Yukarı Çık




4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6 

           
Brokar sazan sersemlemişti. Kafasını yana eğdi, onu yanlış mı işittiğini merak ediyordu. Kol yenlerini savurarak Jing Lin çoktan merdivenlerden çıkmaya başlamıştı. Dağdaki sis, gözü rahatsız edecek derecedeydi ve brokar sazanın görüşünü engelliyor, Jing Lin'in sırtının ise neredeyse gözden kaybolmasına neden oluyordu.
Brokar sazan kendine geldi ve Jing Lin'in arkasından koşmaya başladı. Jing Lin'in bacağına sarılıp ağladı, "Jing Lin!"
Jing Lin durdu ve göz ucuyla ona baktı.
Brokar sazan kafasını kaldırdı. Hava o kadar soğuktu ki vücudu katılaşmıştı. Telaşla, "Jing Lin, benden vazgeçme!" dedi.
"Sen zaten benim değildin ki." Jing Lin kol yenlerini savurdu ve merdivenlerden çıktı.
"Jing Lin!" Brokar sazan elbisesinin etek ucuna tutundu ve hıçkırmaya başladı. "Jing Lin... dağdaki vahşi canavarlar beni yakalamak ve yemek istiyor. Senden ayrılmak istemiyorum."
Jing Lin bir süre sessiz kaldı.
Brokar sazan onu bırakmayı reddediyordu. Kafasını kaldırırken gözünden yaşlar döküldü. Jing Lin'in görüntüsü gözlerinden yansıyordu. Sanki kalbinde her zaman Jing Lin varmış gibiydi, sadece ona güveniyordu. Jing Lin duygusuz bakışlarla onu izledi.
"Seninle olmak istiyorum!" Brokar sazan hıçkırıklara boğuldu ve kendinden emin bir şekilde, "Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk kişi sendin. Ben başka bir yere gitmek istemiyorum."
"Kim olduğumu biliyorsun." Jing Lin yanıtladı. "Ve hala bunu söylemeye cesaretin mi var?"
"Sen Jing Lin'sin!" Brokar sazan yerde sürükleniyordu fakat hala diz çöktüğü pozisyondaydı. Jing Lin'in giysisinin kenarına tutunmuştu, sanki tüm hayatı bu kumaş parçasına bağlıydı. Kelime dağarcığı sınırlıydı, bu yüzden sadece üzüntüyle kendini tekrarlayabiliyordu, "Sen Jing Lin'sin... Jing Lin..." diye hıçkırdı, "Beni dışarı atma."
Bu sefer brokar sazanın gözyaşları gerçekti. Ona göre bu, uygarlığın doğuşu gibiydi. Dünyaya bakmak, sisin içinden çiçeklere bakmak gibiydi. İnsan duyguları hakkında hiçbir şey bilmiyordu ve dünya hakkındaki genel kültürü henüz gelişmemişti.
Tek düşüncesi yemekti, ama Jing Lin'i yemek istese bile asla Jing Lin'den ayrılmak istememişti. Jing Lin'i yemek, bir tür ebedi yoldaşlık değil miydi? Hep böyle düşünmüştü, düşünce şeklinde bir yanlışlık olduğunu da hiç hissetmemişti. Balıkkenki anılarının çoğu çoktan unutulmuştu. Her zaman Jing Lin ile birlikte olduğu için yalnızca Jing Lin'i hatırlıyordu. Jing Lin'i şu an terk edecek olsaydı, yok olacağından, sınırsız karların altına yalnız başına gömüleceğinden son derece emindi.
Jing Lin'den vazgeçemezdi. En azından Jing Lin'i yiyene kadar onu bırakamazdı. Gözünü diktiği bir avdı o, arzuladığı öğündü.
Sıkıca kenetlenmiş dişleri, kendini tutmaktaki kararlılığını ortaya koyuyordu. Bu nedenle Jing Lin kolunu çektiğinde brokar sazan aniden kendini basamaklara attı. Alnı merdivenlerin kenarına sertçe vurdu ve yere devrildi. Sonra kaşlarından aşağıya ılık, koyu kırmızı kanın aktığını ve sol gözüne ağrıyana kadar battığını hissetti.
Brokar sazan yere serildi ve sessizce ağladı. Sol gözünü örtmekte biraz zorlandı ve Jing Lin'e baktı. Sanki her şeyi bir kenara atmış gibi Jing Lin'i kucaklamak dışında başka hiçbir şey istemiyordu. Küçük çocuğun donmuş parmaklarının kızarıklığı, kanı gizleyemiyordu. Titrediği esnada ürkek bir şekilde ona seslendi, "Jing Lin..."
Jing Lin'in ifadesi don gibi soğuktu.
Tek başına ve çaresiz, sazan karnının üstünde süründü. Elleri ile karı sıkıca kavrarken kanı görmezden geldi. Elleri yürek burkacak derecede kırmızıydı. Nefes alması düzensizleşinceye kadar hıçkırdı, ama görebildiği tek şey gittikçe uzaklaşıp küçülen Jing Lin'in sırtının silueti idi. Ağlamaları insanın yüreğini parçalıyordu ve tüm ağlamalardan sonra o çocuksu sesi kısılmıştı.
"Yapamazsın... Jing Lin!" Brokar sazan kuvvetsizce titredi. "Sana yalvarıyorum... Yapma... Beni dışarı atma."
Merdivenlerde dengesini koruyamadı ve geriye yuvarlandı. Küskün hıçkırıkları sıkılmış dişlerinin arasından kaçarken karın içine serildi, görüşü bulanıklaştı. Karı kavrayıp ayağa kalkarken kan parmaklarının arasına yapıştı. Olduğu yerde durdu, gözlerini sildi. Ellerine kan ve gözyaşı bulaştırdı. Jing Lin'in arkasından bakarken elinden sıradan ölümlü bir çocuk gibi ağlamaktan başka bir şey gelmedi.
Ağlaması, basamakların kenarındaki sedir ağaçlarının dallarındaki karların düşmesine neden oldu; toz kar, yoğun sis ile karışarak Jing Lin'in siluetini tamamen örtmüştü. Ağlama sesi, ruhlar ve canavarlar merakla dışarı çıkıncaya dek dağlarda yankılandı. Brokar sazan ağlamaktan bıkmıştı. Jing Lin gitmişti.
Kar kümesinden bir yaban domuzu çıktı ve bir yandan brokar sazanı koklayarak ona yaklaştı. Yaban domuzu çok büyüktü ve hareket ederken sanki bir dağ hareket ediyordu. Kendisi için ruhani enerji toplamış olduğu belliydi. Brokar sazanın etrafında dolanırken, düşük, boğuk bir sesle sordu, "Onu takip etmek mi istiyorsun? Onun kim olduğu hakkında hiçbir fikrin yok."
Brokar sazan ağlamayı bıraktı. Kırmızı, şişmiş gözlerle, "Bu seni ilgilendirmez," diye cevapladı.
Yaban domuzu homurdandı ve burnu ile brokar sazanını yere itti. "Bu dağ bana ait. Neden onu kızdırıyorsun? O çok taş kalpli. Bütün ölümsüzler aynı. Onunla kalma. Bu dağda diğer iblislerle birlikte yaşamak senin için daha iyi değil mi? Zaten sen orijinalde bir balıksın."
"Bundan sana ne?" Brokar sazan birkaç adım ileriye doğru koştu ve zorlukla basamaklara tırmandı. Bir an düşündü, daha sonra o sabah etrafına sarılmış pelerini fırlattı, hatta dış kıyafetini parçaladı. Dondurucu rüzgarda kontrolsüz bir şekilde titredi, derinden soludu, sonra Jing Lin'in ayak izlerini takip etti.
"Neden soyundu?" Bir atmaca başını uzattı ve altındaki yaban domuzuna sordu, "Soğuktan korkmuyor mu?"
"İnsan olduğunda, eksantrik de olursun." Yaban domuzu, pelerini ağzıyla çekiştirdi. "Tuhaf."
Etraftaki ruhlar ve vahşi hayvanlar da onlara katıldı, brokar sazan ise çoktan dağa tırmanmıştı. Hızlı yürüyemiyordu. Kar yağmaya başlamıştı ve bacakları karda yavaşça hareket ediyordu, ayak parmakları sanki taşa dönmüştü.
Buz, sedir ağaçlarından sarkıyordu ve dere hızla akıyordu. Kar ne kadar yağdıysa, sis de o kadar yoğunlaşmıştı.
Brokar sazan çok uzağa gidemedi. Jing Lin nasıl bu kadar zalim olabilir, diye düşündü. Kalbi olmayan bir adam gibiydi. Jing Lin pişman olsun diye gerçekten gitmeyi bile düşündü. Fakat ne düşünürse düşünsün, oradan uzaklaşamıyordu. Yakında ağzından solumaya bile cesaret edemeyecekti, çünkü rüzgar o kadar sert ve soğuk esiyordu ki ağzı ve dili neredeyse donacakmış gibiydi. Aynı zamanda duygularını eskisi kadar özgürce ifade edemiyordu; rüzgar ve soğuk, yüzünü depresif bir ifadede kalacak şekilde dondurmuştu, sanki yüzüne bir maske oyulmuştu. Kol ve bacakları o kadar katılaşmıştı ki parmaklarını bile bükemiyordu.
Bir süre sonra aniden brokar sazanın kulağına bir püfleme geldi. Brokar sazan sakince kafasını yana çevirdi ve karların arasında havada süzülen bir yüz ile karşılaştı. Gümüş saçı rüzgarda dalgalanıyor, saçlarının uçları yavaşça kara dönüşüyordu.
"Nereye gidiyorsun?" diye sordu. Brokar sazanın kulağına hafifçe, "Zhenchan Bahçesi'ne böyle gidemezsin. Jing Lin, bahçeyi Cennet ve Cehennem arasında kurnaz bir köşeye sakladı," diye fısıldadı. "Asla, asla bulamayacaksın."
"Bu seni ilgilendirmez." Brokar sazan kötücül bir aura sezdi. Kaşları ve kirpikleri karla örtülmüştü, vahşi doğasını ortaya çıkarıyordu.
Xue Mei*, kar fırtınasının içinde dalga geçercesine kıkırdadı. Uzuvları görünür biçimde transparandı; kültivasyonu yetersizdi, bu nedenle insan suretini koruyamıyordu. Bir yandan brokar sazanı takip ederken rüzgarda uzanıyordu.
*Xue Mei, bir kar enkarnesi veya kar iblisi.
Xue Mei, "Dağın eteğinde Jing Lin seni terk etti. Daha önce ne kadar balığı terk ettiği hakkında bir fikrin var mı?" diye fısıldadı. "Onun kim olduğunu biliyor musun? Onun hakkındaki her şeyi biliyorum. Sana anlatayım."
Ondan beklenmedik şekilde, brokar sazan, söylediklerinin son kısmını duymazdan geldi ve yavaşça kafasını kaldırdı. "Daha önceden de balıkları var mıydı? Bu doğru değil. Bana yalan söylüyorsun. Sahip olduğu şüphesiz sadece benim!"
Xue Mei kahkaha attı ve onun etrafında daire çizerek döndü. "İnanmıyor musun? Bak şimdi, o, soğuk ve mesafeli görünüyor, ölümcül derecede hasta ve yatalak. Bahçede kendisinden başka kimse yok. Yalnız hissetmez mi? Tabii ki yalnız kalmaktan korkuyordur."
"...Sana inanmıyorum." Brokar sazanın adımları yavaşladı. Kafasını sert bir şekilde salladı, "Jing Lin'in sahip olduğu sadece benim."
"Eğer sahip olduğu sadece sensen neden seni terk etti?" Xue Mei ona hüzünle sordu. "Seni bir kenara attı ve bir kez olsun arkasına bakmadı. Nasıl bu kadar kalpsiz olabilir? Kalbi yok mu? Siz geçmişte yoldaştınız. Bir balık olsan bile, seni biraz olsun özlemiyor mu? Ama sen, o ne kadar maymun iştahlı ve nankör olursa..." Xue Mei'in ses tonu değişti, ardından şeytani bir biçimde güldü. "...o kadar onu yutmak, onu parçalamak, sindirmek ve mideni onunla tıka basa doldurmak istiyorsun. Seni küçük iblis, açgözlü ve kurnazsın."
Xiu Mei tamamen haklıydı, brokar sazan utançtan kudurmuştu. "Sana ne!"
Xue Mei, brokar sazanın diğer tarafına geçti. "Neyden korkuyorsun? Kesin Jing Lin'in bilmesinden korktun, çünkü senin sıradan bir iblis olduğunu, doyumsuzluğun ve açgözlülüğün senin doğanda olduğunu düşünecekti." Kıkırdadı ve ona fısıldadı, "Korkmamalısın. Onun, bu dünyadaki diğer iblislere kıyasla ne kadar gaddar ve kalpsiz olduğu hakkında hiçbir fikrin yok. Uzun zaman önce kendi hükümdar babasını öldürdü. Aynı zamanda başkalarını da öldürdü ve Dokuzuncu Cennet'te bir katliam yaşandı. Sen daha önce hiç Cennet ve Cehennem'in yanan kan kırmızısı bulutlarla kaplanışını, kana bulanışını gördün mü? Jing Lin'in herkesi katlettiği sırada Dokuzuncu Cennet işte böyle görünüyordu. Aynı zamanda yüzlerce binlerce iblisi doğradı. Onun kılıcı, hem iblislerin kemiklerine hem de ölümsüzlerin kanına sahip. O, kana susamış bir ölümsüz, herkes ondan nefret eder ve ondan korkar... "
Brokar sazan donmuş yanaklarını ovuşturdu, şaşırma veya korkudan eser yoktu. Sabırsızca konuştu, "O kadar çok ses çıkarıyorsun ki nereye gittiğimi anlayamıyorum. Burada durma, git başka yere."
Xue Mei, brokar sazanın etrafında havada süzüldü. "Ondan korkmuyor musun?" Bu sorudan sonra bir aydınlanma yaşadı, devam etti, "Dış görünüşüne kanmış olmalısın. Onun bu dış görünüşü dünyadaki kılıkların en ölümcülü."
"Sen de onun yakışıklı olduğunu düşünüyorsun, ha?" dedi brokar sazan.
Xue Mei kıskançlıkla "...Derisini yüzüp kendi suratıma koymak isterdim," dedi. Rüzgar yüzünü okşarken konuştu, "Eğer derisine sahip olsaydım, Üç Alem'de giremeyeceğim yer olmazdı." Birdenbire meymenetsizleşti. "Beni asırlarca buraya tutsak etmesi ne kadar tatsız, buradan bir türlü kurtulamıyorum! Eğer beni serbest bırakırsa dünyaya onun hala hayatta olduğunu söyleyeceğimden korkuyor. Korkuyor çünkü... Aman, o da o kadar abartmaya değmez! Küçük iblis, eğer gerçekten onu yemek istiyorsan, sana yardım edeceğim. "
Tahmin ettiği gibi, brokar sazanın gözlerinin parladığını gördü, ne kadar gizlemeye ve ilgisiz gözükmeye çalışsa da başarısız olmuştu.
Xue Mei onu zevkle seyretti, "İstemesen bile kabul etmek zorundasın. Jing Lin'in geçmişini çoktan sana anlattım. Beni dinlediğine göre artık bana bağlısın. Eğer yaşamak istiyorsan, ne dersem onu yapmak zorundasın."
Brokar sazanın yüzü birden soldu, "Sen tam bir şerefsizsin!"
"Eğer bana itaat edersen acı çekmeyeceksin. Ve hatta Jing Lin'in ruhani enerjisini istediğin gibi alabilirsin. İstemiyor musun? Onu yiyebildiğin sürece senden kurtulmasının hiçbir yolu yok."
Brokar sazan bir an tereddüt etti, "Dediklerin doğru mu? Sana bağlı kalmak istemiyorum."
"Ben ölmediğim sürece kimse seni bu bağdan kurtaramaz. Sana ne söylersem yapmak zorundasın. Seni öldüremesem bile, karda dondurabilirim, asla kurtulamazsın." Xue Mei soğuk bakışlarla brokar sazanı seyretti. Brokar sazanın biraz korkmuş olduğunu gördü, kahkaha attı. "Uslu ol, ben de sana geri dönüş yolunu göstereyim."
Zhenchan Bahçesi karlı sis ile örtülmüştü. Brokar sazan uzaktan tanıdık bahçeyi izledi. Alnındaki yara soğuktan donmuştu bu yüzden artık acımıyordu.
Xue Mei, brokar sazanın arkasına çömeldi ve fısıldadı, "Sana verdiğim otu saklamalısın. Verdiği acı o kadar dayanılmaz ki bir ölümsüz bile bunu yuttuğunda kımıldayamaz hale gelir. Jing Lin'in ne kadar korkutucu olduğunu biliyorsun. Hareket edemese bile gardımızı indirmemeliyiz. Bir kez yuttu mu, sana ne yapman gerektiğini öğreteceğim."
Brokar sazan önüne döndü ve iç çekti. Birdenbire sordu, "İblislerde de işe yarıyor mu?"
Xue Mei gözünü devirdi ve brokar sazanın boynunu daha sıkı kavradı. "Sakın aptalca bir şey yapma. Bu ot benim üzerimde işe yaramaz. Bana zarar verebilseydi, neden sana vereyim ki?"
Brokar sazanın boynu dondurucu soğuktan dolayı kızarmıştı. Homurdandı ve son basamağı çıkmak için hızlıca birkaç adım attı.
Küçük taş heykelcik, bakışları girişteki yıpranmış ve yorulmuş brokar sazana düştüğünde çatı saçağının altında oturmuş bacaklarını sallıyor ve bakır çanı çalıyordu. Afallamıştı, olduğu yerden atlayıp ona doğru koştu, etrafında dolanırken sanki nadir bir nesneymiş gibi ona bakıyordu.
Brokar sazan onu tekmeledi ve sersemlemesine neden oldu. Kızgın bir biçimde, "Beni hatırlamıyor musun? Sen ve efendin, ikinizin de kalbi taştan!" dedi.
Küçük taş heykelcik yuvarlandı ve karın üstüne oturdu, ardından bir kartopu yaptı ve brokar sazana fırlattı. Brokar sazan kaçmadı. Gözleri kırmızı ve şişkindi, sefil bir durumdaydı.
Brokar sazan, Xue Mei'ye, "Benimle içeriye gelecek misin? Jing Lin şu an uyuyor olmalı," dedi.
Xue Mei ne olduğunu anlayamamış gibi küçük taş heykelciği kafasında tartıyordu. Brokar sazanın söylediklerini duyduğunda ısrar etti. "Bu kaçınılmaz bir fırsat! Hemen beni içeri götür!"
Küçük taş heykelcik elindeki kartopunu havaya atıp tutarken brokar sazanın yanından geçmesini izledi. Brokar sazanın yolunu kesmedi veya yerinden kalkmadı. Xue Mei bahçeye vardığında küçük taş heykelciği biraz garipsedi. Görünüşe bakılırsa, küçük taş heykelcik bahçe bekçisi değildi. Sonrasında jeton düştü ve panikle haykırdı. "Bu—"
Brokar sazanın ayağı kapı eşiğine takıldı ve kafa üstü yere düştü. İç odadaki tahta kalasların üzeri ruhani bariyerle kapanmıştı. Xue Mei yaklaştığında cızırdıyordu. Xue Mei sert bir şekilde emretti, "Salak! Çabuk taşı beni!"
Kim bilebilirdi ki, brokar sazanın bu sefer de küçük bir masaya takılacağını ve Xue Mei'nin yarı katı bedeninin üzerine düşeceğini? Xue Mei, brokar sazan ellerini onu yere sabitlemek için kaldırdığı anda bir şeylerin yanlış olduğunu fark etti. Zemin o kadar sıcaktı ki Xue Mei çığlık atmak istedi, fakat bir avuç ot, kuvvetle ağzına tıkılmıştı.
Xue Mei tüküremedi veya kusamadı, sadece yuttu. Ağzı kapatılmıştı, o kadar yanıyordu ki erimek üzereydi. Midesinde çekilmez bir acı vardı. Buharlaşmadan önce, brokar sazan onun kulağına fısıldadı:
"Teşekkürler."
Brokar sazan panikle geri çekildi ve telaş içinde divana tırmandı. Kendini Jing Lin'in kollarına attı, bütün vücudu titrerken hıçkırıklara boğuldu. "Jing Lin, Jing Lin, korkuyorum!"
Xiu Mei'nin içi şiddetle çalkalanıyordu. Neredeyse tamamı buharlaşarak kapı eşiğine çarptı. Yüz ifadesi vahşiydi, kasvetle uludu, "Sen—"
Seni hain iblis!
Jing Lin az önce uyanmıştı. Kaşlarını kaldırarak dibindeki yuvarlanmış ve titreyen brokar sazana baktı.
Kıyafetleri neredeyse yoktu, ve sadece küçük bir dış ve iç giysisi vardı. Buraya kadar onu takip etmesinin hiç de kolay olmadığı anlaşılıyordu. Alnındaki yara donmuştu ve henüz yüzündeki kanı silmemişti. Jing Lin'in görüntüsü, hala berrak, masum gözlerinden yansıyordu. Jing Lin'in uyandığını görünce brokar sazan ellerini korku ve mağduriyet ile geri çekti.
"Jing Lin..." Gözleri gözyaşlarıyla dans etti. "Jing Lin."
Küçük taş heykelcik şahit olduğu sahne karşısında afallamıştı ve elindeki kartopunu sıkarken "cup" diye bir ses çıkardı.
--------
Çeviri: Xiukei


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.