Noah, Göreceli Güç Seviyeler’ini kıyaslarken, bu canavarca yaratığa artan bir endişeyle baktı.
Kendi Karmaşıklığ’ı ve Saflığ’ı, Ölçülemez ’Her Şey’ Birimler’ini kullandıktan sonra 63 Septilyon Seviyesi’ndeydi.
Sonsuz Açılım’a vardığı anda, Primus Mana’sını ve Mana ile Açlığ’ın Medeniyet Otoritesi’ni BU Medeniyet Organı’na akıtmaya devam etmişti.
Hali hazırda 3 Birim’i geri kazanmıştı ve tekrar Dokuz Ölçülemez ’Her Şey’ Birimi’nin tam sayısına sahip olmak için birkaç dakika daha beklemesi gerekiyordu. Tek faydalı yön, Dokuz’dan az oldukları sürece üretilmeye devam etmeleriydi.
Ama her halükarda, şu anki saldırı kabiliyeti buydu.
Ve evet, Varoluş BU’ya yaklaştıkça, Karmaşıklık ve Saflığ’ın giderek, daha az önemli hâle geldiği söylenebilirdi ama... Bu Septilyonlar’dan tam Desilyonlar’a uzanan bir uçurumdu!
Güç Seviyeler’i arasında Koca iki Büyüklük Sınıf’ı farkı vardı!
Saf Sayısal Karmaşıklık ve Saflık açısından, tamamen yetersiz kalıyordu. Varoluş’unda böyle bir Varoluş’la savaşma potansiyeli taşıyan tek şey...
“Neden böyle tereddütlü bakıyorsun, Yabancı?“ Tor’un sesi Analiz’ini kesip, attı. “Senin Karmaşıklığ’ın ve Saflığ’ın ile o küçük Yaratığ’ın Sayılar’ı arasındaki uyuşmazlık seni bu kadar mı rahatsız ediyor?“
Meydan okurcasına gülümsedi.
“O şeyle savaşmak senin için zor olacak, orası kesin. Ama onu alaşağı etmen tamamen mümkün olmalı. Birincisi, tamamen Zehir üzerine kurulu o siktiğimin aptal Yol’una sahip. Zehir Yol’u; O kadar Tekil ve o kadar Sınırlı ki. Gülünç değil mi?“
Tor küçümseyerek, uzaktaki Yaratığ’ı işaret etti.
“Yanında Açlık var, bu da onun saldırılarını Tüketmek ve etkisiz hâle getirmek konusunda sana şimdiden bir avantaj sağlıyor. Ve içinde başka bir şey daha hissediyorum; Açıkçası Kökenler’in hakkında beni çok meraklandıran bir şey bu.“
Gözler’i ilgiyle parladı.
“Bu, Mutlak Hükümdarlığ’ını BU Yüzeysel Derinliği’ne ulaşmış Varoluşlar’ın bile tipik olarak başaramadığı bir şeyi yaptığın anlamına gelir. Ne fark ettiğimi sorma, bunu sana henüz açıklamayacağım ama sadece bil ki bu seni birazcık özel kılıyor.“
Noah’ın göğsünü işaret etti.
“Yani bu avantajlara sahipsin. Ve o küçük kurbağayla savaşmanı sağlayacak diğer şey de, içinde hissettiğim BU’nun ürünü. Sonsuz Açılım’a ilk vardığında, ben ikimizi de gizlemeden önce, onun parıltısına sarılıydın.“
...!
Noah, bu sözlerden sonra sessiz kaldı, Tor’un neyi kastettiğini anlamıştı.
Çok Daha Yüksek Karmaşıklık ve Saflığ’a sahip bir Yaratığ’a karşı savaşmasına potansiyel olarak yardım edebilecek aklına gelen tek şey, gerçekten de BU Medeniyet Organ’ı tarafından üretilen Ölçülemez ’Her Şey’ Birimler’iydi!
Tor’un içinde Açlık dışında başka bir şey hissetmesiyle ilgili diğer sözlerine gelince; Bu doğal olarak onun İlkel Mana Medeniyet’i olmalıydı. Esasen Varoluş’unda aynı anda İki Tam Medeniyet barındırıyordu.
Ve Tor, bunun Mutlak Hükümdarlığ’ın BU Yüzeysel Derinliğ’i Varoluşlar’ının bile tipik olarak başaramayacağı bir şey olduğunu söylemişti. Bu, kesinlikle Yol’unun eşsizliği hakkında ilginç bir ifşaydı.
Yaratığ’ı Ânalitik bir hesaplamayla gözlemlerken, Tor gülümsedi ve konuşmaya devam etti.
“Bazen bir şeyi üstlenecek Güc’e sahip olabilirsin ama o Güc’ü nasıl düzgün kullanacağını bilemeyebilirsin,“ dedi öğretici bir yoğunlukla. “Seni Sonsuz Açılım’a sağ salim getiren o aynı Güc’ü ve Otorite’yi, henüz bilinçli olarak nasıl kullanacağını bilmiyor olabilirsin.“
Noah’a yaklaştı.
“Bu yüzden burada sana rehberlik edebilirim. İçindeki BU’NUN ürünü; Varoluş Yol’unun veya tomurcuklanan Mutlak Hükümdarlığ’ın en küçük bileşeninin bir tezahürü ve temsilidir. Onu odaklamayı ve güçlendirmek istediğin Varoluş’unun herhangi bir belirli Yön’üne yönlendirmeyi seçebilirsin.“
Tor’un gözleri talimat odaklı parladı.
“Ya da sadece Yakıt olarak Varoluş’unun içinde Yanmasına izin verebilirsin. Yanarken ve Enerji sağlarken, tüm Yol’unun ağırlığını ortaya koymak ve onu doğrudan başka bir Varoluş Yol’u ile çarpıştırmak için O’nun Çıktısı’nı ve Güc’ünü özgürce kullanabilirsin.“
Sonraki kelimelerini dikkatle vurguladı.
“Böyle bir çatışmada Karmaşıklık ve Saflık önemli olmazdı, çünkü sen sadece kendi Yol’unu bir başkasınınkinin karşısına koyuyor olurdun. Bu, sadece Medeniyet Otoritesi’nin uygulanması değildir, gerçi bu da işin bir parçasıdır. Kendi Varoluş Yol’una bağlı Medeniyet’ini dövmeye başladığın için, bu; Medeniyet’ini, Otorite’ni ve temel Yol’una dair her şeyi içeren bir Zirve hâline gelir.“
Tor, BU Medeniyet Organı’nın bulunduğu Noah’ın kafasını işaret etti.
“Sahip olduğun ama henüz bilinçli olarak kullanmaya başlamadığın Güç budur. İçinde hissettiğim BU kırıntısından gelen o yakıtı kullan ve savaş. Yol’un için savaş ve Varoluş’un için savaş.“
İfadesi sertleşti.
“Eğer muazzam Varoluş Yol’unu, Tekil bir Zehir Yol’u kadar gülünç ve siktiriboktan derecede aptal bir şeye karşı bile kullanamıyorsan, o zaman bu kadar olurdu, Yabancı. Birlikte yolculuğumuz burada ve şimdi biterdi.“
Sonraki sözleri kesinlik taşıyordu.
“Çünkü o minik kurbağa tarafından Uutulursan, ben de sırayla o Kurbağa’yı Uutarım ve Varoluş’unu kendi Açlığ’ıma katarak, senin için bir kapanış sağlarım. En azından o zaman bir amaca hizmet etmiş olursun.“
...!
Tor, bunu sakin bir kesinlikle söyledi ve Noah onun sözleri karşısında soğukkanlılığını korudu. Bu korkunç Varoluş’un, tüm bunları sadece onu ileri itmek, henüz nasıl Kavrayacağ’ını bilmediği bir Güc’e ulaşmaya zorlamak için söylediğini anlıyordu; BU Çöküntü’den sağ çıkmak için kendisiyle ilgili her şeyi Aşma’sı gerektiğini bildiğinden gerçi bu itmeye gerçekten ihtiyacı olmasa bile!
Ve hislerini daha da netleştirmek istercesine, sanki meydan okuma zaten aşikar değilmiş gibi, Tor’un sesi bir sonraki sözlerini söylerken, samimi bir duyguyla doldu.
“Savaş ya da Çök!“ dedi, çevreleyen Uzay’ı sarsan bir yoğunlukla. “Gelecekte Küçük Khor’u koruyan tek şey sen olacaksan, güçlü olmak zorundasın! Öyleyse savaş! Khor’un sana olan inancının yersiz olmadığını bana göster!“
...!
Evet.
Tor, olacakların tüm detaylarını bilmese de, geleceğin tam olarak nereye gittiğini şimdiden kavramış görünüyordu. Tek gerçek endişesi Khor’un güvenliği ve esenliğiydi.
Noah’ın güçlü olmasını istiyordu, Khor’un hatırı için!
Noah, içinden bir iç çekti ve uzaktaki korkunç Yaratığ’a baktı; Zehir’li Sular’da nasıl kolaylıkla hareket ettiğini, yüzen Zehir Nehirler’inin Varoluş’una nasıl tepki verdiğini gözlemledi.
Ve sonra tereddüt etmeden ona doğru bir adım attı.
Tek bir adım.
Bazen imkansız ihtimaller karşısında Varoluş’un atması gereken tek şey buydu.
Muazzam zorluklar ve korkunç Olasılıklar karşısında, bir adım yolculuğa başlamak için yeterliydi. Niyetini beyan etmek için yeterliydi. Sayısız şeyi başarmak için yeterliydi. Quintessence için yeterliydi.
Varoluş’unun içindeki Ölçülemez ’Her Şey’ Birimler’i, kararlılığına tepki vererek, titreşmişti.
Ve Noah, kendisinden Sayısız Kat Daha Güç’lü bir Varoluş’la savaşmaya hazırlandı; Sadece BU Parçalar’ıyla ve hayatta kalmaya dair boyun eğmez İradesi’yle silahlanmıştı.
BU Kurban Edilme’nin Kızıl-Altın Alevler’i formu boyunca yanmaya devam ediyordu ama şimdi bir hatırlatıcı olarak hizmet edeceklerdi.
O, zaten bir BU Varoluş’unun Lânet’inden sağ çıkmıştı!
Bir imkansız meydan okuma daha neydi ki?
Not: Okuyucular: 😮, Adui Kafa’yı yemiş. Yakında Artık Septilyonlar’ın An desilyonlar’ı ve Öte’sini yendiğine de tanık oluruz.
Not: Hahahah. Haklısınız. Haklısınız. Unutmayın bu Artık Âlem farkı değil. Gerçi siz de Farketmişsinizdir. BU’YA Kadar Artık Âlem yok. Sayılar var. Gerçi Noah’ın henüz Özel Âlem’i duruyor da ama temelde şu anda Âlemler’den ziyade Sayılar var. Bu, şimdi Absürt Derece’de Sayılar’ın atlanması. Hangi Novel’i okursanız okuyun bu kadar Absürt bir Sayı Atlama göremezsiniz. Daha Diğer Mcler Âlemler arasındaki boşluğu zar zor atlıyor. Ne sayısından bahsediyoruz ki? Bunun için Fan Kurgular’ına bakacağız. Bak ben denk gelmedim ama Oralarda olabilir. Ama bu bile çok Nadir. Sizler ne düşünüyorsunuz? İnfinite Mana’da bunu da gördük bunu da. Sayılar’ın Absürt bir Derece’de atlamasını. Ve henüz Ölçek 1’de bile değiliz.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.