Yukarı Çık




27.2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   29 

           
Bölüm 28: Bu Saygıdeğer Kişinin Kafası Biraz Karışık
 
Kıdemli Yuheng'ın kuralları çiğnediği için cezalandırılacağı haberi, kanat çıkarıp uçmuş gibi yayıldı; daha ertesi gün bile olmadan haber, sektteki herkes tarafından o gece öğrenildi.
 
İki yüz sopa muhtemelen sıradan bir insanı öldürürdü. Hatta bir kültivatör için bile, çekilmesi zor bir cezaydı.
 
Xue Meng bunu duyar duymaz ayağa fırladı: "Ne?! Shizun Disiplin Mahkemesi'ne mi gitti?"
 
"Genç efendi lütfen gidip sekt lideriyle konuş, Shizun zaten yaralı, iki yüz sopaya nasıl dayansın?"
 
Xue Meng panikten aklını kaybedecekti: "Babam mı? Olmaz ki, o henüz Taxue Sarayı'ndan dönmedi. Durumu kuş ile bildirsek bile en erken yarına gelir. Neden Shizun'u siz durdurmadınız?"
 
Mo Ran ve Shi Mei bakıştı.
Chu Wanning'i durdurmak mı?
Bu dünyada bunu yapabilecek biri var mıydı?
 
"Kahretsin, ben gidiyorum." Xue Meng aceleyle Disiplin Mahkemesi'ne koştu. Daha avluya giremeden Kıdemli Jielu'nun bir grup öğrencisinin ana salon kapısı etrafında toplanıp kapının önünde kalabalık yaptığını gördü, kendi aralarında fısıldaşıyorlardı.
 
"Burada ne işiniz var? Yolumdan çekilin! Hadi!"
 
"Genç efendi!"
 
"Ah, genç efendi burada."
 
"Genç efendiye yol açın."
 
Öğrenciler Xue Meng'a yol açmak için hemen kenara çekildiler. Açıkgök Salonu'nun kapıları açıldı. Chu Wanning içeride sırtı dik ve gözleri kapalı bir vaziyette diz çöküyor, tek bir kelime bile etmiyordu. Kıdemli Jielu elinde metal bir sopa tutarken SiSheng Zirvesi'nin kurallarını teker teker yüksek sesle okuyor, okunan her kurala metal sopadan acımasız bir darbe eşlik ediyordu.
 
"Bu sektin doksan birinci kuralı; masuma zarar verme, sıradan insanlara karşı kültivatör teknikleri kullanma. Bu sopanın adı altına, itirazın var mı?"
 
"İtirazım yok."
 
"Bu sektin doksan ikinci kuralı; sırf kendin istediğin için düşünmeden hareket etme, kendi arzularının esiri olma. Bu sopanın adı altına, itirazın var mı?"
 
"İtirazım yok."
 
Kıdemli Jielu, cezayı hafif uygulamaya cesaret edemedi. Daha doksan bilmem kaçıncı sopada olmasına rağmen Chu Wanning'in beyaz kıyafetleri kana bulanmıştı.
 
Chu Wanning, Xue Meng'ın son derece saygı duyduğu birisiydi. Bu manzara karşısında Xue Meng'ın gözleri kan çanağına döndü ve yüksek sesle bağırdı: "Shizun!"
 
Chu Wanning duymazlıktan geldi, gözleri hala kapalıydı kaşları ise hafifçe çatılmıştı.
 
Kıdemli Jielu kapıya göz attı ve kısık sesle konuştu: "Kıdemli Yuheng, genç efendi burada."
 
"Sağır değilim, duydum." Ama yine de kafasını kaldırmadı, dudaklarının kenarından kan sızıyordu.
 
"Sadece gürültücü bir çocuk gibi davranıyor, ona aldırış etme."
 
Kıdemli Jielu iç çekti: "...Yuheng, gerçekten buna gerek var mı?"
 
"Öğrencilerimin sürekli itaatsizlik etmelerine karşı yapabileceğim bir şey yok." Chu Wanning kısık sesle konuştu, "Eğer ben bugün cezamı çekmezsem gelecekte başkalarını cezalandıracak yüzüm nasıl olsun?"
 
"..."
 
"Lütfen devam et."
 
"Of..."  Kıdemli Jielu, Chu Wanning'in, açık yakasından ince bir sis gibi alçalan, solgun ve narin boynuna baktı, kendini tutamayarak konuştu: "O zaman, en azından daha nazik davransam?"
 
"...Bunun aldatmacadan farkı olmaz." Chu Wanning, "Endişelenme, sadece iki yüz sopa, bunu kaldırabilirim."
 
"Kıdemli Yuheng..."
 
"Jielu, daha fazla konuşmana gerek yok, devam et."
 
Metal sopa tekrar indi.
Xue Meng'ın, sesi bile çatlamıştı: "Kıdemli Jielu! Hala durmayacak mısın? Genç efendinin hiç mi hatrı yok sende? Vurduğun kişi benim Shizun'um!! Benim Shizun'um!!!"
 
Kıdemli Jielu'nun, onu duymamış gibi davranmaktan başka çaresi yoktu.
 
Xue Meng'ın akciğerleri sinirden patlamak üzereydi: "Sağır mısın be rezil adam? Genç efendin durmanı emrediyor! Eğer, eğer ona vurmaya bir kez daha cüret edersen ben, ben, ben-------"
 
"Ben" kelimesinde takılı kaldı ve ne söylese bilemedi. O ne de olsa henüz on beş yaşındaki bir çocuktu, "cennetin değerlisi" olsun veya olmasın, gücü ve şu anki durumu kıdemlilerinkinin çok çok altındaydı. En sonunda, kırmızı gözlerle zorlukla söylediği şey, inatçı bir-----
"Babama söylerim!!!" olmuştu.
 
Kıdemli Jielu: "..."
Chu Wanning belli belirsiz bir iç çekti.
 
Doksan yedi sopa. Doksan sekiz sopa. Doksan dokuz sopa. Yüz sopa...
 
Darbelerden kıyafetinin kumaşı bile yırtılmıştı. Kan, dehşet verici bir kırmızıydı. Xue Meng daha fazla dayanamıyordu. Gözleri panikten kızarmıştı, düşünmeksizin salonun içine atılmaya çalıştı ki Chu Wanning aniden gözlerini açıp bir el hareketi yaptı, bir bariyer, salonu ve dışarıyı anında ikiye bölerek kapının önünü kapladı ve Xue Meng'ın birkaç adım gerileyip yere düşmesine neden oldu.
 
Chu Wanning kan öksürdü, yıldırım gibi acımasız zümrüdüanka gözlerini kıstı.
 
"Utanç verici. Geldiğin yere geri dön!"
 
"Shizun!"
 
Chu Wanning sertçe konuştu: "SiSheng Zirvesi'nin genç efendisi Kıdemli Jielu'ya, ne zamandan beri kuralları çiğnemesi için emir verebilir oldu ha? Çabuk kaybol!"
 
Xue Meng iri gözlerle onu izledi, gözlerinde parıldayan bir ıslaklık vardı.
Mo Ran kenarda çenesini sıvazlayarak dikiliyordu, dudaklarının kenarları kıvrıldı: "Aiya, olamaz, küçük anka kuşu ağlayacak."
 
Bu sözler üzerine Xue Meng kafasını hızla çevirip Mo Ran'a kötü kötü baktı. Gözleri kıpkırmızıydı ama inadından gözyaşlarının damlamasına izin vermedi.
Ne itiraz ediyor ne de karşılık veriyordu.
Sadece ayağa kalktı ve kafası eğik bir şekilde dişlerini sıkıp üstündeki tozu silkeledi. Sonra, Açıkgök Salonu'nun önünde eğildi.
 
"Shizun, bu öğrenci hata etti."
 
Chu Wanning hala sopalara dayanmaya çalışıyordu, sırtı dimdikti ve bir kez bile eğilmemişti ama yüzü soluktu ve alnında soğuk bir terin parıltısı vardı.
 
Xue Meng inatla konuşmaya devam etti: "Lakin gitmiyorum, Shizun'a eşlik edeceğim."
Bunu dedikten sonra diz çöktü ve kalkmayı reddetti.
 
Mo Ran'ın gözleri, devrilmekten yuvarlarından çıkacaktı. Xue Meng, Xue Ziming, cennetin değerlisi, kendini bir tek Chu Wanning için bu kadar küçük düşürebilirdi. Diğer herkese karşı bir anka kuşuydu ama Shizun'un karşısında bir bıldırcındı. Mo Ran; Xue Meng'in erkeklere sıfır ilgi duyduğundan emin olmasaydı, Chu Wanning'e karşı asla pişmanlık duymayıp bu kadar kararlı davrandığından, ondan hoşlanıyor mu hoşlanmıyor mu diye merak edebilirdi. Eğer Shizun ona tokat atacak olsaydı, küçük bıldırcın tevazu ile diğer yanağını da ona çevirirdi.
 
Pekala, pekala.
Muhteşem dalkavuk.
 
Kalbi onu hor görüyor olsa da nedense ağzında ekşi* bir tat vardı.
*ÇN: Sirke ekşidir. Kıskançlık yani.
 
Mo Ran bir süre, kötü kötü Xue Meng'a baktı ve baktıkça daha da gıcık oldu.
Bağlılığını gösteren tek kişinin o olmasına izin vermemeliyim, diye düşündü.
 
Chu Wanning onu zaten sevmiyordu, Xue Meng'ın bu numaraları yüzünden, ileride onun tarafına geçme ihtimali yüksek değil miydi?
 
Bu sebepten o da Xue Meng'ın yanına çöktü.
 
"Ben de Shizun'a eşlik edeceğim."
 
Doğal olarak Shi Mei de onları takip etti ve üç öğrenci dışarıda diz çökerek beklemeye başladı. Diğer kıdemlilerin öğrencileri de haberi duyunca, gösteriyi izlemek için birkaç bahane uydurarak Disiplin Mahkemesi'ne geldiler.
 
"Tanrım, Kıdemli Yuheng, nasıl olabilir..."
 
"Öfke halindeyken sıradan birini dövdüğünü duydum."
 
"Ah! Çok korkunç?"
 
"Şş, sessiz ol, eğer Kıdemli Yuheng seni duyarsa kırbaç tahtasında sırada sen olursun!"
 
Başka birisi, "Ama neden genç efendi de diz çöküyor?"
 
"Hatta Mo-gongzi da..."
 
Mo Ran yakışıklı ve etkileyici olduğundan günlük hayatında birçok kız öğrencinin gönlünü çalardı. Gelenlerin çoğu ona acıdı, fısıldaşarak: "Zavallı Mo-gongzi... Ne yapsak, onun adına özür dilemeli miyiz?"
 
"Muhtemelen öğretmen-öğrenci ilişkilerine burnumuzu sokmamalıyız. Eğer cesaretin varsa git. Ama ben henüz ölmek istemiyorum. Kıdemli Yuheng tarafından birkaç yüz kez kırbaçlanan shijieyi* unuttun mu yoksa..."
*ÇN: Shijie kız senpai.
 
"..."
 
 
 
İki yüz sopa bitti.
Ve bariyer sonunda kaldırıldı.
 
Xue Meng aceleyle yerden kalktı ve telaşla Açıkgök Salonu'na koştu. Chu Wanning'e yaklaşıp durumunu görür görmez öfkeli bir "AA" sesi çıkardı ve dönerek Kıdemli Jielu'yu yakasından kavradı, bağırdı: "Rezil adam! Lanet olasıca, azıcık da olsa nazik davranmayı bilmiyor musun!!!"
 
"Xue Ziming." Chu Wanning'in kanla lekelenmiş dudakları açılıp kapandı, sesi boğuk ama sertti, gözleri ise hala kapalıydı.
 
"..."
 
Xue Meng Kıdemli Jielu'yu bırakıp kenarı ittiğinde parmakları sesli bir şekilde çıtladı.
 
Mo Ran da tam bu esnada yanlarına gelmişti. Kıdemli Jielu'nun, Chu Wanning'in rütbesini hesaba katarak ona nazik davranacağını düşünmüş, gülümsemeye devam ediyordu.
Fakat Chu Wanning'in durumunu gördüğünde yüzündeki gülümseme anında dondu.
 
Yoksa, omzunun durumunu gerçekten Kıdemli Jielu'ya söylememiş miydi?
İki yüz sopanın çoğu, yaralı omzuna inmiş, eskisinin üstüne yeni yaralar da açılmıştı.
Chu Wanning sen...
Sen aklını mı kaçırdın?!
 
Mo Ran'ın gözbebekleri küçüldü, içini bir nefret dalgası kapladı.
 
Nefret ettiği şeyi ya da onu bu kadar çok kızdıran şeyin tam olarak ne olduğunu bilmiyordu. Bildiği tek şey, öfkeli bir cehennem ateşinin karnından başlayarak tüm organlarına yayıldığıydı. Mo Ran, Chu Wanning'in, onu kendi elleriyle kirletip itibarını parçalarken kırılma noktasına gelmesine alışıktı. Fakat Chu Wanning'in bir başkası tarafından yaralanıp berelenmesine katlanamazdı!
 
Belki de geçmiş yaşamını unutamadığındandır ki Mo Ran hala bilinçaltında bu kişinin onun olduğunu hissediyordu. Ölüp ölmemesi, nefret edilip edilmemesi, her şeyi Mo Ran'a bağlıydı.
 
Başta, Chu Wanning bir kıdemli olduğundan, ceza iki yüz sopa da olsa ona hafif uygulanır diye düşünmüş ve cezalandırılmasını umursamamıştı. Ya da, darbelerin en azından omzundaki daha iyileşmemiş yaraya denk gelmeyeceğini düşünmüştü.
 
Lakin Chu Wanning yarası hakkında hiçbir şey söylememişti! Söylememişti! Bu deli adam ne için bu kadar inatçılık ediyordu? Tam olarak ne uğruna bu kadar acı çekiyordu? Bu salak aptal ne sik kanıtlamaya çalışıyordu?!?
 
Kafası allak bullak, Mo Ran Chu Wanning'i desteklemek için elini kaldıracaktı ki Xue Meng ondan önce davranmış, çoktan ona yardım ediyordu.
 
"..." Mo Ran'ın eli, havada kaldı, bir süre sonra tekrar aşağı indi.
 
Arkalarından, yürüyerek ilerleyişlerini izledi, Xue Meng Chu Wanning'i destekliyordu, Mo Ran'ın göğsünde bilinmeyen bir his vardı.
 
Onları takip etmek istiyordu ama ayağını hareket ettiremedi.
 
Önceki hayatta yaşanan her şey mazide kalmıştı. Şu anda Chu Wanning onun sadece Shizun'uydu. Aralarında geçen, sarhoş, nefret dolu, bazen tatlı karışıklıkların hiçbiri yaşanmamıştı.
 
Böyle şeyler düşüyor olmamalıydı.
Chu Wanning'in kimin tarafından dövüldüğü, kimin tarafından desteklendiği, kim ile vakit geçirdiği umurunda olmamalı, hatta Chu Wanning biri tarafından katledilse bile bu onu ilgilendirmemeliydi.
 
Shi Mei yanına geldi: "Hadi, onlarla birlikte gidip nasıl olduğuna bakalım."
 
"Ben pas geçeceğim, Xue Meng halleder. Hem benim yardımcı olabileceğim bir şey yok. Ne kadar çok insan olursa kargaşa o kadar artar."
 
Mo Ran'ın yüz ifadesinde bir değişiklik yoktu ama aklı biraz karışıktı.
 
Gerçekten, şu anda hissettiği şeyin ne olduğunu, gerçekten, anlayamıyordu.
 
Bu, nefret miydi?
 
 
 
Yazarın notları:
------------------
Bonus karakter kartları #2
 
Xue Meng
İkinci adı: Ziming
Lakabı: Bu kişi daha ölmedi.
Mesleği: Babası dağın kralı, dağ kralının genç oğlu
Kısacası: Bir girişimcinin çocuğu
Sosyal olarak: Henüz çıraklığını bitirmemiş bir kültivasyon dehası
Kısacası: İşsiz bir genç
Şu anki en sevdiği şey: Onu övecek, övecek ve ölümüne övecek birisi
Sevmediği şey: Onu övecek kimsenin olmayışı
Boyu: Şimdilik 169, tamamen uzadığında 178


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


27.2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   29 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.