Yakında bir hazırlık maçı vardı, bu yüzden normalde kaytardığım sabah antrenmanına istemeye istemeye katılmak zorunda kaldım. Keyfimin bu kadar bozuk olmasının sebebi buydu.
“Öyle sahte bir harekete kanma, Sanada! Ve sen de çok fazla boşluk bırakıyorsun, birinci sınıf bek! Böyle mi kazanacağız hazırlık maçını, salak herif?!”
Sinirimi takım arkadaşlarımdan çıkardım.
Cidden, ya burada kaybedersek ve o parlak kariyerime bir leke sürülürse? Bu takımın kralı benim.
Savunmadan muafım. Koçla ve takım arkadaşlarımla aramızda, yalnızca hücumda en iyi performansımı sergilemem gerektiğine dair yazılı olmayan bir anlaşma var.
O yüzden topu kaybetsem bile peşinden çaresizce koşmama gerek yok. Arkamdaki defansif orta sahalar ve savunmacılar zaten otomatik olarak kapatır. Dayanıklılığımı sıkıcı savunma işlerine harcarsam, sanatsal hücumlarımı gerçekleştiremem. Bu apaçık değil mi?
Top bana geldiğinde, boş alana estetik ve ince paslar gönderirim. Bu zarif dokunuş benim en büyük silahım.
Alt seviye oyuncular savunmaya çaresizce çalışıyor ama nafile, nafile. Yeteneklerimizin mutlak değeri farklı. Onların benim top kontrolümle oraya buraya savrulduğunu gördüğümde, Aono Eiji’nin o acınası yüzü aklıma geliyor.
Acaba o herif hâlâ okula gelebiliyor mu? Ne kadar dayanabileceğini görmek için sabırsızlanıyorum.
Dün, kölelerim onun sırasını taciz etti. Şiddet söylentileri okulun her yerine yayılmaya başladı. Ünü bu kadar düştükten sonra, hayatta kalmak bile onun için acı verici olmalı. Kesinlikle okulu asmaya doğru gidiyor.
Ama dahası var—daha ilginç bir şey oldu.
Görünen o ki Miyuki gerçeklikten kaçmaya başlamış.
Dün gece, ailesi evde yokken beni evine davet etti ve güzel vakit geçirdik.
“Her şeyi unutmamı sağla.”
“Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlıyorum.”
“Sahip olduğum tek şey sensin.”
Kahkahamı zar zor bastırarak ona sarıldım.
Evet, bu kız da bitti. Anladı. Sen de Aono gibi aşağı kayacaksın.
“Ah, sonsuza kadar seninle olacağım. Kaderle bağlandık.”
Böyle tatlı tatlı fısıldadığımda, Miyuki mutlu bir ifadeyle gözleri dolarak “teşekkür ederim” dedi. Ben de ona öğretmenlerle olan gelecekteki görüşmeleri nasıl atlatacağı konusunda tavsiyeler verdim. Şimdilik bu yeterli olur.
Aono tamamen mahvolduktan sonra, Miyuki’den ayrılıp başka kadınlara geçmeyi planlıyorum.
Şu anda bile—çocukluk arkadaşına ihanet etmenin suçluluğuyla zar zor ayakta duran zihni tamamen çöktüğünde ve o güzel yüzü umutsuzlukla lekelendiğinde—işte o an en güzeli olacak.
Şöyle şeyler söyleyecek:
“Sevdiğim çocukluk arkadaşımı terk ettikten sonra bile seni seçtim.”
“Hayır, hayır, beni bırakma!”
“Her şeyi yaparım!”
Bir kadına, sana bu şekilde tutunmuşken bunları söylersen, hangi kadın olursa olsun çöker, ağlamaya başlar.
“Kes şunu, seni aldatan.”
“Senin gibi bir kadına güvenmem mümkün değil.”
“Yapışkan kadınlara tahammül edemem.”
İşte o an—onların çöktüğü, hıçkıra hıçkıra ağladığı an—özsaygımı daha da yükseltiyor.
Ah… umarım o ikisi de yakında ayrılır!
※
O can sıkıcı sabah antrenmanı sonunda bitti ve kulüp odasında üstümü değiştirdim.
Oh be. Nihayet bitti.
“Ah, Kondo-senpai! Bak, bu yayılıyor!”
İkinci sınıftan Sanada, bana akıllı telefonunun ekranını gösterdi. Bir sınıf grup sohbeti gibi görünüyordu.
“Bu da ne? Ve sonra—”
Ekrana bakarken kelimenin tam anlamıyla nutkum tutuldu.
Çünkü normalde imkânsız olması gereken bir fotoğraf paylaşılmıştı.
Dün sertçe hırpaladığım Aono’nun, okul idolüyle birlikte okula yürürken güldüğü bir fotoğraftı bu.
Merakla bakan diğer üçüncü sınıflar, görüntüyü görünce gülmeye başladılar.
“Bu Ai Ichijo değil mi, birinci sınıf? Neden o şiddet uygulayan herifle okula yürüyor? Hem de bu kadar mutlu görünerek…”
“Değil mi? Çok komik. Ichijo’nun kusursuz bir süper insan olduğu söylenir ama bir zayıflığı var demek ki. Erkek zevki berbat.”
Sanada da buna katılıp güldü.
“Aynen öyle. Aono’nun kabul edilebilir hiçbir yanı yok. Bu kızın zevki gerçekten korkunç.”
Bunu söyledikten sonra ikisi dışarı çıktı.
Ama ben aşağılanmanın etkisiyle titriyordum.
Ai Ichijo… ha…
İlk dönemde onu dışarı davet etmeye çalıştığımda bana soğuk gözlerle bakıp, “Affedersiniz ama dürüst olayım, tanımadığım bir erkekle çıkmaktan korkuyorum” diyerek beni reddeden o kız…
Neden o kasvetli herifle birlikte?
Bir kızı elinden aldı, tüm okulu kendine düşman etti ve şimdi bir de anında böyle mi oluyor…?
Bunun anlamı ne?!
Neden böyle bir aşağılanmaya katlanmak zorundayım?
Ben bu okulun kralıyım!
Böyle önemsiz birine kaybetmem mümkün değil.
İş bu noktaya geldiyse, aramızdaki sınıf farkını onlara daha da iyi anlatırım!
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.