Yukarı Çık




49   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   51 

           
Bölüm 50: Bu Saygıdeğer Kişi Senden Hoşlanıyor
 
Silahlara son derece değer veren birisi olarak bu tür bir manzara Chu Wanning'i o kadar sinirlendirdi ki konuşamadı bile.
Bir moron görüyordu.
 
Çok uzakta olmayan çiçek açmış ağacın altında, Mo Ran Jiangui'yi çağırdı. Kutsal bir silahın boyutu istenildiği gibi değiştirilebilirdi; çoğu kişi büyütür ve silahının daha etkileyici görünmesini severdi, ya da en azından Chu Wanning'in yaptığı gibi normal boyutunda tutarlardı. Ama Mo Ran, Jiangui'yi saç bağlamak için kullanılan bir kurdele boyutuna getirmiş, küçücük yapmıştı, yaprakları minicikti; asil kutsal silah son derece acınası görünüyordu.
 
İnsanların ruhani enerjileri farklıydı; Tianwen, Chu Wanning ruhani enerjisini içine aktardığında altın ışıkla parlarken Jiangui, parlak kırmızı parlıyordu.
 
Bu yüzden, yaprakları görmezden gelirsek, Jiangui şu an tam da kaderin kırmızı ipliğine benziyordu...
*ÇN: Kaderin kırmızı ipliği= Çin mitolojisinde, tanrılar birbirinin kısmeti olan kişilerin ayak bileklerini görünmez kırmızı bir iplikle bağlar, kişiler eninde sonunda kısmeti olanla evlenirmiş. Bu, Japon mitolojisine ayak bileği yerine serçe parmağı olarak geçmiştir.-Wikipedia
 
"Shi Mei, bunu eline bağla, Jiangui'nin de Tianwen gibi insanlara doğruyu söylettirme gücü var mı merak ettim."
 
"Iı... Benim üzerimde mi denemek istiyorsun?"
 
Mo Ran gülümsedi: "Aynen, çünkü en yakın olduğum kişi sensin ve bana asla yalan söylemeyeceğini biliyorum."
 
Shi Mei yine de kararsızdı: "Doğru, ama..."
 
"Aiya, kurnaz bir şeyler sormayacağım. Bana inanmıyorsan serçe parmak yemini edelim mi?"
 
Bunu diyerek serçe parmağını uzattı.
 
Shi Mei ağlasa mı gülse mi bilemedi: "Kaç yaşındasın sen, bu biraz fazla çocuksu değil mi?"
 
"Hadi ama, parmak yemini edelim, sekizdeyken sorun yoksa on sekizdeyken de sorun yoktur, seksen sekizdeykende de, bunda çocuksu bir şey yok." Mo Ran Shi Mei'in sağ elini kavradı ve haylaz bir sırıtışla serçe parmağını zorla çıkardı. Shi Mei, maskaralığına gülse mi kızsa mı karar veremedi ve en sonunda istediğini yapmasına izin verdi.
 
Ama, beklenmedik bir şekilde, serçe parmaklarını iç içe geçirmek yerine Mo Ran sırıttı ve gözleri küçük birer hilal şeklini aldı: "Jiangui, işe koyulma vakti."
 
Jiangui yıldırımdan daha hızlı bir hareketle yakınlaştı ve anında, kendisini Shi Mei'in serçe parmağına sardı, diğer ucuysa Mo Ran'ınkine sarılıydı.
 
Yakışıklı genç, dolaplar çevirip cennete yükselmeyi başaran kurnaz bir tilki gibi güldü. Neşeyle konuştu, gülüşü gamzeleriyle çevrelenmişti: "Tebrikler, bunu yedin."
 
Shi Mei gerçekten gülse mi ağlasa mı bilemedi: "Sen!.. Çabuk bırak."
 
"Sonra, sonra." Mo Ran sırıttı, "İlk olarak birkaç soru."
Gerçeği söylemek gerekirse, Mo Ran Jincheng Gölü'ndeki o zamandan beri, yani Ebedi-Hasret'i aldığı ve Shi Mei'in kutuyu açamadığı zamandan beri, huzursuz hissediyordu.
Ne kadar, Shi Mei o zaman eldiven giydiğinden kutuya direkt olarak dokunmamış olsa da, Mo Ran hala kuşkularından kurtulamıyordu. Dahası, en sonunda kutuyu açan kişi Chu Wanning olmuştu.
Chu Wanning... bu nasıl mümkün olabilirdi...
 
Bu yüzden, Mo Ran, o kutunun kesin bozuk olduğu sonucuna varmıştı.
Ama yine de bunun doğruluğunu kanıtlamak için Jiangui'i kullanmak istiyordu.
 
Shi Mei'e karşı olan hislerinden tamamen emindi fakat kendisinin Shi Mei'in kalbinde aynı ağırlığa sahip olmadığından korkuyordu. Jincheng Gölü'ndeki o itirafa gelince, işte bunu hayal etmediğinden emin olamıyordu.
 
Shi Mei'in yaradılışı nazikti ve herkese kibar davranırdı. Chu Wanning ise bunun tam tersine, gün boyunca herkes ona bir şeyler borçluymuş gibi somurturdu, kesinlikle sevimsizdi.
 
Taxian-Jun ilkel bir insan olsa da, konu kalbinin arzularıysa, hepsinin üzerinde o kadar uzun süre dururdu ki kendi düşünceleriyle çılgına dönerdi.
 
"İlk olarak." Mo Ran'ın kalbi tedirginlikle doluydu ama sırıtmaya ve rahat bir hava takınmaya devam etti. Başlangıçta, onu yumuşatmak için birkaç kolay soru sormaya karar verdi.
 
"Xue Meng hakkında ne düşünüyorsun?"
 
Shi Mei, parmağındaki küçük acıyla itiraf etmeye başladı: "Genç efendi iyi bir insan, ama çok açık sözlü, bazenleri ise çekilemeyecek kadar patavatsız."
 
Mo Ran bir kahkaha patlattı, neşeyle el çırptı: "Eh? Sen bile ondan bıkabiliyorsun demek? Hahaha, anlıyorum, çok sinir bozucu."
 
Shi Mei kızardı: "... Çok ses çıkarma, genç efendi duyarsa ne yaparız."
 
"Tamam tamam tamam." Mo Ran sırıttı, "Ama sen onun hakkında kötü konuşunca mutlu oluyorum."
 
Shi Mei: "..."
 
Mo Ran devam etti: "Peki Shizun hakkında ne düşünüyorsun?"
 
"Shizun da iyi, sadece biraz huyu..." Shi Mei Chu Wanning'i eleştirmeyi gerçekten istemiyormuş gibi görünüyordu ama Jiangui ile bağlı olduğundan bir süre dudağını ısırsa da en sonunda söylemek zorunda kaldı: "Biraz çabuk öfkeleniyor."
 
"Haha, biraz çabuk mu? Daha ziyade, saçmalık derecesinde çabuk. Günaşırı sinirleniyor ve sinirlenince de sinirlendiğini kabul etmiyor, onunla başa çıkmak imparatoriçenin kendisi ile başa çıkmaktan bile daha zor."
 
Köşede dikilen Chu Wanning: "..."
 
Mo Ran merak etti: "Madem Shizun'un aksi olduğunu biliyordun, neden onun gözetimi altında okumayı seçtin ki?"
 
Shi Mei konuştu: "Shizun dışarıdan soğuk ama aslında, içten içe merhametli. Ben diğerlerine göre o kadar yetenekli değilim ama öğrenirken ne kadar yavaş olursam olayım o hiç bunu umursamadı. Herkesin öğrenmeye hakkı olduğunu söyledi ve ben savaşmakta iyi olmadığımdan onun yerine bana iyileştirmeyi öğretti. O- O gerçekten bana karşı fazlasıyla iyi."
 
Mo Ran, başlangıçta oldukça neşeli olmasına rağmen bunu duyduktan sonra sessizleşti, sırıtışı yüzünden kayboldu.
 
Bir süre geçtikten sonra konuştu: "Sana karşı ne zaman iyi oldu ki. Tek yaptığı bir iki teknik öğretmek, nadiren de sana bakmaktı, bunlar her hocadan beklenen şeyler."
 
"Bu farklı----"
 
Mo Ran'ın canı sıkıldı, yanaklarını şişirerek: "Yine de o sana karşı iyi falan değil! Senin için yaptığı her şeyi ben de yapabilirim!"
 
Shi Mei konuşmayı kesti.
Takip eden rahatsız sessizliğin içinde Mo Ran yavaşça kalbindeki alevleri bastırdı. Shi Mei'in konuşmaksızın aşağı baktığını görmek, kendisini suçlu hissetmesine sebep olmuştu ve sessizce fısıldadı: "Özür dilerim."
 
"Sorun değil." Ama kısa bir süre sonra Shi Mei birden konuştu: "Birkaç sene önce, sen daha Sisheng Zirvesi'ne gelmemişken, yolda yürüyordum ki birden fırtına çıkmıştı."
 
"O zaman henüz Shizun'un gözetimi altındaki bir öğrenci değildim.Yağmurda koşarken ona rastladım. Kırmızı kağıt bir şemsiye tutuyordu ve benim durumumu görünce şemsiyeyi paylaşmayı teklif etti. Soğuk namını duymuştum bu yüzden yanında yürürken fazlasıyla gergindim."
 
"Sonra?"
 
Shi Mei yumuşak bir yüz ifadesi takındı: "Sonra mı? Tüm yol boyunca tek kelime bile etmedik."
 
Mo Ran başını yukarı aşağı salladı: "Çok boğucu birisi, ona ne söylenir ki."
 
"Evet." Shi Mei hafifçe gülümsedi, "Shizun pek konuşmuyor. Ama beni kapıya ulaştırdığında ve ben teşekkür etmek için ona döndüğümde gördüm ki sağ omzu tamamen sırılsıklam olmuştu. Ben onun solunda yürüyordum ve hiç ıslanmamıştım."
 
Mo Ran: "..."
 
"Küçük bir şemsiyeydi, gerçekten sadece tek bir kişiyi alacak genişliğe sahipti ve o, şemsiyenin çoğunu beni örtmek için kullandı. Yağmurda geri dönüşünü izledim ve sonra, odama döner dönmez beni öğrencisi olarak kabul etmesi için bir niyet mektubu yazdım."
 
"Bu kadar yeterli." Mo Ran aniden konuştu, "Sen fazla yumuşak kalplisin, devam edersen senin acınası olduğunu düşüneceğim."
 
Shi Mei yumuşakça konuştu: "A-Ran, sence burada acınası olan kişi Shizun değil mi? Sadece küçük bir şemsiyesi var çünkü her zaman yalnız ve kimse onunla yürümek istemiyor. Bu yüzden, Shizun bazenleri bana karşı ne kadar katı olsa da, veya bazenleri beni biraz fazla azarlasa da, ben önemsemiyorum. Çünkü onun sırılsıklam olan omzunu hatırlıyorum."
 
Mo Ran bir şey demedi, burnunun ucu hafifçe kırmızı, kalbi biraz hüzünlüydü.
Bu, bulanık bir hüzün hissiydi ve kime karşı hissediyordu emin bile değildi.
 
"A-Ran, sana bir şey sorayım."
 
"Mn. Buyur."
 
"Shizun'undan hoşlanmıyor musun?"
 
Mo Ran duraksadı: "Ben..."
 
"Ya da, diğer bir deyişle, onu sevmiyorsun değil mi?"
 
Nedense, Shi Mei'in genelde nazik ve huzurlu bakışları bunu sorarken sanki biraz keskin görünmüştü. Mo Ran hazırlıksız yakalandı ve nutku tutuldu.
 
Dalgınlığında, Mo Ran ne onu başıyla onayladı ne de kafasını salladı. Uzun bir süre geçti ve yüzüne zorlukla bir gülümseme yapıştırdı: "Aiya, burada soru soranın ben olması gerekmiyor muydu? Soruları öylece bana döndürmene izin veremem!"
 
Shi Mei Mo Ran'ın sorudan sakındığını gözden kaçırmamıştı, ama meseleyi zorlamayarak gülümsedi: "Sadece merak ettim, üstüne alınma."
 
"Mn." Mo Ran duygularını sakinleştirdi ve kirpiklerinin arasından Shi Mei'in, güzelliği gökteki aydan zerre az olmayan yüzüne baktı.
Üçüncü soru olarak, Shi Mei'in onu sevip sevmediğini sormayı planlamıştı ama az önceki konuşma kalbinin ağırlaşmasına neden olmuştu. Mo Ran bir süre sessiz kaldı, dudaklarını üst üste bastırdı ve aniden konuştu: "O sadece benim Shizun'um, bu kadar. Sevip sevmemenin önemi yok."
 
Gölgede dikildiği yerden bu kelimeleri duyan Chu Wanning'in kirpikleri, yaralı bir kelebek gibi hafifçe titreşti.
 
Kalbinin derinliklerinde bunu zaten bilmesine rağmen, bu şekilde doğrulandığını duymak vücudunun her an uçup gidecek gibi hafif, kalbinin ise denizin dibine batacak kadar ağır hissetmesine neden olmuştu. Chu Wanning üşüyordu; belki de bu sene sonbahar erken gelmişti.
 
Mo Ran ve Shi Mei uzakta konuşmaya hala devam ediyordu. Gözlerini kapadı, son zamanlarda gelip giden o hafif mide bulantısı tekrar başlamıştı.
Birdenbire bitkin düştüğünü hissederek oradan ayrılmak için arkasını döndü.
Fakat tam birkaç adım atmıştı ki rüzgar, Mo Ran'ın sesini hafifçe ona taşıdı. Verdiği karara rağmen yürümeyi durdurdu.
 
Mo Ran Shi Mei'e üçüncü sorusunu soruyordu: "Artık Xue Meng ve Shizun hakkındaki düşüncelerini paylaştığına göre sıra bende."
Elinden geldiği kadar umursamıyormuş gibi görünmeye çalışıyordu, son derece dikkatli ve neredeyse acınası bir şekilde sordu: 
"Shi Mei benim hakkımda ne düşünüyorsun?"
 
Shi Mei sessiz kaldı.
Anlaşılan, Jiangui de gerçekten Tianwen ile aynı sorgulama becerisine sahipti. Shi Mei cevaplamayı reddettiğinden Jiangui'in kırmızı parlaklığı gittikçe arttı ve Shi Mei'in parmağının etrafını sıktı.
Shi Mei hafifçe kaşlarını çattı: "Ah..."
 
"Sadece bir şeyler söyle." Mo Ran'ın kalbi onun için ağrıyordu ama bu sorusu, önceki hayatta da bu hayatta da, kalbinin o kadar derinliklerine işlemişti ki artık neredeyse kişisel iblisi olmuştu, bu yüzden sorularında ısrarcı olmaya devam etti: "Benim hakkımda ne düşünüyorsun?"
 
Shi Mei kafasını iki yana salladı ve gözlerini kapadı, çok acı çekiyormuşçasına uzun kirpikleri titreşiyor ve alnında ter birikiyordu.
 
"..." Mo Ran iç çekti, ona daha fazla acı çektirmeye katlanamadı, "Unut gitsin..."
O tam Jiangui'i parmağından çıkaracaktı ki Shi Mei acıya daha fazla dayanamadı ve yüzü solarak, boğuk bir sesle konuştu: "Bence sen... çok iyisin."
 
Mo Ran'ın gözleri irileşti.
 
Shi Mei'in yüzü canı sıkılmışçasına kül renginden hızla kırmızıya döndü. Kirpiklerini alçaltarak aşağı baktı ve Mo Ran'a bakmaya cesaret bile edemedi.
 
Jiangui, uçuşan, tahrip edilmiş çiçek yaprakları gibi, küçük kırmızı ışık kıvılcımları haline gelerek Mo Ran'ın avucunun içine geri döndü. Mo Ran kafası eğikken sessiz bir kıkırtı çıkaramadan edemedi, kafasını kaldırıp Shi Mei'in yüzüne tekrar baktığında, yüzü baharın açan ilk çiçekleri gibi samimiydi.
 
Sesinde uyuz bir gülümseme vardı ama konuşurken gözleri biraz ıslaktı: "Sevindim, teşekkür ederim. Ben de senin çok iyi olduğunu düşünüyorum. Jincheng Gölü'nde bunu sana zaten söyledim ama madem hatırlamıyorsun, tekrar söylemek istiyorum. Sen gerçekten çok... sevilesi birisin."
 
Ne tür bir sevgi olduğunu belirtmemesine rağmen Shi Mei yine de boynuna kadar kızardı ve diyecek bir şey bulamadı.
 
Mo Ran, yıldızlarla dolu bir okyanus ve gece göğündeki yumuşak dalgalar gibi berrak, parlak bir ışık ile parlayan, derin, mürekkebimsi gözleriyle onu izledi.
 
"Sana doğru davranmak, seni mutlu etmek istiyorum."
 
Shi Mei kalın kafalı değildi, ayrıca Mo Ran'ın, demek istediği şey yüzünde net bir şekilde yazılıydı. Shi Mei kafasını öne eğmeden edemedi.
 
Mo Ran'ın kalbi titredi, ve Shi Mei'in saçını okşamak için bir elini kaldırdı. Ama eli daha kafasına yaklaşamadan aniden altın bir ışık parladı ve asma, Mo Ran'ı tam yüzünden, gürültülü bir çıtırdama sesi ile kamçıladı.
 
    "Ah!" Acıyı hisseden Mo Ran şok içinde arkasını döndü.
Chu Wanning yeşil saçaklı beyaz duvarların önünde duruyor, kardan daha beyaz kıyafetler içinde, bir elini arkasında tutarak soğuk bir şekilde onları izliyordu. Tianwen zeminde, tıslayan bir yılan gibi sarmallar çiziyor, söğüt yaprakları fışırdıyor, altın ışığı ara sıra kıvılcımlar çıkartarak uzunluğunca parlıyordu.
 
Shi Mei ürktü: "Shizun..."
 
Mo Ran yüzünü tutarak: "Shizun."
 
Nefret ediliyorsa ne olmuş, sevilmiyorsa ne olmuş?
Bir başkası olsa belki de sefilce ağlardı ama Chu Wanning... ağlamak mı? Saçmalık. Onun yerine, tabii ki dayak atacaktı.
 
Chu Wanning'in yüz ifadesi buz gibiydi. Yavaşça yanlarına doğru yürüdü, sesi buzlaşmıştı: "Gevezelik için tembellik edip idman yapmamak mı? Mo Weiyu, son kutsal silahı sen aldın diye kendini çok etkileyici mi sanıyorsun? Şimdi tamamen güçlü ve yenilmez olduğunu mu düşünüyorsun? Sence de fazla rahat ve kaygısız değil misin?"
 
"Shizun, ben sadece..."
 
Chu Wanning ona dik bir bakış fırlattı. Ve Mo Ran çenesini kapadı.
 
"Shi Mingjing, benimle maç yapıyorsun. Mo Weiyu." Duraksadı, sonra kinci bir şekilde konuştu: "Git idman yap. Daha sonra benim en az on hamleme dayanamazsan, geri dönüp ceza olarak meditasyon tekniklerini üç yüz kez yazacaksın. Şimdi kaybol."
 
On hamle mi?
Hemen şimdi gidip yazmaya başlasa da olurdu.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


49   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   51 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.