Yukarı Çık




13   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   15 

           
—Miyuki’nin Bakış Açısı—

Dizlerim betona çöküp sürtündüğü için kıpkırmızı olmuştu. Normalde sızlaması gerekirdi ama tuhaf bir şekilde hiçbir acı hissetmiyordum.

Çünkü kalbim ölmüştü.

Sanki Kitchen Aono’dan kaçıyormuşum gibi, kendimi bir şekilde eve atmıştım.

Annem bugün gece vardiyasında olmalıydı.

Onu şimdi görmek istemiyordum ama kesinlikle evde olacaktı.

“Eve geldim.”

Kısa bir selamdan sonra, talk show izleyen annem her zamanki gülümsemesiyle bana döndü.

“Aa, hoş geldin. Bugün öğlene kadar bitmesi gerekmiyor muydu? Geç kaldın.”

Bu sözler, zaten ıssız olan kalbimi daha da yaraladı.

“Hmm… Eiji’nin yanındaydım.”

Zor bela yalandan sayılabilecek bu sözler, anneme yalan söylemenin suçluluğunu daha da ağırlaştırdı.

“Aa, hâlâ böyle tatlı mısınız? Ne güzel. Sen daha küçücükken bile Eiji-kun’la evleneceğini söylerdin. Gençliğini ne güzel yaşıyorsun.”

Annemin bu rahat sözleri, bir silah gibi kalbimi delip geçti. Asla geri dönemeyeceğim o yere duyduğum özlem zorla yeniden kabardı.

“Evet… Utanç verici şeyleri hatırlatmayı bırak.”

Normalde beni hem utandırıp hem de mutlu eden annemin takılması, bu kez keskin bir bıçak gibiydi.

Haklıydı. Daha küçüklüğümden beri biliyordum. Bilmeliydim.

Geçen yıl Eiji bana itiraf ettiğinde, sanki göklere uçmuştum. O andan sonra sonsuza dek sevgili olmamız gerekiyordu. Gelecek yıl giriş sınavları için birlikte çok çalışacak, aynı üniversiteye gidecektik. Üniversitedeyken biraz gevşeyip birlikte çeşitli yerlere gezmeye gidecektik. Yarı zamanlı işlerde çalışacak, doğum günlerinde ve Noel’de birbirimize biraz bol keseden hediyeler alacaktık.

Yetişkin olduktan sonra belki bir süre ayrı düşerdik ama işlerimize alışınca büyük ihtimalle evlenir, mutlu bir aile kurar ve birlikte yaşlanırdık. Hep böyle aptalca ama mutlu hayaller kurmuştum.

“Özür dilerim, yakında bir deneme sınavım var, odama geçip çalışacağım.”

“Anlıyorum. Ben de birazdan çıkacağım, akşam için köri yaptım ve buzdolabına koydum. Isıtıp yersin, olur mu?”

“Tamam, teşekkür ederim. Kolay gelsin.”

Bunu zar zor söyleyip odama kaçtım.

Sadece Eiji’ye ve onun teyzesine değil, anneme de ihanet etmiştim. En sonunda yaptıklarımın ağırlığı üzerime çöktü. Hayal ettiğim o mutlu gelecek asla gelmeyecekti.

Odamı kilitleyip yatağın üzerine yığıldım.

Kendimden tiksinmenin ve hüznün içinde, yumruklarımı sıktım. Tırnaklarım avuçlarıma battı ve pembe yorganın üzerine kan damladı.

İçimdeki başka bir ses, şehvete batmış o iğrenç benliğe hitap ederek konuştu.

“Sen en kötüsüsün. Neden bu kadar önemli birine ihanet edip duruyorsun?!”

Bu, çok doğal bir suçlamaydı. İçimde kalan son iyi niyet ve akıl kırıntılarına bile öfke duydum.

Artık yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Bana öyle söylense bile, iş işten geçmişti.

Ama ben de acı çekiyordum… peki ne yapabilirdim?

Sıyrılmış dizlerim sonunda acılarını hissettirmeye başladı. Ruhum umutsuzlukla kirlenmişti ve kalbimin kötü bir yöne doğru sürüklendiğini biliyordum.

Hayır, bu yanlış. Bu duygu dalgasına kapılmamalıydım. Böyle düşünürken, zayıflamış aklım beni çaresizce durdurmaya çalıştı. Ama kalbimin barajı çoktan yıkılmıştı. Kondo-senpai bana baskı yaptığında olan da buydu.

Bu yüzden, karanlığa doğru düşen duygularımı durduramadım.

“Ne anlamı var ki? Artık Eiji’yi el üstünde tutmak için çok geç.”

“Eiji’ye ihanet eden ben, artık masum rolü yapamam, değil mi?”

“Kendini tek kurban mı sanıyorsun? Asıl acı çeken Eiji olmalı.”

“Üstelik aldattın ve Eiji’yi tuzağa düşürüp ondan izole etmek için bir komplonun parçası oldun. Böyle bir şey affedilebilir mi sence?”

Kalbimin içindeki ses, sözlü işkenceler yağdırıyordu.

Zayıf kalbim sınırına ulaşmıştı.

Kaçacaktım. En az direncin olduğu yoldan akıp gidecektim.

Artık tek istediğim, yumuşak sözlerdi.

Bu yüzden, titreyen ellerimle yardım aradım.

Kondo-senpai’den…

“Senpai… seni görmek istiyorum.”

Kolayca savrulan benliğe tutunur gibi, sertçe konuştum—ama aslında kendime.

“Bunu yapmaktan başka bir yolum yok, değil mi? Benim gibi acınası biri için geriye kalan tek seçenek bu!”

Elimde kalan tek şey, onun nezaketine tutunmaktı.

En kötü türden bir kadın olacağım. Başka yolu yoktu. Umutsuzluğa sürüklenmiş olan benim için, arzularımı durdurmanın bir yolu yoktu.

Masamdan, giriş töreninde Eiji’yle birlikte çekildiğimiz fotoğrafı çıkardım ve sessizce ağlayarak göğsüme bastırdım. Onu yırtıp atmam gerektiğini biliyordum. Bunu düşünmeme rağmen, kendimi buna zorlayamadım.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

13   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   15