Yukarı Çık




3880   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3882 


           
Bölüm 3881: Bağlı Olan Yaşayanlar! V


Noah, kumların üzerinde tek başına oturuyordu.


Sırtı dik, omuzları hareketsiz. Gözler’i sisle örtülü gelgitin yavaş ritmine sabitlenmişti.


Diğerler’i çoktan harekete geçmişti. Ruination sisin içinde Kızıl bir Fısıltı gibi süzülüyordu, Moiraine ise hafifçe parıldayan Göksel bir Kılıç gibiydi.


Ancak Noah olduğu gibi kalmıştı.


Hareketsiz.


İzliyordu.


Deniz, uzaklarda sessizce dalgalanıyordu, ama etrafındaki Kıyı yoğundu. Kaybın ağırlığını taşıyordu.


Ve bu kaybın yanında... Katlanmamış Olan’ın şaşkın Gözler’inin yumuşak Ses’i vardı. 


Moiraine.


Amelia Osmont’a dudakları aralık, Gözler’i fal taşı gibi bakıyordu. Amelia’nın ağzından çıkan, Erken Yaratık Efendi Osmont’u oğlu olarak adlandıran Sözler’i duyunca Vücud’u kaskatı kesilmişti! 


“Moiraine, değil mi?“ Amelia yaklaşırken, Ses’i nazik ve dolaysızdı. “Nerelisin?“


Sıradan bir Soru.


Sanki o sadece bir Anne’ymiş gibi... Oğlu’nun eve getirdiği bir Kadın’la tanışıyormuş gibiydi. 


Ama Moiraine rahat değildi. Baş’ını eğdi, Beyaz-Altın Alevler omuzlarını sararken, saygıyla selam verdi.


“Eğer Erken Yaratığ’ın Annesiyse’niz,“ Ses’i sabitti, “O zaman ifade edemeyeceğim kadar büyük bir saygıyı hak ediyorsunuz. Bir zamanlar Aşkınlık Paradoksal Katlar’ım Yaşayan Altın Paradoksu’ydum... Ama şimdi, Efendi Osmont’un hizmetkârından başka bir şey değilim.“


İnancıyla Bakışlar’ını kaldırdı.


“O’nun iradesine hizmet ediyorum.“


Amelia, kaşlarını kaldırdı. Sonra yumuşakça güldü. “Efendi Osmont mu?“ Oğlu’na göz ucuyla baktı ve sinirli bir şekilde başını salladı. “O’na Noah de. Ya da Osmont. İkisini de tercih eder.“


Schrödinger’in Kutular’ından birinin yanına diz çöktü ve bir El’iyle üstüne hafifçe vurdu.


“Gel,“ dedi nazikçe. “Bana yardım et.“


Moiraine bir Ân tereddüt ettikten sonra ilerledi ve elini kaldırarak, Kutular’ından birinin üzerine kazınmış Rünler’i bastırdı. Beyaz-Altın Reng’i bir ışık parladı ve O’nunla birlikte yumuşak bir tıslama Ses’i duyuldu. Kapağı parıldadı ve içinden gevşek Neyaz bir Yılan Balığ’ı yukarı doğru yüzdü - Su’nun Temel Glif’i soluk ve hareketsizdi.


Kutular açıldığında, başka bir Gigür yaklaştı.


Ruination.


Kızıl-Altın Reng’i Beden’i, ikiliye doğru yürürken, sıkı bir kısıtlama ile parıldıyordu. Hâfif’çe başını eğmişti. 


“Anne,“ dedi saygıyla, Ses’i nazikti. “İzin verir misin?“


Amelia, ikisi arasında Bakışlar’ını gezdirdi ve hafifçe başını salladı.


İzin verildiği Ân’da, Ruination’ın Aura’sı yükseldi, Kırmızı-Altın İplikler güneşin doğuşu gibi Öl’ü Deniz Canlısı’nın Vücud’una yayıldı.


Tüm hazır bulunanların önünde bir Uyarı belirdi.


>Yaşayan Köken, Ruination, Erken Yaşayan Deniz Canlısı’nın cesedini hedef alan Yaşayan Varoluşsal Yayılma Bildirisi yaptı.>

...!


Alnındaki Aembol, Varoluş’un nabzıyla uyumlu bir şekilde ışıkla parlamıştı. 


Saniyeler geçti ve sonra... İki tane oldu!


İki özdeş Yılan Balığ’ı, Ruination’ın elinde asılı kalarak, kumun üzerinde sessizce saygıyla süzülüyordu.


“Onlar’ı hazırlamana yardım edeceğim,“ Dedi sessizce ve Baş’ını sallayarak, balıkları Amelia’ya uzattı.


Amelia gülümsedi ve Onlar’ı Wok’a doğru çağırdı.


Moiraine, neden bu kadar çok Yaşayan Köken’in burada olduğunu sorgulamadan, parlayan Gözler’le tüm bu sahneyi izledi.


Efendi Osmont yani Erken Yaratığ’ın Yaşayan Boyutsal Otorite’yi kullandığını zaten görmüştü!


Öyleyse neden Yaşayan Köken Otorite’si veya Yaşayan Kökenler şok edici olsun ki?


Bu Ân’da her yerde hareket başladı.


Diğerler’i kumu cama dönüştürdü. Aletler. Kaplar. Bıçaklar. Sis altında, ritmin rehberliğinde çalıştılar.


Noah, her şeyi sakin bir ifadeyle izledi.


Sonra Gözler’ini kapattı.


Ve içe döndü.


Yüzeydeki Düşünceler’in titremesinin çok altında, Çark’ının merkezine doğru süzüldü. Varoluş’unun Kalb’ine.


Orada, bir zamanlar görkemli olan şeyin enkazı hareketsizce yatıyordu.


Köken Kuleler’i - Bazılar’ı yıkılmış, Bazılar’ı kırılmış, sessiz bir Yıldırım Çarpmış eski ağaçlar gibi duruyordu. Sonsuzluk ve Köken Kuleler’i, parıldayan moloz yığınına dönüşmüştü. Diğerler’i, yarısı inşa edilmiş Kafesler’in parçalarıyla eğilmiş, Bütünlükler’i İhanet ve Kan’la yok edilmişti.


Kan’ının Yarım Damla’sı... O’ndan alınmıştı!


Gitmişti.


Bu’nun yerine Diviticus’a alınmıştı.


Noah, yavaşça nefes verdi, Göğsü’nün derinliklerindeki ağırlık, soğuk ve yansıtıcı bir Şey’e dönüşmüştü. 


Kayıp Kavram’ına yabancı değildi.


İhanete de yabancı değildi.


Ama...


“Başarısızlık en büyük Heykeltıraş değil midir?“

...!


Gülümsemedi.


Ama kaybının keskinliği körelmişti. Altında yeni bir şekil oluşuyordu.


Bırakın Yarım Damla’yı yutsunlar.


Onda daha çok vardı.


Peki ya başarısızlık?


Başarısızlık son değildi.


Başarısızlık, kil gibiydi.


Zihni Olasılıklar’la doluydu...


“Onlar’ın aldıklarını Yeniden İnşa Etmeyeceğim,“ Diye fısıldadı Varoluş’un karanlığına. 


“Onlar’ın hayal bile edemeyeceği Şeyler’i İnşa Edeceğ’im.“


HUUM!


Gözler’i açıldı, sessiz bir şiddetle parlıyordu.


Hayatta kalan Kuleler’e baktı. Hâlâ Çark’ın içinde gururla duranlara.


Ve tek bir Kelime’yle... Geri kalanlarını da yok etti.


“Kırıl.“


Emir, öfke ya da pişmanlık içermeden yayıldı. Sadece niyet vardı.


Hayatta kalan her Kule’yi ayakta tutan Efsanevi Yaşayan Gerçek İmzalar bir Ânlığ’ına parladı ve sonra parçalandı. Sütunlar’ı çöktü. Işıklar’ı söndü. Birkaç Saniye içinde her şey enkaz Hâl’ine geldi.


Önünde bir Mesaj parladı.


>Varoluş Çark’ından filizlenen tüm Köken Kuleler’ini yok ettin.>


Çark artık sessizdi. Çıplaktı.


Kan hariç.


Merkezine baktı.


Orada, 80,5 damla Erken Yaratığ’ın Kan’ı ciddi bir yörüngede dönüyordu. Her dçDamla sessiz bir Potansiyel’le atıyor, bekliyordu.


Elini kaldırdı.


Bir Damla kıpırdadı.


Sonsuz Köken Kulesi’nin enkazına doğru süzüldü.


Onyun iradesiyle, enkaza uzanan donuk Kırmızı Dallar saldı ve Onlar’ı ölü bir Orman’a dönen Asmalar gibi sardı.


Taşlar sallandı.


Ve enkazdan...


Ayağ’a kalktılar.



Figürler.


Heykel- Devasa, İnsan’sı ve Otoriter. Deriler’i Gök Mavi’si Cam’dan oyulmuş, Yüzler’i eski Hâle ile işaretlenmiş, uzuvları Runik Otorite’yle parıldayan Hiyeroglifler’le Yazılmış’tı.


Sırtlar’ından Geniş Kanatlar açıldı, Cam Damar’lı ve Parlak.


Diz çöktüler.


Ve sonra ellerini büyük bir ihtişamla kaldırdılar.


Enkaz kıpırdadı.


Sanki sadece Anılar’la yukarı doğru çekiliyormuş gibi süzüldü. Yavaşça, kasıtlı olarak Yeniden Şekillenme’ye başladı. Ve merkezinde, yumuşak bir Otorite’yle parıldayan...


Bir Damla Kan.


Komutlar aralıksız olarak yanıp, sönüyordu!


HUUM! 


>Erken Dönem Kutsal Yaşayan Eidolonlar, Mitolojik Yaşayan Gerçek İmzalar’ın Kabuklar’ından oluşmuştur.>


>Sonsuzluğ’un Erken Dönem Kutsal Uaşayan Eidolonlar’ı, Erken Dönem Yaratıklar’ın Kan’ını merkezine alan Osmont’un Erken Dönem Kutsal Yaşayan Sonsuzluk Kulesi’ni İnşa E
Ediyorlar.>


...!


Kule yükselmeye başladı.


Ama diğerleri gibi değildi.


Bu, Kaçınılmaz’dı. Ruh’una kök salmıştı. Kimliğ’inin en derinlerinden geliyordu.


Osmont.


Sadece bir isim değil.


Bir Yol.


Bir Soy!

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


3880   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3882