Yukarı Çık




2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4 

           
Brokar sazan sarsılarak uyandı. Fanusu örten bez kaldırılmıştı. Fanusun duvarına doğru hızla yüzdü, fakat gözlerinin önünde yabancı bir manzara ile karşılaştı.

A Yi çenesini kaldırırken üzüm yiyordu ve kibirli bir şekilde konuştu, "İşte, bak şuraya. Bu yerin neresi olduğunu biliyor musun? Aptal, kesin bilmiyorsundur." Art niyetle gülümsedi. "Burası, Batı Denizi kıyısındaki küçük bir gölet. Akıl almaz derecede derin ve derinliklerinde kötü bir deniz yılanı gizleniyor. Yıllardır bir şey yemedi ve o kadar aç ki her şeyi yiyebilir, insanları bile. Seni içine atsam, dişinin kovuğunu doldurmaya bile yetmezsin."

Brokar sazan, boyunu düşündü ve deniz yılanının dişinin kovuğunu doldurmasının hala  mümkün olduğunu düşündü. Fakat o, diş kovuğu doldurmak için doğmamıştı, bu yüzden olabilseydi bile dolgu olmak istemezdi. Bu sebepten, A Yi'ye ifadesizce baktı ve içinden geçirdi, gelecekte insan haline gelirse bu veletin kuyruğundaki tüyleri yolacak, gerçek formunu baş aşağı asacak ve onu çıplak kıçıyla tüm dünyada dolaştıracaktı.

Ancak A Yi yalnızca ona boş boş baktığını görebiliyordu, sazan olağanüstü derecede şapşal gözüküyordu. Ona bir üzüm fırlattı ve incelemek için öne eğildi. "Dünyadaki tüm sazanların aynı göründüğü söylense de, Jing Lin'in öyle rastgele birini besleyeceğine inanmıyorum. Sen cennetten misin? Öyleysen, bir casus olmalısın! Şu sıralar Lord Cheng Tian*, Üç Alemin* arasına net sınırlar çizerek ve katı bir rütbe hiyerarşisi kurarak Dokuzuncu Cennet'i neredeyse cennetin sınırlarını aşacak kadar geliştirdi. Toprağımız olan Zhongdu'yu bile ayaklarıyla çiğnedi ve gözetim altına almak için bir Sınır Bölgesi kurdu. Bu sıralar Ölümlü Diyarı'na inen herkes birer köstebek olmalı. 
Öyle misin, değil misin?"

*Lord Cheng Tian: Yung Sheng'in unvanı.
*Üç Alem: Cennet, Ölümlü Alemi ve Ölüler Diyarı

Brokar sazan bir pofurtu çıkardı. A Yi ona tekrar vurdu.

"Neden bu kadar budala ve şapşalsın? Jing Ling'in yanında o kadar kalmana rağmen konuşamıyorsun bile. Doğuştan yeteneklerinin olmadığı ortada. Sen harbi salaksın."

Sensin salak. Salak senin sülalendir.

Brokar sazan, bihaber bir şekilde A Yi'ye sudan bakarken, naif ve cahil bir davranış sergilemeye devam etmesine rağmen ona sessizce küfretti. A Yi, ondan sıkılmıştı. Ne vurulduğunda direniyordu, ne de azarlandığında karşılık veriyordu, eğlencesi nerede kalmıştı. A Yi taşın üzerinde bacak bacak üstüne atarak oturdu ve sonunda sabrı tükenene kadar bekledi. Çoktan öğlen olmuştu ve Jing Lin hala gelmediğine göre umursamamıştır diye düşündü. O yüzden A Yi taştan atladı ve göletin kenarından fanusu itmek için bir bacağını kaldırdı.

"Bana üç kere vurdun," A Yi yanağına dokundu. "Hiç unutmadım. Önceden, sırf Jing Lin'e yüz vermek için katlanmıştım ama onun beni aşağıladığını görmüş olman sinirime dokunuyor. Şimdi benim zavallı halimi de gördün ya, yaşamaya devam etmene nasıl izin vereyim? Hoş, zaten umursamıyor ya. Tek yapmam gereken daha sonra A Jie'den* rica etmek. İstemese de bana yüz vermek zorunda."

*A Jie: abla.

A Yi, beyaz porselen fanusa bir tekme attı ve fanus soğuk gölete doğru yuvarlandı. Brokar sazan suya düştü ve battı.

A Yi biraz tedirgin hissetti ve elleri arkasında, kendi kendine mırıldandı. "Bunun için beni suçlayamazsın. Jing Lin'e zaman verdim ama gelmeyen kendisiydi. Bu ahmağın kaderi de böyleymiş işte."

Brokar sazan suya girdiği anda, alışılmadık bir şekilde soğuk hissetti. Göletin her tarafı kapalıydı ve çıkış yolu yoktu. Biraz daha batmaya çalıştı fakat dipsiz karanlık tarafından geri ittirilmişti. Biraz ruhanilik ve zeka kazandığından, aşağıda gizlenen dev bir yaratığın kokusunu alabiliyordu.

Böyle kaderin içine edeyim.

Brokar sazan, taş duvara doğru hareketsiz kaldı. Daha önce geçtiği yerlerde hiç bitki görmemişti. Gölet, yaşamdan yoksundu. Fakat brokar sazan sabit kalmasına rağmen, yine de izlendiği izlenimine kapıldı. Altındaki bölgenin tamamı karanlık tarafından yutulmuştu, bu yüzden dipten bir şey yüzse bile sezemeyebilirdi. Bilincini kazandığından beri hiç bu kadar tedirgin olmamıştı.

Yaklaşık dört saat sonra, brokar sazanın bulunduğu yer loşlaştı. Altın ve kırmızı gövdesi, gölgelerle kaplandı, ki bu onu biraz daha rahatlattı. Ancak, burada uzun süre kalamazdı. Deniz yılanının aurası brokar sazanını hafifçe baskılıyordu, her yanını tedirgin ediyordu.

Brokar sazan, taş duvar boyunca bir tur attı. Taş duvarın hiçbir tarafında başka bir açıklık yoktu. Deniz yılanını her kim mühürlemişse, yeri seçerken çaba sarf ettiği açıktı. Brokar sazan suyu terk edemiyordu, yalnızca kaçış yolu aramak için bir fırsat bekleyebilirdi.

Brokar sazan suyun üstüne yansıyan yıldızlara baktı ve daha da üşüdü. Evde kalmanın yararını ancak şimdi anlamıştı. Jing Ling pencereyi açmayı sevdiği halde hiç bu kadar soğuk olmazdı. Midesi boştu ve dayanılmaz halde açtı. Beklemesi bile katlanması zor bir hale dönüşmüştü.

Jing Ling'in hala uyanık olmadığını düşünüp durdu. Ama Jing Lin uyandığında, onun için gerçekten gelir miydi ki? Jing Lin daha önce ona ne gülmüştü ne de ona sarılarak uyumuştu. Sadece, onunla oynamak için bazen kestirmeleri arasında kalkmışlığı vardı. Jing Lin'in kalbinde, küçük taş heykelciğin bile muhtemelen kendisinden daha değerli olduğunu hissediyordu.

Ama o yine de Jing Lin'in yanında kalmak istemişti.

Çünkü Jing Lin'i yalayıp yutmak istiyordu.

O, Jing Lin'i her zaman uykusunda kaşlarını çatarken ve terlerken görmüştü. Jing Lin'i hep boş bir verandada tek başına otururken de görmüştü. Bu dünyada Jing Lin kadar yalnız birinin olup olmadığını bilmiyordu. Ancak, Jing Lin'in ağır yaralarının iyileşmediğini ve uykuyu sadece bir bahane olarak kullandığını anlamıştı. Jing Lin'i yiyebildiği sürece, yüzlerce yıl sürecek o zahmetli kültivasyonu es geçebilirdi. Zaten artık kendi bilincini geliştirdiğinden suda kalmakla tatmin olmuyordu. Ruhani enerjisi arttıkça arzuları da sürekli büyüyordu. Kıyıya gitmek istiyordu. Bu gecelerden birinde Jing Lin'in zarif boynuna yanaşmak ve kemirmek istiyordu. Ona sahip olmak. Kendini kral ilan etmek. Ona hükmetmek.

Brokar sazan, öyle bir düşüncelere dalmıştı ki altındaki gölgenin sessizce yaklaştığını fark etmedi. Yüzmek için döndüğünde ona bakan, bakır çan büyüklüğünde bir çift altın göz bebeği ile karşılaştı. Masmavi pullarla örtülü bedeni, buz dağının görünen kısmı gibi su yüzeyinde yalnızca kısmen görülüyordu. Pullar yavaşça süzülürken su dalgalandı, karanlığa doğru ucu bucağı olmaksızın uzanıyordu. Bu yaratığın açığa çıkan uzunluğundan gerçek uzunluğunu tahmin etmeye çalışmanın, bir leopara dar bir borudan göz atmaktan farkı yoktu; boyutunu anlamak güçtü.

Kış gecesi durgundu ve etraf sessizdi.

Brokar sazan, gerginlikle sıkıca sarılıydı. Suda kıvrılmış bu iri gövde ile karşılaştığında korku üstüne çökmüştü fakat aynı zamanda, korku onda bir heyecan duygusu da uyandırmıştı. Sudaki titremelerin ortasında beklenmedik bir şekilde, deniz yılanının sonsuz ruhani enerjisi tarafından baştan çıkarılmıştı. Deniz yılanının alnından et yumruları çıkıyordu. Belli ki bir Jiao'ya* evrimleşecekti. Brokar sazan açgözlülükle ve kibirle düşündü:

Eğer onu mideye indirsem...

*Jiao ya da Jialong ejderhası, fırtınaları ve selleri çağırabilen efsanevi, suda yaşayan bir yaratıktır; bazen sel ejderhası olarak da anılır.

Deniz yılanı o kadar açtı ki ansızın çenesini genişletti. Avıyla oynama havasında bile değildi. Deniz yılanı bu yerde zapt edilmiş ve bastırılmıştı. Geçenlerde karışıklık çıkarmak için buraya gelen o kuşun haricinde, başka hiç canlı bir yaratık görmemişti. Bu yüzden, ruhani enerji tutamları çıkaran brokar sazanı gördüğü an, tek düşüncesi o balığı midesine indirmek olmuştu.

Tehlikede olduğunu fark edince, brokar sazan arkasını döndü ve kaçtı. Boyutundan istifade ederek hızla deniz yılanının vücudunun arasında yüzdü. Atik ve çevikti. Bir şey taş duvarla çarpışmış ve büyük bir gürültü kopmuştu. Deniz yılanı, kendisini dizginlemek için yukarıdan aşağı bastıran büyülü bir mühürle bu havuzda hapsolmuştu; bu nedenle hareketleri ciddi bir biçimde kısıtlıydı. 
Bu evre bir Jiao'ya evrimleşmesinde en önemlisi olduğundan, istediği gibi boyutunu da küçültemiyordu. Sıkıştığı yerden ancak vücudunu kullanıp şiddetle etrafı ezip geçerek kurtulabilirdi. Kuyruğunu sallaması ile duvarın dibinde çatlaklar oluştu.

Brokar sazan, düşen kayaları atlattı ve canını kurtarmak için kaçtı. Deniz yılanının iri cüssesi çok fazla yer kaplıyordu ki bu da brokar sazan için saklanabilecek alanı daraltıyordu. Su akıntısı onu dar bir boşluğa doğru itti ve deniz yılanı, brokar sazanını arada sıkıştırmak için kıvrıldı. Deniz yılanı çenesini açar açmaz, brokar sazan dişlerinin sivri kenarlarından sıyrıldı ve hızla suyun yüzeyine doğru fırladı.

Brokar sazanın sırtındaki bazı pullar, deniz yılanının dişlerince kazınmıştı fakat geriye bakmadı. Canını dişine takıp yukarı doğru yüzüyordu sadece. Deniz yılanı öne atılırken altındaki su akışı hareketlendi ve göz açıp kapayıncaya kadar ona yetişmişti.

Devasa çene ardına kadar açıldı ve göletin suyunu içine çekti. Her şey, o çeneye doğru çılgınca çekiliyordu. Brokar sazan akışa karşı güçlükle yüzdü. Yüzey çok yakındı, fakat o, çeneye doğru emiliyordu.

Beni yiyecek!

Brokar sazan, deniz yılanını çenesini kapatırken gördüğünde çoktan ağzının içine çekilmişti. Bir enerji patlamasıyla, kapanan boşluğa doğru umutsuzca çabaladı.

İleride, beyaz eklemli bir el, aniden deniz yılanının çenesine daldı ve çeneyi vahşice açarak içindeki brokar sazanı ortaya çıkardı. Brokar sazan, doğruca Jing Lin'in göğsüne çarptı, gevşemiş yakasından aşağı kaydı ve tenine yapışarak bir daha başını çıkarmayı reddetti.

Bir parmağını deniz yılanının gözleri arasına işaret ederken, Jing Lin'in yüzü solgundu. Deniz yılanı irkildi, sonra Jing Lin'in arkasını dönmesine izin verirken korkmuş bir ifade takındı. Fakat Jing Lin arkasını döndüğü anda, gerçek yüzünü gösterdi ve onu ısırmak için üstüne atladı. Jing Lin'in ruhani enerjisi yüzeyseldi. Sıradan ruhları korkutmak için kullanılabilen küçük bir numaraydı yalnızca, ama bir Jiao'ya evrimleşmekte olan bir deniz yılanı karşısında işe yaramazdı.

Jing Lin bu tepkiyi bekliyordu, bu yüzden bir ayağını duvara vurup kendini döndürdü. Deniz yılanı, onu engellemek için kuyruğunu savurdu ancak Jing Lin kaçındı ve kuyruğun momentumunu, onu tekmeleyip kendini suyun dışına atmak için kullandı. Deniz yılanı onu suyun dışında kısmen takip etti; tıknaz vücudu, onu arkasından kovalarken ve ısırmak için çenesiyle kapmaya çalışırken vahşi ve çirkindi. Göletteki mühür parladı ve aniden deniz yılanının üzerine bastırarak onu suyun içine zorla geri soktu. Jing Lin kıyıya çıkarken su her yere sıçradı ve brokar sazanı kenarda bekleyen küçük taş heykelciğe fırlattı.

Küçük taş heykel yukarı baktı ve koştu. Brokar sazanı yakalayıp onunla beraber karın içinde yuvarlandı. Brokar sazan onun kalkmasını bekledi fakat uzun bir süre hiçbir hareketlilik olmadı, bu yüzden ona göz ucuyla baktı. Küçük taş heykelcik karla kaplıydı, ve hareketleri uyuşuktu.
Jing Lin saçını bile bağlamamıştı ve fildişi beyazı ıslak kıyafetleri bedenine yapışmıştı. Koyu yeşil geniş kollu bir kıyafeti kaptığı gibi gövdesine sardıktan sonra kuşağı gevşekçe beline bağladı. Beyaz boynundaki su damlaları yavaşça köprücük kemiğine damlıyor ve teninde eriyordu.

Jing Lin ağzını kapadı ve birkaç kez öksürdü. Vücudu zayıf ve narindi; haşin ve donmuş manzarada daha da halsiz görünüyordu.

Mırıldandı, "Gidelim."

Arkasını döndüğünde ters bir şeyler olduğunu hissetti, tekrar geriye baktı. Brokan sazan yoktu. Yalnızca karda oturan beyaz ve toplu, küçük bir erkek çocuğu vardı!

Brokar sazan başını eğdi ve lotus kökleri gibi olan kollarını görünce korkudan beti benzi attı. Düşünmeden Jing Lin'e koşup kendini onun kollarına attı. Kollarını Jing Lin'ın boynuna sıkıca sardı ve yüzünü Jing Lin'in yanağına yapıştırırken gevşek bir telaffuz ile konuştu, "Ji... Ji Li!"

Jing Lin binlerce yıldır kimseyle temas etmemişti ve derhal kendini geri çekti. Bir an için ne yapacağını bilemedi. Brokar sazan, Jing Lin'in boynuna tutundu; Jing Lin'e sefil ve çaresiz bir halde bakarken gözyaşları sel gibi akıyordu. Jing Lin, şakaklarında bir zonklamanın ve uzun zamandır olmayan baş ağrısının geri döndüğünü hissetti.

Brokar sazan, bu fırsatı masumca tekrar Jing Lin'e yapışmak için kullandı. Jing Lin'in boynu soğuktu, o yüzden brokar sazan onu bırakmaya isteksizdi.

Bu çarpışmadan o kadar korkmuştu ki bildiğin evrimleşmiş ve şekil değiştirmişti!*
*Evrimleşmek: iblisler ve hayaletler yeterince kültive ettiğinde görünüşlerini ve şekillerini değiştirebilirler. Evrildiklerinde kullandıkları en yaygın form genellikle insan formu olur.

Sazanın[font=MS Gothic]━
Çocuğun ruhu henüz tam olarak gelişmemişti; bu nedenle, sadece birkaç masum ifadeyi taklit etmeyi biliyordu. Jing Lin'e, onun göğsünde eriyen sıcak bir kütle gibi yaslandı ve bu his, bir ömür öncesinden kalma bir şeymiş gibi Jing Lin'i delip geçti.

Jing Lin başını kaldırdı ve kaşlarını çattı. Borakar sazan gözlerini kırptı ve ifadesini anlamaya çalıştı. Yumuşakça konuştu, "Ji Li... Hat... Ev."*
*Tahminen, "Jing Lin, hadi eve gidelim." demeye çalışıyor.

Net bir şekilde telaffuz edemiyordu ve konuşmak onun için zordu. Beceriksizce "insanları" taklit ettiği belliydi. Jing Lin, bir balığın onunla olmasına izin verebilirdi fakat bir insanın onunla durmasına izin veremezdi. Çünkü, hisleri ve dünyevi arzuları yüzlerce yıl önce tamamen koparılmıştı. Bugüne kadar, kimseyi sevmemişti ve birini sevmeyi öğrenme arzusu da duymamıştı. "İnsan" ilişkileri ona bir keresinde çok acı çektirmişti ve bunun için ağır bir bedel ödemişti. Anladığı bir duygu var ise, bu his bir tek "nefret" olabilirdi.

"Nefret" için, eline bir kılıç alıp katliam yapmaya tereddüt etmemişti.

Bu yüzden de, bu canlı ve sıcak çocuğun ona olan bağımlılığı karşısında, korkuyla titremekten kendini alıkoyamadı.
--------
Çeviri: Arythsea[/font]


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.