Yukarı Çık




44   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   46 

           
45.Bölüm: 10.Kısım: Gelecekteki Savaş (3)


…Senaryo başlayalı çok olmamıştı ama şimdiden mi? Orijinal hikâyeyi hatırlamaya çalıştım fakat bu kadar erken bir saldırıya dair hiçbir anım yoktu. Bu, değişkenlerin ortaya çıktığı anlamına geliyordu.
Karanlıkta farlar kapandı ve insanların konuşma sesleri duyuldu.

   “Ah, sonunda Chungmuro’ya vardık.”

   “Gerçekten de, senaryoyu bitirmeleri çok uzun sürdü.”

   “Hey, sessiz olun. Duyacaklar. Senaryo sürelerinin her istasyonda farklı olduğunu bilmiyor musunuz?”

Grubuma işaret verdim, silahlarını alıp ayağa kalktılar. Bir çatışmada en önemli şey, ilk hamleyi yapmaktı. Öne çıktım; arkamdan Lee Hyunsung ve Jung Heewon, en arkada ise Yoo Sangah vardı. Lee Gilyoung hâlâ uyuyordu.

Kaç saniye geçmişti? Karanlığın içindeki dört erkek ve kadın bu tarafa doğru yürüdü. Ağzımı açtım.

   “Orada durun.”

   “Eh? Tamam, sakin olun.”

Kılıç doğrulttuğumu görünce oldukları yerde kaldılar. Yanlarında beyaz motosikletler vardı. Karanlıkta silahların çekildiğini duyabiliyordum, ama adamın sesi daha hızlıydı.

   “Bir dakika. Sakin olun. N’oluyor? Korkudan doğru düzgün konuşamıyorum bile.”

   “Silahlarınızı bırakın ve yavaşça buraya gelin.”

Adam silahını yere bırakıp ve iki elini kaldırarak yaklaştı. Işığın altında, dış görünüşü pek de kötü değildi. Oldukça olumlu bir izlenim veriyordu. İnce gözleri hafif kıvrımlıydı.

   “Bu kadar temkinli olmayın. Buraya savaşmaya gelmedik.”

   “Öyleyse neden geldiniz?”

   “Önce tanışarak başlayalım. Ben Kang Ilhun. Dongdaemun Grubu’nun yardımcı temsilcisiyim.”

Kang Ilhun mu? Aklımda kimse gelmiyordu. Dahası, Dongdaemun’un yardımcı temsilcisiydi… Garip birler şey vardı.

   [Özel yetenek, Karakter Listesi etkinleştirildi.]

Yetenek çalıştığına göre, kesinlikle romandaki bir karakterdi.

   [Karakter Bilgisi]


İsim: Kang Ilhun

Yaş: 31

Sponsor: Gevşek Dedikoducu

Özel Nitelikler: Söylenti Uzmanı (Sıradan)

Özel Yetenekler: Silah Eğitimi Sv.2, İletişim Sanatı Sv.3, Söylenti Yayma Sv.1

Stigma: Olay Çıkarma Sv.1

Genel Statlar: Dayanıklılık Sv.12, Güç Sv.13, Çeviklik Sv.13, Büyü Gücü Sv.10

Genel Değerlendirme: Yanlış bir sponsor seçtiğinden niteliğini geliştirememiş. Ancak yine de iyi yeteneklere sahip biri. Gerçek ya da yalan ayırt etmeksizin söylenti yayar, bu yüzden dikkatli olun.

Söylenti Uzmanı…Bu tiplerin sahneye çıkma zamanı gelmişti.

Kang Ilhun bana hafif bir sabırsızlıkla baktı.

   “Adınız…?”

   “Kim Dokja.”

   “Ah, Kim Dokja-ssi…?”

Adımı duyduğu anda Kang Ilhun’un yüzünden kısa bir şaşkınlık geçti.

   “Tanıştığımıza memnun oldum, Dokja-ssi. Bayrak sende olduğuna göre istasyonun temsilcisi sensin, değil mi?“

   “Doğru.”

Bayrağımın rengine, ardından etrafımdaki insanlara dikkatle baktı. Bizim taraftaki gücü tartmak istemişti. Keskin gözleri vardı ama ne yazık ki yanlış rakiple karşılaşmıştı.

   “Yeterince baktıysan, sadede gel.”

   “Haha. Kusura bakmayın. Bizim de güvenliğimizi düşünmemiz gerekiyor.”

Kang Ilhun hiç paniklemeden konuşmaya devam etti.

   “Tekrar ediyorum, savaşmaya gelmedik. Hatta ya size iyi bir teklifle geldik deseydim?”

Kang Ilhun’un grubuna baktım. Hiçbirinde bayrak yoktu.

   “Buna nasıl inanayım?”

   “Hmm, kurallara baktıysan anlaman lazımdı. Savaşmaya isteseydik temsilciyle gelirdik. Bayrak direğini yalnızca temsilci ele geçirebilir.”

Haklıdı. Hem de fazlasıyla.

   “Teklifiniz nedir?”

   “Sizinle ittifak kurmak istiyoruz.”

Bu sözler üzerine Chungmuro’daki insanlar mırıldanmaya başladı.

Kang Ilhun devam etti.

   “Ah, Chungmuro daha yeni açıldığı için bu konuda bilgisizsiniz. Aslında dördüncü ana senaryo iki gündür devam ediyor.”

   “…İki gün mü?”

Yoo Sangah refleks olarak mırıldandı. Kang da Ilhun başını salladı.

   “Evet. Üçüncü ana senaryonun içeriği ve süresi istasyonlar arası biraz farklılık gösteriyor… Bilmiyordunuz galiba?”

   “Ah…”

Üçüncü senaryo daha yeni bitmişti ama ben bunu zaten biliyordum. Orijinal hikâyede Chungmuro, diğer istasyonlara kıyasla senaryoya daha geç dâhil olmuştu.

Başka bir deyişle, bilgi açısından bazı eksiklerle başlamıştık. Bu durumda, Kang Ilhun’un ittifak teklifi tam zamanında yapılmış bir cazibeydi. Bilgiye ihtiyacımız vardı ama şu anlık gücümüzü aşardı. Asıl sorun, karşı tarafın bu işten ne kazanacağıydı.

   “Kabul etmesi zor bir teklif. Gizli bir niyetiniz olup olmadığını nereden bileceğim?”

   “Hmm, Dokja-ssi’nin sözleri kesinlikle doğru. Bize hemen güvenmemeniz anlaşılabilir bir durum, o yüzden her şeyi açıkça anlatayım. Kısaca söylemek gerekirse, Chungmuro bizim ‘hedef’ istasyonumuz değil.”

   “Buna nasıl inanabilirim?”

   “İnanıp inanmamak size kalmış. Ama lütfen şunu düşünün: Hedefimiz Chungmuro olsaydı, istasyonumuzun tüm gücümüzü buraya getirirdik. Açıkçası, bir istasyon yeni açıldığında bayrak direkleri en savunmasız hâlindedir.”

 Pek ikna edici değildi.

   “Peki ya hedef istasyonumuz Dongdaemun ise ne yapacaksınız?”

   “Haha, bunun için endişelenmenize gerek yok. Bizi hedef alan istasyonu zaten biliyoruz. Size boş yere gelmedik.”

   “Anlıyorum. Yani hedeflerimiz farklı olduğu için, senaryoyu birbirimize yardım ederek temizleyelim… demek istiyorsunuz?”

   “Aynen öyle. Bu durumda birbirimize yardım etsek iyi olmaz mı?”

Kang Ilhun gülümsedi ve başını salladı. Bir süre sessiz kaldım ve ardından Yoo Sangah konuştu.

   “Bir sorum var.”

Kang Ilhun, Yoo Sangah’a doğru sırıttı.

   “Evet, nedir güzel hanım?”

   “Neden Chungmuro’ya geldiniz? Dongdaemun’dan geldiyseniz, bize gelmeden önce başka istasyonlarla da ittifak kurabilirdiniz.”

Bu beklenmedik derecede keskin bir soruydu. Kang Ilhun biraz afallamış görünüyordu.

   “Ah, şey… dediğim gibi, Chungmuro yeni açıldı. Yani… um, diğer istasyonlar çoktan ittifaklarını kurdu. Biz de henüz kimsenin Chungmuro’yla ittifak kurmamış olduğunu düşündük… Haha, Kurup kurmadığınızı sorabilir miyim?”

Hmm…

   “Henüz kurmadık.”

Kang Ilhun sözlerim karşısında mutlu göründü.

   “O halde Dongdaemun ile ittifak kurun. Pişman olmazsınız. Her şeyden önce, bu senaryo için ‘başarı garantili bir planımız’ var.’

   “Başarı garantili bir plan?”

   “Evet. Aslında grubumuz bu senaryonun gizli sırlarını biliyor.”

Kang Ilhun sırıtarak son darbeyi vurdu.

   “Bizimle ittifak yapmayı kabul ederseniz, size anlatırız.”

      * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * 

Bir süre sonra Yoo Sangah, Lee Hyunsung ve Jung Heewon ile oturup fikir alışverişi yaptık. İlk konuşan Yoo Sangah oldu.

   “Ne yapacağız? İttifak kurmalı mıyız?”

Jung Heewon hemen karşı çıktı.

   “Ben karşıyım. Onlara güvenmiyorum. İçime sinmedi.”

Bunun üzerine Lee Hyunsung fikrini belirtti.

   “Ama senaryo hakkında bilgiye sahiplerse, hiç de fena olmayabilir. Heewon-ssi’nin dediği gibi onlara tamamen güvenemeyiz ama…”

Sonunda hepsi bana baktı. Omuz silktim.

   “O zaman şimdilik…”

Karar verdikten sonra, Chungmuro İstasyonu’nu dolaşan Kang Ilhun’u ve Dongdaemun Grubu’nu yanımıza çağırdık.

   “Temsilcinizle görüştükten sonra karar vereceğim.”

   “Oh, öyle mi?”

   “Temsilciniz nerede?”

   “Dongdaemun’da. İsterseniz sizi götürebilirim…”

   “Lütfen.”

Geldikleri motorların arka koltuklarına bindik. Yanıma aldığım kişiler Lee Hyunsung, Yoo Sangah ve Jung Heewon’du.

Lee Gilyoung ise Gong Pildu’yla birlikte geride kaldı. Bunun nedeni, Kapsamlı İletişim’i aşırı kullanmış olması ve hâlâ uyanmamış olmasıydı. Elbette Lee Gilyoung’u koruması için emir vermeyi de unutmadım.

   “O zaman gidelim.”

Motorların çalışma sesini duyduk ve hareket etmeye başladık.

Yaklaşık yirmi saniye geçtikten sonra ağzımı açtım.

   “Bu arada, Kang Ilhun-ssi.”

   “Evet?”

   “Şu insanlar Chungmuro hakkında başka bir şey söylediler mi?”

   “Ha? Ne demek isti—”

   “Mesela, buraya gelirseniz Yoo Joonghyuk adında çok korkunç bir adamla karşılaşacağınızı falan…”

   “Haha, ne diyorsu—”

İşaret verdiğim an ekip aynı anda motorların arka koltuklarından atladı.

   “Yoo Sangah-ssi!”

Yoo Sangah Bağlayıcı İpliğini kullandı ve dört motoru birbirine bağladı. Motorlar çarpışırken kulakları sağır eden bir gürültü koptu.

Kwaaaang!

   “Aaaagh!”

Dongdaemun üyeleri yere savrulurken çığlık attılar.
Neyse ki Yoo Sangah’nın tavana bağladığı ip sayesinde ekip havada güvenli bir şekilde asılı kalmıştı. Bu, bir tür emniyet kemeri gibiydi. Hareketleri o kadar çevikti ki Örümcek Adama benziyordu.

Kang Ilhun, yere serilmiş halde, üstü başı toz içinde bağırdı.

   “N-Ne yapıyorsunuz siz?”

   “Ne mi yapıyoruz? Asıl bunu biz sormalıyız.”

Karanlık tünele baktım.

   “Bize pusu kuracaksanız daha iyi gizlenmeliydiniz.”

O kadar barizlerdi ki Mutlak Algı’m olmamasına rağmen fark edebilmiştim. Kang Ilhun bir şeylerin ters gittiğini anladı ve bağırdı.

   “Saldırın!”

Neredeyse aynı anda, tünelin dört bir yanına saklanmış insanlar ortaya çıktı. Biliyordum. Hedefleri benim bayrağımdı.

   [Karakter ‘Jung Heewon’, özel yetenek ‘Yargı Vakti’ni etkinleştirdi.]

  [Mutlak İyilik takımyıldızları bu yeteneğin kullanımını onayladı.]

   [‘Yargı Vakti’ etkinleştirildi.]

   “Eh? Yine iptal edeceklerini düşünmüştüm… Ne isterlerse onu yapıyorlar...”

Jung Heewon şaşkın bir ifadeyle güldü.

   “Kötü adam bulmak çok zor ya.”

Jung Heewon soğuk bir sesle konuştu ve kılıcı karanlık tünelde parladı. Şeytan Katli’ni kullandığı için gözleri kıpkırmızıydı. Her vuruşta birileri çığlık atıyordu.

   “N-Ne?”

   “Bu kız kafayı yemiş…! Aaaagh!”

Şlak! Şlakkk!

On kişiyi de sorunsuz bir şekilde öldürdü.
Bu, gizli zindanı temizledikten sonra Jung Heewon’un statlarının ne kadar yükseldiğini gösteren bir sahneydi. Ben de En Saf Kılıç Gücünü kullandım ve Kang Ilhun’u kolayca bastırdım. Birkaç saat önce Yoo Joonghyuk’la uğraşıyordum. Bu adam zor bile değildi.

   “Dokja-ssi, Chungmuro…!”

Lee Hyunsung’un haykırışıyla arkamı döndüm ve Chungmuro’da bir kargaşa olduğunu gördüm. Chungmuro’dan ayrılır ayrılmaz pusuya düşürülmüşlerdi. Kang Ilhun’u, Yoo Sangah’a bağlaması için bırakıp ve hemen Chungmuro’ya koştum.

Peron tam bir savaş alanına dönmüştü. Ancak bir süre durup durumu izlemeye karar verdim. Önce kontrol etmem gereken bir şey vardı.

   “Bu piçler de kim!”

Myeongdong yönünden gelen düzinelerce grup üyesi, Chungmuro’daki insanlara silah sallıyordu. Bu arada, taşıdıkları silahlar bana tanıdık gelmişti.

   “Bu Kim-ssi’nin silahı!”

Myeongdong’a doğru giden toprak sahibi ittifakı üyeleri, çoktan adamlar tarafından avlanmıştı. Gerçekten de grubunu kaybeden gezginler, sadece yaşayan jetonlar olarak görülüyordu.

En göze çarpan düşman, başına bandana gibi kırmızı bir bayrak bağlamış olan kişiydi.

   “Sonra kontrol altına alırız! Bayrağı yerine dikmem yeter, sonra bitecek!”

Aynen öyle. Temsilci o’ydu.



Çeviri: Sansanson
Son Kontrol: Hono

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

44   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   46