Noah ve Tor, Sonsuz Açılım boyunca uçarken, manzara etraflarında dramatik bir şekilde değişti.
Her biri yörüngesel desenlerde dönen, yeni doğmakta olan Kat Kümeler’iyle çevrili, Zaman’da Donmuş Titanlar gibi yükselen devasa kristal dağların olduğu eşsiz bir bölgeye girdiler. Katlar’ın kendileri eksik görünüyordu; Sanki Varoluş, neye dönüşmeleri gerektiğine hâlâ karar veriyormuş gibiydi.
Manzara, geleneksel anlayışa meydan okuyan saf Varoluş fırtınalarıyla doluydu. Noah, dikkatli bir gözlemle belirli bölgelere baktığında, zihnini geri çekilmeye zorlayan korkunç doğa olaylarını gördü. 63 Septilyonluk Karmaşıklık ve Saflığ’ını rağmen, rüzgarın kağıdı yırttığı gibi kolayca O’nu parçalayabilecek Hâm Otorite Seller’ini hissetti...
Elektrik Olmayan ama Âni Değişim Kavram’ının tezahür etmiş hali olan, Nedenselliğ’in Kendisi’ni Silen Desenler’de çakan Yıldırımlar... İçine yakalanan Her Şey’i, Varoluşlar’ını Geçmişe Dönük Olarak Engelleyerek, yok edecek olan Çökmüş Olasılık Kasırgalar’ı...
Bu bölgenin tamamı ayrıca, görüşünü birkaç yüz Gigapersek’in ötesinde engelleyen, son derece yoğun Sis Katmanlar’ıyla doluydu. Varoluş, çevreleyen ortamın çoğunu göremiyordu; Bu da tehlikeyi daha da baskıcı ve yakın hissettiriyordu.
Ancak bu uzak bölgelerin ötesinden, sisi ve uğuldayan rüzgarları keserek, Noah şok edici bir şekilde kükremeler duymuştu.
GROAAARRR!
Sadece ses dalgaları bile Varoluş’unun rezonansla vızıldamasına, Hücreler’inin acı Sınır’ında dolaşan frekanslarda titreşmesine neden oldu. Bunlar, sıradan canavarların sesleri değil, Salt İrade Güc’üyle var olma haklarını iddia eden Varoluşlar’ın beyanlarıydı.
İşte bu Ân, Tor’un uçuşunu yavaşlattığı ve o kükremelerin Kaynağ’ının nereden geldiğini dikkatlice dinliyormuşçasına, başını eğdiği andı. Karanlık Gözler’i ilgiyle parladı.
Sonra beklentiyle gülümsedi ve, “Oh, devam eden bu savaş, sana anlattıklarımı anlaman için ideal olabilir. Hadi gidip, görelim,“ dedi.
...!
Tor’un ustaca yönlendirmesiyle tehlikeli bölgelerden geçtiler. Noah’ın tahminine göre Birkaç Gigaparsek kat ettikten, Katlanmış Uzay Katmanlar’ından ve Sıkıştırılmış Mesafeler’den geçtikten sonra, çalkantılı güç dalgalarıyla dolu bir açıklığa girdiler.
Vardıkları bölge, Varoluşl’un kemiklerinden oyulmuş, Atalar’dan Kalma bir savaş alanı gibi görünen Uçsuz Bucaksız bir Genişlik’ti.
Zemin, çağlar süren çatışmalar boyunca sayısız darbeyle düzleştirilmiş, sıkıştırılmış Varoluş’tan oluşuyordu. Her biri, pençe izleri ve artık Otorite’yle parlayan yanık desenleriyle yaralanmış kristal malzemeden Platolar, düzensiz aralıklarla yukarı doğru çıkıntı yapıyordu.
Öl’ü bir Varoluşsal Canavar’ın kaburgaları gibi yükselen devasa, aşınmış sütunlar, arazi boyunca doğal Kemerler ve Engeller oluşturuyordu. Yukarıdaki Gökyüzü, birbirine kanayan imkansız Renkler’in Âuroralar’ıyla dönüyor, tüm sahneyi Menekşe, Kızıl ve Buzul Mavisi’nin değişen tonlarına boyuyordu.
Tüm bölge, İlkel bir fırtınadaki enkaz gibi Uzay’da hareket eden, korkunç, dönen, parçalanmış Katlar’la doluydu. Bu parçalar, temas anında 1 Septilyon Karmaşıklığ’a sahip bir Yaratığ’ı, sadece dokunarak, Varoluş’tan Silip, Yok Edebilir’di.
Ve yine de, böylesine tehlikeli bir yerin merkezinde, Noah savaşta kilitlenmiş iki canavarca Varoluş’u gözlemlemişti.
İlk Yaratık, Vücud’u sayısız Gigapersekler boyunca uzanıyormuş gibi görünen Titanik, Wyvern benzeri bir Varoluş’tu. Pürüzsüz formu, sürekli Elektriksel Deşarj’la çatırdayan Obsidiyen Pullar’la kaplıydı. Başından boynuz benzeri çıkıntılardan oluşan muhteşem bir Taç fırlıyordu; Her biri tüm Varoluş’unu saran Mor Yıldırımlar için bir iletken görevi görüyordu.
Kanatları, her harekette kıvılcımlar saçan ve parlayan, Retina’ya kazınan ışık ardıl görüntüleri yaratan, kristalleşmiş enerjiden oluşan devasa Zarlar’dı. Kuyruğu boğumlu ve kırbaç gibiydi; Çevreleyen Uzay’ı yarıp, geçerken, elektrik arklarını peşinden sürüklüyordu.
Yaratık, etrafında bir Alan oluşturarak, Hava’nın İyonlaşması’nı ve parlamasını sağlayan, Sonsuz Mor-Obsidiyen yıldırım denizleriyle çevriliydi.
İkinci Yaratık, temel yapısı maymun benzeriydi ama kıyamet boyutlarına büyütülmüştü. Vücudu, sıkıştırılmış buzul buzu gibi görünen Beyaz kürkle kaplıydı; Her bir Tel Varoluş’u kesecek kadar keskindi. Başından, İlkel bir Mamut’un dişleri gibi devasa Kıvrımlı Boynuzlar büyüyor, donmuş bir ışıkla parlıyordu.
Kolları orantısız derecede uzun ve kaslıydı; Katlar’ı parçalayabilecek gibi görünen yumruklarla sonlanıyordu. Gözleri, Mutlak Sıfır’ın soğuk öfkesini barındıran Mavi bir ateşle yanıyordu.
Bu canavar, rakibinin elektrik fırtınasına karşı savaşan sürekli bir kış alanı yaratan, dönen donmuş Otorite Tipiler’i olarak tezahür eden Buzul Fırtına ve Buz Dalgalar’ıyla çevriliydi.
Bilgi Noah’ın algısına akarken, görüşü titreşmişti.
>İsim: Voltaik Hükümdar Enkarne’si - Raijax.>
>Sınıflandırma: Yıldırım Hükümdarlığ’ına teşebbüs eden BU-Önce’si Varoluş.>
>Karmaşıklık: 485 Desilyon.>
>Saflık: 515 Desilyon.>
>Büyük İlkeler: Gök Gürültüsü Yaratılış’ı, Yıldırım Yayılımı, Voltaj Tezahür’ü, Elektrik Hakimiyet’i, Fırtına Yakınsaması, Plazma Otorite’si, İletkenlik Ustalığ’ı, Ark Üstünlüğ’ü.>
>Durum: Varoluşsal bir Savaş içinde.>
>İsim: Buzul Hükümdar Enkarne’si - Hyorath.>
>Sınıflandırma: Buzul Hükümdarlığ’ına teşebbüs eden BU-Öncesi Varoluş.>
>Karmaşıklık: 555 Desilyon.>
>Saflık: 555 Desilyon.>
>Büyük İlkeler: Don Yaratılış’ı, Buz Yayılım’ı, Mutlak Sıfır Tezahür’ü, Buzul Hakimiyet’i, Kış Yakınsama’sı, Kristal Otorite’si, Termal Olumsuzlama Ustalığ’ı, Permafrost Üstünlüğü.>
>Durum: Varoluşsal bir Savaş içinde.>
...!
Güçlerini kataloglayıp, kendi Çok Daha Aşağ’ı Yetenekler’iyle kıyaslarken, böylesine korkunç Varoluşlar’a Ânalitik bir hayranlıkla bakmıştı.
Bir sonraki anda, Tor öğretici bir yoğunlukla konuştu.
“Buradaki bu ikisi, BU’YA ulaşmaya çalışan Varoluşlar’a iyi birer örnektir,“ dedi sakince, savaşan Titanlar’k işaret ederek. “Varoluşlar’ı bunun için olgunlaşmış durumda çünkü Sayısal Karmaşıklık ve Saflıklar’ına o kadar odaklanmamışlar, gerçi o sayılar hâlâ biraz büyük.“
Gözlemlerken, kollarını kavuşturdu.
“Ama Varoluş’un belirli bir yönüne eğilmişler ve aktif olarak O’na yönelik Hükümdarlık iddia etmeye çalışıyorlar. Bir’i Yıldırım Hükümdarlığ’ını ararken diğeri Buzul Hükümdarlığ’ını arıyor. Biri Yıldırım Yolu’nda, diğeri Buzul Yolu’nda yürüyor.“
İfadesi hafifçe acıyan bir hâle büründü.
“Bunlar ulu idealler, değerli uğraşlar. Ama bu Varoluşlar, Yolları’nın sonunda BU’UA ulaşma şansına asla gerçekten sahip olamayacaklar. Görüyorsun ya, üzerinde hak iddia etmeye çalıştıkları Varoluş Yönler’i... Eh, bu ikisi bile şu anda Seni Yakan Otorite tarafından Geçersiz Kılınabilir. Elemental Otoritr Tarafından.“
Başını salladı.
“Yıldırım, Elemental’in altına düşer. Buzul, Elemental’in altına düşer. Yollar’ının her ikisi de, halihazırda iddia edilmiş daha geniş bir Hükümdarlığ’ın Alt Kategoriler’idir. Yani teorik olarak bu Yollar’la sonunda BU’YA ulaşmaları mümkün olsa da, seçtikleri alanları tamamen yeniden tanımlamadan bu muazzam derecede zor, belki de imkansız olurdu.“
...!
Tor açıklamasını bitirirken, önlerindeki korkunç kıyamet savaşı şiddetlenmişti.
BOOM!
Yıldırım Wyvern Raijax, dönen gökyüzünden kanatlarını iki yana açarak, aşağı süzüldü. O devasa Zarlar’ın her çırpılışı, Gigapersekler boyunca yayılan, çarpma kuvvetiyle Uzay ve Zaman’ı Sıkıştıran şok dalgaları yaratıyordu!
Eğer Noah yakında olsaydı, kesinlikle paramparça olurdu!
Açık Çeneler’inin etrafında toplanan Mor şimşekler, Uzay’ı kendi etrafında bükecek kadar yoğunlaşmış bir Elektriksel Otorite Küresi’ne dönüşmüştü. Yaratık, ses duvarını birden fazla Boyut’ta aynı anda paramparça eden bir çığlıkla onu serbest bırakmıştı.
ÇATTT!
Patlama Hyorath’ı doğrudan göğsünden vurdu ve Buzul Maymun acı ve öfkeyle kükredi. Donmuş zırh parçalanırken, çarpma noktasından dışarıya buz patladı, altındaki tüten ve yanan eti açığa çıkardı.
Ama Hyorath anında misilleme yaptı.
Maymun benzeri Titan her iki yumruğunu da altındaki sıkıştırılmış zemine vurdu ve tüm savaş alanı titredi. Çarpma noktasından, Mutlak Sıfır Buz’undan oluşan sivri mızraklar, donmuş bir ölüm ormanı halinde yukarı fışkırdı; Her biri Kilometreler’ce kalınlıktaydı ve imkansız hızlarda hareket ediyor, kendi Varoluş Yol’u ve Medeniyet Otorite’si ile yanıyordu!
Raijax havada kıvrıldı, yılanımsı vücudu yükselen mızraklardan kaçınmak için büküldü. Vücudundan sıçrayan yıldırımlar buzla buluştu, çatışan Otoriteler’in çarpıştığı yerlerde patlamalar yarattı. Her patlama, Kat Süstemler’ini buharlaştırmaya yetecek kadar Enerji açığa çıkardı.
İki Varoluş birbirini daire içine aldı; Alanlar’ı ve Yıldırım ile Buzul Yollar’ı, Mor Elektriğ’in Mavi dona karşı savaştığı bir sınır yarattı. Aralarındaki Hava aynı anda hem çatırdadı hem dondu, Madde’nin çelişkili hâllerde var olduğu imkansız fenomenler yarattı.
Noah, kuyruğunu bir mızrak gibi ileri savurarak, sarmal bir dalışa geçen Raijax’ı gözlemledi. Boğumlu uzuv, Hyorath’ın omzuna çarptı, buzul zırhı yarıp, geçti ve düşemeden donan kanı akıttı.
Hyorath kuyruğu devasa bir eliyle yakaladı ve çekti.
GÜM!
Wyvern, gökyüzünden çekilip, alındı ve yüzlerce Gigapersek’e yayılan bir Krater yaratan bir Güç’le yere çarpıldı. Çarpma, çevredeki ortamı yok eden, dağları toza çeviren ve yüzen Kat Parçalar’ını daha küçük parçalara ayıran şok dalgaları gönderdi.
’Bu da neyin nesi...’
Savaş’ın Ölçeğ’i, Noah’ın buna başını sallamasına yetecek kadardı; Çünkü bunlardan tek bir tanesi bile Zamansal Geçişi’nin Son’u olurdu!
Ve yine de... Savaş hâlâ devam ediyordu!
Raijax yenilmekten çok uzaktı.
Tüm vücudundan bir Elektriksel öfke Nova’sı halinde yıldırımlar fışkırdı. Deşarj o kadar yoğundu ki Varoluş’un kendisini plazmaya dönüştürdü, her yöne genişleyen aşırı ısınmış Madde’den bir Deniz yarattı.
Hyorath, kuyruğu bıraktı ve geriye sıçradı, plazma dalgasına karşı kalkan oluşturmak için buzul buzundan duvarlar yarattı. Buz, doğrudan Buhar’a Süblimleşmeden önce Atomiksaniyeler’ce dayandı ama o Atomiksaniyeler Maymun’un patlamanın en kötüsünden kaçması için yeterliydi.
Tor gözlemlemeye devam ederken, sakin bir talimatla konuştu.
“Medeniyet Varoluş Ölçeğ’i, yani BU Unvan’ı, Varoluş’un bir şey üzerinde inkar edilemez bir iddia ortaya koymasını gerektirir. Onun üzerinde Tam Hükümdar Otorite’ye sahip olmasını.“
Savaşan titanları işaret etti.
“Güçleri, benim Hükümdarlık Derinliğ’i dediğim şeye bağlı olacaktır. Derinlik, seçtikleri alanı ne kadar kapsamlı bir şekilde Yeniden Yazabildikler’i ve onu diğer herkese karşı ne kadar dayatabildikleridir. Yüzeysel, Orta, Temel veya Mutlak olarak Ölçülebilir.“
Karanlık gözleri parladı!
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.