Yukarı Çık




29   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   31 

           
Bölüm 30: Bu Saygıdeğer Kişi Tofu Yemek İstemiyor
*ÇN: birisinin tofusunu yemek, o kişiden yararlanmak , ayrıca yaygın olarak cinsel istismar anlamında da kullanılır.
 
"Hey hey, duydunuz mu? Kıdemli Yuheng, kuralları çiğnediğinden üç gün boyunca Yanluo Salonu'nda diz çökecekmiş."
 
Ertesi günün sabah saatleriydi, öğrenciler meditasyon yapmak için Günah ve Erdem Platformu'nda toplanmıştı. Hepsi oldukça gençti, bazıları ergenlik çağında, bazıları da yirmilerindeydi, kalpleri su gibi durgun bir şekilde meditasyona oturmak onlar için imkansız bir şeydi, öğretmen başka yöne baktığı an aralarında fısıltılarla sohbet ediyorlardı.
 
Chu Wanning'in cezalandırıldığı haberi hızla yayıldı.
Dün olaya tanık olan öğrenciler dedikoduyu hiç çekinmeden yayıyordu.
 
"Vay, nasıl bilmezsiniz? Hee... demek dün Kıdemli Lucun ile gece çiyi çiceği topladınız. Pekala, izin verin de size neleri kaçırdığınızı anlatayım. Dün Açıkgök Salonu'nda, kan öyle bir aktı ki yerlere sıçradı! Kıdemli Yuheng iki yüzden fazla darbe aldı! İki yüzden fazla! Ve her darbe de çok ağırdı, son derece acımasızcaydı!"
 
Anlatıcı öğrenci, her cümleyi abartılı bir yüz ifadesi ile vurguluyor, etrafında toplanan shimei ve shidi'lerin nefeslerini kesmekten oldukça keyif alıyordu.
 
"O sopadan iki yüz bilmem kaç darbe, düşünebiliyor musunuz? Kıdemli Yuheng'ı bırak, büyük, güçlü bir adam bile buna dayanamaz. Zaten sonrasında da tam orada bayıldı! Bizim o genç efendi neredeyse aklını kaybedecekti, anında içeri koşup Kıdemli Jielu'ya bağırmaya başladı, Kıdemli Yuheng'ın saçının teline bile dokunmasına izin vermedi, ne manzaraydı be------"
 
Canlandırmanın heyecanında yüzünü etli çörek* gibi buruşturdu, bir parmağını kaldırarak bir sonuca varmışçasına salladı: "Cık cık cık."
*ÇN: Bu çöreğin diğer bir ismi baozi sanırım, ve dışı beyaz, içi etle dolu bir yiyecek, poğaca gibi biraz? Bilmiyorum, google'a baozi yazın işte.
 
Küçük bir shimei anında soldu: "Olamaz! Kıdemli Yuheng bayıldı mı?"
 
"Genç efendi gerçekten Kıdemli Jielu'yla kavga mı etti?"
 
"Demek bu yüzden bugünkü sabah dersinde Kıdemli Yuheng yok... bu çok kötü olmuş... hangi kuralı çiğnemiş ki?"
 
"Öfke halindeyken bir müşteriyi dövdüğünü duydum."
 
"..."
 
Bu boş dedikodular ara sıra Xue Meng'ın kulağına geliyordu. SiSheng Zirvesi'nin genç efendisi Shizun'unun huyunu almıştı, bu yüzden ona, sadece bir iki kişi değil de Günah ve Erdem Platformu'ndaki herkes, Kıdemli Yuheng'ın cezalandırılması hakkında konuşuyormuş gibi geliyordu. Yaygara tüylerini karıştırıp sinirlerini bozuyordu ama yapabileceği bir şey yoktu.
 
Xue Meng'ın alnındaki damar durmaksızın atmaya devam ederken Mo Ran, tüm gece bir gıdım uyumadığından esneyip duruyordu.
 
Xue Meng, sinirini çıkaracak başka birisi olmadığından Mo Ran'a homurdandı: "Sabah günün en önemli vaktidir, sabahın köründe ne diye uyuz köpek gibisin! Shizun sana böyle mi öğretti?"
 
"Hah?" Mo Ran, uykulu gözlerle tekrar esnedi, "Xue Meng o kadar mı sıkıldın be, hadi Shizun'un azarlamasını anlarım da sana ne oluyor? Büyük kuzenine biraz saygı göster seni arsız velet."
 
Xue Meng kin içinde: "Büyük kuzenim bir it, ama, hey, madem ısrar ediyorsun!"
 
Mo Ran güldü: "Ne kötü çocuksun ya, büyük ağabeyine böyle saygısızca davranman, Shizun bunu öğrense büyük hayal kırıklığına uğrardı."
 
"Hala Shizun'un adını anacak cesaretin var demek! Dün neden Disiplin Mahkemesi'ne gitmesini engellemedin?"
 
"Mengmeng, bu bahsettiğin kişi Shizun, Gece Göğü'nün Yuheng'ı, Beidou Ölümsüzü? Senin onu durdurduğunu görmek isterim."
 
Xue Meng köpürdü, çatık kaşlarıyla ayağa kalkıp kılıcını çekti: "Sen bana az önce ne diye seslendin ha?!!"
 
Mo Ran, yanağı elinin içinde: "Mengmeng, iyi bir çocuk ol ve yerine otur."
 
Xue Meng kükredi: "Mo Weiyu, seni geberteceğim!!"
 
Shi Mei, bu ikisinin rutin ağız dalaşı esnasında, sıkıntı içinde ofladı, şakaklarını ovarak elindeki kitaba odaklanmaya çalıştı: "Taşıyıcıyı, gece ve gündüz doldur; ruhani çekirdek zamanla oluşacaktır. Göklerin emirleri kesindir; ölüm ve yaşam her zaman Shen ve Shang* yıldızları gibi ayrı olmaya devam edecektir..."
*ÇN: Shen batıdaki bir yıldız, Shang ise doğudaki bir yıldız.
 
 
 
Üç gün su gibi geçti. Chu Wanning derin düşünceler içinde diz çökerek cezasını tamamladı.
Kurallara göre, gelecek üç ay SiSheng Zirvesi'nden ayrılmayarak ev hapsinde olacak; Mengpo Salonu'na yardım etmek, Naihe Köprüsü'ndeki sütunları temizlemek ve girişteki merdiven basamaklarını silmek gibi ufak tefek işler yapacaktı.
 
Kıdemli Jielu endişeliydi: "Gerçeği söylemek gerekirse, Kıdemli Yuheng, bence bu kısmı atlamalısın. Ne de olsa sen tanınmış bir kültivasyon efendisisin*, bulaşık yıkamak ve yeri silmek gibi şeyler... sana hiç layık değil." Ve düşüncelerinin devamını dile getirmedi---
*ÇN: Zongshi, belirli bir alanda önemli ve tanınmış bireyler için kullanılan bir lakap, bu ileride de kullanılacak bu yüzden unutmamanız tavsiye edilir
 
Daha doğrusu, bu yaşlı adam, senin, yeri silmek, yemek yapmak ve çamaşır yıkamak gibi en basit işleri bile becerebildiğinden şüpheli!
 
Diğer taraftan, Chu Wanning, kendi becerilerinden bir gıdım kuşku duymaksızın Mengpo Salonu'na durumu bildirmeye gitti.
 
 Chu Wanning'in ceza olarak oraya gelip onlara yardım edeceğini duyan, görevlilerden yetkililere, Mengpo Salonu'ndaki herkesin yüzü, sanki azılı bir düşmanla karşılaşacaklarmışçasına korkudan kireç gibi solmuştu.
 
Chu Wanning, beyaz kıyafetleri dalgalanarak geldi.
Yakışıklı yüzü sakin ve soğuk, tamamıyla ifadesizdi. Ayağının altına bir bulut, kolunun arasına da bir atkuyruğu fırçası konulsa, resimlerdeki ölümsüzlerden farksız olurdu.
 
Mengpo Salonu'nun müdürü, böyle güzel bir adamı sebze yıkaması ve yemek yapması için kullanmak zorunda olduğunu düşünerek oldukça sıkıntılı ve huzursuz hissediyordu.
Ne var ki Chu Wanning, bu "güzel adam" durumundan bihaber, doğrudan içeri girdi. Soğuk bakışları etrafta gezerken, içeride çalışan insanlar, bir adım geri atmadan edemediler.
 
"..." Chu Wanning direkt konuya girdi, "Ne yapayım?"
 
Müdür sıkıntı içinde kıyafetinin kenarıyla oynadı ve bir süre düşündükten sonra dikkatlice konuştu: "Acaba Kıdemli sebzeleri yıkayabilir mi?"
 
Chu Wanning: "Tabii."
 
Müdür rahat bir oh çekti. Normalde, Chu Wanning'in zarif ellerinin bu tür işlere uygun olmadığını ve onun temizlik benzeri şeyleri yapmak istemeyebileceğini düşünmüştü. Ayrıca, kirlenmeyi içermeyen diğer tüm işler, belirli bir seviye beceri gerektiriyordu, o da Chu Wanning'in bunları yapamayacağından endişelenmişti. 
Chu Wanning sebzeleri yıkamayı içtenlikle kabul edince müdür, artık endişelenmesine gerek kalmadığını düşündü.
 
Ne var ki, müdür yanılmıştı.
 
Mengpo Salonu'nun önünde küçük, berrak bir dere vardı. Chu Wanning bir sepet dolusu lahanayı kucaklayarak dereye gitti ve kollarını sıvayıp yıkamaya başladı.
 
Bu bölge Kıdemli Xuanji'ye bağlı olduğundan onun öğrencileri ara sıra buradan da geçerdi. Öğrenciler, Chu Wanning'in gerçekten de sebze yıkadığını görünce o kadar şok oldular ki doğru düzgün cümle kurmayı bile unuttular. Gözlerini üç dört kez ovuşturup yanlış görmediklerinden emin olduktan sonra kekeleyerek, "K-Kıdemli Yuheng, g-günaydın." dediler.
 
Chu Wanning yukarı baktı. "Günaydın."
 
Kıdemli Xuanji'nin öğrencileri bulundukları yerde titreyerek telaşla kaçtılar.
 
"..."
Chu Wanning zamanını onlara harcamak istemeyerek sadece lahanasını yıkamaya odaklandı, durulayıp sepete koyuyordu.
Son derece özenle yıkıyor, lahana yapraklarını teker teker ayırıp her bir yaprağı tekrar tekrar yıkıyordu. Bu metodun sonucu ise, öğle arası yavaş yavaş yaklaşmasına rağmen lahana sepetinin henüz tamamen yıkanmamış olmasıydı.
 
Görevliler mutfakta onu bekliyor, sıkıntı içinde oradan oraya koşturuyorlardı: "Ne yapalım? Eğer o gelmezse lahana da gelmeyecek; nasıl yeşillikli sığır eti sote yapacağız?"
 
Müdür şimdiye güneşin çoktan tepeye çıkmış olduğunu gördü ve konuştu: "Boş ver, daha fazla beklemeyin; yemeği kısık ateşte sığır eti kavurması ile değiştiriverin."
 
Böylece, Chu Wanning dönene kadar Mengpo Salonu'nun sığır eti, çoktan kısık ateşte pişmeye, içinde bulunduğu lezzetli çorba suyunun tüm tatlarını özümsemeye başlamıştı.
Lahanaya daha fazla gerek kalmamıştı. Chu Wanning o kadar zahmete girip yıkadığı lahanaları kucakladı ve keyifsizce kaşlarını çattı: "Madem kullanmayacaktınız neden bana lahana yıkattınız ki?"
 
Müdür birden soğuk ter dökmeye başladı, biraz peçete kopartarak alnını sildi. Telaş içinde, söylediği için sonsuza kadar pişman olacağı o kelimeleri söyledi: "Çünkü biz, Kıdemli'nin bir tencere tofu ve lahana güveci yapacağını umuyorduk!"
 
Chu Wanning ifadesizce lahanasını tuttu, sessizliğin arasında düşündü ve hiçbir şey söylemedi. "..."
 
Müdür aceleyle ekledi: "Eğer Kıdemli yapmak istemiyorsa hiç sorun değil----"
Cümlesini tamamlayamadan Chu Wanning araya girdi: "Tofu nerede?"
 
"...Kıdemli Yuheng, siz... yemek yapmayı biliyor musunuz?"
 
"Tamamen bilmiyor değilim. Deneyebilirim."
 
Öğle arası geldiğinde öğrenciler her zamanki gibi neşeli ve konuşkan bir şekilde Mengpo Salonu'na daldı. Üçer beşer kişilik yerler bulduktan sonra yemeklerini almak için tezgahlara gittiler.
Yemek her zaman lezzetli ve zengin olurdu, bugün de pek farklı olmayacağını düşünmüşlerdi.
 
Kısık ateşte pişmiş sığır etinin yağ oranı tamamıyla mükemmeldi, lezzetli domuz kıymasının rengi oldukça canlı, köy domuzu şeritleri altın ve çıtır çıtırdı, baharatlanmış balık ise cezbedici ve iştah kabartıcı bir kırmızıya sahipti.
 
Şefin, onlara fazladan tatlı-ekşi kaburga vereceğini, olmazsa en azından pirinçlerine biraz daha et suyu ya da kırmızıbiber sosu koyacağını umarak öğrencilerin hepsi, favori yemekleri için aceleyle sıraya girdiler.
 
Sıraya ilk girenler hep Kıdemli Lucun'un öğrencileri olurdu. En öndeki çocuğun yüzünde kocaman bir sivilce vardı ama yine de mapo tofu*sunu hevesle bekliyordu. Yavaşça tepsisini en sondaki tezgaha taşıdı ve kafasını kaldırmadan konuştu: "Şef, bir kase tofu istiyorum."
*ÇN: Çin'in Sichuan Bölgesi'nde yapılan bir tofu yemeği. Ve demek ki sivilceler için kötüymüş lol.
 
Şefin zarif ve soluk parmakları ona bolca bir kase tofu verdi.
Fakat bu, öğrencinin alışık olduğu tofu değildi. Onun yerine, kasede siyah bir madde, bir iğrençlik kütlesi vardı.
 
Öğrenci şaşkınlıkla kaseye baktı: "Ne halt bu?"
"Tofu ve lahana güveci."
Mengpo Salonu mırıldanmalarla doldu. Öğrenci ona cevap veren kişinin sesini tanımayarak sinirle konuştu: "Bir tür ölümsüzlük iksiri falan mı yapmaya çalışıyordunuz?! Bu şeyin neresi tofu ve lahana güveci?! İstemiyorum ben, al şunu geri."
 
Bu konuşması esnasında şefe bakmak için kafasını kaldırdı ama tezgahın arkasında dikilenin kim olduğunu görür görmez korkuyla geriledi ve neredeyse tüm tepsiyi deviriyordu.
 
"Kı, Kıdemli Yuheng!"
 
"Mn."
 
Öğrencinin gözleri dolmak üzereydi. "Hayır, şey... ben öyle demek istememiştim, az önce... ben..."
 
"Yemeyeceksen geri ver." dedi Chu Wanning, ve yüzünde hiçbir ifade olmaksızın devam etti, "İsraf etme."
 
Öğrenci, kaseyi robot gibi alıp tedirgin bir şekilde Chu Wanning'e uzattı, sonra sıkıntıyla kenara çekildi.
Şu an herkes tezgahın arkasındaki kişinin Kıdemli Yuheng olduğunu biliyordu, az önceki neşeli Mengpo Salonu'na bir sessizlik çöktü.
 
Öğrenciler, enselerinden tutulan köpekler gibi düzgün bir şekilde sıraya geçtiler ve telaşla tabaklarını doldurdular. Son tezgaha doğru yavaşça gittiler, Kıdemli'yi kekeleyerek selamladılar ve olabildiğince hızlı uzaklaştılar.
 
"Saygılar, Kıdemli yuheng."
 
"İyi günler."
 
"Zahmetleriniz için teşekkürler, Kıdemli Yuheng."
 
"..."
 
 
Öğrencilerin hepsi son derece saygılı ve dikkatli olduğundan Chu Wanning gergin selamlamalarının hepsini kabul etti... Ama hiç kimse tenceresindeki tofu ve lahana güvecini sormamıştı.
 
Sıra gittikçe azaldı, diğer şeflerin önündeki yemekler neredeyse bitmek üzereydi. Bir tek Chu Wanning'in önündeki tencere, hala ağzına kadar doluydu, içindeki yemek buz gibi olmuştu fakat yine de kimse yemekten almak istemiyordu.
 
 
Chu Wanning'in yüzünde bir değişiklik olmasa da içten içe biraz kötü hissediyordu. Tüm sabah o lahanayı yıkamakla uğraşmıştı...
 
Tam o anda üç öğrencisi içeri girdi. Her zamanki mavi-gümüş zırhını giyen Xue Meng, enerjik bir şekilde yanına koştu. Keyifle Shizun'a sokuldu ve konuştu: "Shizun! Durumun nasıl? Yaraların hala acıyor mu?"
 
"Hayır." dedi Chu Wanning sakince.
 
"O zaman, o zaman iyi." 
 
Chu Wanning bir an ona baktı ve aniden sordu: "Tofu yemek ister misin?"
 
"..."
 
 
 
Yazarın Notları:
 
Chu Wanning: Tofu yemek ister misin?
Öğrenci A: H-Hayır.
Chu Wanning: Tofu yemek ister misin? 
Öğrenci B: B-B-Benim tofuya alerjim var!
Chu Wanning: Tofu yemek ister misin?
Xue Meng: Ne!.. (Yüzü ve kulakları aniden kızarır) Ben heteroyum! Ben, Ben asla Shizun'un tofusunu yemem!
Chu Wanning: ...Neden bahsediyorsun? Açıkgök Salonu'na git ve bu sözlerini düşünüp utan! Bundan sonra da Mo Weiyu ile takılmayı bırak! (Öfkeyle masaya takla attırır)


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


29   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   31 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.