Yukarı Çık




4089   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4091 


           
Bölüm 4090: İllüzyon Yanılsama’sı! I


Erken Dönemler’de, Noah, Mutlak Kurgusal Aşkınlığ’ı sayesinde bu uzak olayların yankılarını hissetmişti. 


Sadece Parçalar hâlinde okudu ama ana fikriyi anlamıştı. 


Anlatı’nın İplikler’i O’nu Varoluş’un Ötesinde’ki olaylarla bağladı, ancak çoğu tam olarak Kavranamayacak kadar Karmaşık’tı.


Ama bu... Schrodinger’in Dönüşüm’ü, Varoluş’un Kendisi’nin Masal’ında bir çan gibi net bir şekilde yankılanmıştı. 


Noah okuduğu parçaları düşünürken, gözlerini kapattı.


Sigrid’in bozukluğuna yol açan bir Kaçınılmazlık.


Schrodinger böyle bir şeyi ortaya çıkardı ve bu, potansiyel olarak... Yaşayan Kaos’un Yol’unu açtı!


Potansiyel.


“...“


Bu... O’nun hatasıydı.


Kaçınılmazlıklar konusunda yeterince bilgisi yoktu. Verilen her şeyi sindirip, sindirmediklerini ya da bu Her Şey’in tekrar kullanılabilir olup, olmadığını bilmiyordu.


Schrodinger gibi bir Güc’ün, kaçınılmazlık’tan Her Şey’in bir parçasını çıkarıp, kendine alabilecek kadar Karmaşık bir şey yapabileceğini nasıl hayal edebilirdi ki?



Ama yine de, bu O’nun gözden kaçırmasıydı.


O’nun hatasıydı. bunu kabul edecekti, artık bunun... Pahalı bir hata olmaması için çalışabilirdi!


İki Olası Yaşayan Varoluş potansiyel olarak Aynı Anda yükseliyordu. Düzen ve Kaos. Yapı ve Entropi.


Su’dan yükseldi, yeni oluşturduğu Sirenç her hareketini daha kasıtlı, Varoluş’un karşı koyması için daha pahalı hâle getiriyordu.


Etrafında, arkadaşları hazırlıklarına devam ediyorlardı... Moiraine Öz Mücevherler’ini Emiyor, Sigrid Artan Güc’ğnü düzenliyor, Kıyı Biriken Potansiyel’le uğulduyordu!





Kontrol.


En baştan çıkarıcı İllüzyon.


Bazı Varoluşlar, Anlaşılamayan bir Güç’le Varoluş’u Kendi İradeler’ine göre şekillendirerek, Varoluş’u gerçekten yönetirler.


Diğerleri ise hiçbir kontrol sahibi olmamalarına rağmen, Varoluş’u yönettiklerine yürekten inanırlar!


Gerçek Otorite ile tam bir yanılsama arasında, Varoluş’un geniş bir yelpazesi uzanır ve her Varoluş, Varoluş üzerindeki kontrolünün tam da ihtiyaç duyduğu kadar sağlam olduğuna inanır.


En Eski Katlar’da, şöyle denirdi...


Yaşayan Duygusal Varoluşlar, Varoluş’un her yerinde yükselen Kaos’la ilgilenmeye başlamıştı.


Duygular kontrolsüz bir şekilde akıyordu... Öfke, Boyutlar’ı yok eden savaşları ateşledi, Aşk, Zaman’ı Çarpıtan takıntılar yarattı, Korku, Kesinliğ’i Yutan Boşluklar oluşturdu.


Buna karşılık, Yaşayan Duygusal Varoluşlar iddialı bir şey denedi: Tüm Varoluş’u Duygusal Spektrum’unu düzenlemek, Duygular Yol’uyla Düzen Getirmek.


O zaman...


Yaşayan Elemental ve Yaşayan Boyutsal, bu Çabalar’ı eğlence ve alay ile izlediler.


“Gerçekten, zayıf duygularınızın tüm Varoluş’u etkileyebileceğine inanıyor musunuz?“ Dedi Yaşayan Elemental, şekli Madde Hâller’i arasında değişirken, “Varoluş’un Rüzgarlar’ıyla Ruh hâlini Değiştiren sizler?“


...!


Yaşayan Boyutsal’ın kahkahası birçok Boyut’ta Aynı Ân’da var oldu ve Katlar’ın Kendi Yapısı’nı sorgulamasına neden olan Dokumalar yarattı.


“On Varoluş’tan oluşan grubumuzun içinde,“ Dedi, sesi var olmayan yönlerden geliyordu, “Varoluş üzerinde en az kontrolü olan sensin. Biz temel Güçler’i yönetiyoruz... Ben, Katlar’ı Origami gibi Katlayabilirim, Elemental Mâddeyi İlkel Şarkılar’a göre dans ettirebilir. Paradoks bile, Kaotik olmasına rağmen, Tutarsızlığ’ında Tutarlılığ’ını korur.“


Yaşayan Elemental Felsefi saldırısına devam etti: “Duygular geçicidir, sabah sisi kadar geçicidir. Bir Varoluş’un bir Ânda hissettiği şey, bir sonraki anda hissettiği şeyle çelişir. Tek bir Varoluş içinde bile tutarlılığı koruyamıyorsun, ama tüm Varoluşlar’ı düzenlemeyi mi düşünüyorsun?“


“Diğerlerine bak,“ Diye ekledi Yaşayan Boyutsal. “Yasa, milyonlarca yıl süren emsalleri oluşturur. Kavram, Madde:den daha gerçek hâle gelen Fikirler yaratır. Ruh, Varoluş’un Öz’üne dokunur. Peki ya Duygular? Onlar sadece... Tepkiler’dir. İkincil etkilerdir. Okyanus’un üzerindeki Köpük, Okyanusun Kendisi Değil.“


Yaşayan Elemental’in Şekli, hor görmeye benzeyen bir Şey’e dönüştü: “Siz sadece arkanıza yaslanıp, geri kalanımız gerçek işi yapmasına izin vermelisiniz. Biz Varoluş’u şekillendiririz. Siz sadece... Sonradan O’nun hakkında hissedersiniz.“


Yaşayan Duygusal, bu acımasız sözleri tamamen sessizce dinledi, ne savunma yaptı ne de onayladı, sadece her kelimeyi taşa yağan yağmur gibi emdi. Yaşayan Duygusal... Tüm bunlara karşı hiçbir duygu göstermedi!


Her şey, En Erken Katlar’da yankılanan bir soruyla sona erdi: Yaşayan Duygusal, gerçekten sadece kontrol illüzyonuna sahip olanlardan biri miydi?


Yoksa Duygular’la, Varoluşlar’a hissettirme Güc’üyle ilgili, diğerlerinin anlamakta başarısız olduğu bir şey mi vardı?


Belki de cevap, Milyonlar’ca yıl sonra bile Varoluşlar’ın bu konuşmanın kendilerine hissettirdiklerini hâlâ hatırlamaları, o dönemin belirli Boyut Manipülasyonlar’ı ve Element Dönüşümler’inin ise tamamen unutulmuş olması gerçeğinde yatıyordu.





Aşkın Paradoksal Katlar’da.


Diviticus, zaferin doğuşuna tanık olmuş ve doğum odasına çok yakın durduğunu fark etmiş birinin çaresiz telaşıyla Paradoksal Nehirler kümesinden kaçmıştı. 


Yüzünde Hayranlık ve İlkel korkunun karışımı bir ifade vardı.


Schrodinger’in Ötesi’ne geçmesini izlemiş, birinin O’nun bile anlamadığı bir Şey’e dönüşmesinin ağırlığını hissetmiş, Varoluş’un Kendisi’ni Yeniden Şekillendirecek bir Tarih’e tanık olduğunu İlikler’ine kadar anlamıştı.


Böyle bir dönüşüme bu kadar yakın olmak, onu küçük, önemsiz, Süpernova hâline gelen bir Yıldız’ın yanındaki mum alevi gibi hissettirmişti.


Bu yetersizlik hissinden kurtulmak için, sadece kendisinin erişebileceği tek yere gitti.


Tek bir adım attı ve bu adım O’nu Mesafe’den daha fazlasını Aşması’na neden oldu. Varoluş, O’nun İradesi’nin etrafında Kıvrıl’dı ve başka bir yerde olma Otorite’sini tanıdı.


Var olmaması gereken bir bölgede ortaya çıktı... Görüntüleri değil, Olasılıklar’ı, yansımaları değil, Olabilecekler’in Kırılmalar’ını gösteren yansıtıcı Obsidiyen Aynalar’la dolu bir Alan’da.


Milyonlarca Ayna’dan geçti, Her Bir’i Kendisi’nin Farklı bir Versiyon’unu gösteriyordu... Daha güçlü, Daha zayıf, Zafer Kazanmış, Yok Edilmiş, Yükselen, Düşen.


Hiçbiri gerçek değildi. Hepsi doğruydu.


Sonunda, Obsidiyen Aynalar’ın, Paradoks’u bile tedirgin eden bir şeyin etrafında Katedral Duvarlar’ı oluşturduğu geniş bir Alan’a girdi... Erken Dönem Yaratığ’ın Cesed’i.


Orada korkunç bir ihtişamla yatıyordu, Gözler’i ölümde kapalıydı, sanki uykuya dalmış gibi.


Kalbinin olması gereken yerde, Obsidiyen’den yapılmış Hayali bir Organ, ödünç alınmış bir Yaşam’la atıyordu. Vücud’unu boydan boya kesen Devasa Yara... Öldürülmeme’si gereken bir Şey’i öldüren Yara, İyileşiyor’du.


Hızlı değil, ama gözle görülür bir şekilde, Biyoloji değil, İrade’yle Etler birbirine yapışıyordu.


Otorite, tortu gibi etrafında birikiyordu, her Katman O’nu kontrol etmeyi kolaylaştırıyor, İradesi’ne daha duyarlı hâle getiriyordu.


Diviticus, fırtınada demir atmış biri gibi rahatlamış bir şekilde O’nun önünde duruyordu.


“Yeteneğ’im olmadığını biliyorum,“ Dedi, Kendi kendine konuşurken, sanki duyabiliyormuş gibi Cesed’e hitap ediyordu. “Schrodinger’in doğal Paradoks’u gibi değil, diğerlerinin miras aldıkları avantajları gibi değil. Olmak istediğim yere ulaşmak için, herkesten daha çok ve daha akıllıca çalışmalıyım!“


...!


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


4089   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4091