Yukarı Çık




4294   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4296 

           
Bölüm 4295: Yol Nedir? V


Dokumacılar korkunç sözler söylemişlerdi.


Bilim İnsan’ı ise... Gözler’i, ruhunu parçalayan bir şokla kocaman açılmıştı.


Bir sonraki anda, her zaman uzaktan baktığı Yıldızlar’ı... Artık gözlerinin önünde, sanki Uzanıp, Dokunabilecekmiş gibi gözlemlediğini fark etmişti. 


...!


Tamamen, tamamen korkmuştu!


Çığlık atmak için ağzını açtığında, hiçbir ses çıkmadı. İpsiz bir boşlukta bir kukla gibi çırpınıyordu, garip ve korkutucu bir Yerçekimi Yokluğ’unu hissediyordu.


Korku içinde, Kendi Yok Oluş’u karşısında bile hâlâ parlak ve Analitik bir motor olan Zihni, üç kapüşonlu kadının sözlerini hatırlamıştı. 


Doğa’yı görmezden gel.


Kendi Yol’unu izle. Eğer kendi Yol’un Uzay’da Hayatta kalmaksa, o zaman Uzay’da Hayatta kalabilirsin!


Böyle düşündü, zihni boşluğun ezici, mutlak gerçeğine karşı çaresizce yalvaran bir mantra gibiydi.


Çünkü, kendi türünde bir dehşet olan bir kesinlikle, böyle düşünmezse, bir sonraki anda çöküp, yok olabileceğini biliyordu.


Ve...


Nefes aldı.


Gözlerini açtı. Önünde, uzaktaki Güneş Procyon, parlak, güzel bir ışıkla parlıyordu ve O, yok olana kadar yanmamıştı.


Uzayda’ydı. Hayattaydı.


Nefes alıyordu. Sadece Doğa’ya, her zaman yerleşik olan Varoluş Yolu’na karşı gelmeyi seçtiği için.


Kendi Yol’unu seçmişti.


Vücudunda bir gram bile Mana veya Otorite Olmayan bir Varoluş’tu ama yine de, işte buradaydı, sessiz, korkunç güzelliğiyle Evren’de süzülüyordu, Kendi Yol’unu bulmuştu!



Mana, Kavramlar’a Sistemler’e.... Hatta Otorite’ye bile dokunmamıştı. Güc’ü bile yoktu. 


Ama O... Bir Anomali’ydi!


Neredeyse kesin olarak söylenebilirdi ki... Başka hiç kimse onun yaptiğini taklit edemezdi!


Ama bu O’nun Yolu’ydu.


Anomali olmak. 


Ve O’nun Yolu, Akıl Almaz bir ihtişama götürecekti![Not: Anomali? Gene ne oluyor? Acaba Bazıları yüzünden mı Anomaliler doğuyor. Noah gibi? Onun sayesinde mi Anomali oldular?] 




Aynı En Erken Katlar’da. 


Farklı bir Zaman’da.


Aethelgard’da. 


BOOM!


Noah, gelişen savaşı huzurlu bir hisle izliyordu, bakışları artık bir leş yiyicinin, devlerin ziyafetini çevreleyen bir avcının bakışları gibiydi.


Savaşın kaosunun kaçınılmaz olarak üreteceği artıkları, kayıpları, görkemli, korkunç ganimetleri aramıştı. 


Ve Ölüler ortaya çıkmaya başlamıştı.


Tabii, onun yaşadığı çağın anladığı anlamda Ölüler değil, Son Kavram’ına meydan okuyan, Kendi Kendine Dirilen Korkunç Yaratıklar da değildi. Hayır, bunlar sadece cesetlerdi.


Bu korkunç, güzel savaşın çapraz ateşi altında kalan Erken Yaratıklar’ın görkemli, muhteşem ve inanılmaz derecede değerli cesetleri.


Ara sıra, bir Yargıç, Saf Beyaz bir Ölüm Meleğ’i, Aethelgard’ın savunma hatlarını aşar ve bir Genç Erken Yaratık ya da bir Erken Yaşlı Yaratık’ı yok ederdi, Bedenler’i Milyonlar’ca parçaya ayrılır ve kristalleşmiş potansiyele dönüşürdü.


Ve sonra, bir sonraki anda, bronz ve öfke dolu bir titan olan Yaşlı Erken Yaratıklar inip, tek bir misilleme darbesiyle Yargıçlar’ı yok ederdi.


Vulcan ve diğerleri, kendi korkunç İlkelernin ışığıyla sarılmış hâlleriyle, Yargıç lejyonunu parçalamaya başlamışlardı. 


Bir zamanlar sarsılmaz Saflığ’ın Sembol’ü olan bembeyaz zırhları, artık acımasız ve güzel yıkım Sanat’ının Tuvaller’i hâline gelmişti!


Bazıları parlak, Yemyeşil toprağa düşmüştü. Diğerleri ise Rampart’ın üzerine çakıldı, kırık bedenleri en mükemmel silahın bile kırılabileceğinin kanıtıydı!


Noah her şeyi izlemişti, gözleri her zamankinden daha parlak bir ışıltıyla.


Çünkü bu, onun beklediği savaşın aşamasıydı. Karmaşık kısım. Ve o, birçok farklı Varoluş Sistem’inin kullanımı büyük bir ganimet olduğu için, her şeyi ihtişamla izlemişti. 


Her savaşta, açılış hamlelerinin zarif, stratejik dansının yerini acımasız, kaotik bir kavgaya bıraktığı bir ân gelir.


Cesetlerin savaş alanını doldurmaya başladığı, düzenli çatışma hatlarının karşılıklı yok oluşun kanlı bir girdabına dönüştüğü bir an.


Şimdi böyle bir şey olmaya başlamıştı. Bu, Noah için eşi görülmemiş Boyutlar’da bir hasat toplama şansıydı. Ama aynı zamanda, bu savaşı izliyor olabilecek gözler nedeniyle, kendine sormak zorundaydı... Riskler gerçekten faydalarından daha ağır basıyor muydu?


Burada ne kadar çok zaman geçirirse, isimsiz bir Arka Plan Karakter’inden daha fazlasına doğru o kadar çok adım atıyordu... Tüm bunlar, Daha Yüksek Bir Varoluş Düzey’inden gelen bir Varoluş’un Bakış’ının üzerine düşmesi için bir yol açıyordu.


Ve ondan sonra... Çöküş.


Fırtınanın ortasında yavaşça, bilinçli bir nefes verdi ve bir seçim yaptı.


BUM!


Bir sonraki anda, devam eden Göksel Topçu düellosu sırasında kaçak bir atış olan Astral Arcana Glif’i, surların üzerine çakıldı.


Bu, bir dağın yargısıydı ve etkisi, korkunç, güzel bir sondu. Ona nişan alınmamıştı, ama amacı aynıydı: Duvara inen bir grup Yargıç’ı yok etmek!


Derin etki, birden fazla Varoluş’u geriye fırlatan bir patlamaya neden olacak kadar güçlüydü; Canlı ve Yapay Formlar’ı, atılmış oyuncaklar gibi havada savrulmuştu. 


Bu patlamada, İsimsiz bir Karakter fırsatını görmüştü. 


Yargıç’ın parçalarını ve Erken Yaratıklar’ın parçalanmış kalıntılarını farklı yönlere savrulduğunu gördü ve tek bir kararlı sıçrayışla, dağılıma katıldı!


O, bir kasırgada bir yaprak, çöken yıldızların fırtınasında tek bir önemsiz toz zerresiydi.


Doğuştan gelen Omnichalcum Aura Alan’ı, Canlı Kinetik Enerji’yi toplarken, vızıldamıştı. 


Rampart’ı geçip, Aethelgard’ın dışındaki canlı, İlkel Topraklar’a doğru ilerlemişti. 


BOOM!


Yere çakıldı, çarpmanın etkisi hâlâ damarlarında dolaşan ödünç aldığı güç tarafından hafifletildi!


O... Tek değildi.


Yakınlarda, 900 Katrilyon Jarmaşıklık ve Saflık’ta bir Varoluş olan Genç Erken Yaratık, bir Yargıç ile umutsuz, son bir mücadeleye girmişti.


Zırh’ın göğsü çökmüştü, tertemiz beyaz yüzeyi artık örümcek ağı gibi çatlaklarla kaplıydı, İç Sistemler’i Spazm geçiriyor ve çöküyordu. Kendi Son’unun eşiğindeydi!


Ölüm dansına kilitlenmiş bu iki devden hiçbiri, yanlarına inen İsimsiz Arka Plan Karakter’ini görmemiş, bu büyük, korkunç oyunda sessiz, görünmez bir gözlemci olarak kalmıştı. 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

4294   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4296