Yukarı Çık




9   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   11 

           
BÖLÜM 10

"Ah…öhö- öhö." 

"İyi misiniz?"

Sezh başını salladı ve suyunu yuttu. 

"Eğer sizin için uygunsa, yarın kütüphanede Raytan'la çalışmaya başlamaya ne dersiniz? O da sıklıkla Batı Kütüphanesini ziyaret eder." 

"Bana… uyar, öhö."

Pekala, ne de olsa ona yaklaşmak için bir bahaneye ihtiyacı vardı ve neyse ki  Lise'nin önerisi ona yardım ediyordu. Bu arada, Raytan'ın bu sefer Lise'yi dinlemeye niyeti yok gibi görünüyordu. 

"Hayır." 

“Raytan.”

"Neden bu çocuğun özel öğretmeni olmalıyım?"

'Ben bir çocuk değilim.' En azından zihinsel olarak değildi, teknik olarak olsa da, evet, şimdi fiziksel olarak on iki yaşındaki bedenindeydi. 

"Raytan, böyle söyleme…" 

Orson aniden odaya girdiği için Lise cümlesini bitiremedi. 

"Afedersiniz, Leydi Lise." 

"Ne oldu?" 

"İmparator benden sizi ona getirmemi istedi." 

Küçük masanın üzerine garip bir sessizlik düştü. Sezh Lise'nin güzel yüzünün soğuduğunu gördü. 

"Peki. Lütfen yakında orada olacağımı ona söyle." 

'Anlıyorum.' Orson kısa bir baş sallamayla ortadan kayboldu. 

Odada kalanların üzerinde garip bir atmosfer belirdi. Elbette, şimdiye kadar çevrelerindeki atmosfer çok rahat olmamıştı ama Sezh garip bir şekilde bakmak dışında ne yapacağından emin değildi. 

"Özür dilerim Ekselansları, ama bence buradaki konuşmamıza son vermek zorundayız." 

"Ah, anlıyorum. Lütfen bana aldırmayın." 

"Bir dakika burada bekleyebilir misiniz? Raytan'la konuşacak bir şeyim var. Konuşmamız bittiğinde sizi sarayınıza geri götürecek." 

'Onunla geri dönmemi istiyorsun?' Sezh'in gözleri şaşkınlıkla genişledi ama Lise sadece gülümsedi. 

Lise koltuğundan kalktı ve abartılı bir reveransla veda etti, o kadar ki, Sezh kasten abartılı olup olmadığını kısa bir an merak etti. Raytan annesini dışarıya kadar takip etti, Sezh'i tekrar yalnız bıraktı. Beş yıl yerine bugün başını kaybedeceğinden cidden endişelenmeye başlamıştı. 

***

Lise darmadağınık saçlarını makyaj masasının önünde tararken ifadesizdi. Oğlunun aynadaki yansımasına baktı. 

"Prenses Sezh sana ilgi duyuyor gibi görünüyor."

"Onu hiç düşünmemiştim bile." Raytan sert bir şekilde cevap verdi, "Bir kez bile değil." 

Söylediklerinde ciddiydi. Bu çocuğu umursamadı ve o ne yaparsa yapsın onun işi değildi. 

"Yarın prensese Kazaki öğreteceksin." 

"Anne!" 

"Cevabın?" 

"Hayır. Neden zamanımı ayırmalıyım…?" 

Lise tek kelime etmeden geriye dönüp oğluna baktı. Zümrüt gözleri onun kan kırmızı irislerine kilitlendi. 

"O Yerena'nın kızı." 

"Bu neden önemli?" 

"Bir gün faydalı olacağına inanıyorum." 

"Faydalı? Bu kadın İmparatorluk Sarayında annemi en çok öldürmek isteyen kişi ve kızı işe yaramaz!" 

"Prenses ve Yerena diğerleriyle aynı olsaydı durum böyle olurdu ama değil ve bunu biliyorsun, değil mi? İyi bir ilişkileri yok. "

Raytan biliyordu. Onun gibi, Sezh de İmparatorluk Sarayında kötü şöhretliydi ama farklı bir nedenden dolayı. Yerena kızını hiç sevmedi. Onu kucaklamak yerine, her zaman ona kızgın olurdu ve hatta başka insanların önünde onu aşağılamak kadar ileri giderdi. Raytan bile Sezh'e ne kadar soğuk davranıldığının farkındaydı. 

"Yerena'nın aile durumu böyle olmasına rağmen, İmparatorluk Sarayını avucunun içinde tutar. Yani, ya bir gün ölürse?" 

“…”

"Prenses Sezh'in de İmparatorluk Sarayı üzerinde etki sağlamak için gücü olsa… o zaman Yerena'nın grubunda olanları bana döndürmek zor olmayacak. Eminim prensesi etrafta tutmanın bir değeri olacaktır."

Raytan dudağını ısırdı. 

“İyice hazırlamak daha iyi olmaz mıydı?”

Lise hafifçe gülümsedi. Sonra yatağın altından bir şey çıkardı ve oğluna uzattı. 

"On sekizinci doğum günü hediyen. Ona iyi bak." 

Raytan ambalaj kağıdını parselden dikkatlice söktü. Bir kılıçtı. Diğer prenslerin bile sahip olmadığı en iyi işçiliğin kılıcı. 

"Bir gün, işler gerçekleşmek zorunda." 

Raytan başını salladı. 

"Sen… hala İmparator'u ziyarete gidecek misin?" 

"Elimde değil." 

Dudaklarından gelen ses soğuktu. Aynı soğuk ilgisizlikle, Lise bir çekmece açtı ve küçük bir şişe çıkardı. 

Küçük, şeffaf şişenin içindeki açık mor ilaç parıldadı.

Lise kapağı açtı ve tereddüt etmeden hepsini bir yudumda içti. Raytan’ın ifadesi annesine bakarken kararmıştı. Şişeyi geri yerleştirdikten sonra Lise bakışlarını Raytan'a çevirdi.

"Sen benim tek oğlumun, Raytan." 

“…”

"Şimdi ve sonsuza kadar. Bunu daima hatırlamalısın."

"Anlıyorum…" Raytan sessizce cevap verdi. 

Yanıtından memnun olan Lise sırıttı. 

"Şimdi, git ve prensesi geri götür. Ona Kazaki öğretmeyi hatırla. 

'Anlıyorum.' Küçük ses dudaklarından sürüklendi. Raytan, Sezh'in beklediği yere geri dönmeden önce kibarca eğildi. 

~~~BÖLÜM SONU~~~

MS/N: Sanırım İngilizce'de öksürük sesine karşılık gelen bir ses yok o yüzden benim 'öhö' yazdığım yerlerde 'cough' yazıyordu. Bir cümle söyleyip sonra 'öksürük' ya da' öksürme' demek aşırı saçma olacağından ve aklıma 'öhö'den başka bir şey gelmediğinden öyle yazdım. 


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


9   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   11 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.