sakince onu takip ediyordu.
"Burası son derece güvenli." Sharron aniden Klein’ın arkasında belirdi.
Bu sözleri Klein’ı rahatlatmıştı, "Oradaki titremelerden dolayı çok toz çıkacak mı?"
"Evet," dedi Sharron kısaca.
"Güzel." Klein bir adım daha geri çekildi.
Fünyenin fısıltısı giderek yükselmeye, onu iyice germeye başlamıştı.
Patlamadan korktuğu söylenemezdi, yalnızca, kendisini rahat hissetmiyordu.
"Bir," dedi Sharron aniden.
"Ha?" Klein kızın ne demek istediğini anlamamıştı.
Gümbürt!
Zemin şiddetle sarsıldı, yukarıdan toz bulutları inmişti. Klein’ın kulakları uğulduyordu, bir süre boyunca duyabildiği tek şey bu uğultu oldu.
Palyaço olmasının verdiği avantaj olmasa dengesini kaybedip yere yığılabilirdi.
Öhhö! Öhhö! Öhhö! Dikkati dağılmış, hazırlıksız yakalanmış olan Klein şiddetle öksürmeye başladı. Kayaların ve çamurun önüne yığıldığını, girişin kısa süre içinde kapandığını gördü.
Sarsıntılar devam ederken Klein da Bay Azik’in bakır düdüğünü eline alıp herhangi bir tepki olup olmadığına baktı.
En başında, kehanet yardımıyla bu keşfin güvenli olacağını öğrenmiş olsa da tamamen kendisini bırakamıyordu, kehaneti gri sisin üstünde gerçekleştirmiş olabilirdi ancak yine de sonuçta bu mesele altı ortodoks tanrısını içeriyordu. Bu nedenle, Azik’in bakır düdüğünün yardımıyla şeytani ruhun serbest kalıp kalmadığından emin olmak istiyordu.
Bakır düdüğün yüzeyi yumuşak bir soğukluktaydı, anormal bir değişim söz konusu değildi. Böylece tamamen rahatlamış olan Klein başını yanındaki zombilere çevirdi, zombilerin bakışlarından çıkarabildiği bir şey vardı: yüzü şu anda çok kirli olmalıydı.
Bu iyi bir şey. Millet Carter’a yapacağım açıklamaları destekler nitelikte... Bu işçi kıyafetlerini boşuna giymemiş oldum... Klein girişe doğru yaklaşıp aralığın tamamen kapalı olduğundan emin oldu.
Doğru, gelecekte buraya ancak Çırak yolunu takip eden ya da Bayan Sharron gibi Beyonderlar büyük bir kargaşaya neden olmadan girebilir. Bayan Sharron bunu yaparak pek çok olası rakibini ekarte etmiş oldu. Bu görevi ücretsiz yapmasına şaşmamalı... Klein önündeki kayalara bakarken derince iç çekti.
Tabii, ben de yapabilirim. Benim de ruh bedene benzer bir yeteneğim var! Yüzünde hafif bir gülümseme belirdi, ancak yüz ifadesi hiç değişmemişti.
"Hadi bugünlük bu kadar yeter." Klein parmaklarını şıklatarak üç zombiyle birlikte evin bodrumuna döndü. Sharron ise çoktan ortadan kaybolmuştu.
Millet Carter, geniş bodrumda gergin bir şekilde volta atıyor, zaman zaman başını kaldırıp gizli kapıya doğru bakıyordu.
Dedektif Moriarty ve yardımcılarının geldiğini gördüğü anda uzunca nefes verdi, "İçeride neler oldu?"
Klein nefes nefese kalmış gibi davranarak cevap verdi, "O yeraltı yapısı çok eski, uzun zamandır da tamir görmemiş. Yılanları kaçırmaya çalışıyorduk, ancak biraz hareket olunca giriş çöktü. Tüm alan yıkıldı, ancak neyse ki kapıya yakındık, vaktikde içeriden çıkabildik."
"Kutsal Fırtınalar Tanrısı! O yapı o kadar tehlikeli miymiş?" Millet Carter’ın gözleri kocaman açılmıştı.
"Evet, eski yapılardan çok azı bu zamana kadar dayanabilecek kadar sağlam oluyor. Geri kalanlar tarih nehrinde yok olup gidiyor," dedi Klein. "Birlikte içeri girebiliriz, siz de bir görmüş olursunuz."
"Daha fazla çöküntü olur mu acaba?" Diye sordu Millet endişeli bir tavırla.
"Hayır, kalan alan oldukça sağlam." Klein öksürerek üstündeki tozları silkeledi. Birkaç saniye sonra Millet’le birlikte yeraltına indiler, artık tamamen kapalı olan girişin önünde durdular. Koridorun yakınındaki duvarlar da neredeyse çökmüştü, geride yalnızca taş ve pislik kalmıştı.
"Bu alanı kullanabilirsiniz." Klein koridoru işaret etti.
Millet birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra iç çekti.
"Şükürler olsun ki alanı incelemesi için işçileri sokmayıp bir profesyonele başvurmuşum. Aksi halde bu iş o kadar insanın hayatına mal olacaktı.
Pekala, görev bu kadardı. Paranızın kalanını da ödeyeyim."
O sırada Millet cebine uzanıp cüzdanını çıkardı, birkaç saniye saydıktan sonra utançla başını kaldırdı, cüzdanında yalnızca 30 pound nakit vardı.
"Neyse ki başka şeyler de var, yoksa şimdi bir de bankaya gitmekle uğraşacaktık," dedi Klein’a bakıp gülümseyerek. "Altın versem sorun olur mu?"
"Hayır, her türlü para paradır." Klein gülümsedi.
Loen Krallığı’nın altınları, büyük ölçüler olmadıkça sikkeler halinde olabiliyordu. Bu, kağıt para üzerindeki birimin garantisiydi.
Ancak, İmparator Roselle’den sonraki birkaç yüz yılda, Kuzey Kıtası insanları kağıt paraya giderek daha da alışmıştı. Hatta bakır penilerin yerine banknotların kullanılmasını isteyen bazı Parlamento Üyeleri bile vardı.
Kelimenin tam anlamıyla, neredeyse piyasada hiç altın sirkülasyonu yoktu. Yalnızca bazı yaşlı beyefendiler, cep saati zincirlerinin diğer ucunda, içinde herhangi bir kaza olması durumunda kullanılabilecek bir miktar altının bulunduğu küçük bir kutu bulundururlardı.
Bu, onların içini rahatlatan bir şey, aynı zamanda da bir alışkanlıktı.
Millet göğsündeki zinciri takip ederek iç cebinden altın parıltılı bir kutu çıkardı.
Kutuyu açıp içinden çıkardığı beş altın sikkeyi az önceki banknotlarla birlikte dedektife uzattı.
Klein aldığı parayı dikkatle saydıktan sonra altın sikkelerden birini havaya atıp ustaca yakaladı.
"Cömertliğiniz için teşekkür ederim." Sikkenin üstündeki heykele bakarken yüzüne içten bir gülümseme yayılmıştı. Sonra, elini göğsüne bastırıp Millet Carter’a doğru eğildi.
Evet, başka bir dedektif olsa, girişi ve geçidi yıkmayı başarsa bile kesinlikle geceleri uyuyamaz, sürekli kabus görürdü. Evinde gaipten sesler duyar, giderek aklını yitirirdi. Sürekli izleniyormuş gibi hisseder ve başka pek çok sorun yaşardı. Şeytani ruhun aurası böyle bir yozlaşmaya sebep olur. Etkilerin kaybolması da çok uzun sürer, ancak bizler farklıyız. Bayan Sharron zaten bir hayalet gibi. Bana gelince, gri sisin üstüne çıktığımda hiçbir şeyim kalmayacak. Diğer üç zombi de ölümden bile korkmuyor... Klein harika bir ruh hali içinde Millet Carter’a veda edip oradan ayrıldı.
Sokağa ulaştıklarında, üç zombi tek kelime etmeden farklı bir yöne doğru yürümeye başlamıştı.
Bayan Sharron gitti... Gerçekten de zombiler için para istemedi... Klein durup gülümseyerek zombilerin arkasından el salladı.
Sonra da neşeli bir şekilde evine dönüp normal giysilerini giyip atış pratiği yapmak için Quelaag Kulübü’ne geçti.
Görevini başarıyla tamamlamasına ödül olarak akşam yemeğini de orada yedikten sonra toplu taşıtla Minsk Sokağı’na döndü.
Karanlık, kasvetli çevre gaz lambalarıyla aydınlatılmıştı, Klein ise elinde bastonuyla sakince sokakta yürüyordu.
Bir anda, ne iyi ne de kötü olmayan bir önsezi aldı.
Neler oluyor? Başını kaldırıp baktığında köpekli iki polis memurunun sokakları dolaştığını gördü.
Araştırma mı var? Hem de polis köpeğiyle? Seri cinayetler yüzünden mi acaba? Cinayet mahallinde karanfil ve bektaşi üzümü kokusu vardı da polis köpeğini bu yüzden mi getirdiler? ...
Köpeklerin tarihi Roselle dönemine kadar uzanıyordu, ancak o zamanlar sayıları oldukça azdı.
    Klein, üzerinde pek çok şey olduğunu ve önceki önsezisini göz önünde bulundurarak polislerin yanından geçmemeye, etraflarından dolanmaya karar verdi.
Ancak tam o anda, iki polis memuru onu görüp durmasını işaret etti.
Dudaklarının kenarı seğiren Klein, yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirip beklemeye başladı.
"Rutin soruşturma." Yaklaşırken, memurlardan bir tanesi kimlik belgelerini çırakıp Klein’a doğru kaldırdı.
"Tamamdır..." Klein henüz cümlesini tamamlayamamıştı ki polis köpeği aniden ona hırlamaya, durmaksızın havlamaya başladı.
Üzerimdeki barut kokusuna mı tepki veriyor acaba? Öğleden sonra atış talimi yaptığımdan...Klein aniden olan biteni anlamıştı. Başını kaldırıp memurlara baktığında ikisinin de alarma geçtiğini gördü. Bu nedenle hemen sevimli bir şekilde gülümsedi, "Şöyle ki, yolda bir koltuk altı kılıfı ve mermilerle birlikte bir tabanca buldum. Polise teslim etmek üzere aldım."
Yavaşça tabancasını çıkarıp ellerini omuz hizasına doğru kaldırdı, "Memur beyler, gerçekten de yasadışı silah taşımıyorum."
Memurlardan biri hala ciddi bir şekilde Klein’ın hareketlerini incelerken diğeri tabancayı alıp ciddi bir tonda şöyle dedi, "Bizimle karakola gelmeniz gerekiyor."
"Pekala," Klein hala gülümsemeye devam ediyordu. "Ancak bir isteğim var. Lütfen avukatım Bay Jurgen Cooper’a haber verin. Yalnızca o varken üstümün aramasını kabul ederim."

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


278   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   280