Yukarı Çık




4151   Önceki Bölüm 

           
Bölüm 4152: O Kim? VII


Dük Gwendolyn’in Varoluş’unu sarsan Şok, Güç, İlerleme ve Olasılıklar hakkında anladığını sandığı her şeyin temelden yıkılmasıydı!


Taht’ından kalktı, vücudu Dük Düzey’inde bir Varoluş’un nadiren ortaya çıkmasına izin verdiği duygularla titriyordu.


“Nasıl tüm Güc’ünü geri kazanmış ve hatta O’nu Aşarak, Dük olmuş olabilir?“


Bu sözler, inkar edilemez Varoluş’la çarpışan inanılmazlık duygusunun Ham Güc’üyle ağzından dökülmüştü. 


Gözler’i Sigrid’e sabitlenmiş, her ayrıntıyı dikkatle inceliyordu, sanki dikkatli bir gözlemle bunun ayrıntılı bir illüzyon, yeterli inceleme altında çözülecek bir algı hilesi olduğu ortaya çıkacakmış gibiydi. 


Ama Sigrid orada, korkunç ve güzel bir Varoluş olarak duruyordu.


Olasılığ’ın Kendisi’nden Dokunmuş gibi görünen bir Elbise giymişti... Düzen’li Hasad’ı simgeleyen Yeşil-Altın Yapraklar’ın Runik Yazılar’ı ile süslenmiş Beyaz Kumaş’ı vardı. 


Sembolizm ince değildi... Ödüller’i toplamayı öğrenmiş Düzen, Güc’ü sadece organize etmek yerine O’nu geliştirmeyi keşfetmiş yapı.


Sembolizm, farklı anlamlara gelen ya da farklı öğeleri simgeleyen çeşitli sembollerin kullanımıdır. Öncü’sü Paul Gauguin idi. 


Dük Gwendolyn bu imkansız dönüşümü izlerken, arkasındaki hareket, şimdiye kadar sessizce gözlemleyen bir Varoluş’un dikkatini çekmişti. 


Bir Kadın yukarı doğru süzülmüştü, yükselişi dramatik değil ama kaçınılmazdı, Dük Gwendolyn’in pozisyonunun bile üzerine çıkmıştı. 


Kadın Elli’li ya da Altmış’lı yaşlarında görünüyordu... Normal bir Yaşam’da Düşüş’ü işaret etmesi gereken bir Yaş, ama burada Zaman ve Güç Arasında’ki Olağan İlişki’yi Aşan Birikmiş Bilgeliğ’i ifade ediyordu.


Görünürdeki Yaş’ına göre Güzelliğ’i Varoluşsal’dı... Evrimleşmiş, Olgunlaşmış’tı. 


Altın Reng’i bir cüppe giymişti, bu da Köken’ij Giysi şeklini almayı seçtiğini gösteriyordu. Saçlar’ı Beyaz-Altın Dalgalar hâlinde dökülüyordu. Ama asıl dikkat çeken Gözler’iydi... İris ve Göz Bebeğ’i olmayan, sadece Görme olarak Tezahür etmeyi seçmiş Sonsuz Olasılıklar içeren Saf Beyaz Küreler.


“Bu bizim geliştirdiğimiz Silah’ımız mı?“ diye sordu, “Bu Genç Hanımefendi’nin şu anki hali mi?“


Dük Gwendolyn, o sesle sersemliğinden kurtuldu ve konuşanurken, tüm tavrını değiştiren bir saygıyla döndü.


Şok geçip, gitti, yerine profesyonel saygıyla karışık bir tür hürmet geldi.


“Evet, Köken Ama Gias.“


Köken Ama.


Ama.


Bu Kelime ağırlık taşıyordu.


En temel anlamıyla Anne demekti, ama sadece Biyolojik anlamda değil.


Ama, beslemek imkansız göründüğünde besleyen, bakım fedakarlık gerektirdiğinde ilgilenen, sadece hayata hayat veren birinin gerçekten anlayabileceği şekilde büyüme sorumluluğunu üstlenen Varoluş’tu. 


Annelik, Kavramsal Otorite’ye Yükseltilmiş’ti... Hayat’ın gelişmesi için koşulları Tasarlama Güc’ü![Not: Ne diyeceğimi bilemiyorum.]


Dük Gwendolyn, bu Varoluş’a sadece Hiyerarşi’nin Ötesi’nde bir saygıyla bakıyordu.


Yaşayan Kökenler arasında, kendi Ünlü Dükler’i, normal Dük Düzey’indeki Varoluş’u çıraklık gibi gösteren kendi efsaneleri vardı.


Buraya gelen, bu toplantıya şahsen katılmayı seçen Varoluş, Köken Ama... Gias’ın Kendisi’ydi.


Gias, Sigrid’e bakışlarını sabit tutarken, başını salladı, saf beyaz gözleri Normal Algı’nın Ötesi’nde Katmanlar hâlinde var olan Bilgiler’i okuyordu.


“O zaman gidip, bizim olanı alalım.“


Bu ifade basit ve dolaysızdı ve geri alamayacağı bir mülke hiç rastlamamış birinin kendine özgü kesinliğini taşıyordu.


“...Evet, Köken Ama.“


Dük Gwendolyn’in cevabı, bastıramadığı bir tereddütle geldi, ancak Köken Ama Gias Amfitiyatro’nun Noah’ın bulunduğu bölümüne doğru ilerlemeye başladığında, O’nu takip etti.


Diğer Dükler de, onların arkasına düştü: Dük Valen, Dük Albalos, Dük Septimus, Dük Marienne... Ve diğerleri.


Yaşayan Kökenler’in bu toplantıya getirdiği Korkunç Güçler’in yarısından fazlası, neredeyse sonradan eklenmiş gibi görünen Konkordt Amfitiyatrosu’nun o küçük kısmına doğru tek vücut hâlinde ilerlemişti. 


Amfitiyatro’nun imkansız mimarisini geçerken, Dük Gwendolyn’in zihni, Noah ile şimdiye kadar olan her şeyi hızla gözden geçirmişti. 


Dük Gwendolyn dikkatlice, Ses’i Köken Ama Gias’a sadece Kendisi’ne ulaşacak şekilde, “Dikkatli davranmalıyız. Osmont’un Gerçek Köken’ini bilmiyoruz. Yetenekler’i, bağlantıları olduğunu gösteriyor ki...“


“İlginç,“ Köken Ama Gias sözünü kesti, ses tonunda tam olarak anlamak için uzun zaman gerekecek birçok anlam vardı.


“Biz, Yaşayan Kökenler, Bir’inin Köken’ini bilmiyoruz ve hatta bizim olanı alıp, gözümüzün önünde sergilerken, ondan korkuyoruz. Bu ilginç değil mi?“


HUUM!


Bu soru aslında bir soru değildi.


Bu, başarısızlığın bir gözlemi, devam etmesine izin verilen yetersizliğin bir notuydu.


Dük Gwendolyn, daha fazla tavsiyenin Bilgelik değil, bahane olarak algılanacağını anlayarak, sessiz kaldı.


Yeniden hedeflerine odaklandı ve o Ân’da O’nu gördü.


Titano.


Tanıması, çarpışma Güc’üyle O’nu vurdu.


Bu... Yıllar’dır hizmetinde tuttuğu bir Varoluş’tu, basit zekasına rağmen O’nu değerli kılan Kayıp Unutulmuş İlke ile Varoluş’u değişime uğramış biriydi.


O’nu yetiştirmiş, korumuş, hem silah hem de araç olarak kullanmıştı. Sadakat’i Mutlak, hizmeti sorgulanmazdı!


Osmont’un teklif ettiği Süt Reng’i Altın Jazine karşılığında O’nu serbest bırakmıştı... O zamanlar adilden de Öte bir takas gibi görünüyordu!


Kaynaklar paha biçilemez Derece’de değerliydi. İyi bir iş, sağlam bir strateji, Optimal Kaynak Yönetim’i ve zaten hepsi müttefiklerdi, değil mi?


Ama şimdi O’na baktığında, Noah’ın maiyetinde, ait olduğu yere aitmişçesine rahat bir özgüvenle duran Adam, bir Dük’ün ağır baskısını yayıyordu.


Titano. Bir Dük!


Yararlı ama sınırlı bir araç olarak gördüğü basit fikirli Titan, şimdi O’nun Sonsuzlar’ca Yıl boyunca ulaşmaya çalıştığı Vatoluş Düzey’inde duruyordu!


Zihni’ni kaplayan Boşluk, Varoluş’un beklentilerle tamamen uyuşmamasıydı.


O’nun Varoluş Düzey’inde hissetmesi mümkün olmayan bir Organ olan Kalb’i, açıklayamadığı bir acı duyuyordu!


Dük Gwendolyn, Gözler’i Osmont’a geri döndüğünde, ne düşüneceğini bilememişti. 


Her şey O’na geri dönüyordu. Her imkansızlık, her dönüşüm, her kuralların çiğnenmesi, oraya ait olan birinin kesinliği ile Taht’ında oturan O Figür’ün izini sürüyordu.


O, tam olarak kimdi?


Kavramlar’ı Toz’a Çevirebilecek Dişler’ini sıktı ve liderini takip etmeye devam etti, her adım onları çatışmaya yaklaştırıyordu ve bu çatışma, avın yakalanmaya değer görülmediği için kurulmamış bir tuzağa doğru yürümek gibi hissettiriyordu.


Yaklaşan fırtınanın diğer tarafında, Noah ve toplanan Dükler’i, Yaşayan Kökenler’in Yerçekimi’nin Kaçınılmazlığ’ıyla kendilerine doğru ilerlediğini hissetmişlerdi. 


Sigrid, Noah’ın yanındaki Taht’a yürüdü ama Noah despotça bir kesinlikle oturmaya devam ederken, o Ayak’ta duruyordu. 


Saygıdan değil, hazırlıktan dolayı ayakta duruyordu, tüm Varoluş’u Düzen’li şiddetten yapılmış bir yay gibi gerilmişti!


Gözler’i keskin bir ışıkla parıldarken, ifadesini tamamen sakin tuttu ve yaklaşan Kökenler’i, bu anı bekleyen, planlayan, hatta belki de hareketsiz kalarak, düzenleyen Bir’inin dikkatiyle izledi.


Alayın en önünde, Köken Ama Gias, arkasında konuşlandırılmayı bekleyen silahlar gibi dizilmiş birçok Dük ile birlikte gelmişti. 


Noah ve Sigrid’e, kınından yavaşça çekilen bir kılıç gibi uzayan bir sessizlik içinde baktı.


Sessizlik muazzamdı, Varoluş’a baskı uyguluyordu ve var olmayı bir başkaldırı eylemi gibi hissettiriyordu.


Schrodinger’e hayal kırıklığıyla bakarak, hatırlamaya çalışan Khor bile dikkatini bu çatışmaya çevirdi, Yaşlı Gözler’i yakında yaşanacaklara ilgiyle parladı.


Noah’ın omzunda, Dük Whisker minik ayakları üzerinde yükseldi, Yıldız gibi Gözler’i Güç Dengesi’ni hesaplayarak, inceledi.


Ağır sessizlikte, Gias’a baktı ve konuştu.


“Köken Ama, tüm bunlara gerek yok. Buradaki hepimiz müttefikiz ve...“


HUUM!


Felaketi önleyebilecek olan düşüncesini tamamlayamadan, Köken Ama Gias saf beyaz bakışlarını ona çevirdi.


Bakışlar’ı düşmanca değildi, öfkeli değildi, hatta özellikle ilgileniyor gibi de değildi.


Önemli meselelere dönmeden önce ele alınması gereken bir kesintiye dikkat çeken birinin bakışıydı.


“Dük Whisker,“ dedi, adı tam bir bilgeliğin ağırlığını taşıyordu, “Sen, Yaşayan Kökenler’e Sonsuz bir inançla hizmet ettin. Bu hizmetin için, ortak davamıza gösterdiğin bağlılık için sana saygı duyuyorum.“


Bu övgü içini ısıtmalıydı. Ama bunun yerine, idamın önsözü gibi geldi!


“Ama tüm bu meselenin ele alınış şekli...“ Diye devam etti, Ses’i tamamen düz, tamamen makul, tamamen korkutucu idi!


“Seni azarlamayacağım. Bu ikimizin de seviyesinin altında olur. Bunun yerine, şimdilik tartışmalardan uzak durmanı rica ediyorum. Zihniyet’in... Bir tarafta kararlı görünmüyor.“


WAA!



Not: Bir Bilgi daha kaydedin. ÖSYM Ve sınavlarda çıkar. Türk Temsilciler’i de vardı. Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Haşim mi neydi? Bilmiyorum bakın. Adui bütün bilgileri verecek değil ya. Türk Temsilciler’i daha çok çıkar. Ama siz Öncü’sünü de bilin. Ne olur ne olmaz. Bu arada Annelik Kavram’ı bile var. İnfinite Mana da artık yok yok. Bilgiler, saçma sapan Kavramlar, Sonsuz Sayıda Yetenek, Durmadan Âlemler... Zaten İnfinite Mânâ’daki Alem sayısı Apotheosis, Martial Peak, Gu Chuangge’nin Roman’ı unuttum adını bir de Magic Emperor’u toplayın İnfinite Mânâ’daki Âlem sayısı kadar etmez. Hahaha şaka şaka da ama oraya doğru yol alıyoruz. Ve bu Roman’ın Yarısı bile değil. Ama kim bilir belki Tüm Bu Âlemler tüm Bu Yetiştirme Şeyler’i bırakılmış, terk etmiş oluruz. Bunun dışına çıkmış oluruz. 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


4151   Önceki Bölüm