Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 

           
Zamanda geriye gitmek-2

Yalnızca aşk olmalıydı.
Evet, başlangıçta ve yarısına gelene kadar öyle gözüktü.
Buna şüphe yoktu.
Bu hislerin bozulmaya başladığı an dahi, ne zaman bozulduklarını bilmedim.

**********

"Oh, Soleil-sama yine Silvia-sama ile beraber, değil mi?"

Yanımda yürüyen arkadaşım avluya doğru bakarken bu mırıltının ağzından çıkmasına izin verdi. Eğer gözlerinin odaklandığı yere bakarsanız  birbirlerine sıkıca sarılmış iki kişi görürdünüz. Bir kez daha bir deja vu hissi ortaya çıktı.

Akademinin avlusunda, insanlardan soyutlanmış bir köşede duran bankta oturan o ikisinin görüntüsü beklenmedik bir şekilde göze çarpıyordu. Ne yaptığının farkında mısın? Etraftaki insanların gözlerinden hiç mi çekinmiyorsun? Buradan geçen çok olmamasına rağmen, arada bir geçen öğrencilerin hepsi onlara göz atmayı ihmal etmiyordu.

"Onları çağırmamak gerçekten doğru mu?"

Olağanüstü güzelliğiyle dikkat çeken arkadaşım, elini altın rengi saçlarında gezdirirken sordu. Sorusuna nazikçe kafamı sallayarak cevapladım.

" Kardeşimle bu kadar ilgilendiği için Soleil-sama'ya minnettarım."


Kendimin bile düzgün bir tonda söylediğimi düşüneceğim kadar kolayca, herhangi bir duygudan yoksun bu kelimeleri telaffuz ettim. Kendisini sayısız kez tekrar eden bir hayatta, özellikle küçük kız kardeşimi başkalarından koruyan Soleil-sama'yı korumak için, bu sözleri defalarca kez söyledim. Nişanlın yanında değilken, başka bir genç kadınla yalnız kalmak övülecek bir davranış değildi, ancak o genç kadının ablası nişanlınsa, durum değişiyordu. "Aile olacaklar sonuçta" sözlerinin haklı bir mazeret olduğunu biliyordum.

"Ilya-sama, çok hoşgörülüsün bakıyorum da."

Güzel arkadaşım Marianne başka bir şey söylemeyerek güldü. Çünkü nişanlıma yaklaşan her kadını izlediğimi biliyordu. O da o kadınlardan biri olmuştu. 

İlk hayatımda, Marianne'ın nişanlıma yaklaşmaya çalıştığıyla ilgili bir dedikodu duymuştum, bu yüzden bir keresinde onunla konuşmaya gittim. "Sakın nişanlıma yaklaşma." Şimdi düşünüyorum da, rakibim benden yüksek bir statüdeydi ve ben kendi statümü unutmuştum.

O zamanlar, etrafımdakileri ve taşımam gereken tavırı idrak edemiyordum. "Aşkın kör ettiği bir kadın" geçmişteki bana en uygun tanımdı. Öyle bir olaydı ki, Marianne'ın ailesi resmi ihtarname gönderip tazminat talep etse garip olmazdı. Neden olayın büyümediğini ve şimdiki hayatımda yakın arkadaş olduğumuzu merak ediyordum.

"İkinizi rahatsız etmek gibi bir niyetim yok." dedi ve göz kamaştırıcı bir yüz ifadesiyle kahkaha attı. "İki aşığın arasına girecek kadar hödük değilim."

Bu çay partisinden sonra yaşansaydı, ironi yaptığını düşünürdüm ama Marianne'la bu konuşmayı nişanlım ve kardeşimin tanışmasından bir hayli önce yapmıştık.

Bu yüzden bu sözleri duymak beni kendimden geçirmişti. Başkalarının bakış açısından nişanlımla birbirimize ilgi duyuyormuşuz gibi gözüküyordu. Nişanlım beni seviyormuş gibi gözüküyordu. Bu kadar aptalca hayallerim olduğu için Marianne'a olan olumsuz duygularım arkadaşlığa dönüşmüştü. Başka bir deyişle, hoşgörülü olan ben değil, oydu.

 Marianne'ın Soleil'e yaklaşmaya çalıştığıyla ilgili rahatsız edici bir dedikodunun olması, Marianne'ın aile durumunun yanı sıra göz alıcı muhteşem görünüşünden kaynaklanıyordu. Ailesi kontların arasında en yüksek seviyedeydi, Soleil'in ailesine yakındı ve bu mantığa yatkın dedikodu, eğer ben olmasaydım hiç şüphesiz Marianne'ın Soleil'in nişanlısı olacağını söylüyordu. Söylentiyi bir kenara bıraksak bile, Soleil ve Marianne'ın birbirine yakıştığı bir gerçekti.

... ... Eski hayatımda arkadaş olmamıştık ama.

Uzun, uzun bir zaman önce, ilk hayatımdaki ben, Marianne'la birçok kez sosyal etkinliklerde karşılaşmasına rağmen, bir iki kelimeden fazlasını etmemişti. Aynı sınıfta ama farklı bir derecede bulunduğumuz için her zaman rakip olarak görülmüştük.

Ancak, önceki hayatımda bana düşmanca davranmışsa da, bu hayatımda yakın arkadaş olmuştuk.

Böylece, birikmiş bir sürü hayatta bazen birkaç tutarsızlık doğar.

Neden bilmiyorum ama, ne olursa olsun hiçbir geçmiş hayatımda o çay partisinden önceki anlara dönmedim. Bilerek bir şey yapmam gibi bir durum söz konusu değildi.  Eylemlerimin belki de bilinçsizce etkilendiğini ve böylelikle önemsiz bir fark oluşabileceğini düşündüm ama bu varsayımın doğru olup olmadığını bilmiyorum. Sadece hayatım sürekli kendini tekrar etse de, diğer kişilerin eylemlerinin önceki zamanlardakiyle aynı gidişata bağlı kalmayacağını biliyorum.

Marianne'la olan da buydu. Önceki hayatımda, Marianne ve nişanlısının uyumlu oldukları söylenemezdi. Fakat, bu hayatta aşkları karşılıklıydı.

Bu küçük farklılığın neden yaratıldığına gelirsek,  tek söyleyebileceğim benim etkileyemeyeceğim büyük bir gücün iş başında olduğu. Bu yüzden, ben dahil herkes yavaş yavaş biraz farklı bir insana dönüşüyor.

... ... Ama yine de.

Ama yine de,  hayat ne kadar tekrarlanırsa tekrarlansın, sadece onun kız kardeşime olan yoğun aşkı hiç değişmedi.

Kardeşimi o kadar mı çok seviyor? 

"Ilya-sama, gerçekten çok naziksin. Aileni Silvia-sama'nın akademiye başlaması için ikna bile ettin."

Marianne nişanlım Soleil ve kardeşime doğru bakarken sohbeti devam ettirdi. Soleil arkaya doğru taranmış parlak koyu saçlarıyla yaşlı birinin haysiyetli havasını yayarken, minik küçük kardeşim hassas ve narin yapısından dolayı çok genç görünüyordu. Arkadan bakıldığında birbirlerinden çok farklı gözüküyorlardı. Yine de uyumsuz hissettirmiyorlardı, aksine boy farkları onları uyumlu gösteriyordu. Sanki, birbirleriyle çift olmak için yaratılmış gibiydiler. Marianne'ın bakışlarını takip edince Silvia'nın dalgalanan yumuşacık gümüş rengi saçlarına ulaştım. İçimden " Nazik değilim. Kardeşimin kaydolması için yapılabilecek her şeyi yaptığımda yüreğimde nezaketin eseri bile yoktu. Sadece artık buna dayanamıyordum." diye düşündüm. 

"Ablacığım, Soleil-sama akademide nasıl? Beraber öğle yemeği yiyecek misiniz?" tatlı sesiyle kardeşim nişanlımın alışkanlıklarını merakla sormaya devam ediyordu. Artık buna daha fazla katlanamıyordum işte. Nişanlım hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğimi ortaya çıkarmaktan korkuyordum.

Soleil akademide nasıl davranıyordu, bilmiyordum. Bir kere bile beni beraber öğle yemeği yemeye çağırmamıştı ki.

Yakın arkadaşına gelirsek, onu tanısam bile sadece adını ve yüzünü biliyordum. Soleil gibi iyi bir ailedendi ve dikkat çeken biri olduğu için genç kızlar arasında onunla ilgili birçok söylenti yayılıyordu. Bunu biliyordum çünkü şans eseri duymuştum. Birçok hayat yaşadığım için mizacını, ne kadar süre Soleil'le dost kalacağını, gözlerinin rengini ve bunun gibi bütün detayları biliyordum. Ama Soleil'in bizi tanıştırması gibi bir şey hiç yaşanmadı. Bütün hayatlarımda Soleil'in yanındaydı ama onunla konuştuğum anları saysak bir elin parmağını geçmezdi. 

Akademide, Soleil yanımdan geçse bile hiç seslenmezdi, nadiren göz göze gelmemiz dışında hiçbir iletişimimiz yoktu.

Çay partisinden öncesine dönebilseydim, asla kız kardeşimin akademiye girmesine çalışmazdım. Soleil çekici bir genç adamdı. Aynı zamanda kardeşim de büyüleyici biriydi. İkisinin yakınlaşması olasılığını bilseydim, ne olursa olsun akademiye kaydolmasını önlerdim.

Ama çay partisine geri döndükten sonra, ikisinin birbirine bir daha aşık olduğunu bildikten sonra, düşünme biçimim büyük ölçüde değişti.

Eğer çok merak ediyorsan git ve gör, ona doğrudan sormak sorun olmaz diye düşündüm.

Zayıf bir bünyesi olduğu için ailem ona bir şey olmasından korkuyordu ve okula gitmesine karşıydılar. Onları küçük kardeşimin iyiliği için ikna ettim. 'Silvia'nın geleceği için, onu akademiye göndermek gerekli. Çünkü şimdi bile nişanlanmamış olan kardeşim için bu iyi bir fırsat olur. Kardeşim hassas yapılı olduğu için en kısa sürede onu koruyup kollayacak birini bulmalı. Eğer durumu kötüleşirse onu  desteklemeye devam ederim.' Ne kadar hararetli bir konuşma yapmıştım. Sanki kız kardeşimin iyiliği için olduğu sürece hiç ara vermeden konuşmaya devam edebilirmişim gibi.

"Okula gidebileceğim için çok mutluyum! Ablacığım, teşekkür ederim!"  Kardeşimin yuvarlak yanakları heyecandan kızarmıştı.  "Bir şey değil" dedim kalbimdeki acıyı yok sayarcasına gülerek. Eski ben kafamın içinden sesleniyordu

... ... Neden böyle bir şey yaparsın ki!

... ... Silvia'yla Soleil'in yakınlaşmasına izin verme!

Ben bile emin değildim. Ne yapıyorum, ne yapmaya çalışıyorum, bilmiyordum. O çay partisinden önce, kesinlikle Soleil'e aşıktım. Ona olan aşkım hayatımın... hayır, varoluşumun nedeniydi. Onunla tanıştığımda sadece beş yaşındaydım ama onun yanında olmaya layık biri olmaya karar verdiğim için, 'Soleil'in nişanlısı' olan ben o anda doğmuştu. Yorgunluktan bıkana kadar çok çalıştıktan sonra, sonunda etrafımızdakiler beni onaylama başlamıştı.

Bütün çabalarımın, her şeyin anlamsız olduğunu öğrendiğimdeki çaresizliğim  kelimelerle anlatılamazdı. 

Soleil kız kardeşime bakıyordu. Kız kardeşim Soleil'e bakıyordu. Etraflarındakilerin fark etmemesi için duygularını gizlemeleri gerektiğinin farkındaydılar. Asla meydana çıkmamalıydı. Ancak,  bakışları birbirlerine olan düşkünlüklerini herkese ayan beyan açıklıyordu, bense sadece onları uzaktan izliyordum.

Bu sahneyi sayısız kez görmüş olmama rağmen, bu hayatta, bu ilk seferimdi. Bu sahneyi her gördüğümde, kesinlikle canım yanıyordu. Hiçbir zaman bana yöneltilmeyecek bir bakışla bakılan küçük kardeşimi izlediğimde, neden bu kadar sakin kalabildiğimi merak ediyordum.

... ... "Senin gibi bir kızımın olması utanç verici."

Bu bir hikaye olsaydı, ana karakter kesinlikle kız kardeşim olurdu. Asla evlenemeyeceği, ablasının nişanlısı olan genç bir adama aşık olan zavallı bir kız. Kulağa bir trajedinin kadın kahramanı gibi geliyor, değil mi? Muazzam bir kitleyi çeken böyle bir hikayede, ben ana karakterin aşkına zorluk çıkaran asil bir kötü karakter olurdum. Ama bu bir kurgu değil, bu hiç şüphesiz benim hayat hikayem. Durum bu olduğundan, neden kendi hayatıma acıdığımdan kınanmalıyım ki?

Bu kalpsizce, bu acımasızca. Neden, niçin?

O kadar çok ağlayıp zırladım ki şimdi bile geçmişteki ben'in sesini duyabiliyordum.

... ... Niye hiç kimse beni anlamamak zorunda?


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.