Yukarı Çık




4170   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4172 

           
Bölüm 4171: Bağlı ve Özgür! I


Var olan her Varoluş Katman’ında, zayıflar tarafından fısıldanan ve güçlüler tarafından düşünülerek, yankılanan bir soru vardır: Varoluşlar özgür iradeye sahip midir?


Bu soru, bilinç kendini ilk kez bilinçli olarak tanıdığından beri, ilk Varoluş kendi eylemlerine bakıp, merak ettiğinden beri sorulmaktadır... Bunu ben mi seçtim, yoksa seçim sadece deneyimlememe izin verilen bir illüzyon muydu?


En Erken Katlar’da, zamanın hangi yöne akacağı konusunda hâlâ tartışmalar sürerken, tanık olanların asla unutamayacağı bir ân geldi, ancak kimse bunun neden olduğu konusunda hemfikir olamadı.


Sayısız Erken Yaratık, Yaratığ’ın kendisinin Erken Örtülü Kıyısı’nda bir araya gelmişti... Sınıflandırma’nın Ötesi’nde bir doğaya sahip olan o İlkel Varoluş. 


Kıyı, her yöne Sonsuz’ca uzanıyordu, suları o kadar maviydi ki, diğer Renkler’in Kavram’ı, yaklaşma girişimlerinde başarısız olmuş gibi görünüyordu.


Toplanan Erken Yaratıklar, her biri sadece tahriş ederek, Varoluş’u bozacak kadar güçlüydü, doğalarına uygun şekilde ayakta duruyor, yüzüyor ya da var oluyorlardı, hepsi de hiç kimsenin tam olarak hatırlayamadığı bir çağrı tarafından çekilmişlerdi.


Yaratık, Kıyı’nın kenarında durmuş, gökyüzünü değil, olasılıkları yansıtan suları seyrediyordu. Onun şekli... Eğer şekil doğru kelimeyse, düşüncelerin bile O’na uyum sağlamak için Evrimleşme’si gerekecek kadar derin bir tefekkürü çağrıştırıyordu.


O sırada Genç Erken Yaratık yaklaştı. Genç, göreceli bir Terim’di... Milyarlar’ca yıl değil, sadece Milyonlar’ca yıldır var olmuştu, Sayısız Sonsuzluklar’ın değil, sadece birkaçının doğumuna ve ölümüne tanık olmuştu.


Genç olanın şekli, Erken Yaratıklar’ın hissetmemesi gereken bir şeyle titriyordu: şüphe.


“Bizim... Özgür irademiz var mı?“ sorusu, sanki kaçmak ya da sahibini yok etmek zorunda kalana kadar baskı oluşturmuş gibi, birdenbire dökülmüştü. 


“Varoluş’umuzda, kendi seçimlerimizi yapmakta özgür müyüz, yoksa her şey aslında önceden belirlenmiş mi?“


Genç Erken Yaratığ’ın yüzünde, sözler dökülmeye devam ettikçe, artan bir sıkıntı belirdi.


“Erken Yaratıklar’ın belirli şekillerde davranmaları, belirli seçimler yapmaları için Varoluşlar’ı önceden belirlenmiş mi? Yaşayan Varoluşlar... Doğaları gereği tuzağa mı düşmüşlerdi? Yaşayan Düzen’in emretmekten başka bir seçeneği var mıydı? Yaşayan Paradoks, Paradoksal olmaktan başka bir şey olabilir miydi?“


Ses’i daha da çılgınca hâle geldi, her soru üç soru daha doğurdu.


“Kaçınılmazlıklar bile, Varoluşlar’ı açlıktan başka bir şey olmadığında seçim yapabilir miydi? Onlar, oldukları şey oldukları için tüketirler... Bu seçim mi yoksa Programlama mı? Hepimiz sadece... Varoluş’umuzun Dokusu’na yazılmış senaryoları mı takip ediyoruz? Biz’i yazan Aslında bir Mutlak Yazar mı?“


WAAA!!! 


Mutlak Yazar. 


Genç Olan’ın Beden’i şimdi gerçekten titriyordu, daha sonra Varoluşsal Keiz olarak adlandırılacak olan şeyi yaşıyordu... ancak bu noktada, Varoluş’un kendisi, onunla ilgili krizler yaşayacak kadar yeterince tanımlanmamıştı.


“Bu Katlar’da seçim gerçek mi, yoksa aslında bir illüzyon mu? Her zaman oynanacak Roller’i oynarken, kendimize söylediğimiz bir teselli mi?“


Sorular, Katlar’da asılı kaldı ve ağırlığı, yakındaki birkaç Erken Yaratığ’ın geri adım atmasına neden oldu.


Genç olan, Erken Yaratıklar’ın hiçbiri yaşamaması gereken bir şey içeren gözlerle Yaratığa baktı: korku.


Yıkım ya da Son’un korkusu değil, cevabın kendisi’nin Korku’su. Sanki bilmek, merak etmekten daha kötüymüş gibi.


Yaratık, Sonsuz Sular’ı seyretmekten vazgeçti.


Gülümsediğinde, sanki kimsenin fark etmediği bir gerginlik aniden çözülmüş gibi, Varoluş’un kendisi hafifçe gevşedi.


Yaratık konuştuğunda, Ses’i Hava, Uzay ya da Zaman içinde yayılmadı. Sadece, yüksek ve sessiz, İletişim Kavram’ının Ötesi’nde bir iletişim vardı.


“Sen ve ben tamamen farklı Varoluş Ölçekler’inde yaşıyoruz.“


HUUM!


Sözler basitti, ama anlamları henüz isimlendirilmemiş Boyutlar’a yayılmıştı. 


“Sorularının cevapları, senin sen olup, olmadığına veya benim ben olup, olmadığıma göre değişecek.“


Genç Erken Yaratığ’ın titremesi şiddetlendi, korkusu ile karışık bir kafa karışıklığı yaşıyordu. Bu, onun çaresizce istediği net cevap, şüphelerini sona erdirecek güvence değildi.


Ama Yaratık devam etti ve sonraki sözleri, bu anın birkaç Varoluş dışında herkes tarafından unutulduktan çok sonra bile Varoluş’ta yankılanmaya devam edecekti.


“Ama tüm bunların sonunda, Mutlak Yazar ya da başka bir şey olsa bile sana özgür olduğunu söyleyeceğim. Benim özgür olduğumu. Varoluş’ta, yapılan her seçimin özgür olduğunu.“


“Buna Deizm denir.“


WAAAA!! 


Deizm. 


Yaratıcı, Kozmolojiyi yaratırken, kendi müdahalesini çektiği anlamına gelir. 


Genç yaratığın vücudu tamamen hareketsiz kaldı, sorduğu sorularla çelişen bu açıklamayı sindirmeye çalışıyordu.


Yaratığın gülümsemesi derinleşti, az önce sunduğu Paradoks’u anladığını ima eden bir hale geldi.


“Doğal yapın seçimlerinizi şekillendirir, evet. Kaçınılmazlık açlık çeker, çünkü doğası budur. Yaşam Düzen’i Düzeni sağlar, çünkü bu onun gerçeğidir. Seçimler’inizi yaparsınız, çünkü siz sizsiniz.“


Bir süre durakladı, bunun iyice anlaşılması için.


“Ama kim olduğunuzu kim belirledi? Her an, her seçimle, kim olduğunuzu siz belirliyorsunuz. Doğal yapınız seçimlerinizi şekillendirir, seçimleriniz de doğal yapınızı şekillendirir. Hapishane ve Anahtar, farklı açılardan bakıldığında aynı şeydir.“


Toplanan İlk Yaratıklar, sadece odaklanarak, Çarklar yaratabilecek kadar dikkatle dinlediler.


“Seçimleriniz, kim olduğunuzdan kaynaklandığı için özgürsünüz. Gerçek kölelik, doğanızla hiçbir ilgisi olmayan seçimler yapmaktır... Tastgele, Anlamsız, Varoluş’unuzun sürekliliğinden kopuk seçimler. Bu, Gerçek İrade Yokluğudur.“


Yaratık, Sonsuz Sular’ı düşünmeye geri döndü.


“Var olan her Varoluş hem tamamen özgür hem de tamamen bağlıdır. Özgür çünkü her seçim gerçekten kendi doğasından kaynaklanır. Bağlı çünkü doğası neyse odur. Sormanız gereken soru, özgür iradeniz olup, olmadığı değil, alternatifini isteyip, istemediğinizdir... Hiçbir yerden gelmeyen, hiçbir anlamı olmayan ve hiçbir şeyle bağlantısı olmayan seçimler.“


Genç yaratık, Zaman’ın Ötesi’ne uzanan bir sessizlik içinde durdu ve hem korkutucu hem de özgürleştirici olan bu cevabı sindirmeye çalıştı.


“Yani biz özgür müyüz?“ Diye sordu sonunda, devasa yapısına rağmen küçük bir sesle.


“Sen, benim kadar özgürsün,“ Diye cevapladı Yaratık. “Ve ben de senin kadar bağlıyım. Bu, Varoluş’un tüm Ölçekler’inde var olan tek eşitliktir... Hepimiz ne olduğumuza göre seçim yaparız ve ne olduğumuz, seçimlerimizle şekillenir.“


Toplantı sonunda dağıldı ve her bir Rrken Dönem Yaratık, söylenenleri kendi yorumlarıyla birlikte yanlarında götürdü.


Genç olan, cevabı düşünerek, Sonsuzluklar geçirecekti, bazen içinde teselli bulacak, bazen dehşet duyacaktı.


Çünkü Yaratığ’ın paylaştığı gerçek, belki de en korkutucu ve en güzel Paradoks’tu: Her seçim hem kaçınılmaz hem de özgürdü, önceden belirlenmiş hem de Spontane’ydi, bağlı hem de özgürdü.


Varoluş’ta, her Varoluş önceden Yazılmış bir Hikaye’yi yazarken, aynı zamanda onu ilk kez Yazıyor’du.


Zaman, Nedensellik ve Bilinc’in hepsinin aynı temel gizemin parçaları olduğu bir Varoluş’ta, seçimin doğası buydu.


Peki ya bu gizem? Gizemli kalmayı seçti, özgürce ve kaçınılmaz olarak, çünkü doğası böyleydi.


Ya da belki de hiç seçeneği yoktu.


Cevap, tüm gerçek cevaplar gibi, tamamen soruyu soran Varoluş’a bağlıydı!


Oh!



Not: Hahahah. Bilgi’yi geçtim ama o da ney. Yoksaa.... 


Not: Bilgi’yi Ezberleyin. ÖSYM Sorar. Deizm diyince akla Özgürlük, Müdahale etmemek gelecek. Anahtar kelime bu. Onun dışında Agnostizm falan da var. Agnostizm arada kalan bir akım. Yaratıcı hem var hem de yok gibi şeyi savunuyor. Bu da çıkar. Kısacası bu tür akımları bilin. ÖSYM Sorar. Sınavlar da bile çıkabilir. 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

4170   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4172