Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 

           
Porselen fanusun içinde bir brokar sazan* tembellik ediyordu.

*Brokar sazanın bir diğer adı, koi balığı. Kendisi gong'umuz olur 

Ölümüne sıkılmış gibiydi, sanki kıpırdamak bile istemiyordu. İç odanın penceresi açıktı ve dışarıdan üç dört tane kar taneciği içeri süzüldü. Balık, kuyruğunu savurup daireler çizerek yüzdükten sonra ağzıyla kar tanesine değdi. Bir anlığına donakaldı, sonra aniden tekrar suya daldı, şaşkınlık içinde kafasını salladı. Bir süre tek başına oynadı fakat hala yalnızdı, bu yüzden bir daha yüzeye çıktı ve divanda kıyafetleriyle uyuyan adama baktı.

Bu brokar sazan, daha önce hiç başka birisini görmediğinden bu dünyanın güzelliklerine ve çirkinliklerine değer biçmeyi bilmiyordu. Ama sık sık, hayranlıkla bu insanı izliyordu, sanki gününün bütün eğlencesi bu ana odaklanmıştı. Ahlaksız bakışlarla adamın kaşlarını, gözlerini, ağzını ve burnunu süzdü, göz ucuyla bakarken o yüz hatlarında duygusallığa ve şefkate rastladı. Oysa bu kişi uyandığında, yüzünü çok ayrı bir soğukluk kaplardı, bir buz katmanının altında yakılan tütsü gibi, son derece uzak kalmış ve mesafeli olurdu. Neyse ki, anlaşılan, adam yaralıydı ve günlerinin çoğunluğunu uyuyarak geçiriyordu.

Brokar sazan uzun bir süredir onu izliyordu ki dışarıdaki karın şiddetlendiğini ve bir sürü karın pencereden sızdığını gördü. Bu adam hala olanlardan bihaber iken bir kar taneciği alnına kondu ve gittikçe eridi.

Brokar sazan izledi ve sinirlendi. O, bu kişiyle aylardır birlikte olmasına rağmen ona hiç öyle yakın olmamıştı. Ama bugün, bu küstah kar tanesi ondan önce davranmıştı. Hangi gerekçeyle?!

Brokar sazan gürültüyle porselen yüzeye vurdu, suları kabarttı ve her yere su sıçratarak içeri dışarı sıçrayıp durdu. Çıkardığı gürültü, adamın kaşlarını çattıktan sonra uyanmasına neden olmuştu. Kısa süreli bir duraksamadan sonra adamın bakışları beyaz, porselen fanusa döndü. Tam o anda brokar sazan da suya cup diye düştü ve küçük masaya bir su birikintisi sıçrattı.

Adamın kalkıp onu yatıştıracağını zannetmişti fakat onun, göz ucuyla bakıp bir parmağını kaldırarak ona doğru işaret ettikten sonra tekrar uyumak için gözlerini kapatacağını kim tahmin edebilirdi ki? Brokar sazan o tek bir işaret ile olduğu yere mıhlanmıştı; daha kuyruğunu bile savuramamışken suyun yüzeyinde donuk bir şekilde yüzmekten başka bir şey yapamıyordu. Seslenmek isteyerek ağzını açtı fakat sadece baloncuk çıkarabiliyordu. Sinirlendi ve düşündü, Bu birkaç gün onunla ilgilenmeyeceğim, ne kadar ikna etmeye ve aklımı çelmeye çalışsa da, onunla ilgilenmeyeceğim!

Adam ertesi sabaha dek uyudu. Giyinmek için kalktığında, hala yorgun ve bıkkın görünüyordu. Brokar sazan tüm gece boyunca aynı pozisyonda takılı kalmıştı ve "O umurumda bile değil" i "Sonsuza dek, elveda. Bugünden sonra bizler birer yabancıyız"a dönmüştü. Ne yazık ki, adam onu ne duyabiliyor ne de anlayabiliyordu. Avucuna bir miktar yem koydu ve brokar sazan vücudunun hafifleştiğini hissederek tekrar hareket etmeye başladı. Hareket eder etmez, az önce düşündüğü her şeyi unuttu ve ham yapmak için yemi kovaladı. Hatta işini bitirdiğinde kendini adamın parmak uçlarına bile sürttü ve uysal taklidi yaptı.

Adamın teni açıktı. Brokar sazan, parmağının etrafında dönerken parmağın en küçük temasta eriyeceğini hissetti. Çünkü kalbi o anın içinde değilmiş gibi görünüyordu, gerçi, onun en baştan bir kalbi yoktu sanki. Bu günlerin birinde uykusundan hiç uyanmayabilir gibiydi. Brokar sazan onun gerçekten eriyeceğinden korktu, bu yüzden onu hissetmek için ağzıyla parmak ucunu dişlemeye başladı. Beklenmedik bir şekilde, eti soğuktu fakat yine de yumuşak ve nemliydi. Brokar sazan şaşırmıştı ve birkaç kez daha dişledi ki adam parmak ucundaki hafif kaşıntı ile kendine gelerek aşağı baktı.

Suyu hafifçe karıştırdı ve sordu, "Yeterince yemedin mi?"

Konuşur konuşmaz verandada esen kuzey rüzgarı bir anlığına dindi.

Brokar sazan parmak ucunun etrafında yüzdü, yuvarlandı ve beklenti içinde ona baktı. Adam anladı ve pencereden dışarı bakmak için yüzünü çevirdi. O sırada kar şiddetle yağıyordu ve dışarı çıkması uygun olmazdı; fakat sağduyusuna uymak yerine adımını dışarı attı.
Basamakların altındaki küçük bir kar yığını birden parçalara ayrılarak ortaya küçük taştan bir heykelcik çıkardı. Küçük taş heykelcik hem bacaklarını hem de ellerini kullanarak kapının eşiğine doğru tırmandı, beyaz porselen fanusu kafasının üstüne aldı ve sonra sendeleyerek adamın peşinden koştu. Adam çoktan kara basmıştı. Küçük taş heykelcik de kafasındaki porselen fanus ile adamı takip etti. Gökyüzünde dans eden kar, kuşku ile onların üzerine düşmekten kaçınıyor gibiydi.

Başta adamın onu bizzat kollarında taşımadığını görünce brokar sazanın morali bozulmuştu. Fakat uçuşan kar ile kaplanmış gökyüzünün ve beyaz denizle örtülen bahçe zemininin manzarası karşısında düşük ruh halini bir kenara attı ve heyecanla aşağı yukarı süzüldü.
Genellikle iç odada yaşar ve dışarıdaki manzarayı hemen hemen hiç görmezdi. Dışarıya yalnızca adamın ruh hali çok iyi olduğunda çıkarlardı. İlk kez bugün dışarı kar görmeye gitmişti; heyecanı çok belliydi. Bir anlığına kendinden geçti ve öyle bir hareket etti ki porselen fanus tehlikeli bir şekilde sallandı. Taş heykelcik tökezledi ve karın içinde dengesini korumaya çalıştı fakat sonuçta yine de yere serildi ve porselen fanus karda kaydı. Şansına fanus kırılmamıştı ve hala sağlamdı fakat maalesef, brokar sazan porselenden uçuvermişti.

Brokar sazan havada altın ve kırmızı bir kavisle döndü ve kafası karın içine gömüldü, dışarıda yalnızca panikle kara şaplak atan kuyruğu kalmıştı. Kısa bir an sonra birisi onu kuyruğundan tutup aldı. Başta uysal ve mağdur rolü yapacaktı fakat görüş alanına genç ve yakışıklı bir yüz girince anında öfkeyle cebelleşmeye başladı.

A Yi, bir ağız dolusu keskin diş açığa çıkardı. "Jing Lin! Bu balık benim olsun mu? O kadar şişman ki haşlansa da güvece konsa da nefis olur."

Jing Lin arkasına bakmak için olduğu yerde çoktan durmuştu. Konuştu, "Ver onu bana."

Küçük taş heykelcik ayağa kalktı. Kafasında şekli bozulmuş çimen tacını tuttu ve brokar sazanı almak isteyerek A Yi'nin arkasından koştu. A Yi brokar sazanı kasten havaya kaldırdı ve savurdu, gülerek, "Uzanabilirsen alırsın. Jin Ling sen cidden sıkıcısın. Tüm gün uyumaktan başka bir şey yapmıyorsun. Dağdan inip benimle oynamaya ne dersin? Zhongdu'nun toprakları geniş ve çok daha eğlenceli. Seni büyüleyeceğinden ve kendinden geçmeni sağlayacağından emin olabilirsin."

Brokar sazanın en çok nefret ettiği bir kişi varsa, o onur bu A Yi'ye giderdi. Kendisi aslında Can Li Ağacı'ndan bir beş-renkli* kuştu ve bahçede oynamak için sık sık insana dönüşürdü. Her geldiğinde muhakkak brokar sazana sulanırdı ve Jing Lin'e her türlü şirin davranışı sergilerdi. Havada oradan oraya savrulmak brokar sazanın anca başının dönmesine yaramıştı ve şimdi de A Yi'nin Jing Lin'i dağdan aşağı inmeye ikna etmeye çalıştığını duyuyordu. Küplere binmişti fakat A Yi'e bir şeyler yapacak gücü yoktu.

*Beş-renkli kuş, normalde bu kelimenin Çince'si İngilizce'ye barbet bird diye çevriliyor ve Türkçe karşılığını bulamadım. Ama zaten burada bu kelime Çin mitolojisinde geçen efsanevi bir kuşu belirtiyormuş. Ayrıca A Yi'nin kimliği gelecek bölümlerde açığa çıkacağından şimdilik İng çevirmenin de yaptığı gibi ona beş-renkli kuş diyeceğiz.

Küçük taş heykelcik A Yi'nin baldırına vurdu. A Yi acıyla bacağına sarıldı ve brokar sazan bu fırsattan yararlanarak elinden kurtuldu. Küçük taş heykelcik onu yakalayarak kaçmak için arkasını döndü. Fakat bu brokar sazan öyle tombuldu ki küçük taş heykelcik onun yalnızca yarısını hareket ettirebiliyordu, koşarken diğer yarısı karın içindeydi. Brokar sazanın kafası karın içinde sürükleniyor, birikmiş kar, yüzünün her yerine çarpıyordu. Şu anda baloncuk bile çıkartamaz bir haldeydi ve bir o tarafa bir bu tarafa o kadar çok çarpmıştı ki neredeyse bayılmak üzereydi.

Jing Lin onu eline aldı fakat brokar sazan hala felçti ve ayrı bir acınası görünüyordu. Jing Lin bir anlığına ona baktı. Çelimsizce ağzını açtığında Jing Lin onu kol yenine itti. Kol yenine girer girmez anında canlandı ve enerji doldu. Jing Lin'in kol yenlerinde kendiliğinden bir Qian Kun* -bir evren- vardı. İçeriye daldıktan sonra brokar sazan, çevresinde dolup taşan bol ruhani enerji sayesinde sonunda soluklanabilmişti. Son derece huzur içinde Jing Lin'e iyice yapıştı.

*Cennet ve Dünya ya da  bir evren anlamı veriyor. Jing Lin'in kol yeninin içinde bildiğiniz uzaysal bir evren var. İçerisi ayrı bir dünya olabildiği gibi stok olarak da kullanılabilir. 

Bu yüzden Jing Lin'e dayanmak, yapışmak ve ona hükmetmek zorundaydı. Jing Lin'in yanından ayrılmadığı sürece, Jing Lin'in ruhani enerjisi onu beslerdi. Gerçi bunun ne anlama geldiğini henüz anlamasa da, bu beslenme hissine özellikle düşkündü. Bu ruhani enerjinin o tuzak yeminden kat kat daha lezzetli olduğunu hissediyordu ve hep daha fazlasına açtı. Onu doyurmuyordu bile; diğerlerine nasıl göstersin? İşte bu nedenden ötürü, Jing Lin'e yaklaşan herkesi onun ruhani enerjisini çalmaya gelenler olarak sınıflandırır, böylece onlara karşı derin bir düşmanlık beslerdi.

Brokar sazan ruhani enerjisini yalayıp yutarken A Yi ile Jing Lin arasındaki konuşmayı dinliyordu.
"Dağdan ayrılsak olmaz mı? Hep buralarda takılıyorsun. Yüz yıl da olsa beş yüz yıl da olsa hep aynı. Çok ıssız." Elleri kafasının arkasında, A Yi karı tekmeledi ve sordu, "Cennette de böyle misin?"
Seni ilgilendirmez.

Diye brokar sazan soğukça düşündü.

Jing Lin'in bel kuşağı rüzgar ile dalgalandı. Ve lafı dolandırmadan sordu, "Benden ne istiyorsun?"
"Bir nedenim olmadan da gelemez miyim? Biraz fazla duygusuz değil misin? Ben senin kalbinde öyle biri miyim?" A Yi küçümsemeyle sordu.
"Kimse bir nedeni olmaksızın tapınağa uğramaz*". Jing Lin'in sesi rüzgardan da soğuktu.

*Anlamı: birini arıyorsan her zaman gizli bir amacın veya sebebin vardır.

A Yi bu soğukluğu kaldıramadı ve aynı bir ezik gibi pelerinini iyice etrafına sardı. Çenesi kürkün içine gömülmüştü, açıkta yalnızca bir çift koyu göz vardı; bu ona androjen bir görünüm veriyordu. Bakışlarını çevirerek Jing Lin'e baktı, hafifçe konuşarak, "Jing Lin-gege, doğudan bir iblis bana zorbalık etti ama ben onu yenemem. Sen aşağı inip ona bir dersini versene. Öldürmene gerek yok, sadece kollarıyla bacaklarını kır ve bundan sonra benim emirlerime itaat etmesini sağla. Olur mu?"

Jing Lin adımlarını durdurdu ve A Yi'ye yan yan baktı.

A Yi bu bakış üzerine bir adım geriledi, bir adamla değil de sanki dev, sinsi bir yaratıkla yüzleşiyordu. Korkudan terledi, soğukkanlılığını zar zor koruyordu, bu yüzden burnundan hafifçe soludu ve sormaya kendini hazırlayarak kara tekrar tekme attı, "Bana yardım edecek misin etmeyecek misin?"

Jing Lin bir süre ona ilgisizce baktıktan sonra sordu, "Başkalarının bacaklarını ve kollarını kırmayı bu kadar çok mu istiyorsun?"

A Yi'nin kalbinde bir ürperti oluştu, açıklanamaz derecede çok korkmuştu. Pelerinini sıkıca kavradı ve cevap vermeye cesaret edemedi. Jing Lin dikkatini ona daha fazla vermeyerek ilerlemeye devam etti.

A Yi olduğu yerde kaldı ve dişlerini sıktı. Bu adamı hangi kelimesinin memnun etmediğini anlayamıyordu. Diğer kişinin canını istiyor değildi ki. Sadece kollarını ve bacaklarını kırmak istiyordu o kadar. Yani ne fark ederdi ki? Onu, yüz bile vermeyecek kadar kızdıran şey tam olarak neydi?!

A Yi küçük yaştan beri şımartılmış ve pohpohlanmıştı. Kız kardeşi -Zhongdu'daki bitki örtüsünün büyümesinden sorumlu olan Can Li Ağacı tanrıçası- ona gözü gibi bakardı. Her şey her zaman istediği gibi olurdu ve Zhongdu'da çılgınlıklar yapmaya alışıktı, "uslu" kelimesinin ne anlama geldiğini o nereden bilsin? Şimdi, 'zorbalık' görünce, Jing Lin'i ikna etmek için arkasından koşmayı bıraktı ve öylece beş-renkli kuş haline dönüşerek şiddetli karın arasında uzaklara doğru uçtu gitti.

Gece olmuştu, brokar sazan hareketsizce porselen yüzeye yaslanırken Jing Lin uyuyordu. İç odada ışık yoktu ve bahçe tamamıyla karanlıktı. Hafif bir ses çıkararak A Yi iç odaya uçtu ve insan formuna dönüştü. Porselen fanusu aldı ve onunla birlikte kapıdan sessizce çıktı.
Bahçeye çıktığında A Yi koşmaya başladı. Brokar sazan suyun çalkalanmasından sarsılarak uyandı. Gecenin baskın karanlığını ve etrafındaki aralıksız kar fırtınasını görünce, anladı ki başı dertteydi.

"Sana hep değer veriyor. Seni dağdan aşağı atarsam kesin senin peşinden gelir!" A Yi porselen fanusu saklamak için kıyafetlerini örttü ve homurdandı, "Gelmese de sorun değil. Hem sen kuyruğunla birden çok kez yüzüme vurdun. Madem seni istemiyor ben de seni nehre atıp iblislere yem edeyim!"

Konuşanın tekrar A Yi olduğunu duyduğunda brokar sazanın kanı öfkeyle kaynamaya başladı.

"Beni anlamıyormuş numarası yapma. Bilmediğimi mi sanıyorsun? Jing Lin'e her gün sırf ruhani enerjisi için dayanıyorsun. Erken evrimleşebilmek adına kültivasyonunu geliştirmek için onu yutmak istiyorsun." A Yi sıçradı, kollarını kanatlara dönüştürdü ve bulutlara doğru açıldı, "Sence Jing Lin bilmiyor mu? Salak! Gelecek mi gelmeyecek mi göreceğiz."

Brokar sazan tüm gücüyle sıçradı fakat kaçış yolu tamamen A Yi'nin kıyafetleriyle kapalıydı. Kendisinin Jing Lin'den gittikçe daha da uzaklaştığını hissediyordu. Duyabildiği tek şey rüzgarın uğultusuydu; A Yi sahiden bütün gece uçmuştu.

Brokar sazan soğuk rüzgarda zamanla yatıştı. Kendisini suya gömdü, düşündükçe baloncuklar çıkarıyordu.

Jing Lin bir uyudu mu onu kaldırmak zor. Yarı ölü gibi oluyor. Kim bilir ne zaman uyanacak? Ya bu sefer bahara kadar uyursa? O zamana ben zaten gidici olmaz mıyım?

Kendince düşündü; kaçmak için bir fırsat bulmalıydı.

Ancak Jing Lin uykuda olsa da, kara yaslanmış küçük taş heykelcik kafasını salladı ve uyandı. Siyah fasulyeye benzeyen ufak gözlerini ovuşturdu ve esneye esneye koşmaya başladı. Merdivenlerden inerken dikkat etmedi ve kaydı, kızak gibi, dağın aşağısına doğru "bam, bam, bam" diye indi ve en sonunda sırtının üstüne düştü. Serili kaldığı yerden ayağa sıçrayarak kalktı, çim tacını düzeltti ve tahta değnek olarak kullanmak için solmuş bir dal koparıp A Yi'nin gittiği yöne doğru sendeleye sendeleye onların peşine düştü.

---------------------

Çeviri: Pryn


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.