Hâlâ gün ışığının gökyüzünde asılı kaldığı bir mevsimdi.
Altın Hafta’nın son günü olmasına rağmen, Asamura ailesi için her şey olağan seyrinde ilerliyordu.
Ayase-san ve ben, üniversite giriş sınavlarına hazırlanan üçüncü sınıf öğrencileri olduğumuz için, ben dershaneye gidiyor, Ayase-san ise evde ders çalışıyordu.
Akiko-san bugün izinliydi ve evdeydi ancak babamın çalışması gerekiyordu.
Beklenmedik bir şekilde, babam eve bir hediye ile döndü.
İşten dönerken geleneksel bir Japon tatlı dükkânına uğramıştı.
“Düşündüm de, bugün Çocuklar Günü.“
“Gerçekten öyle.“
Akiko-san, şekerleme kutusunun ambalajını dikkatlice açtı ve içindekileri inceledi.
“Ah, oldukça sıra dışı bir şey.“
“Bu… mochi mi? Hayır, dango mu?“ diye sordum, Akiko-san’ın elindeki tatlılara göz gezdirirken.
Şişe dizilmiş pirinç kekleri gibi görünüyorlardı ve üzerlerine soya sosu sürülerek ızgara yapılmıştı.
“Bunlar Gohei-mochi. Çubuğa geçirilerek yapılan bir pirinç keki çeşidi, özellikle Aichi gibi Chubu bölgesinde popüler bir yerel lezzet.“ diye açıkladı babam.
Anlattığına göre, bu tatlılar yapışkan pirinçten yapılmış, köfte şeklinde şekillendirilmiş, şişe geçirilmiş ve üzerine miso veya soya sosu sürülerek ızgarada pişirilmişti.
Kendi başına yemek yapmasa da, yemek yemeyi sevdiği için ara sıra mutfak bilgilerini paylaşırdı.
“Farklı bir şey deneyelim istedim. Aichi, miso ile ünlüdür ama bu soya sosuyla yapılıyor. Kanto bölgesindeki insanlara daha tanıdık gelebilir.“
“Tatlı ve tuzlu dango gibi mi acaba?“
Babam, bu soruma oldukça mantıklı bir cevap verdi. “Denediğinde anlayacaksın.“ Sanırım haklıydı.
“Ama şimdi bunu yersek, akşam yemeği için yerimiz kalır mı?“
“Hepimiz paylaşırsak, kişi başı sadece bir şiş olur. Çok fazla değil, sorun olmaz.“
Ardından, oturma odasına göz gezdirerek, “Saki-chan odasında mı?“ diye sordu.
“Hayır, akşam yemeği için alışverişe çıktı.“
“Bunu bilseydim, torbaları taşımaya yardım ederdim.“
Ben de eve daha yeni gelmiştim ve Ayase-san’ın odasında ders çalıştığını sanıyordum.
Yemek odasının kapısı açıldı ve Ayase-san içeri girdi.
“Huh? Herkes burada mı?“
“Hoş geldin, Ayase-san.“
“Taichi-san bize bir hediye getirmiş. Hep birlikte çay içelim.“
Akiko-san, babamın verdiği soya sosunu mutfaktaki IH ocağının altına koyarken, “Çay ister misin?“ diye sordu.
“Mochi olduğu için, Japon çayı en uygunu olur bence.“
Akiko-san, babamın bu fikrine başını sallayarak onay verdi. Bunun üzerine, herkes için çay fincanlarını hazırlamak bana düştü.
Ayase-san, babamın getirdiği mochi’ye dikkatlice bakıyordu, muhtemelen kendisinin yapıp yapamayacağını düşünüyordu. Her gün yemek yapmaktan sorumlu olduğu için bu onun için doğal bir refleks haline gelmiş olmalıydı.
“Ah, doğru ya. Yerine koyulacak ürün olarak bunları yarı fiyatına satıyorlardı, bu yüzden senin için aldım, Üvey Baba.“
Ayase-san, soya sosunu taşıdığı bez torbadan bir atıştırmalık çıkardı.
“Kurutulmuş et, ha? Güzel düşünmüşsün.“ dedi babam, üzerinde indirim etiketi olan paketi alırken.
“Çaya kıyasla bira daha iyi gitmez miydi?“
“Hayır, izin vermiyorum. Daha akşam yemeğini yemedik.“
“Çok yazık,“ dedi babam gülerek ve sandalyesine oturdu.
Ayase-san ve ben de kendi yerlerimize oturduk ve Akiko-san bizim için çaydanlıktan çay döktü.
“Madem öyle, ben de biraz alayım…“
Babam bunları söylerken, kurutulmuş etin olduğu paketi açtı.
Hep birlikte çay içip mochi yerken, arada kurutulmuş etten de atıştırdık.
“Harika! Bu gerçekten lezzetli. Gohei-mochi... değil mi? Teşekkürler.“
Japon tatlılarıyla kurutulmuş eti dönüşümlü olarak yerken, Akiko-san bir şeyler mırıldandı.
“Bu, temelde gyudon gibi bir şey değil mi?“
(Gyūdon, dashi, soya sosu ve mirin ile tatlandırılmış hafif tatlı bir sosla kaynatılmış biftek ve soğan ile kaplanmış bir kase pirinçten oluşan bir Japon yemeğidir.)
Babam, Ayase-san ve ben üçümüz birden başlarımızı yana eğerek ne demek istediğini anlamaya çalıştık.
“Sonuçta pirinç ve et var, değil mi? Üstelik hem tatlı hem tuzlu, bir de soya sosu var.“
“...Sanırım haklısın?“
“Bence tam olarak öyle! Haklısın, Anne!“
Ve böylece, o gece Asamura ailesinin akşam yemeği gyudon’a dönüştü.
İkisini karşılaştırdığımızda, bu garip kombinasyonun gerçekten gyudon gibi bir tadı olduğunu fark ettik.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.