BU Yaşayan Duygusal, onun cevabını işlerken, sessizleşti.
Söylemek istediği daha çok şey vardı. Sormak istediği sorular. Gelecek çatışmadaki kendi rolü hakkında dile getirmek istediği endişeler.
Ancak tıpkı BU Yaşayan Paradoks’un BU Yaratığ’a karşı dikkatli bir güven ve korku dengesi kurması gibi, o da BU Yaşayan Paradoks’a karşı benzer bir güven ve korku karışımı taşıyordu.
Ve doğası Duygular’ı Anlamak ve Manipüle etmek üzerine kurulu onun gibi bir Varoluş için bu ikili duygu özellikle güçlüydü.
Nihai hesaplaşma her geçen ân yaklaşırken, bu duygu daha da fazlaydı.
Bunca zamandır bildiği bir şeyi düşünürken, sessizce gülümsedi. Bu savaş görünürde BU Yaratık ve BU Yaşayan Paradoks arasındaydı; Varoluş’un geri kalanı izlerken veya yanarken çarpışan İki Titan arasındaydı.
Peki ya diğerleri? Peki ya o ve arada kalan diğer Varoluşlar? Gerçekten sadece başkasının tahtasında oraya buraya taşınacak parçalar mı olacaklardı?
Yoksa teraziyi şu ya da bu yöne birazcık olsun devirebilirler miydi?
Bu sırada.
BU Yaşayan Paradoks’un eli Katlar’da yavaşça hareket etti, kaçınılmaz bir sona doğru işleyen saat kollarının hareketini takip etti. BU Yaşayan Duygusal’ın olduğu boşluğa konuşurken, sesi çağların ağırlığını taşıyordu.
“Şu anda Gece Yarısı’na Yirmi Beş Saniye Var, Duygusal. Özellikle Serpinti’ye geri sayım için inşa ettiğim bir Saat’te Yirmi Beş Saniye; Dakikalar’ı veya Saatler’i hatta Geleneksel Çağlar’ı Ölçmeyen, daha ziyade bizi geri dönüşü olmayan noktaya yaklaştıran Eylem ve Tepkiler’in Birikim’ini Ölçen bir Zaman Parça’sı.“
Eli, Zaman’ın amansız ilerleyişini taklit ederek, dairesel hareketine devam etti.
“Bu Saat’in aslında nasıl çalıştığını açıklamama izin ver, çünkü önümüzdeki günlerde veya yıllarda ya da ne kadar zamanımız kaldıysa onu anlaman gerekecek. Bu Saat’te Gece Yarısı, Serpinti’nin tamamen aktifleştiği anı; BU Tezgah’ın dövülen bir silahtan ateşlenen bir silaha dönüşümünü tamamladığı anı temsil eder. Gece Yarısı; İnşa ettiğim her işlevin, kurduğum her tuzağın, sayısız çağ boyunca hazırladığım her Olasılığ’ın aynı anda tetiklendiği ve Varoluş’un Karnı’nın tam kendisine vurduğu andır.“
“Gece Yarısı, BU Yaratığ’ın bunca zamandır ne inşa ettiğimin gerçek kapsamını nihayet anladığı, dikkatinin tamamen bana ve BU Tezgâh’a odaklandığı zamandır. Gece Yarısı, saklanmanın bitip, açık savaşın başladığı, inceliğin yerini kıyamet benzeri yüzleşmeye bıraktığı, Varoluş’un kendisinin savaş alanı haline geldiği ve bildiğimiz her şeyin potansiyel olarak çapraz ateşte yandığı andır.“
Devam ederken, ifadesi daha yoğun hâle geldi.
“Ama bu Saat Geleneksel Zaman’ın Geçiş’ine göre ilerlemez. Oh hayır, bu çok basit ve öngörülebilir olurdu. Bunun yerine, bizi o nihai yüzleşmeye yaklaştıran önemli eylemlerin birikimine dayanarak, ilerler. Yaptığım her büyük hamle Saat’i bir miktar ilerletir. BU Tezgâh’ın etkinleştirdiğim her işlevi Biz’i Saniyeler’ce yaklaştırır. BU Yaratığ’ın tepki olarak aldığı her önemli aksiyon kolları ileri taşır. Diğer büyük Oyuncular’ın, Ânomaliler’in veya Gariplikler’in her müdahalesi Saat’i hareket ettirir.“
“Saat, süreden ziyade Nedenselliğ’i ve Sonuc’u Ölçer. Eninde sonunda serbest kalması gereken Basınc’ın oluşumunu izler. Gece Yarısı’nı sadece mümkün değil kaçınılmaz kılan koşulların yığılmasını sayar.“
BU Yaşayan Paradoks’un eli hareket etmeyi bıraktı, belirli bir konumda dondu.
“Şu anda, az önce etkinleştirdiğim işlevlerle, Gece Yarısı’na Yirmi Beş Saniye Kala’ya geldik. Bu kararı vermeden önce Otuz Saniyede’ydik. Etkinleştirme bize Beş Saniye’ye mal oldu, bizi her şeyin patlak verdiği noktaya Ölçülebilir şekilde yaklaştırdı. Ama...“
“Bu Saat aylarca Yirmi Beş Saniye’de kalabilir. Veya yıllarca. Hatta çağlarca. Saat, sadece yeterli ağırlık ve önemde eylemler meydana geldiğinde ilerler. Eğer herkes aniden Tırmanmayı bırakır, mevcut dengeyi süresiz korumaya karar verseydi, teorik olarak Sonsuz’a Kadar Yirmi Beş Saniye’de kalabilirdik.“
“Ama Paradoksal olarak, doğru olaylar dizisi gelişirse, sadece günler içinde gece yarısına yaklaşabiliriz. Eğer BU Yaratık, BU Tezgâh’ın gerçek doğası hakkında kritik bir şey keşfederse. Eğer diğer büyük Oyuncular’dan biri diğer herkesi tepki vermeye zorlayan beklenmedik bir hamle yaparsa. Eğer ve eğer ve eğer...“
Ses’i daha karanlık bir hal aldı.
“Ya da daha fazla İşlev’i programın öncesinde etkinleştirmek zorunda kalırsam. Her aktivasyon Gece Yarısı’nı yaklaştırır. Bu... Geri Sayım’ın Paradoks’udur, anlıyor musun? İleri gitmek sonu yaklaştırır. Ama rakibin hareket etmesi onu daha da hızlı getirebilir.“
Elini dairesel hareketine yeniden başlattı.
“Böylece bu dansa, bu geri sayıma, Gece Yarısı’na doğru bu yürüyüşe kilitlendik. Yirmi Beş Saniye Kaldı.“
“BU Yaratık ile yüzleşmeye hazır olup, olmadığımı sormuştun. Gerçek şu ki, asla hazır olmayacağım, bu Saat’i en başta inşa etmemin nedeni de tam olarak bu. Kendimi daha uzun beklemeye, daha fazla hazırlanmaya, korkudan süresiz ertelemeye ikna etmeden önce harekete geçmeye zorlamak için. Saat, kendimi hazır hissetsem de hissetmesem de, hazırlıklarım tamamlansa da tamamlanmasa da Gece Yarısı’nın geleceğini garanti eder. Çağlardır inşa ettiğim yüzleşmenin Sonsuz’a kadar teorik kalması yerine gerçekten gerçekleşeceğini garanti eder.“
Eli Gece Yarısı’nda tekrar durdu.
“Yani evet, Duygusal. Şimdi çok yakınız. Günler veya Yıllar açısından değil, ama her şey patlak vermeden önce önemli eylemler için kalan alan açısından. Yirmi Beş Saniye. Sesli söylendiğinde kulağa çok az zaman gibi geliyor...“
“Saat’i benimle izle. Zama’nla değil sonuçla nasıl işlediğini hisset. Ve nihayet Gece Yarısı’nı vurduğunda, o son Aaniyeler tükendiğinde ve Serpinti gerçekten başladığında, geri dönüş olmayacağını anla. Duraklama yok. Yeniden değerlendirme yok. Sadece inşa ettiğim her şeyin tüm ağırlığının kıyamet benzeri bir güçle BU Yaratığ’ın üzerine çökmesi var.“
GÜM!
Eli düştüğünde mekan sessizliğe gömüldü, görünmez Saat Varoluş’un kendisinin yanacağı ana doğru amansız geri sayımına devam ediyordu.
Ağır bir sessizlik çöktü.
Ve...
Ayrılmadan önce son sözlerini söylerken, BU Yaşayan Duygusal’ın gülümsemesi şeytani bir hâl aldı.
“Sana şans diliyorum, Ey İlkel Paradoks. Sonuçta, senin başarın benim başarımdır. Senin Çöküş’ün benim Çöküş’ümdür. Sen ölürsen, ben Ölürüm. Hoşuma gitse de gitmese de bu delilikte birbirimize bağlıyız. Haha!“
Gerçek bir neşeyle söylenen bu manik sözlerle, BU Yaşayan Duygusal geldiği kadar aniden kayboldu.
BU Yaşayan Paradoks Paradoksal mekanda ayakta kaldı, düşünceleri ve planlarıyla bir kez daha yalnızdı.
Ona çağlardır kimseye olmadığı kadar dürüst konuşmuştu. Belki de Son nihayet yaklaştığı için. Belki de Eylem yakınken, mutlak gizliliği korumanın artık bir amacı kalmadığı için.
Ya da belki sadece Varoluş’un gördüğü en büyük komplonun mimarı olan o bile, arada sırada konuşacak birine ihtiyaç duyduğu için.
BU Tezgâh’ın işlevleri İradesi’ne göre işlemeye devam etti.
Serpinti’ye Geri Sayım Sıfır’a doğru işlemeye devam etti.
—
Varoluş’ta, belirli olaylar fiilen gerçekleşmeden çok önce kaçınılmaz hâle gelir.
BU Yaratık ve BU Yaşayan Paradoks arasındaki çarpışma, isyan Paradoks’un bilincinde ilk kıvılcımlandığı andan itibaren kaçınılmazdı.
Serpinti, BU Tezgâh sadece bir Alan değil bir Silah olarak ilk tasarlandığı andan itibaren kaçınılmazdı.
Belirsiz kalan şey bu olayların olup, olmayacağı değil, daha ziyade ne zaman ve nasıl gelişecekleriydi.
Ve en kritiği, sonrasında ne geldiğini görmek için kimin hayatta kalacağıydı.
BU Yaşayan Paradoks, İşlevler’i programın öncesinde etkinleştirmiş, Zaman Çizelgesi’ni Hızlandırmış, kaçınılmazı yakınlaştırmıştı.
BU Yaşayan Duygusal kendi kontrol eksikliğini kabul etmişti.
Ve Varoluş boyunca, Geçmiş’te, Şimdi’de ve Gelecek’te, Varoluşlar seçimlerini yaptı ve eylemlerini gerçekleştirdi; Her biri, her şeyi belirleyecek olan teraziye ağırlık ekledi.
Geri sayım devam etti.
Serpinti yaklaştı.
Ve Varoluş nefesini tuttu, toz nihayet çöktüğünde, ayakta kalan kimse olup, olmayacağını görmek için bekledi.
Kaçınılmazlık geliyordu. Gece Yarısı geliyordu.
Tek soru, onunla yüzleşmeye gerçekten hazır kimse olup, olmadığıydı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.