Yukarı Çık




8   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 

           
Baharda ekilen bir darı, sonbaharda  bin olarak  hasat edilir.
 
Zaman göz açıp kaparmışçasına hızlı bir şekilde geçmiş,çoktan hasat mevsimi  sonbahar gelmişti.Bu sonbahar Wanyue’nin askeri kampa girişinin üçüncü yılı olacaktı.
 
Li Krallığında yaşayan on binlerce çiftçi aile için yılın en önemli zamanı gelmişti.Çünkü bu  dönemde elde edilen hasat yılın geri kalanında ailenin yaşam kalitesini belirleyecekti.
 
Sonbahar hasadı ,Li Kraliyet Sarayı içinde önemliydi. Çünkü çiftçi ailelerden elde edilen vergiler ülke için önemli bir gelir kaynağıydı.
 
Hunlar da sonbahar hasadına önem veriyordu. Topraklarında tarım yapılmadığı için sonbahar hasadında elde edilen ‘savaş ganimetleri’ uzun süren kış aylarını geçirmelerini sağlıyordu.
 
Lin Wanyue, elinde tuttuğu mızrağı,sırtında asılı olan siyah yayı ve beline yerleştirdiği podaosuyla  birlikte birliğiyle beraber Li Krallığının sınır ötesinde  yer alan bölgeye doğru ilerliyordu.
 
General Li Mu savaş alanının yakınlarında bulunan çiftçi aileleri bu dönemde rahatsız etmemek için tampon mesafesini yüz mil arttırma kararı almıştı.
 
Bu aynı zamanda Li Krallığı askerlerinin  bedenlerini , sıradan insanları korumak için siper ettiklerinin  bir göstergesiydi.
 
Şuanda askeri kamptaki herkesin yüzünde kasvetli bir ifade vardı.Bu dönem her geldiğinde Li Krallığının kuzeyinde yer alan muhafızlar  her zamankinden daha  şiddetli ve sık işgalle karşı karşıya kalırdı.
 
Çünkü Hun’ların kışı geçirmek için stok yapmaları lazımdı.Bu dönem de Hun askerleri  amaçlarına ulaşıncaya kadar pes etmezler,inatçı bir kararlılığa sahip olurlardı.Li Krallığının asker zaiyatının bu dönemde fazla olmasının sebebi buydu.
 
Lin Wanyue o zamandan beri regl olmamış,kimliğinin ortaya çıkma  tehlikesi geçici de olsa çözülmüştü.
 
Ancak Lin Wanyue’nin ten rengi  gün geçtikçe solgunlaşıyordu.Ayrıca zaman zaman üşüdüğünü hissediyordu.İçinde vücudunun  yaowang çiçeği tarafından istila edildiğine dair karanlık bir ürperti vardı.
 
‘Hey,duydun mu?’
 
‘Neyi duydum mu?’
 
‘Chu Wang suikastçiler tarafından saldırıya uğramış.Chu Wang’ın eşi  de Chu Wang’ı  korumak için kılıcın önüne atıldığı sırada ölmüş.’
 
‘Gerçekten mi? Chu Wang’ın eşinin birinci sınıf bir güzel olduğunu duymuştum.Gerçekten utanç verici!’
 
‘Bu ikinci değil mi?Önceki eşi de suikastçiler tarafından öldürülmüştü.’
 
‘Chu Wang’ın eşi olmanın kötü bir alamet olduğunu düşünmüyor musunuz?’
 
‘Orada neler oluyor?’piyade askerlerinin kendi aralarında fısıldaştıklarını duyan atlı öncü birliklerden bir subay bağırdı.
 
Lin Wanyue’den çokta uzakta olmayan iki asker hemen sustular.
 
Subay etrafına sertçe bakındıktan sonra atıyla birlikte uzaklaştı.Ordu güneşin altında sınır ötesine doğru ilerledi.
 
Sonbaharda kuzey kesimde kuru bir hava hakim olmasına rağmen güneş yine de göz kamaştırıcıydı. Kilometrelerce yol yürüyen askerler,Lin Wanyue hariç terden sırılsıklam olmuştu.
Güneş ışınları onu terletmemişti aksine rahat hissediyordu.Zaman zaman içinden soğuk bir ürperti geçiyordu.
Lin Wanyue izin gününü  yaowang çiçeğini bulmak için harcamıştı.Çiçeği yuttuktan kısa bir süre sonra buzla dolu bir mağaraya düşmüş gibi hissetmişti.Bütün vücudu soğumaya başlamıştı.
Öğleden sonra olmasına rağmen Lin Wanyue hala üşüyordu.Yerde acı içinde kıvranırken kendine sarılmıştı.Görüşü yavaş yavaş bulanıklaşmaya başlamıştı ve kendini Changjuan köyüne dönmüş gibi hissediyordu.Köylüler hala eskisi gibi görünüyordu.Her biri Wanyue’ye gülümsüyordu ve Wanyue de onlara karşılık veriyordu.Kalbi tamamen rahatlamıştı artık askeri kamptan ayrılabilir,gerçek kişiliğiyle yaşayabilirdi.Artık her gün kimliğinin açığa çıkması konusunda  endişelenmek zorunda değildi.Bu şekilde yaşamak çok yorucuydu.Düşünceler eşliğinde Lin Wanyue’nin zihni tamamen karanlığa teslim olmuştu.
Karanlık dağılarak hava aydınlanmaya  başladığında Lin Wanyue uyanmıştı.
O gün Lin Wanyue uyandıktan sonra sessizce  dizlerinin üzerine oturmuştu ardından doludizgin bir şekilde kahkahalara boğulmuş bir süre sonraysa sessizleşmişti.
Askeri kampa,onu mücadele etmesi ve hayatta kalması için destekleyen aynı zamanda gelecek için hiçbir umudun beklemediği ,onu saklayan yere döndü ve bir kez daha hapsedildi.
 

 
Güneş batmaya başlamıştı.General Li Mu ordunun dinlenmesi,yeniden örgütlenmesi ve  yemek hazırlanması için soba kurulmasını emretti.
 
Soba borusundan havaya duman yükseldi.General Li Mu’ya eşlik eden general yardımcısı yemek yiyen askerleri yüreklendirmek için askerlerin arasında geziniyordu.
 
Lin Wanyue, baş parmağı kalınlığında olan tabağındaki ete baktı.
 
‘Wu…’ uzaklardan bir boru sesi duyulmuştu.Sobadan çıkan duman yiyecek ihtiyacı olan Hunların dikkatini çekmişti.
 
‘Düşman Saldırısı!’
 
Lin Wanyue,borudan çıkan sinyal sesini duyar duymaz elindeki kaseyi  yere attı.Eline mızrağını alıp geriye kalan şeyleri kontrol ettikten sonra savaşa her an girmeye hazır bir duruma gelmişti.
 
‘Başkomutanı koruyun!’ bağırışın ardından Lin Wanyue sesin geldiği yere doğru baktı.Onlarca adım ötede bir grup insan toplanmaya başlamıştı.Ortada kuşatmaya alınan kişi General Li Mu değil miydi?
 
‘Savaş düzenini alın!’
 
General Li Mu nereden geldiği belli olmayan ,aniden baskın yapan Hunlarla yüz yüze gelmesine rağmen sakin ve kendi halinde görünüyordu.Atın sırtında otururken belinden çıkardığı kılıcıyla savaşa önderlik etmeye hazırdı.
 
Ancak savaş davullarını çalmak için yeterli zaman yoktu.Bayrak taşıyan askerlerin,diğer komutanlara sinyal vermesi içinde yeterli zaman da yoktu ve savaş sesinin duyulması da imkansızdı.Herhangi bir insanın sesinin diğerine yayılması bu mesafeden imkansızdı.Belli bir hat üzerinde yolculuk ettikleri için birlikler arasında uzun bir mesafe vardı ve Hun atları onlara nazaran çok hızlıydı.Bu savaş tek taraflı bir katliam haline gelmek üzereydi!
 
Atların gürültülü toynak sesleri gittikçe yaklaşıyordu.Yaklaşan seslerden kaynaklı yerde meydana gelen titreşimde belirgin bir şekilde artıyordu.Lin Wanyue’nin yüz ifadesi kasvetli bir hal almaya başlamıştı.Bu zor bir savaş olacaktı!
 
Uzaktan duyulan korkunç bağırış seslerini takiben ön saflardaki askerler çoktan Hun askerleri ve süvarileriyle çarpışmaya başlamıştı!
 
Hunlar pala ve savaş atlarıyla birlikte Li Krallığının birliklerini alaşağı etmişlerdi.Palalarını savurmalarıyla birlikte havada taze kan izleri uçuşuyordu.
 
Lin Wanyue savaş alanına baktığında endişesi gittikçe artmaya başlamıştı.Li Krallığının piyade askerlerinin silah kullanma konusundaki dezavantajı  burada tamamen ortaya çıkmıştı.
 
Lin Wanyue,mızrağını yere bırakarak sırtında asılı olan yayına uzandı.Pozisyonunu ayarlayarak bir ok çekti.Ardından derin bir nefes aldıktan sonra  yayını gerip nişan alarak okunu fırlattı!
‘Sou’ sesi eşliğinde ok havayı yararak bir Hun süvarisinin göğsüne saplandı.Atının üzerinde şaşkın bir şekilde göğsüne saplanmış olan oka bakan Hun askeri sersemlemiş bir şekilde iki kez sallandıktan sonra atından aşağıya düştü.Ardından Li Krallığından bir askerin mızrağı tarafından deşildi.
 
‘Harika!’ at sırtında olan General Li Mu,Hun askerinin vurulma sürecine tanıklık etmiş ve askerini övmekten kendini alamamıştı.
 
Oku atan kişiye bakmak için arkasını döndüğünde  sertleşip keçe haline gelmiş bir piyade askeri üniforması giyen genç ve sıska biriyle karşılaşmıştı.Beline bağlı bir podaosu yan tarafındaysa mızrağı vardı.Tekrardan düzgün bir şekilde pozisyon alarak bir ok çekip nişan almıştı.Yayını yavaş bir şekilde ama sonuna kadar çekmiş ardından okunu fırlatmıştı.
 
‘Sou’ ok yaydan çıktıktan kısa bir süre sonra bir Hun’un göğsünün tam ortasına saplanmıştı.
 
Li Mu,gözlerini kısarak Lin Wanyue’nin elindeki siyah yayı inceledi.Lin Wanyue’nin elinde olan siyah yay aslında Li Mu’ya aitti.Yay kullanılmaz hale geldiği için atmıştı.Ancak beklenmedik bir şekilde bir piyade askerinin eline geçmişti.Asıl şaşırtıcı olan şeyse kayda değer gözükmeyen bu sıska gencin doğruluğunu yitiren  çift girişli yayını kullanmasıydı!
 
Lin Wanyue,hareketlerinin Li Mu tarafından izlendiğini fark etmemişti.Tüm dikkati önünde gerçekleşmekte olan savaştaydı.Hızlıca durumu analiz etmeye çalışıyordu.
 
Sonrasında Lin Wanyue bir Hun askeriyle arasındaki mesafeyi ayarladıktan sonra yayını tekrardan sırtına yerleştirerek mızrağını eline alıp tereddüt etmeden Hun askerine karşı saldırıya geçti!
 
Lin Wanyue,Hun süvarisine doğru ilerledi.İçinde öfkeden ziyade bir heyecan vardı.Siyah yayın bu kadar kullanışlı olabileceğini düşünmemişti.Son iki aylık çabalarına değmişti.Daha iyi kullanmak ve israf etmemek için sadece iki ok kullanmıştı!
 
 
 


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


8   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.