Ve ölüm cezası gibi aralarındaki boşlukta asılı kalmışlardı.
Khor, bu gerçeği rahat bir tavırla ortaya attı, sonra her şeyin sonunu sindirmesi için ona zaman tanımak istercesine sessizliğe büründü.
Elini alışılmış bir verimlilikle salladı ve etraflarında Obsidiyen bir Otorite Alan’ı belirdi... Bir bariyer olarak değil, daha temel bir şey olarak.
Bulundukları alan, Zaman’ın Yönetim’i dışında kaldı.
Noah’ın zihninde bazı ipuçları belirdi, ancak az önce açıklananlara kıyasla neredeyse sıradan görünüyorlardı.
>İlk Açlık, Zaman’ın Kendisi’ni kemiren küçük bir Açlık Alan’ı oluşturdu.>
>Bu Alan’ın içinde Zaman geçmiyor.>
>Dış Varoluş: Etkili bir şekilde duraklatıldı.>
>İç Varoluş: Kullanıcı’nın takdirine bağlı olarak devam ediyor.>
Bu geçici sığınağı kurduktan sonra, Khor, neden unutmayı seçtiğini hatırlamış birinin ağırlığıyla iç geçirdi.
Gerçekte seçim yapmamış olsa da...
“Dostum, Varoluş senin ve buradaki herkes için gerçekten berbat.“ Düşünerek, durakladı. “Sanırım artık ben de dahilim. Ne tetiklenmiş olursa olsun... Öyle bir şey geliyor ki, BU Yaşayan Paradoks ve o Seviyede’ki Diğerler’inin bile hayatta kalamayacağı bir şey. Ve bunlar tamamen farklı bir Varoluş Ölçeğ’inde Varoluşlar... Mevcut Anlayış’ın O Kadar Ötesindeler ki, Kendiler’ini BU Tezgâh’a kilitlemek zorunda hissettiler.“
Bunun anlamı, basitliği içinde ağırdı.
Yaşayan Paradoks gibi Varoluşlar... Düşünceler’iyle Erken Yaratıklar’ı yok edebilen, Basit Varoluşlar değil, Temel Güçler olarak var olan Varoluşlar bile yaklaşan şeyden kurtulamazsa, diğerlerinin ne şansı vardı ki? O’nun sözleri, tek bir renkle boyanmış bir gelecek çizdi: Son.
Hiçbir Yaşayan Varoluş kurtulamazdı... Trilyonlar’ca Karmaşıklığ’a sahip Dükler de, birleşik güçleriyle Koalisyonlar da!
Öl’ü Varoluşlar bile, yani Ölüm ü çoktan Yaşamış ve Değişmiş olarak ortaya çıkan Varoluşlar bile hayatta kalamayacaktı.
Diriliş olmayacaktı, bir günlük dinlenmeden sonra geri dönüş olmayacaktı.
Sadece Sonlanma. Tamamen. Kesin. Mutlak!
Noah’ın bakışları, Yerçekimi’yle ilgisi olmayan, Tamamen Kavrayış’la ilgili bir ağırlıkla doldu. Tören yapmadan, her zamanki dramatik pozisyon alma Yeteneğ’ini kullanmadan, sadece bu Çöküş Alan’ına oturdu.
Bu hareket şaşırtıcı derecede İnsancıl’dı.
İçini çekti ve ufka acı bir bakış attı.
Ses, Fiziksel yorgunluğun Ötesi’nde bir bitkinlik taşıyordu. Her zaman çok şey yapmıştı, Her Sınır’ı zorlamış, Varoluş’ub dikkatsizce erişilebilir bıraktığı her boşluğu kullanmıştı.
Adaletsizliğ’i Avantaj’a, Dezavantaj’ı Fırsat’a dönüştürmüştü. Ama bu...
Bu, O’nun kontrol edebileceği bir şey bile değildi!
Bu, En Erken Katlar’dan beri, o var olmadan önce, belki de Varoluş Kavram’ı düzgün bir şekilde tanımlanmadan önce harekete geçen bir dizi olay olarak gelişiyordu.
Bu Hikâye’de hiçbir etkisi yoktu... O, Çok Uzun Zaman Önce Yazılmış bir Son’un sadece bir Başka Paragraf’ıydı.
Sürekli Gelişme’ye, İlerleme’ye, açgözlülükten değil, korkudan daha derin bir dürtüden Güç biriktirmeye çalışmıştı... Ama korku artık O’na dokunmuyordu.
Bu dürtü, bir gün, bir yerde, ne olduğunu bile anlamadan ailesiyle birlikte Son’unu bulmayacağından emin olmak içindi!
En azından kendi Son’unu anlamak, kafası karışık bir cehaletle değil, gözleri açık bir şekilde O’nunla yüzleşme ihtiyacı.
Ancak şu anda, tam da bu Senaryo önü bekliyor gibi görünüyordu. Anlamadan bir Son, Kavrayamadan bir son.
Zulüm sadece kaçınılmazlıkta değil, belirsizlikte de yatıyordu. Ne olacağı bilinmeyen bir süredir bekleniyordu... Khor, Eonlar ca zamandır, demişti.
En Erken Katlar’da gerçekleşmemişti. Şimdi de gerçekleşmemişti. Aylar, Yıllar veya Yüzyıllar içinde gerçekleşip, gerçekleşmeyeceğini bilmiyordu. Kılıç hepsinin başının üzerinde asılı duruyordu, ama İp’in ne zaman kopacağını kimse bilmiyordu.
“Yabancı, sen hiçbir şey söylemedin.“
Khor’un Ses’i O’nu düşünce sarmalından çıkardı.
Noah O’na baktı ve gözlerinde onu dikleştiren bir şey gördü... Yorgun bir Tiranlık!
İmkansız savaşlar verip kazanmış, ancak Savaş’ın Kendisi’nin Hileli olduğunu keşfetmiş birinin yorgunluğu.
Ama ona bakmaya devam ederken, bir şey değişmişti. Yorgunluk kaybolmadı... Dönüştü. Metal dövülür gibi, yorgunluk yok oldu ve geriye sadece Anlaşılmaz bir Tiranlık dalgası kaldı.
Baskıya dayalı Tiranlık değil, önceden belirlenmiş Sonlar’ı kabul etmeyi kesinlikle Reddetme.
Konuştuğ’unda sesi sakindi, sanki Varoluş’un Son’ erdiği haberini yeni almamış gibiydi.
“Bu Şey ne zaman gelecek?“
Khor, başını salladı, yüzünde hayal kırıklığı ve belirsizlik karışımı bir ifade vardı. “Gerçekten bilmiyorum. Ama Perde nin inceliyor olması, yaklaştığının bir işareti olabilir. Ölüler’in ortaya çıkması, Gözyaşlar’ının Çoğalma’sı... Bunlar, yaklaşan şeyin belirtileri olabilir.“
Noah, tekrar sessizleşti, bunu sindirdikten sonra Nedenselliğ’in Öz üne inen başka bir soru sordu.
“Daha önce bunun tetiklendiğini söylemiştin. Tüm bu Olaylar’ın akışını tetikleyen şey tam olarak neydi?“
Khor, bu soruya sessiz kaldı, Kadim Yüz Hâtlar’ı düşünme ve belirsizlik ifadeleri arasında gidip, geldi.
“Bu da tam olarak net değil. Şüphelerim Yaşayan Paradoks’u işaret ediyor, ama Yaşayan Duygusal olan ya da Hatta Yaratığ’ın Kendi’si de olabilir. Tam olarak emin olamıyorum.“
Yaratığ’ın Kendi’si mi? Noah böyle bir fikre başını sallamıştı.
Zihni, sessiz anlarda Sigrid’den, Paradoks O’nu Felsefi hâle getirdiğinde Moiraine’den, hatta İmkansız yerlerde bulunan Kayıtlar’dan duyduğu En Eski Katlar’ın tüm Hikayeler’ini Hız’la gözden geçirmişti.
Hikayeler dağınık, doğrusal olmayan ve çoğu zaman çelişkiliydi. Efsaneler’in bir kısmını gösteriyorlardı: İrade’yle Varoluş’u Şekillendiren İlk Yaratıklar, Temel Güçler’i kuran Yaşayan Varoluşlar, diğer Her Şey’i ayrıntılı bir Dekorasyon gibi gösteren Ölçekler’de var olan Yaratık.
Hatta bu Hikâyeler’i yatak sohbetlerine konu etmiş, samimi Anlar’ı kullanarak, çevresindeki daha büyük Varoluş ve O’nun Tarih’ini anlamaya çalışmıştı.
Tüm Hikayeler’den, yanlış olduğu doğrulananlardan ve muhtemelen doğru olanlardan, Yaşayan Duygusal ve Yaşayan Paradoks sürekli olarak en şüpheli Varoluşlar olarak ortaya çıkıyordu... Doğaları felaketi sadece mümkün değil, aynı zamanda olası kılan Varoluşlar.
Uzun bir düşünme süresinin ardından Noah tekrar konuştu.
“Sen ayrıca... Varoluş Ölçeği’nden de bahsetmiştin?“
Khor, Varoluşsal Kıyamet’i işlerken, bu detayı yakalamış olmasına şaşırmış gibi Gözler’ini kırpmıştı.
“Oh, evet. Vakochev Medeniyet Varoluş Ölçeğ’i.“ Sanki Temel Kavramlar’ı açıklamak, bunların anlamlarından dikkatleri başka yöne çekmeye yardımcı oluyormuş gibi, daha öğretici bir tona geçmişti.
“Sıfır Seviye Ölçeğ’i ile başlar... Bu en yaygın Varoluşlar’dır. Mana veya Otorite nin Varoluş’undan habersiz, Fiziğ’in kibar bir öneri değil, Değişmez bir Yasa olduğunu düşünen Varoluşlar. Kozmos ve Varoluşsal Alanlar Ölçeğ’inden, Varoluş’la etkileşime yeni başlamış olanlar. Ölümsüzlüğ’ün, Yaşam’ın Anlam’ını Yeniden Yapılandırmak değil, Binler’ce Yıl Yaşamak olduğunu düşünen Zayıf Küçük Varoluşlar.“
Etraflarındaki Çökmüş Uzay’a Küçümseyici bir hareket yaptı.
“Sonra Sıfır Seviye Ölçeğ’i var, aynı zamanda Medeniyet Öncesi Varoluş Ölçeğ’i olarak da bilinir. Bu, Omniversumlar, Varoluş Çarklar’ı ve Katlar arasında serbestçe hareket edebilenleri kapsar. Sen’in, Ben’im, Yaşayan Varoluşlar Erken Yaratıklar, Kaçınılmazlıklar, Yaşayan Çöküşler gibi zayıf küçük şeyler... Sen’in Güç’lü olarak gördüğün Her Şey.“
Ses tonu, bu tanımlamayı kişisel olarak aşağılayıcı bulduğunu gösteriyordu. “ Bazılar’ı Null ve Sıfır Ölçeğ’i arasında bile ayrım yapmaz, çünkü Yeterli Yükseklik’ten bakıldığında aradaki fark önemsizdir.“
İfadesi daha da ciddileşmişti.
“Ama Sıfır Ölçeğ’inin üstünde Medeniyet Ölçeğ’i vardır... Varoluş’un 1. Seviye’si. BU Yaratık ve BU Yaşayan Varoluşlar orada vardı. Güç’le oynayan şu anki Yaşayan Varoluşlar değil, BU Yaşayan Varoluşlar Otorite’yi Kallanmayan ama Otorite olanlar.“
O’nun bakışlarını doğrudan karşıladı, bir sonraki sözlerinin tüm ağırlığını anladığından emin olmak için.
“Medeniyet Varoluş Ölçeği’ndekiler... Kavramlar’ı Oyuncak, Gerçekliğ’i ve Varoluş’u Sanat için bir Araç olarak gören Varoluşlar’dır ve Gelecek Olanlar’dan Kurtulabilecekler’ine inanmazlarsa, Medeniyet Önce’si Ölçeği’ndeki Hiçbir Şey’in Şans’ı yoktur.“
Her kelime korkunç bir kesinliğe sahipti.
“Sen. Sen’in Erken Örtülü Kıyın. Bütün bu Katlar. Güç için mücadele eden her Varoluş, kurulan her ittifak, yapılan her hazırlık... Hepsi Son’a erecek. Sadece Dokuma Tezgâh’ı kalacak, Yabancı.“
Bu isim hiç bu kadar uygun gelmemişti.
O... Bu Hikâyenin bir Yabancısı’ydı, Başlangıc’ından sonra ama Son’undan önce gelmişti, güçsüzlüğünü anlayacak kadar güçlüydü ama bunu değiştirecek kadar güçlü değildi.
Zaman’ın önemsiz hâle geldiği bu Âlem’de, Noah, Varoluş’un Kendisi’nin de yakında aynı şekilde önemsiz hâle gelebileceğini bilerek, oturuyordu.
Gözlerindeki zulüm azalmadı... Aksine, daha da güçlendi. Ama Gözler’indeki acı, uzağa bakarken, Döngüsel olarak gelip, gidiyordu!
Not: Çevirmen Kardeş bir şey anladın mı diyeceksiniz? Anlamadım. Adui, neler yazıyorsun sen? 1.Ölçektekiler Kavramlar’ı Oyuncak olarak mı görüyor? Sadece şunu anladım: 1.Ölçek’teki herhangi birisi Gelirse 0.Ölçek Mahvolur. 1.Ölçek’ten kim gelirse gelsin. Sayılar’ın bir önemi yok. Esnemesi ile sadece 1 Varoluş Buum 0 Ölçeğ’i bütünü ile yok edebilir. Ve bu Zayıf 1.Varoluş Ölçeğ’i. Zayıf diyorum dikkatinizi çekerim. 9 a kadar yolu var. Çevirmen Kardeş nereden Biliyorsun diyeceksin... Adui’nin şu anki yazdığı Roman’ından biliyorum. Orada da Ölçekler 9’a ayrıldı. Ayrıca Adui’ye aşırı çılgın bir fikir önerdim. Kabul ederse var ya... O zaman daha detaylı ile ne yazdığımı anlatacağım.
Not: Ve Bu Bölüm de İnfinite Mana’nın Ne kadar korkutucu olduğunu daha iyi anladık. Zaten daha önce demiştim Kavramlar önemsiz hâle geldi diye ve şimdi... Neyse adam Kalkmış diyor bana Yang Kai, Luo Zheng, Han Jue... Noah’ı yener diyor. Bunlar İnfinite Mana’yı okumayanlar. Sordum çünkü. Ya arkadaşım o dediğin Noveller’in hepsini Okudum. Mesela Han Jue den başlayalım. Sonda Tüm Dao İle birleşerek ve Sistemini aşarak Kavram’ın kendisi oldu. Ama Hiçbir zaman Kavram’ın kendisini oyuncak olarak görmedi. Ve Dış Alan Yaratarak, oralarda da bitti. Peki Ya Noah? Zaten Outeverse’yi bir hiçmiş gibi ileriye taşıyor. Ve kimse bana Outeverse ile Dış Alan aynı demesin. Dış Alan Boyutsallığ’ın bile ötesine geçemiyor. Çünkü yazar bununla ilgili bir şey diyemedi. Kavramlar’ı oyuncak olarak görmemesini bile geçtim. Sistem’ini aşması Bruh... Noah’ın Sistem’i Kendi’sine bağlı. Sonsuz Sistem. Noah Güçlenince O da Güçleniyor. Noah hiçbir Zaman Sistem’ini aşamayacak. Han Jue bu Roman’da olsun ileriye gidemeden ölür. İnfinite Mana Aceleye dayanıyor. Korkak gibi saklanmaya değil. Han Jue’nin Kişiliğ’i bu Roman’a uygun değil. Yang Kai da da durum benzer. Dao ile falan birleşmeler. Zaten biz bunu çok ama çok aştık. Yang Kai Han Jue ye kıyasla biraz daha ilerler ama sonra o da ölür. Luo Zheng de durumlar biraz farklı. O, biraz daha ileriye gider ama durum gene aynı. Zaman’dan kaybediyorlar çünkü. Ama Noah’ı koy herhangi bir Novel’e sırf Aceleciliği ile Bütün Mcler’in ötesine geçer. Hile’si olması bile önemli değil. Amaç Çılgınlık, Acele. İnfinite Mana şu an İsmi Bilinmedik Noveller dışında ki... Onlar’ı bile tokatlıyor artık. Hemen hemen artık kaybetmiyor. Ve Roman’ın yarısında bile değiliz. Bu Novel’de kim adam akıllı ilerleyebilir biliyor musunuz? Eğer Siyaset’i bırakır ise Kendi’sini Güç’e verirse RİMURU TEMPEST İLERLER. Bu Novel zaten tam RİMURU’LUK. Ama bazı Hobiler’ini bırakması lazım. Durum böyle. Ben sallamıyorum. Dediğim Noveller’i okuyarak, konuşuyorum. Artık geçtim Kavram’ı Gerçeklik ve Varoluş bile pek önemli değil. Yarısında bile değiliz. Adui’ye 3 Novel’den bahsettim. Cultivation ile alakası yok bu 3 Novel’in. Bu 3 Novel’i 1000-1500 Bölüm içinde geçer isek tadından yenmez dedim. Bu Noveller Zirve Fantastik Kurgu. İsimler’ini sonra derim. Adui de Baş Üstüne diye bir Emoji attı bana o da biliyor zaten bu Noveller’i. Eğer İnfinite Mana eninde sonunda geçecek te... 1000-1500 bölüm içinde geçerse var yaa... Üstte yazdığım karakterler dua etsin Cultivation Tür’ü en güçlü Tür olacak. Tabii Adui Cultivation Tarzında devam ederse. Ve Önümüzde hâlâ 4000 falan bölüm olacak. Daha önce yabancı kişiler de Adui yi Tanıyorsam bu Noveller’i geçer dedi. Bunlar Zirve Kurgu Noveller’i. Daha 1 Yıl önce falan dedıler bunu. İleri Görüşlüler. İnanın bana sadece benim gözümde bu 3 Novel var. Onlar’ı da geçtik mi... Ben bile bilmiyorum. Nereye doğru gideceğimizi.
Not: Benim ile bir başkasının bugün ki konuşması:
Çark büyüklüğünde bir gezegenden korkardım herhalde 😭😭😭 Sonsuzluğ’un dışındaki İnsanlar arasındaki kafa karışıklığını hayal edebiliyor musun? A: Galaksini gezdin mi? B: Hayır, sadece şehri terk ettim, ülke çok büyüktü. A: Ne? O zaman gezegeninden hiç ayrılmadıysan nasıl bu kadar güçlü oldun? B: Şey, gezegen normal Varoluş Çarklar’ı büyüklüğündeydi.
Cevabım: Aslında benim amacım da bu. Ama Çark Büyüklüğ’ünde Gezegenler yetmez. Her şey daha yeni başlıyor. 😆😆😆😆
Not: 😎. Adui yi de etiketledim tabiiki. Amac’ımı bilsin diye. İnfinite Mana’nın artık aşırı çok saçmalamasını istiyorum. Çark Büyüklüğ’ünde Gezegenler mi? Hayır Hayır. Çok Küçük. Her Gezegen Final’deki Kozmoloji ne ise O Kadar büyük olsun. Hatta her Ân Büyüklüğ’ü Sonsuz Sonsuz.... Katlanarak artsın istiyorum. Bitse bile İnfinite Mana.... Kozmoloji’si durmadan büyüsün istiyorum.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.