Yukarı Çık




48   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   50 

           
Bölüm 49: Bu Saygıdeğer Kişinin Shizun'u Hep Çok Sinirli
Rızasız dokunma, cinsellik?
 
Chu Wanning'in kuşkusu kelimelerle daha fazla nitelenemezdi. Gözleri fal taşı gibi açıldı, rüyasındaki Mo Ran'ı sanki bir hayalete bakıyormuş gibi izliyordu.
 
Yetişkin Mo Ran, geniş omuzları ve uzun bacaklarıyla görkemliydi, kendisinden yarım kafa daha uzundu.
Bakışlarını alçaltarak ona baktığında, gözleri düşünceliydi ve kenarlarında küçümsemenin izleri vardı.
 
"Bu Saygıdeğer Kişi'nin sevgili Shizun'u, gerçekten aynaya bir bakmalısın."
Parmağı Chu Wanning'in yanağından aşağı doğru süzülerek kulağında durdu, gözleri soğuk ve tehditkardı.
Bir süre sessizlik sürdü, sonra soğuk bir şekilde "hıh"layarak aniden ona doğru eğildi, Chu Wanning'in dudaklarını kendininkilerle yakaladı ve buna, yumuşak ve yakıcı sıcaklıktaki bir his eşlik etti.
 
Tamamen hazırlıksız yakalanan Chu Wanning'in kafası beyaz gürültüyle doldu ve zihninin içindeki bir şey... sanki şak diye koptu...
Mo Ran onu öpüyordu. Nemli, ıstıraplı, ahlaksız ve günahkar bir arzuyla nefesi ona hücum ediyordu.
 
Dudakları kabaca birleşip dişleri temas ederken göğsünde fırtınalı dalgalar dolup taştı.
Chu Wanning neredeyse dehşet içinde titriyordu, gözleri fal taşı gibi açılmıştı, zihninin bir kısmı öfkeyle dolarken diğer kısmı şaşkınlıktan sersemlemişti. Sanki rüyasında ruhani güçlerini kaybetmiş gibiydi, fiziksel gücünü bile zar zor toplayabiliyordu; Mo Ran'ın göğsüne sıkıca bastırılmıştı ve tutuşundan hiçbir şekilde kurtulamıyordu.
 
Nedense, rüyasındaki Mo Ran, onun bildiği Mo Ran'dan tamamen farklıydı.
Devamlı saygılı bir şekilde kendini sevdirmeye çalışıp durmasının yerini, katlanılmaz bir zorbalık almıştı.
 
Mo Ran'ın hararetli nefes alışverişini net bir şekilde duyabiliyordu, nefesleri kısık ve hızlıydı, soluk verirken, hayvansı arzusu; onu etini ve kemiğini eriteceğine dair tehdit ediyormuşçasına lav gibi yakıcıydı.
 
Chu Wanning'in yüzü öfkeyle solmuştu, neredeyse kan tükürmek üzereydi. Mo Ran tarafından, direnecek gücü bile kalmayana kadar zorla bastırılacağını hayal bile edemezdi. Kabullenmesi daha da zor olan şey ise, öpücüklerin çılgınca sürtünüşünden karnında biriken sıcaklık ve parmaklarında oluşan zayıflıktı. Kolları arasında titriyordu; Mo Ran'ın göğsü kaynar sıcaklıktaydı, o kadar sıcaktı ki her an kıyafet tabakasının altında eriyip boğulabilecek gibiydi. Umutsuzca boğuşmak istiyordu ama bunu yapacak gücü toplayamıyordu.
 
Ayrıldıklarında, Chu Wanning'in bacaklarında sanki kemik kalmamıştı. Mo Ran hala onu tutarken başını çevirerek yüzünü kulağının arkasına bastırdı. Zar zor nefes alıp verirken nemli, ılık nefesinin değişini hissedebiliyordu. Sonra, Mo Ran konuştu: "Bu Saygıdeğer Kişi ile şartları konuşmak istemiyor muydun?"
 
Sesi boğuktu, hatta o kadar boğuktu ki bu ses Chu Wanning'e tamamen yabancı gelmişti.
 
Chu Wanning aşağı baktı ve Mo Ran'ın gırtlak çıkıntısının hareket ettiğini gördü, sanki kontrolünü sağlamak için bir savaşı kaybetmiş gibi yutkunuyordu.
 
"Ama senin Bu Saygıdeğer Kişi için neredeyse sıfır değerin var, bu yüzden, artakalan son şeyin ile pazarlık etmek zorundasın."
 
Chu Wanning'in sesi de boğuklaşmıştı, ama bu arzudan mıydı yoksa öfkeden miydi bilmiyordu, sessizce konuştu: "Hangi şey..."
 
Mo Ran onu duvara yasladı ve aniden bir elini kaldırarak sert yüzeye vurdu, diğer elini ise Chu Wanning'in zincirli bileğine sardı.
Ne kötü bir niyetle ne de sıkılgan olmayan bir arzuyla eğildi ve kulak memesini dudaklarının arasına aldı.
Chu Wanning şiddetle titredi, omurgasını dehşet verici bir uyuşukluk kaplayarak kafa derisine kadar yayıldı.
 
Mo Ran'ın sesi boğuktu, nefesi ağır ve baskındı.
"Seni becermeme izin ver, ben de isteğini yerine getireyim."
 
Chu Wanning'in gözleri irileşti, içlerindeki ıslaklık, şehvetle kaplı olsa da daha çok inanmazlıkla kaplıydı.
 
Mo Ran'ın eli çoktan beline doğru inmişti, dudakları boynunun yanında hareket ediyor, zehirli kelimeler ağzından son derece tatlı bir sesle çıkıyordu.
 
"Ama Bu Saygıdeğer Kişi Shizun'dan o kadar nefret ediyor ki Shizun'un vücuduna karşı herhangi bir ilgi duyması büyük ihtimalle çok zor olacak. Güzel bir zaman geçirmem için biraz uğraşman gerekecek."
Mo Ran duraksadı, ama sonra onu daha yakınına çekti ve belini okşamaya devam etti.
"Yani bunu iyi düşün, rızan varsa iyi bir çocuk gibi dizlerinin üzerine çök. Ağzını çalıştır, bana iyi hizmet et ve yatakta yayılıp seni sikmem için yalvar."
 
"..."
Chu Wanning sinirden aklını yitirmek üzereydi.
 
Namuslu, gururlu, temiz, ağırbaşlı Kıdemli Yuheng erkeklerden ve kadınlardan mesafesini korur, ne erotik çizimlerle ne de aşk şarkılarıyla ilgilenirdi, her zaman kirletilemez bir iffeti ve soğuk bir havası olurdu.
 
Ya da, daha basit kelimelere dökmek gerekirse, aşk ve şehvet meseleleri hakkında hiçbir şey bilmiyordu.
 
Ve, öfkesine rağmen tüm savunması ne yazık ki bu yabancı ve şiddetli hissin karşısında darmadağın oldu; tamamen yenik düşmüştü.
 
Mo Ran kısa bir süreliğine bekledi, ama herhangi bir tepki alamadı. Sessizce küfretti ve kendini tutamayarak tekrar onu öpmeye başladı. Dudaklarına doyduktan sonra, dilini çıkararak saydam bir iplik bıraktı, sonra hemen boynunu pek de nazikçe olmayarak ısırmaya başladı, boynunu, kulağını ve omzunu yalıyor ve öpüyordu.
 
Kabaca kıyafetlerini çekiştirip yırtarken Chu Wanning'in kafa derisi uyuşmaya devam etti, Mo Ran "neden hala çok aziz ve erdemliymişsin gibi davranıyorsun!" diye homurdandı, gözlerini kaldırıp Chu Wanning'e bakarkenki bakışları çılgın ve hararetliydi, gözlerinin kenarlarından tuhaf bir ışık, uzun zamandır biriken nefret gibi sonunda dışarı sızıyordu.
Tıpkı, kayaların altında kalan kavurucu sıcaklıktaki lav gibi, yıllar süren bir direnişten sonra ancak dolup taşıyor gibiydi.
 
Chu Wanning, onun bu, yırtıcı bir hayvanınki gibi olan bakışları karşısında yanıyormuşçasına başka tarafa bakmak istedi ama Mo Ran onun bu düşüncelerini okudu ve o daha kalkışamadan yüzünü kavradı.
 
"Bana bak."
Sesi, çatal ve sıcaktı, şehvetten---- ya da belki de başka bir şeyden---- hafifçe titriyordu, avını yalayıp yutmak üzere olan bir canavarın açlığı gibiydi.
 
"Bana bak dedim!"
Chu Wanning titrek bir şekilde gözlerini kapadı.
 
Bu rüya gerçekten fazla absürttü...
 
"Shizun." Kulağının yanındaki ses birdenbire tanıdığı gibi, o yumuşak ve ılık tona dönmüştü, "Shizun, uyan."
 
Chu Wanning bulanık gözlerle Mo Ran'ın yüzünün kendi yüzünden sadece birkaç santim yukarısında olduğunu gördü ve buna, yüksek bir sesle diğerinin yanağına inen, acımasız ve iyi nişan alınmış bir tokat ile tepki verdi.
 
Mo Ran, hazırlıksız yakalanarak tokatı doğrudan yedi. Bir "ah" sesi çıkardı ve gözlerini fal taşı gibi açtı: "Shizun! Bu ne içindi şimdi?"
 
"..."
Chu Wanning yerinde doğruldu, zümrüdüanka gözleri panik ve öfkeyle parladı.
Vücudu hala hafifçe titriyordu, rüya ve gerçek birbirine karışarak onu deliye döndürmüştü.
"Shizun..."
"Uzak dur!"
 
Chu Wanning kaşları çatık bir şekilde sertçe bağırdı. Mo Ran bu aşırı tepki karşısında afalladı ve bir süre geçtikten sonra temkinle sordu: "Kabus mu gördün?"
 
Kabus...
Doğru, hepsi bir rüyaydı... sadece bir rüya.
 
Chu Wanning uzun bir süre boş bakışlarla önündeki kişiye baktıktan sonra, soğukkanlılığının parçalarını yavaş yavaş geri toplamayı başarabildi.
 
Kırmızı Nilüfer Pavilyonu'ndaki kütüphanede uzanıyordu. Sadakat Salonu ve yetişkin Mo Ran görünürlerde yoktu. Önünde duran tek şey, hala genç ve çocuksu bir yüzdü.
 
Sonunda tamamen uyandıktan sonra Chu Wanning bir an duraksayarak yüz ifadesini düzgün bir şekle soktu ve hala hafifçe titreyen parmaklarıyla kıyafetlerini düzeltir gibi yaptı, artakalan gerginliğini ve rahatsızlığını bastırarak konuştu: "...Mn, rüya görüyordum ve... birine vuruyordum."
 
Mo Ran yanağındaki kırmızılığı ovuşturdu ve acıyla hafifçe tısladı: "Shizun rüyasında ne görüyordu ki? Ne güçlü bir vuruş ama..."
 
Chu Wanning'in yüzünde bir anlığına utanç parladı. Dudaklarını bastırdı ve biraz diğer tarafa dönerek gururlu bir şekilde hiçbir şey demedi.
 
Yüzü sular kadar sakin olsa da, kalbi, birbirlerine çılgınca çarpışan dalgalarla doluydu. Gururunun bir milyon küçük parçaya dönmek üzere olduğunu bizzat hissediyordu; rüyasında bu tür abes şeyler gördüğüne, öyle pis kelimeler duyduğuna inanamıyordu, ne kadar da utanmazdı, artık kendine nasıl bir öğretmen diyebilirdi.
Daha da kötüsü, onun bu işe yaramaz vücudu o aşağılık rüyaya tepki vermişti, gerçekten yıkılmak istiyordu...
 
Neyse ki kıyafetleri geniş ve salaştı da utancını başkalarından saklamasına yardımcı oluyordu.
Yine de bir eliyle alnını desteklerken Chu Wanning'in yüzü kasvetle kaplıydı.
 
Hıncını çıkarmak için rüyasındaki Mo Ran'ı yakalayamamıştı ama gözlerinin önünde, kendisini elverişli bir şekilde kapısına kadar teslim edeni vardı. Bu nedenle ters ters bakarak asık bir suratla sordu:
"Ne diye gecenin bir yarısı benim özel bölgeme, sanki Kırmızı Nilüfer Pavilyonu sana aitmiş gibi dalıyorsun? Sen ne zamandan beri Kıdemli Yuheng'sın?"
 
"..."
İlk hiçbir nedeni olmaksızın bir tokat, şimdi de iyi bir fırça; Mo Ran biraz haksızlığa uğradığını hissetti, kısık bir sesle mırıldandı, "Yine neye bu kadar kızdın..."
 
Chu Wanning kaşlarını çattı: "Kızgın değilim ben, uykuma geri döneceğim, çık dışarı!"
 
Mo Ran konuştu: "Ama Shizun, çoktan sabah oldu."
 
Chu Wanning: "..."
 
"Kırmızı Nilüfer Pavilyonu'na izinsiz girmeye cesaret edebilmemin tek sebebi, Günah ve Erdem Platformu'nda o kadar beklememize rağmen Shizun'un gelmemesiydi."
 
Chu Wanning: "..."
Panjuru kapalı olan pencerelerden birini açtı, gerçekten de güneş çoktan göğe doğru yükselmişti, kuşlar ötüyor ve böcekler vızıldıyordu.
Chu Wanning'in kaşları daha da karanlık bir şekilde çatıldı.
Her an TianWen'in çağırıp kamçılamaya başlayacak gibi görünüyordu.
 
Sabahın erken saatlerine kadar bir bahar rüyasına* dalmıştı ve eğer Mo Ran onu aramak için gelmesiydi o rüya muhtemelen devam edecekti----- düşüncesi bile Chu Wanning'in şakağındaki damarın atmasına sebep oldu, pencerenin tahtasını kavradıkça parmaklarının eklemleri yeşim gibi soluyordu.
*ÇN: Islak rüya.
 
Chu Wanning zihinsel kültivasyon uyguluyordu, zihnini kısıtlamayla ve disiplinle kültive ederdi, ayrıca, arzularını bastırmakta ustaydı; bundan önce bahar rüyasını bırak, herhangi pis bir düşüncesi bile olmamıştı.
 
Prensipleri böyle olan Chu Wanning, odundan bir adam gibiydi, aptal, sakar ve üstüne üstlük donuktu. Zihinsel kültivasyonu, tüm arzularını yok edecek kadar gelişmiş olduğundan, yapacak başka işi olmadığı zamanlarda, sık sık sevgililere ve ikili kültivasyon çiftlerine küçümsemeyle bakar, kendinden oldukça memnun hisseder, erdemli ve kirletilemez olduğunu düşünürdü.
 
En sonunda böyle düşeceğini kim bilebilirdi ki...
 
Kendi öğrencisinin ellerine.
 
Bilge, güçlü, asil ve soğuk Chu-Zongshi kızgın bir şekilde konuşurken Mo Ran'a bakmaya cüret bile edemiyordu: "Çabuk sabah alıştırması için benimle Günah ve Erdem Platformu'na gel!" sonra arkasını dönerek ayrıldı ve anında kayboldu.
 
Xue Meng ve Shi Mei uzun bir süredir bekliyordu ve Chu Wanning geldiğinde bir ağacın gölgesinde oturmuş sohbet ediyorlardı.
 
Shi Mei çok endişeliydi: "Shizun hiç gecikmez, bir şeyler mu oldu? Saat geç olmasına rağmen görünürlerde yok."
 
Xue Meng ondan daha da endişeliydi: "Mo Ran Shizun'u aramaya gitmedi mi? O kadar geçmesine rağmen hala geri dönmedi, böyle olacağını bilsem onunla giderdim. Umarım Shizun hasta değildir?"
 
Shi Mei konuştu: "Shizun'un omzundaki yara bayağı ağırdı ve düzgün bakım görse bile onun vücudu doğuştan narin olduğundan bu dediğin imkansız değil..."
 
Bunu duyunca Xue Meng daha da tedirginleşti ve aniden ayağa kalktı: "Daha fazla bekleyemeyeceğim, o güvenilmez it Mo Ran'a güvenemem, gidip Shizun'a kendim bakacağım!"
 
Ama arkasını döndüğünde, Chu Wanning orada, temiz kıyafetleri dalgalanarak hızla yürüyordu.
 
Ağacın altındaki ikili aynı anda haykırdı: "Shizun!"
Chu Wanning: "Bir işim çıktı. İkinizi bugün dövüş alıştırmasına ben götüreceğim, gidelim."
 
Chu Wanning dikkatini onlara vermemişken Shi Mei, onu arkasından takip eden Mo Ran'a döndü ve alçak bir sesle sordu: "Shizun iyi mi? İşi neydi?"
 
Mo Ran gözlerini devirdi: "Uyuyakaldı o kadar.
 
"Eh?"
 
"Şşş, bilmiyormuş gibi davran." Mo Ran hala az önceki tokattan dolayı acıyan yanağını ovdu; kesinlikle ikinci bir tanesini istemiyordu.
Shi Mei gözlerini kırpıştırdı: "Sol yanağın neden öyle kırmızı?"
Mo Ran sessizce konuştu: "Eğer sormaya devam edersen yanağım daha da acıyacak. Boş ver, acele edip şunları takip edelim."
 
Antrenman sahasına vardıklarında Chu Wanning, Mo Ran ve Shi Mei'e ilk olarak gidip bir alıştırma maçı yapmalarını söyledi, Xue Meng'ı ise kendi arkasında tuttu.
 
Chu Wanning konuştu: "Otur."
Xue Meng nedenini bilmese de Shizun'un her kelimesine, kanunmuş gibi uyardı ve derhal emrine uyarak olduğu yerde oturdu.
 
Chu Wanning de karşısına oturdu ve konuştu: "Üç yıl içerisinde Ruhani Dağ Müsabakası var, planın ne?"
 
Xue Meng aşağı baktı ve kısa bir süre geçtikten sonra sıktığı dişlerinin arasından konuştu: "Kazanmak."
 
Eğer Chu Wanning bunu ona Jincheng Gölü'ne olan yolculuklarından önce sorsaydı, Xue Meng gururlu ve emin bir şekilde yanıtlardı.
Ama şimdi, ettiği bu kelimenin arkasındaki tek şey, gururundan vazgeçmeyi inatla reddedişiydi.
Öz farkındalığı yok değildi ama kenara çekilip "cennetin değerlisi" unvanını hiçbir mücadele vermeksizin başka birine aktarmayı reddediyordu.
 
"Kazanmak" kelimesini dişleriyle öğüterek çıkardıktan sonra Xue Meng, kalbi tedirginlikle dolu bir şekilde Chu Wanning'e gizlice baktı.
 
Chu Wanning, içlerinde ne küçücük bir alayın ne de ufacık bir kuşkunun izini barındıran bakışlarla ona bakıyordu.
Basitçe konuştu:
 
"İyi."
 
Xue Meng'ın gözleri anında parladı: "Shizun sence--- sence ben hala... hala..." Heyecanla kelimelerinde tökezledi.
 
Chu Wanning konuştu: "Benim öğrencilerim mücadele vermeden pes etmez."
 
"Shizun..."
 
"Ruhani Dağ Müsabakasına, tüm sektlerden sıra dışı gençler katılıyor. Kutsal silahları olmayanlar doğal olarak sana denk değil ama rakibinin kutsal silahı olsa da korkmana gerek yok." Chu Wanning devam etti, "Bir kutsal silah, kısa bir sürede ustalaşılabilecek bir şey değil. Senin Longcheng kılıcın kutsal silahlardan biraz daha güçsüz olabilir ama yine de ölümlü işçiliğinden çıkan harika ve en yüksek kalite  silahlardan. Bu üç yıl boyunca gayretle kendini geliştirip antrenmanlar yaparsan kazanmak, kesinlikle ihtimaller diyarının dışında değil."
 
Dövüş sanatlarında Chu-zongshi'nın, seçici gözlerinin ve gerçekçi tahminlerinin olduğu herkes tarafından iyi bilinirdi.
Dahası, o, acıma hissiyle insanlara beyaz yalanlar söyleyecek bir tip değildi, bu yüzden kelimeleri karşısında Xue Meng'ın morali anında yükselmişti.
 
"Shizun gerçek mi söylüyor?"
 
Chu Wanning gözlerini kıstı, hafifçe konuştu: "Kaç yaşındasın, Xue Meng? Ben beş yaşından büyükleri şımartmam."
 
Xue Meng biraz utanarak burnunu ovdu ve sırıtmaya başladı.
 
Chu Wanning devam etti: "Galibiyetin veya mağlubiyetin ne olacağı belli olmaz, bir tek gurur hafife alınmamalıdır; sen sadece elinden geleni yap ve sonuç hakkında düşünüp endişelenme."
 
Xue Meng cevapladı: "Anladım!"
 
Xue Meng'ın endişelerini yatıştırdıktan sonra Chu Wanning antrenman sahasına, alıştırma kuklalarının olduğu yere yöneldi. Öğrenciler kuklalarla kapışırken geçen insanların zarar görmemesi için bu alan yolun kenarına yapılmıştı ve oraya ulaşmak için uzun bir koridordan geçip köşeyi dönmek gerekiyordu.
 
Shi Mei ve Mo Ran, arkaları ona dönük bir şekilde sohbet ediyorlardı, ne çok yakın ne de çok uzaklardı, tam duyuş mesafesindelerdi.
 
"Siz ikiniz..." Chu Wanning tam onları çağıracaktı ki önündeki manzara karşısında konuşmayı kesti.
 
 
Yazarın notları:
 
Bugünün mini tiyatrosu:
<>
*ÇN: Çin gay romanlarına danmei denir, bilmeyen varsa diye yazdım.
 
Chu Wanning: Muhtemelen tüm okuldaki en aksi öğretmen.
Shi Mei: Cerrah
Xue Meng: Sinema okulu öğrencisi, çalıştığı şey... belki gösteri bölümü.
Xue Zhengyong: Petrol birimi başkanı, yeni zengin iş adamı.
Wang Hanım: Temiz bir aileden gelen ve yeni zengin iş adamına evlenen bir hanımefendi.
Mei Hanxue: Terapist
Ye Wangxi: İşine bağlı olan bir polis.
Mo Ran: ... Yarış arabası sürücüsü. Nedenini sormayın, arabaları sürmek* hep ona bağlı.
*ÇN: Arabalar, fandom kültüründe pornonun örtmecesi.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


48   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   50 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.