Yukarı Çık




18   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   20 

           
19.Bölüm: 4.Kısım – İkiyüzlülüğün Sınırı


Ertesi sabah malzemelerim neredeyse tükenmişti. Jung Heewon inanmayan gözlerle market poşetlerine bakıyordu.

   “Hadi be, hepsi satıldı mı?”

   “Ha, gerçekten komik. Şimdiye kadar herkes sadece izliyordu...”

   “Hayır, sadece dışlanmışlar da değil.”

Gecenin ortasında gelen misafirler sadece dışlanmışlardan değildi.

   “Kim Dokja-ssi, en kötü seçimi yapıyorsun.”

 Aralarından biri Cheon Inho’ydu.

   “Pişman olacaksın.”

Yiyeceklerin yarısından fazlası ana akım grup tarafından alınmıştı. Tabii ki tam fiyatı ödediler.

Jung Heewon hikâyeyi duyduktan sonra öfkelendi.

   “Bekle bir dakika. O zaman ana akım grup yiyeceği yeniden tekeline almayacak mı?”

   “Onun gibi bir şey.”

   “Nasıl yani? İnsanlar arası alışverişi teşvik ederek ana akım grubunun gücünü zayıflatmayacak mıydın?”

Bu beklemediğim bir tespitti. Biraz hayranlıkla cevap verdim:

   “Evet, öyle. Niyetim buydu. İnsanların kendi iradeleriyle hareket geçmesini istedim.”

   “O zaman neden tüm yiyeceği ana akım grubuna sattın? Durum değişmeyecek ki!”

   “Değişti. Jeton elde ettim.”

   “Huh?” 1,450 jeton, bir gecelik büyük bir gelirdi.

   “Hayır... Dokja-ssi ne düşünüyor? Sangah-ssi, gerçekten bu adama güvenebilir miyiz?”

Yoo Sangah dikkatlerin aniden ona dönmesiyle irkildi ama sonra ışıl ışıl gülümsedi.

   “Ben ona inanıyorum.”

Bu ağır geldi.

   “Dokja-ssi, kendine yeteri kadar yiyecek ayırdın mı?”

   “Yoo, hepsini sattım.”

Jung Heewon’un ağzı şaşkınlıktan bir karış açıldı. Aynı anda biri yanağımı dürttü. Başımı çevirdim ve bir bisküvi gördüm.

   “Huh, yememi mi istiyorsun?“

Hıhı. Başını şirince salladı. Güldüm ve bisküviyi alıp Lee Gilyoung’un ağzına koydum.

   “Sorun değil. Sen ye. Ah, size bir şey söylemeliyim... millet dün yedikleriniz hâlâ duruyor mu?”

   “Evet, duruyor.”

   “Benim biraz kaldı.”

   “Neden? Geri mi almak istiyorsun? Ben satarım.”

 Jung Heewon bisküviyi şakacı bir şekilde salladı.

   “Hayır, yiyeceksen hemen ye.”

   “Huh?”

   “Bugün her şeyi yiyin. Şimdi yemelisiniz.” Gergin bir ifadeyle tekrar ettim. “Yoksa pişman olacaksınız.”

Jung Heewon bağırdı.

   “Neden, bekle bir saniye. Sangah-ssi, ne yapıyorsun? Neden onu dinliyorsun?”

   “Dokja-ssi diyorsa bir sebebi vardır.” Yoo Sangah tatlı bir şekilde gülümsedi ve bir paket bisküvi açtı. Lee Hyunsung kafası karışsa da yemeği yedi. Ben konuşurken Lee Gilyoung çoktan yemişti bile. İyi bir dinleyiciydi.

   “Ah o zaman... bir tane bırakacağım.”

   “Seni zorlayan yok.”

Jung Heewon’un sözleri üzerine omzumu silktim. Pişman olup olmamak onun elindeydi.

Öğlenleyin ana akım grubu tarafından önemli bir duyuru yapıldı.

Cheon Inho insanların çevrelediği bir platformda durdu ve şöyle dedi:

   “Bugünden itibaren verilecek payları sınırlayacağız. Kişi başı üç bisküvi verilecek ve—”
İnsanlar konuşma bitmeden sinir küpüne döndü.

   “Ne? Üç bisküvi mi? Bununla nasıl yaşayabiliriz ki?”

   “Doğru! İzciler daha fazla yiyecek almıyor mu? Bilmediğimizi mi sanıyordunuz?”

Üzerine lanetler atılsa da Cheon Inho sakin bir şekilde güldü.

   “Dedikleriniz doğru. Evet, izciler daha fazla pay alıyor. Siz de istiyorsanız lütfen izci olmak için başvurun.”

   “İzci olmak için başvuranlardan çok azı geri döndü! Geri dönenler hep Cheoldoo Grubundanlardı!” Cheon Inho insanların şiddetli tepkilerine rağmen hâlâ soğuk kanlıydı. “O insanlar sadece şanssızdı. Dışarının korkunç derecede tehlikeli olduğunu biliyorsunuz. Memnun değilseniz neden gidip kendiniz almıyorsunuz?”

   “Ş-Şey...”

İnsanlar dillerini yutmuş gibi sustu. Şimdi çıksalar ölürlerdi. Herkes bunu biliyordu. Cheon Inho sözlerini hâlâ bitirmemişti.

   “Ah, izci olmadan da yiyecek almanın bir yolu var.”

   “Nedir?”

   “Bir anlaşma. Yiyecekleri değerli olduğunu belirlediğimiz herhangi bir şeyle takas etmekten mutluluk duyarız. Herkes farklı bir şey verebilir, değil mi?”

Cheon Inho’nun soğuk ifadesi insanların titremesine neden oldu. Çoğunluğu dün yanıma gelip yemek alanlardı.

   [Karakter ‘Cheon Inho’, ‘Kışkırtma Sv.2’ yeteneğini aktive etti.”]

   “Normalde böyle bir şey yapmayacaktım ama dün Dokja-ssi bana çok güzel şeyler söyledi. Doğru, millet. Bu dünyada bedavaya ne var ki? Yemek istiyorsanız değerinizi kanıtlamalısınız. Artık böyle. Haha, bu güzel şeyleri söylediğin için teşekkür ederim Dokja-ssi.”

   ...Şuna da bakın? Şu anda herkesin dikkati benim üzerimdeydi. Gözlerin çoğu kızgınlıkla doluydu.

   “Bu piç yüzünden...”

İnsanlar aptal olmak istiyordu ve Cheon Inho’da da ‘Kışkırtma’ yeteneği vardı. Bu, iyi grup liderlerinin çoğunda olan bir yetenekti. Ama bu şekilde düşmanlık yine bana yönelecekti...

Cheon Inho’nun arkasına baktım.

Chungmuro ve Seul İstasyonu’ndaki insanlarla karşılaştırınca bu seviye sevimli sayılırdı. Platformun etrafında toplananlar şimdiden pazarlığa başlamıştı.

   “J-Jetonlarla alacağım. Ne kadar istiyorsunuz?”

   “200 jeton.”

   “Huh? Ama o kadar jetonum yok.”

   “Yallah o zaman.”

Bir parça yemek için 200 jeton... bunu duysa dokkaebi bile bayılırdı. Cheoldoo Grubundan biri bakışımı görünce titredi. Uyluğunda bandaj olduğundan dün benzettiklerimden biriydi.

   “Dün için hiç teşekkür etmiş miydim?” Birinin sesi duyuldu.

Aniden başımı döndürdüm ve yakınlarda duran Jung Heewon’u gördüm.

   “Galiba ettin.”

   “Yine de tekrar teşekkür etmek isterim.” Bir şey söylemek istedim ama Jung Heewoon’un gözleri, yaralı Cheoldoo Grubu üyesine odaklanmıştı.

   “Bacağı yaralı adam dün bana tecavüz etmeye çalıştı.”

   “...Anlıyorum.”

   “Ona dokunma çünkü onu kendim öldüreceğim. Anladın mı?”

Öldürme niyeti etkileyiciydi. Bir sponsor tarafından mı seçilmişti, yoksa sonradan ortaya çıkan bir nitelik miydi?

   [Özel yetenek, Karakter Listesi aktive edildi.]

Bu yeteneği kullanma konusunda biraz endişeliydim.
Bu kadın, onu kurtarmasaydım ölecekti. Bir karakter olarak eklenir miydi ki?


[Karakter Bilgisi]



Ad: Jung Heewon

Yaş: 27

Sponsor: Yok (Şu anda üç takımyıldızı bu kişiye ilgi gösteriyor).

Özel Nitelikler: Çömelme Figürü (Sıradan)

Özel Yetenekler: İblis Avcısı Sv.1, Kendo Sv.1

Stigma: Yok.

Genel Statlar: Dayanıklılık Sv.4, Güç Sv.4, Çeviklik Sv.7, Büyü Gücü Sv.4.

Genel Değerlendirme: O, muazzam bir potansiyele sahip ‘Çömelme Figürü’. Nitelik henüz gelişmemiş olduğundan bilgileri doğrulanamadı.

Neyse ki bilgileri göründü. Yoo Sangah, Lee Gilyoung ve Han Myungoh’dan farklıydı.

Normalde terk edilmemiş miydi? Bir de çok ilginç bir özel niteliği vardı.

‘Çömelme Figürü’.

Adı pek bir şeye benzemese de Hayatta Kalma Yollarındaki birkaç ‘süper evrimsel’ nitelikten biriydi. Çömelme figürü sıradan bir nitelik olarak sınıflandırılsa da duruma göre nadir veya efsanevi seviyeye ulaşabilirdi.

Hayatta Kalma Yollarındaki en güçlü 100 kişiden biri olan Çılgın Kasap, Çömelme Figüründen evrimleşmişti.

Jung Heewon. Önemsiz biri sansam da onunla iş birliği yapmam gerekebilir. ‘İblis Avcısı’ yeteneğinin gelişmesi zaman alacaktı ama doğru bir şekilde yönlendirilirse bu kadın çok güçlü bir tetikçiye dönüşebilirdi.

   “Bu arada Dokja-ssi, çok sakinsin.”

Sakin... öyle gözükebilir.

   “Böyle durumlar romanlarda çok olur, bilirim.”

   “Huh? Dediğin mantıklı mı sence... Bekle bir dakika. Nereye gidiyorsun?”

Cevap vermedim ve platformdan indim.

Jung Heewon benimle gelmek istese de onu durdurmak için elimi uzattım.

   “Sorun yok.”

Jung Heewon hafifçe platformun altına indi.
Rayları takip ederek Yaksu İstasyonu’na giden tünele baktım. Zifiri karanlıktı ve içerisi görünmüyordu yine de korkunç bir koku her tarafı sarmıştı. Bu kan kokusuydu.

   “İçeri girmeyeceksin herhalde?”Jung Heewon sordu.

   “O yoldan giden herkes öldü. Hem haydutlar hem normal insanlar. İçeri giren herkes istisnasız ölür.”
Sözleri yanlıştı çünkü herkes ölmemişti. En azından bir kişi bu tünelden aşağı indi ve sonraki istasyona doğru ilerledi.

 Tekrar platforma tırmandık.

Uzun zamandır ortalarda olmasak da takas yapmak için sıraya girenlerin kuyruğu hâlâ uzundu.
Ana akım grubuna karşı çıkanlar bastırtılmıştı ve diğerler insanlar da yiyecek için akıl almaz fiyatlar ödüyorlardı.

Kısa bir süre sonra Jung Heewon, dışlanmışlardan birkaç genç kadının muşambanın altından içeri girdiğini görünce öfkelendi.

   “Ah, sikicem he. Gördün mü?”

   “Gördüm.”

Cheon Inho yiyecek karşılığında ‘her şey’ takas edilebilir demişti ama içeri giren kızlar ellerinde hiçbir şey taşımıyordu. Jung Heewon ayağa fırladı. “Böylece durup izleyemem.”

   “Ne yapacaksın?”

   “Durduracağım tabii ki. Şartlar ne olursa olsun onlara bunu yapmamalarını söylemeliyim.”

   “O zaman kadınlar açlıktan ölecek.”

   “Öylece durup izleyeyim mi yani?”

   “Evet, bence bu sefer sadece izlemelisin.”

   “Ne demek istiyorsun?”

Konuşmadan önce Jung Heewon’un küçümseyici bakışlarına maruz kaldım.

   “Jung Heewon-ssi, bu kadınları durdurmak şu anki problemi çözmeyecek. Şimdi onları durdursan bile gece geç saatlerde benzer bir şey tekrar yaşanacak.”

   “... O zaman tekrar durdururum. Sonra tekrar ve tekrar.”

   “Yemek işini ne yapacaksın? Muşambadan girenlerin içinde çocuklu bir anne var. O çocuk açlıktan ölürse sorumluluğu sen mi alacaksın?”
Jung Heewon’un gözleri titredi. İfadesini saklamak istermiş gibi başını eğdi. “Ne yapayım o zaman? Başka bir şey...”

Jung Heewon’a baktım. Artık beklenmedik bir şey yapmazdı.

O, ‘İblis Avcısı’ bir ‘Çömelme Figürüydü.’ Yaptıklarına bağlı olarak Jung Heewon, kontrolsüz bir katile dönüşebilirdi.

   “Jung Heewon-ssi, Bu problemin anahtarı yemek, haksız mıyım?”

   “...Haklısın.”

   “O zaman sorun oluşturan problemi kaldırmamız gerek.”

   “Huh...?”

Cevap vermek yerine saatime baktım. Zamanı gelmişti.

   Çatırt!

Evet, ortaya çıktı. Hava ikiye yarıldı ve ardından tanıdık bir figür belirdi.

Her yerden çığlıklar yükseldi. Bu felaketi başlatan, insanların kâbusuydu.

   [N-Naber millet? İyice dinlendiniz mi?]

Dokkaebi.

   “A-Aaaaagh!”

Dokkaebinin gelişiyle herkes paniğe kapıldı. Ortaya çıktığında hiçbir zaman iyi bir şey olmamıştı.

Enerji dolu Jung Heewon bile bir an irkildi.
Normalde yakınlardaki kanallardan Bihyung sorumluydu ama gelen başka biriydi. Bihyung’un beyaz kürkünün aksine bu dokkaebi’nin kürkü siyahtı.

   [N-Normalde bu kanalın sorumlusu olan arkadaşım disiplin cezası alıyor... O yüzden, bu senaryodan ben sorumluyum.]

Dokkaebi’nin ürkek ses tonu akılda kalıcıydı.

   [O-O zaman millet. Ç-Çok huzurlu görünmüyor musunuz? Ş-Şu Bihyung da kendini beğenmiş tavırlarıyla senaryo zorluğunu ancak bu seviyeye getirmiş...]

   “N-Ne diyorsun? Bize ne istediğini söyle.”

   [H-Hık. Kızmayın, millet. B-Bir de sizin için geldim...]

   “Bizim için?”

   “O zaman bize yemek ver.”

   [Y-Yemek? Aha... yemek istiyorsanız...]

Dokkaebi sustuğu gibi elini oynattı.

   [Bir senaryo cezası eklendi.]

   [Şu andan itibaren yiyecek stokları sınırlandırılacak.]

   [Mevcut tüm stoklanmış yiyecekler kaldırılıyor.]

   “U-Uhh! Ne?”

Acil yiyeceği olanlar çığlık attı. Ana grup ve dışlanmışlar fark etmeksizin ‘yiyecek’ sayılan her şey havada süzülüyordu.

   [He-Hehe. O zaman millet artık senaryoyu nasıl geçeceğinizi düşünmeniz lazım.]

Sonra insanların topladıkları yiyecekler yok oldu.
Dokkaebi’nin tek bir hareketiyle konserveler, bisküviler, kalori barları— hepsi yok oldu.

Gördükleri gibi insanların ifadeleri karardı.

   [Y-Yemek mi istiyorsunuz? Zaten Dünya çöplerle dolu...]

Ses tonu birden değişti. Birden adını hatırladım.
Orijinalde böyle olan bir dokkaebi vardı. Tonu ürkek olsa da diğer dokkaebilerden daha acımasızdı.
Uzakta Cheon Inho şaşkın gözlerle beni izliyordu.

   [Millet, eğlence başlasın o halde. Hehe...]

Ardından sistem mesajları geldi.

   [Bir senaryo cezası eklendi.]

   [‘Hayatta Kalma Ücreti’ maddesi eklendi.]

   [Şu andan itibaren ‘hayatta kalma ücreti’ olarak her gece 100 jeton kesilecek. ‘hayatta kalma ücretini’ ödeyemeyenler, ölecektir.]

   [‘Hayatta Kalma Ücreti ikinci senaryo tamamlanana kadar aktif olacaktır.]

Yükselen mesajları görünce güldüm. Evet, işte şimdi benim bildiğim Hayatta Kalma Yollarına benzedi.




Çeviri: Sansanson
Son Kontrol: Hono

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

18   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   20