Yukarı Çık




46   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   48 

           
Bölüm 47: Bu Saygıdeğer Kişi Bir Şeylerin Ters Olduğunu Hissediyor
 
Chu Wanning yaralıydı ve diğer üçü de bitkindi, bu yüzden, silah odasının dışarısındaki koridora vardıklarında Chu Wanning onlara biraz dinlenmelerini söyledi. Bir süre kimse konuşmadı, gerek dikilerek gerek oturarak kendi yaralarını veya bir diğerinin yaralarını incelediler ve güçlerini topladılar.
 
Mo Ran mırıldandı: "Xue Meng..."
 
Xue Meng kimseye aldırış etmeyerek donuk bir şekilde yürüdü ve Chu Wanning'in önünde durdu, kafasını kaldırdı, ağzını açtığında sesi çatlamış cam gibiydi.
 
"Shizun."
 
Ona baktığında Chu Wanning, dağınık saçlarını okşamak için içten içe bir dürtü hissetti ama sonra bunu bastırdı.
 
"Önceden seçtiğim kutsal silah, sahte miydi?"
 
Chu Wanning ses çıkarmadı.
 
Xue Meng'in gözlerinin kenarları daha da kızardı ve gözleri kan çanağına döndü. Gururu ve inatçılığı onu destekliyor olmasaydı, muhtemelen durduğu yerde gözyaşlarını dökmeye başlardı.
"Bu, benim hiçbir zaman kutsal bir silaha sahip olamayacağım anlamına mı geliyor?"
 
Chu Wanning bir iç çekerek gözlerini kapadı.
 
Koridorda, Chu Wanning'in berrak sesinden başka ses yoktu.
 
"...Şapşal çocuk."
Çaresiz iç çekişle söylenen tek bir "şapşal çocuk", Xue Meng'ın tüm aklının paramparça olmasına sebep oldu.
Daha fazla dayanamayarak kendini Chu Wanning'in kollarına attı ve beline yapışarak ağlamaya başladı.
"Shizun... Shizun..."
 
Birisinin, Jincheng Gölü'nden kutsal bir silah bulmayı başaramaması, kültivasyon dünyasında yükselmesi için gereken nitelikleri ve zirveye ulaşma şansını kaybetmesiyle eş değerdi.  Herkes bunun farkındaydı; bir ölümlünün güçleri kısıtlıydı, kutsal bir silahı olmaksızın ne kadar güçlü olursa olsun, insan, etten ve kandan vücudu ile sınırlandırılan bir varlıktı.
 
Üst kültivasyon dünyasının genç efendilerinin neredeyse hepsi, atalarından kalma kutsal silahlara sahipti. Bu silahlar, ruhani enerjileriyle tamamen uyumlu olmasa da oldukça güçlüydü. Xue Zhengyong ve kardeşi, sekt işine sıfırdan başladıklarından, bir tek Xue Meng'ın, Jincheng Gölü'nden kutsal bir silahı yoktu.
Ve bu yüzden, atasal kılıcı karşılıklı imha için Zhaixin Liu'ya doğrultması, herkesten yükseğe çıkma tutkusundan vazgeçmesi ile aynı şeydi.
 
Chu Wanning herhangi bir şey sormadı ve daha fazla konuşmadı, sadece, Xue Meng ağlarken ona sarılı bir şekilde saçını okşamaya devam etti. Xue Meng şımartılarak büyümüştü, neredeyse hiç haksızlığa uğramamıştı; günlerini, kendini beğenmiş bir şekilde, kasıla kasıla gezinerek geçirmişti ve kendini bilecek kadar büyüdüğünden beri hiç ağlamamıştı.
 
Ama şimdi, gözyaşları genç yüzünü kaplıyor, her kelimesi, artık asla sahip olamayacağı kutsal silahı gibi kırık kırık çıkıyordu; hepsi, bir zamanlar gerçekleşeceğinden emin olduğu o cesur hedefleri gibi paramparça olmuştu.
 
"Xue Meng." Chu Wanning öğrencisini kollarının arasında tutuyor, onu teselli ediyordu.
Gölün dibindeki sular, Chu Wanning'in beyaz kıyafetinde ve uzun, mürekkep siyahı saçlarının arkasında dalgalanıyordu. O anda Mo Ran'ın görebildiği tek şey, onun sık kirpiklerinin aşağıdan gelen yumuşak ışık hüzmesi ile alçalışıydı. Dalgalar ona değdiğinde saçı ile kıyafetini hareket ettirerek kabarttı, ve Mo Ran loş ışığın içinde Chu Wanning'in yüzünü artık net bir şekilde göremez hale geldi.
Yalnızca şunu dediğini duydu: "Ağlama, sen zaten harikasın."
 
Sesi pek yumuşak değildi ama söyleyen Chu Wanning olunca bu kelimeler, kulağa tarif edilemeyecek kadar yumuşak geliyordu.
 
Koridorun içinde herkes, kendi düşüncelerine dalarak sessizliğe büründü.
Mo Ran, buz gibi duvara yaslanıp Chu Wanning'in Xue Meng'ı tutuşunu ve saçını okşayışını izliyor, kalbi ağır hissediyordu.
 
Bu Jincheng Gölü'ne olan yolculuğa,
Hepsi dinç ve enerjik bir şekilde gelmişti.
Ama buradan yaralar içinde geri dönüyorlardı.
 
Xue Meng on beş yıldır cennetin değerlisiydi.
Saygın ve hayat doluydu.
Fakat sadece bir günlük bir süre içerisinde, her şey yerle bir olmuştu.
 
Şu andan itibaren, bu uzun ömründe geri kalan zamanını, o çağdaş ve şanlı on beş yılını unutmaya çalışmak için harcamak zorundaydı.
 
Silah odasından kaçarken, Zhaixin Liu'nun, sonunda bitkin düşen antik bir heykel gibi, nazik bir devin ölümü ve bizzat güneşin sona erişi gibi, yavaşça havuzun içine yığıldığını gördüler. Geride kalan deniz halkı ise dehşet içinde etrafa dağıldı.
 
Milyonlarca yıllık kutsal silah odası bir anda yok edilmişti.
Kutsal ağaç sağır edici bir gürültüyle yere düştü ve Jincheng Gölü'nde büyük bir akıntı dalgası oluşturdu. Sonrasında oluşan devasa girdap karşısında deniz halkı fırtınayı savuşturmak için orijinal geniş formlarına geri döndüler; Jincheng Gölü anında ışıldayan pullarla doldu ve önemsiz ölümlüler için daracık bir alan kaldı.
 
Mo Ran bağırdı: "Bu taraftan çıkamayız!"
O tam bunu söylerken bir deniz ejderhasının kalın kuyruğu etrafı parçalayarak içeri girdi. Mo Ran hızla kenara çekilerek kuyruktan zar zor sıyrıldı.
Birdenbire, diğerlerinden daha büyük olan, kapkara pulları altın renginde parlayan, siyah bir ejderha içeri süzülerek girdi.
 
Mo Ran şaşırarak haykırdı: "Wangyue?!!"
Wangyue kudretle kükredi ve dilsiz ejderha, ansızın, büyük bir saatin çınlaması gibi alçak bir tonla konuştu: "Sırtıma tırmanın; Zhaixin Liu'nun yıkımını, Jincheng Gölü'nün yıkımı da çok geçmeden takip edecek. Çabuk! Sizi buradan çıkaracağım!"
 
Wangyue'nin dost mu düşman mı olduğunu bilmemelerine rağmen, başka seçenekleri olmadığından, dediğini yaptılar. Wangyue dördünü üstünde taşıyarak binlerce ejderle dolu olan tehlikeli dalgaları hızla geçti, sular onun ardından ayrılıyordu.  
 
"Sıkı tutunun!"
 
Antik ejderha sudan sıçrayıp göğe doğru süzülmeden önce aldıkları tek uyarı bu olmuştu. Basınç onlara tonlarca tuğla gibi çarptı, suyun akışı vücutlarında, binlerce atın onları ezip geçmesi gibiydi. Gözlerini açamıyor, zorlukla nefes alıyor, göle tekrar düşmemek için tüm güçleriyle ejderhanın sırtına tutunuyorlardı.
 
Gözlerini tekrar açtıklarında, çoktan Jincheng Gölü'nün üstünde, Ağarma Zirvesinin tepesindeki bulutların arasında süzülüyorlardı. Ejderhanın geniş, aynamsı pullarından su damlacıkları saçılıyordu, serpinti, sayısız ışık parıltısına dönüştü ve gökte bir gökkuşağı oluşturdu. Araziyi renkler kaplarken Wangyue kafasını bir kükremeyle kaldırdı.
 
Mo Ran şiddetli rüzgarın içinde, arkasından Xue Meng'ın heyecanla dolu sesini duydu. Ne de olsa Xue Meng, genç birisiydi, dikkati endişelerinden kolayca dağılıyordu-----
 
"Aman tanrım! Uçuyorum! Bir ejderhanın üstünde!"
 
Wangyue Ağarma Zirvesi'nin üstünde daireler çizip alçalırken gittikçe boyut olarak küçüldü; sonunda Jincheng Gölü'nün kıyısına indiğinde, etraftaki taşları ve çiçekleri ezmemek için orijinal boyutunun yarısı kadar olmuştu,  sırtındakiler inerken olduğu yerde sessizce bekledi.
 
Hepsi, Jincheng Gölü'ne bakmak için kafalarını çevirdi ama gördükleri tek şey, erimiş kalın bir buz tabakası ve buz parçalarını karıştırıp etrafa saçan dalgalardı. Şafağın ilk ışıkları doğu göklerini saf bir beyaza boyamıştı, güneş ışığı Jincheng Gölü'ne dökülmüş, şahane bir şekilde parıldıyordu. 
Birden Shi Mei onlara seslendi: "Göldeki ejderlere bakın!"
 
Gölde dalgalarla inip çıkan ve kıvrılıp dönen ejderhalar, gittikçe hareket etmeyi bıraktılar, parçalanarak arka arkaya bir sürü toz zerreciklerine döndüler ve sonra gölden, siyah satranç parçaları yükseldi ve havanın ortasına toplandı.
 
Mo Ran mırıldandı: "Zhenlong Satranç Formasyonu..."
Gölde deniz ejderlerinden tut Zhaixin Liu'ya kadar her şey, Zhenlong Satranç Formasyonu'nun kontrolü altındaydı. Bunların hepsi, gölgelerin ardında saklanan birinin kurduğu bir maçtı!
Mo Ran ürperdi.
Yeniden doğduğu bu dönemde, bir terslik vardı; belirli bir sebebi olmamasına rağmen bazı olaylar, gerçekleşmeleri gereken zamandan önce gerçekleşmişti.
 
Önceki hayatında o on altı yaşındayken, kesinlikle Zhenlong Satranç Formasyonu'nu bu kadar iyi kontrol edebilen birisi yoktu. Bu sahte Gouchen tam olarak kimdi?
 
Xue Meng haykırdı: "Wangyue!"
Mo Ran arkasını döndü, gördüğü şey, Wangyue'nin yerde kıpırdamadan eğilişiydi. Vücudunda herhangi bir siyah satranç parçası yoktu, ama son derece zayıf görünüyordu, gözleri yarı kapalıydı.
 
"Sizler... iyi yaptınız... Yüce Gouchen'imizin Jincheng Gölü'nün... düşmanın eline geçmesindense... yok edilmesini yeğleriz..."
 
Konuşmayı bitirdiğinde, tüm bedeni aniden altın bir ışıkla parladı, ışık kaybolduğunda insan formuna dönüşmüştü.
"Demek o sendin?!"
Mo Ran ve Xue Meng aynı anda haykırarak konuştular.
Önlerindeki Wangyue, onları önceden kutsal silah odasına götüren beyaz saçlı, yaşlı deniz adamından bir başkası değildi. Wangyue kafasını kaldırdı, gözlerinde bir parça suçluluk duygusu vardı.
 
"Bendim."
 
Xue Meng şok olmuştu: "S-sen, bizi neden silah odasına götürdün? Bize yardım etmek mi zarar vermek mi istiyorsun? Eğer zarar vermekse, bizi neden kıyıya çıkardın? Eğer yardım etmekse, ya biz Zhaixin Liu'nun testini geçemeseydik..."
 
Wangyue bakışlarını alçalttı, sesi boğuktu: "Lütfen özrümü kabul edin. O zamanki koşullar altında yapabileceğim başka bir şey yoktu. O sahte Gouchen'in kendi kültivasyonu yetersizdi, yasaklı tekniği kullanabilmek için tamamen Zhaixin Liu'nun gücünden yararlanıyordu. Büyüsünü bozmanın tek yolu Zhaixin Liu'dan kurtulmaktı. Umudumu siz dördünüze yüklemekten başka seçeneğim yoktu."
 
Chu Wanning hafifçe kafasını salladı, onun yanına yürüdü ve yaralarını iyileştirmek için ona ruhani enerji aktarmaya başladı.
Wangyue uzun bir iç çekti: "Daozhang merhametli, fakat buna gerek yok. Zamanım geldi. Ben de göldeki diğer yaratıklar gibi Zhaixin Liu'nun ruhani enerjisiyle yaşıyorum, ve artık o da yıkıldığına göre ben daha fazla bu dünyada kalamam."
 
Chu Wanning: "..."
 
Wangyue devam etti: "Ölümün ve yaşamın düzeni zorlanamaz. Jincheng Gölü'ndeki kabusun kırıldığını görecek kadar yaşayabildiğime göre dileğim çoktan yerine geldi demektir. Fakat siz dördünüzü tehlikeye soktuğum için son derece vicdan azabı çekiyorum."
 
Chu Wanning konuştu: "Önemli değil... Sahtekarın kim olduğunu ve ne istediğini biliyor musun?"
 
Wangyue cevapladı: "Kim olduğunu bilmiyorum ama hedefi büyük ihtimalle üç yasaklı tekniği kontrol edebilmek için Zhaixin Liu'yu ele geçirmekti."
 
Chu Wanning mırıldandı: "Yasaklı teknikler inanılmaz derecede fazla ruhani enerji gerektirir, bunları kontrol etmek, antik bir ağaç ruhunun yardımıyla şüphesiz ki daha kolay olur."
 
"Evet, o kişi de aynı şeyi dedi. Antik ruhların son derece güçlü olduğunu ama onları bulmanın çok zor olduğunu söyledi. Antik kayıtlardan izi sürülebilen bir tek Zhaixin Liu varmış. O yabancı oldukça yakın bir zamanda ortaya çıktı ve Jincheng Gölü'nün kontrolünü elini aldığında tüm zamanını gölün dibinde Zhaixin Liu'nun gücünü kullanarak 'Yeniden doğuş' ve 'Zhenlong Satranç Formasyonu' isimli yasaklı teknikleri çalışarak geçirdi."
Wangyue iç çekti, gözleri bir parça boş ve sönüktü.
 
Mo Ran bir an kalbinin duracak gibi olduğunu hissetti.
Gerçekten, Jincheng Gölü'ne olan bu yolculuk önceki hayatındakinden tamamen farklıydı ve tüm bu değişiklikler olalı fazla da zaman geçmemişti. Tam olarak ne olmuştu da her şeyin yönü bu doğrultuda değişmişti?
 
"O adam canlı yaratıkları kontrol edebilecek güce sahip değildi, bu yüzden onun yerine göldeki bir sürü yaratığı öldürerek ölüleri kontrol etmeye kalkıştı. Başarılı da oldu, ve sadece birkaç haftalık bir süreçte, göldeki tüm canlıları öldürerek hepsini satranç parçasına çevirdi. Üzerlerinde deney yapmak için sadece birkaç tanesini canlı bıraktı, onlardan biri de bendim."
 
Mo Ran sordu: "Benimle karşılaşmak için sudan çıktığında da o sahte Gouchen tarafından kontrol ediliyor muydun?"
 
"Hayır." Wangyue yavaşça gözlerini kapadı, "Diğerlerini kontrol ediyor olabilir, mesela o tilki ruhu ile Zhaixin Liu gibi, fakat beni kontrol edemez. Ben, milyonlarca yıl önce, dünyanın yaratılışı esnasında, Yüce Gouchen tarafından eğitilen ruhani bir canavarım. Onun taşıyıcısı olmaya boyun eğdiğimde ben, hem ölümde hem kalımda sadece tek bir efendiye sadık kalmak üzere onun mührüyle damgalandım."
 
"O zaman sen neden..."
 
"Rol yapıyordum, başka seçeneğim yoktu." Wangyue iç çekti, "Yabancı beni tamamen kontrol edemiyordu fakat Yüce Gouchen'in mührü, milyonlarca yıllık olduğundan, etkisi sadece orijinal versiyondan kalan bir iz gibiydi, bu yüzden vücudumun bir kısmı sahte Gouchen'in kontrolü altına girdi----- ilk karşılaşmamızda dilsiz olmamın nedeni de o kişinin boğazımı kontrol edebilmesinden kaynaklanıyordu, tekrar konuşabilmeye ancak büyüsü kaybolduğunda başladım."
 
Mo Ran sordu: "O sahte Gouchen senin rol yaptığını biliyor muydu?"
 
"Sanmam." Wangyue konuşurken Mo Ran'a bakıyordu, "Zhaixin Liu'nun ömrünü uzatmak için senin ruhani çekirdeğini almayı planlamıştı. Ama benim, siz dördünüzü, antik söğüdü yok etmeniz için silah odasına götüreceğimi tahmin edemedi ve planlarına müdahale edeceğimi düşünmeyerek herhangi bir önlem de almadı."
 
Fakat Chu Wanning aniden konuştu: "Belki de, sana karşı önlem almamasının nedeni, akıl edemediğinden değil de, o tür şeylere harcayacak gücü olmadığı içindi."
 
"Daozhang ne demek istiyor?"
 
Chu Wanning konuştu: "Bu sahtekarda garip olan bir şeyler daha var."
 
 
Çevirmen notu: 53. bölüme kadar çevirdim son okumalarını yapıp bugün atmaya çalışacağım, mangatrde daha geç paylaşabilirim. Bu arada yazarın notunu çevirmedim... Çok uzundu :(


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


46   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   48 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.