Yukarı Çık




53   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   55 

           
Bölüm 54: Bu Saygıdeğer Kişi Tatlı İçin Mücadele Veriyor
 
"Shizun mu?" Xue Meng'ın yüz ifadesi birkaç saniyeliğine ciddileşti, "Sisheng Zirvesi'nde lakabı olmayan tek kişi o. Kimse onunla dalga geçmeye cüret etmez."
 
"Saçmalık, onların hepsi, Shizun'u çok sevdiğini bildiğinden senin etrafında dillerine hakim oluyor o kadar." Mo Ran gözlerini devirdi, Chu Wanning'i yanına çekti ve sesli bir şekilde fısıldadı, "Onu dinleme, sana söyleyeyim---  Sisheng Zirvesi'nde en çok takma adı olan kişi Kıdemli Yuheng."
 
"Oh? Gerçekten mi?" Chu Wanning kaşlarını hafifçe kaldırdı, çok az ilgi göstererek, "Mesela?"
 
"Mesela, en saygılı lakaplardan birisi, beyaz-giysili hayalet."
*ÇN: Günahkarları cezalandıran ve iyi insanları ödüllendiren iki ilahı varlıktan beyazlı olanına alıntı.
 
"...Neden öyle diyorlar?"
 
"Çünkü her gün sadece beyaz kıyafetler giyiyor."
 
"... Başka ne var?"
 
"Küçük napa lahanası."
 
"... Neden öyle?"
 
"Çünkü her gün sadece beyaz kıyafetler giyiyor."
 
"...Başka?"
 
"Koca mantou."
 
"Neden?"
 
"Çünkü her gün sadece beyaz kıyafetler giyiyor."
 
"Başka ne var?"
 
"Küçük dul."
 
Chu Wanning: "???"
 
"Ona neden öyle diyorlar biliyor musun?" Mo Ran Chu Wanning'in gözlerinde parlayan öldürme isteğinden tamamen bihaber, salak salak gülmeye devam ediyordu, "Çünkü her gün sadece beyaz kıyafetler giyiyor."
 
"..."
Chu Wanning eğer böyle iyi bir ruh halinde olmasaydı, sakinliğini koruyamazdı: "Başka, başka ne var?"
 
"Aiyo." Mo Ran Xue Meng'ın yüz ifadesine kısa bir bakış attı ve hiç de kısık olmayan bir sesle fısıldadı, "Daha fazlasını söylersem, buradaki kuzenim tüm çorba tenceresini kafamdan aşağı döker diye korkuyorum."
 
Xue Meng masaya vurdu, sinirle dişlerini sıkarak: "Saçmalık! Shizun hakkında böyle dalga geçmelerine kim izin verdi?  Küçük napa lahanası ve koca mantou da ne, hatta küçük duldan bahsetmiyorm bile? Anlaşılan yaşamaktan bıkmışlar?"
 
"Ah." Mo Ran kahkahasını bastırarak cevapladı, "Bu lakaplarla hemencecik bozulduğuna inanamıyorum. Sen daha kız öğrencilerin Shizun'a ne dediklerini duymadın bile, tüylerin ürperir."
 
Xue Meng'ın gözleri irileşti: "Ne diyorlar?"
 
Mo Ran tembelce ağır ağır konuştu: "Ne diyebilirler ki, ne de olsa kızlar----- daha düzgün bir şeyler olduğu kesin. Solgun ayın altındaki şeftali çiçeği, bahar karları, Lin An'ın Chu Efendisi, lotus çiçeği güzelliği falan filan. Tanrım."
*ÇN: Bahar karları Chu bölgesindeki savaşçı bölgeler zamanıyla alakalı ve sanırım Shizunun adına alıntı falan yapılmış?? Ayrıca yazar antik çindeki dört destansı güzelliğe alıntı yapmış?? Yani shizunun güzelliğini dört güzellikle kıyaslamış, shizun çok güzelmiş, imparatorları bile baştan çıkarabilirmiş güzelliğiyle falan.
 
Chu Wanning: "..."
 
Xue Meng: "..."
 
"Bu lakaplar yine iyi. Kıdemli Tanlang gibi aksi ve ortalama görünüşteki kıdemlilerin çok daha kötü lakapları var."
 
Sisheng Zirvesi'ndeki tüm yirmi kıdemlinin arasından, Chu Wanning ile arası en kötü olan kişi, Kıdemli Tanlang'dı. Chu Wanning sordu: "Ona ne diyorlar?"
 
"Kış turşusu ya da hardal otu; ten rengi koyu olduğundan." Mo Ran gülerek konuştu. "MengMeng bana o yüzü yapma, senin de fazlasıyla lakabın var."
 
Xue Meng tüm bir yumurta yutmuş gibi oldu: "Ne? Benim de mi?"
 
"Tabii ki." Mo Ran sırıtarak konuştu.
 
Xue Meng umursamıyormuş gibi görünmeye çalıştı ve boğazını temizleyip konuştu: "Peki, bana ne diyorlar?"
 
"Yelpaze."
 
"...neden?"
 
"Ne neden; belli değil mi?" Mo Ran neşeli bir şekilde bu kelimeleri söyledikten sonra omzunu silkti ama daha fazla dayanamadı ve gülerek masaya vurdu. "Kuyruğunu her yerde yelpaze gibi açan tavus kuşu gibisin de ondan, HAHAHAHAHA-----"
 
Xue Meng ayağa kalktı ve öfkeyle kükredi: "MO RAN! GEBERTECEĞİM SENİ!!!!!!!!!"
 
Karınlarını doyuracak kadar yiyip içmeyi bitirdiklerinde saatler çoktan gece yarısını geçmişti. Sisheng Zirvesi'ne geri döndüler, ilk olarak Chu Wanning o iki aptal öğrencisi tarafından Kıdemli Xuanji'nin öğrenci odalarına bırakıldı. Onlarla vedalaştı. Xue Meng hevesle ertesi gün bambu ormanının yanında buluşma planları yaptı fakat Chu Wanning ne zaman orijinal bedenine döneceğini bilmiyordu ve kabul etmeye cesaret edemedi. Onun yerine, boş vakti olursa Xue Meng'ı görmeye geleceğini söyledi.
 
Chu Wanning iki öğrencisi uzaklaşana kadar bekledi, sonra hafifçe sıçradı ve kiremitlerin köşelerinden atlaya atlaya Kırmızı Nilüfer Pavilyonu'na geri döndü.
 
İkinci sabah, Chu Wanning uyandı ve hala çocuk bedeninde olduğunu görünce biraz hayal kırıklığına uğradı.
Taşlaşmış yüzüyle dururken tahta tabureye bastı ve uzun bir süre aynadaki kişiyi izledi. Kendinde saçını doğru düzgün tarayacak motivasyonu bulamadı. Düşünüp taşındı, daha fazla buna katlanamayacağını hissetti ve anında Xue Zhengyong'un yanına gitti.
 
"Ne? Dün Meng-er'ı ve Ran-er'ı mı gördün?"
 
"Evet, Kıdemli Xuanji'nin öğrencisi olduğumu söyledim, onlar da şüphelenmiş gibi görünmüyorlardı." Chu Wanning konuştu, "Ama eğer Xue Meng gelip de sana sorarsa lütfen beni idare et. Daha önemlisi, on günden fazla bir süredir kültive etmeme rağmen neredeyse hiçbir değişiklik olmadı. Bu işe yaramıyor, anlaşılan her türlü Kıdemli Tanlang'a bir baktırmam gerekecek."
 
"Oho, bizim Kıdemli Yuheng ve onun ince yüzü aniden itibarını kaybetmekten korkmaz olmuş?"
 
Chu Wanning ona soğuk bir bakış attı. Ne var ki böyle bir bakış bir çocuk tarafından atılınca hiç de azametli gelmiyor, tam tersine sinir krizindeki bir çocuğun bakışlarına benziyordu.
Chu Wanning çocuk haliyle fazlasıyla sevimliydi ve Xue Zhengyong azıcık etkilenmeden edemedi, elini uzatarak kafasını okşadı.
 
Chu Wanning birden konuştu: "Sekt Lideri, vücudum normal haline geri döndüğünde, HuanSha'dan Sisheng Zirvesi kıyafetlerinden benim için yeni bir set dikmesini isteyebilir misiniz? Beyaz olmasın."
 
Xue Zhengyong şok ile donakaldı: "Hafif zırh giymeyi sevmediğini sanıyordum?"
 
"Ara sıra görünüş değiştirmek de iyi bir şey." Chu Wanning uzaklaşırken karanlık bir ifade ile konuştu.
 
Kıdemli Tanlang'ın, Chu Wanning ile arası ne kadar iyi olmasa da sekt lideri yanlarındayken kendini tutması gerekiyordu. Chu Wanning ile açık açık dalga geçmedi fakat ne düşündüğü gözlerinden okunuyordu.
Chu Wanning ifadesizce Kıdemli Tanlang'a baktı.
Tanlang'ın gözleri neşeyle parıldıyordu, sanki içlerinde havai fişekler patlıyor gibiydi.
Chu Wanning: "..."
"Madam Wang'ın teşhisi aşağı yukarı doğruymuş." Kıdemli Tanlang Chu Wanning'in nabzını ölçtükten sonra elini bıraktı, Chu Wanning elini anında geri çekerek kıyafet kolunu indirdi.
 
"O zaman on gündür neden hiçbir değişiklik yok?"
 
Tanlang cevapladı: "Sen o antik söğüt ağacıyla fazla temasta bulunmamış olabilirsin ama etkileri yine de fazlasıyla güçlü, yani korkarım ki orijinal vücuduna dönmen oldukça uzun bir zaman alabilir."
 
"Ne kadar sürer?" Chu Wanning sıradan bir şekilde sordu.
 
Tanlang konuştu: "Emin değilim ama muhtemelen yaklaşık on yıl falan."
 
Chu Wanning'in gözleri anında irileşti. Kıdemli Tanlang gülmemek için elinden geleni yapıyordu ama gözleri Chu Wanning'in şanssızlığı karşısında neşeyle parıldıyordu: "Evet, orijinal bedenine dönmek için on yıla ihtiyacın olacak."
 
Chu Wanning bir süre ona baktıktan sonra kasvetle konuştu: "Sen beni kandırıyor musun?"
 
"Haşa, ben azametli Kıdemli Yuheng'ı kandırmaya cüret edemem." Tanlang gülümseyerek konuştu, "Neyse, bana sorarsan, böyle gayet iyisin. Sadece vücudun daha küçük, zihniyetin -çok çok az- daha genç, hem, kültivasyonunda herhangi bir değişiklik yok, normal haline dönmek için aceleye ne gerek var?"
 
Kül rengine dönen yüzüyle, Chu Wanning'in dili bir süre tutuldu. 
 
Tanlang devam etti: "Ancak, bu on yıl süresince, hep çocuk formunda kalacağının garantisi yok. Bu tip bir bitki özütü, ruhani enerjinin aktığı yoldan geçiyor, yani üç dört ay hiçbir ruhani teknik kullanmazsan orijinal bedenine dönebilmen lazım."
 
"Bu da olur!" Xue Zhengyong'un gözleri, şafağın ilk ışıklarını görmüşçesine aydınlandı.
Fakat Tanlang gülümsedi ve devam etti: "Sekt Lideri, aceleye gerek yok, henüz açıklama yapmayı bitirmedim. Kıdemli Yuheng yetişkin bedenine dönse bile, çok fazla ruhani teknik kullanamayacak, çünkü ruhani enerjisi bir kereliğine bile fazla kullanıldığında, söğüt özütü tekrar etkisini gösterebilir ve o da tekrar çocuğa döner."
 
"Fazla kullanım mı? Ne kadar kullanıldığında fazla sayılıyor?" Xue Zhengyong sordu.
"Yani, özüt zaten tüm vücuduna yayılmış." Tanlang konuştu, "En fazla günde iki teknik kullanabilir."
 
Chu Wanning soğuk ve çelik gibi sert bir sesle konuştu: "Ruhlar aleminin sınırında sürekli, onarılması gereken yeni yarıklar açılıp duruyor, ayrıca golem oluşturmak da ayrı ruhani enerji harcıyor. Günde sadece iki teknik kullanabileceksem zaten hiçbir işe yaramayacağım demektir."
 
"Diyebileceklerim sadece bu kadar." Tanlang iğneleyici bir şekilde cevapladı, "Ne de olsa insanlar alemi şimdi Beidou Ölümsüzü'nü kaybederse yarın batıda güneş bile doğmayabilir."
 
Xue Zhengyong endişeyle konuştu: "Tanlang, bırak artık iğneleyici konuşmayı. Tüm kültivasyon dünyasında medikal becerileri en yüksek olan sensin, lütfen bir şeyler düşün. Yuheng'ın kültivasyonu etkilenmemiş olsa da o hala bir çocuk bedeninde kısılı. Bu yüzden, yetenekleri kesinlikle öncekiyle aynı değil. Diğer sektlerin, Yuheng'ın Jincheng Gölü'nde yaralandığını duyunca yapmaya kalkışacakları şeylerden bahsetmiyorum bile. On yıl çok uzun bir süre, ilaç falan arayamaz mısın, belki..."
 
Kıdemli Tanlang alaycı bir şekilde güldü ve cümlesini kesti: "Sekt Lideri, Beidou Ölümsüzü'ne bulaşan özüt, antik ruhani bir ağacın özütü. Öyle yaygın bir zehir falan da değil. Hemen buracıkta şifasını bulabileceğimi mi sanıyorsunuz?"
 
Xue Zhengyong: "..."
 
"Şimdilik bu kadar yeterli, benim gidip haplar için ilaç özü çıkarmam gerekiyor." Tanlang uyuşuk bir şekilde konuştu: "Siz ikiniz, gidip kendinizi kapıdan geçirmeye ne dersiniz."
 
Xue Zhengyong: "Tanlang!" Hala bir şeyler söylemek istiyordu fakat Chu Wanning kıyafetinin eteğini çekiştirdi, "Sekt Lideri, gidelim."
 
Kapıya vardıklarında arkalarından birdenbire Tanlang'ın sesi geldi.
 
"Chu Wanning, eğer bana doğru düzgün ve tevazuyla yalvarırsan, kim bilir? Belki de sana ilaç yapmaya gönlüm olabilir. Daha önce hiç senin rahatsızlığına sahip olan birisiyle karşılaşmasam da, bu hiç yardımımın dokunmayacağı anlamına gelmez. Yani, istersen bunu biraz daha düşün."
 
"..." Chu Wanning geriye baktı ve cevapladı, "Tam olarak ne, doğru düzgün ve tevazulu sayılıyor?"
 
Tanlang koltuğa yaslanıp oturmuş, uyuşuk bir şekilde masanın üstündeki gümüş iğneleri gruplandırıyordu ki Chu Wanning'in sesi karşısında bakışlarını kaldırdı, gözlerinde bir küçümseme belirdi: "Başka insanlar, tamamen çaresiz kaldıklarında, secdeye kapanmak için dizlerinin üzerine çöküp yardım için yalvarırlar. Biz meslektaşız, bu yüzden senden yere çöküp alnını zemine değdirmeni istemeyeceğim ama eğer eğilip bana bir iki hoş laf edersen, sana yardım ederim."
 
Chu Wanning bir şey demedi, yalnızca ifadesiz bir şekilde ona bakmaya devam etti.
Ancak biraz zaman geçtikten sonra konuştu: "Kış turşusu, hayal görüyor olmalısın."
Bunu dedikten sonra Chu Wanning kıyafetinin kolunu savurup gitti. Kıdemli Tanlang ise geride, kış turşusunun ne anlama geldiğini kavramaya çalışıyordu.
 
Günler yavaş yavaş aktı geçti. Kıdemli Yuheng meditasyon yapmak için inzivaya çekileceğini bildirdi ama aslında, çocuk bedeninde kısılı kalmıştı ve orijinal bedenine dönemiyordu. Xue Zhengyong, Madam Wang ve Kıdemli Tanlang bunu, sırasıyla öğrenmiş ve sırrının açığa çıkmaması için sonradan Kıdemli Xuanji'ye de haber verilmişti.
 
Göz açıp kapayıncaya kadar birkaç ay geçmişti; Kırmızı Nilüfer Pavilyonu'nun kapıları uzun bir süredir ziyaretçilere kapalı olduğundan, Xue Meng ve diğerleri endişelenmeden edemiyordu.
"Shizun yetmiş günden fazla süredir inzivada, neden hala çıkmadı ki?"
 
"Belki de kültivasyon seviyesini arıtıyordur." Shi Mei fincanındaki ruhani dağ çiğinden bir yudum aldı ve pencerenin dışarısındaki karanlık, bulutlu gökyüzüne baktı, "Kar yağacak, yeni yıl da yakın, acaba Shizun yeni yıldan önce gelir mi?"
 
Mo Ran uyuşukça kılıç teknikleri kılavuzunun sayfalarını çeviriyordu ve Shi Mei'in kelimelerini duyunca konuştu: "Muhtemelen hayır. Haitang çiçeğiyle daha birkaç gün önce bize meditasyonunun uzun sürebileceğini söyleyen bir mesaj yollamamış mıydı? Yetişebileceğinden şüpheliyim."
 
Sisheng Zirvesi'nde bugün, öğrencilerin kültivasyon çalışmasını gerektirmeyen o gün olan, dinlenme günüydü. Mo Ran ve diğer ikisi, ısıtılmış şarap ve taze yapılmış çayın tadını çıkarmak için toplanmıştı. Avludaki küçük pavilyonun bambu perdeleri yarı açıktı, perdeler içerideki insanları gizliyor, perdelerin altlarından hafif buharlar süzülüyordu.
 
Son zamanlarda, onlarla takılan yeni birisi daha vardı---- bu, Kıdemli Xuanji'nin öğrencisi Xia Sini'ydi.
 
Chu Wanning, Xue Meng ile karşılaştığı o zamandan beri, Xue Meng tarafından birkaç günde bir, ya kültive etmeye ya da birlikte oynamaya sürüklenmişti; çok geçmeden de, bu grup ayrılamaz bir hale gelmişti.
 
Böylece, Kıdemli Yuheng'ın üç kişilik öğrenci grubu, gizemli bir şekilde dördüncü bir öğrenci kazanmıştı.
Şu anda, Chu Wanning, Xia Sini ismine bürünmüş, masanın önünde oturuyor, tatlı yiyordu. Oldukça görgülü yiyordu fakat yeme hızı hiç de yavaş değildi.
Xue Meng istemeden ona baktı, şaşkınlıkla duraksadı, sonra bakışları tekrar tabağa döndü ve şok içinde konuştu: "Oha, küçük shidi, sen bu dipsiz mideyi kimden aldın?"
 
Chu Wanning sakince bir parça osmantus keki çiğniyordu. Kek nefisti ve Xue Meng'a cevap verme zahmetinde bulunmadı; ne de olsa, onunla tatlısı için mücadele veren birisi vardı.
 
Mo Ran ve Chu Wanning'in elleri aynı anda, kalan son lotus tatlısına indi. İkisinin de gözleri hızla yukarı baktı, sanki bakışları arasında şimşekler çakıyordu.
 
Chu Wanning: "Bırak."
 
Mo Ran: "Hayır."
 
"Elini çek."
 
"Sen çoktan sekiz parça yedin, bu benim."
 
"Lotus tatlısı dışında, diğerlerinden yiyebilirsin."
 
Mo Ran bir süre ufaklığa baktı ve elindeki kozu kullandı: "Shidi, eğer çok fazla tatlı yersen dişin çürür."
 
"Olsun." Chu Wanning son derece sakindi: "Ben altı yaşındayım, utanç verici olmaz."
 
Mo Ran: "..."
 
Tartışmalarının arasında, Xue Meng'ın Mo Ran'ın kafasına hızla inen tokadı, gürültülü bir 'PA!' sesi çıkardı: "Mo Weiyu daha ne kadar sinir bozucu olabilirsin, kaç yaşındasın sen, hala Shidi ile yemek için kavga ediyorsun???"
 
Mo Ran bir "Aiyo" sesi çıkarıp kafasını elleriyle örttüğünde Chu Wanning, ifadesiz yüzü ve hızlı elleriyle çoktan lotus tatlısını kapmıştı, küçük bir ısırık alırken son derece memnun hissediyordu.
 
"Shidi!!!!!!!!!"
Chu Wanning ona aldırış etmedi, kendini tamamen tatlısını kemirmeye adamıştı.
 
Dördü gürültü yaparken birdenbire keskin bir ıslık sesi göğü delip geçti ve tüm Sisheng Zirvesi'nde yankılandı. Chu Wanning'in yüzü düştü: "Toplanma ıslığı?"
 
Xue Meng pencereden dışarı bakmak için yarısı kapalı olan perdeleri araladı. Dışarıda yürüyen diğer öğrenciler de oldukları yerde durup şaşkın ifadelerle etrafa bakındılar.
 
Toplanma ıslığının sesiyle Sisheng Zirvesi'ndeki herkes, DanQing Salonu'nun önündeki meydanda toplanmak zorundaydı. Bu aynı zamanda, ıslığın sadece acil durumlarda çalacağı anlamına geliyordu. Chu Wanning sekte katılmadan önce, ruhlar aleminde ne zaman yarık açılsa bu ıslık çalardı. Fakat Chu Wanning sekte katılalı bu ıslık duyulmamıştı.
 
Shi Mei elindeki kitabı kenara koydu ve kalkıp Xue Meng'ın yanına yürüdü: "Çok tuhaf, bu kadar acil olan ne olabilir ki?"
 
"Bilmem. Merak içinde kalmanın anlamı yok, ilk bir gidip bakalım."
 
Bir tek Mo Ran sessizdi. Dudaklarını bastırdı ve kirpikleri, gözlerinde parlayan anormal bir ışığı saklamak için aşağı doğru titreşti. Bu ıslığın ne anlama geldiğini biliyordu fakat zamanlama hatırladığından biraz farklıydı, bu kadar çabuk gerçekleşeceğini düşünmemişti...
 
Dördü birlikte Sisheng Zirvesi'ne vardılar, sonra diğer öğrenciler de teker teker gelmeye başladı. Çok geçmeden Sadakat Meydanı kıdemlilerle ve onların öğrencileriyle dolup taştı. 
 
Herkes toplandıktan sonra, Xue Zhengyong Sadakat Salonu'nun sıkıca kapatılmış kapılarının ardından çıkarak kireç taşından basamakları olan merdivenin üstündeki yeşim şeritli kürsü korkuluklarının önünde durdu. Arkasından, altı tane güzel kadın onu takip etti, bazıları etkileyici, bazıları soğuk görünse de hepsi inanılmayacak kadar muhteşemdi. Bu buz gibi havada, rüzgarın arasında, yalnızca ince kumaştan kıyafetler giyiyorlardı, tek bakışta, kırmızı etekleri şafaktaki bulutlar gibi görünüyordu; ipekten kurdeleleri esintiyle dalgalanırken gözleri, kıpkırmızı ateşlerle yanıyordu ve her birinin kaşları arasındaki boşluk kırmızı bir alev işaretiyle damgalıydı.
 
Xue Meng afallamıştı.
Afallayan bir tek o değildi------ meydandaki hemen hemen herkesin yüz ifadesi, bu altı kadını görür görmez değişmişti.
 
Xue Meng bir süre boş bakışlarla onlara baktı ve sonunda konuşmayı titrek bir sesle de olsa başarabildi:
"Kuş tüyü kabilesinin elçileri... onlar, onlar Zhuque'den mi geldiler, ölümsüzler diyarından?"
*ÇN: Zhuque= Vermilyon kuş/anka, dört efsanevi yaratıklardan biri. Vermilyon eskiden Çinlilerin zincifre madeninden çıkardıkları kırmızı boya.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


53   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   55 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.