Yukarı Çık




6   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   8 

           
Cang Ji ayakkabılarını tekmeleyerek çıkardı ve iç odanın kapısını hızla açtı. Dışarıda yanakları sıcaklanana kadar koşturmuştu ve her yerinden ter akıyordu. İç odanın içi ise daha da bunaltıcıydı. Jing Lin hala uykudaydı. Cang Ji divana tırmandı ve kesilmiş nefesiyle bir süre Jing Lin'i izledi, nefesini anca Jing Lin'in uyanmayacağından emin olduğunda verdi.
Küçük taş heykel içeri koştu, kafasındaki kuş tüylerini silkti ve onun peşinden tırmandı.
Cang Ji sordu, "Daha ne kadar uyuyacak?"
Küçük taş heykel doğal olarak cevap veremedi. Cang Ji, Jing Lin'e sokulmak isteyerek kürk cübbesini ve kıyafetini çıkardı. Daha yorganın kenarını kaldırmıştı ki birisi yakasını çekti.
Arkasına baktı ve konuştu, "Sen de mi onun yanında uyumak istiyorsun? Yok ya. Dışarı git. Sen genelde dışarıda uyursun."
Küçük taş heykel Cang Ji'nin sırtına bastı ve onu sürükleyerek Jing Lin'den uzaklaştırdı fakat Cang Ji gönülsüzdü. Anlık bir ümitsizlik içinde, Jing Lin'in boynunu kavradı ve zorla kendini Jing Lin'in yanına tıktı. Daha az önce birlikte tüy yolduklarındaki yoldaşlığı tamamen hiçe sayarak küçük taş heykele pis bir bakış attı. Jing Lin uğruna arkadaşıyla ters düştüğünü söylemek abartı olmazdı.
Küçük taş heykel, kafasını Cang Ji'nin sırtına vurarak, ses çıkarmak istemese de acıyla yüzünü buruşturmasına neden oldu. Jing Lin, küçük taş heykelin kafasını sırtına vurup durmasına izin vermekten başka bir şey yapamadı. Odanın içi çok sıcaktı fakat Jing Lin terlemiyordu bile. Cang Ji burnunun hemen dibindeki boyun tarafından cezbedildi ve gözlerini kapadı. Daha yeni tüm bir öğün yemiş olsa da hala Jing Lin'in etinden bir ısırık alası vardı.
Küçük taş heykel Cang Ji'yi arkasından yumrukladı, ki bu arzusunu kısa kestiği gibi aynı zamanda da acıttı ve şaşırmasına neden oldu. Dişlerini yaladı ve Jing Lin'in boynuna dokundu. Şu anki haliyle Jing Lin'in etini koparamayacağını düşündü ve az daha büyüse ne güzel olur diye içinden geçirdi.
Ama tuhaf olan, onun bir canavar değil de balık olmasıydı. Ete karşı bu kadar aç olmaması ve yaralandığı takdirde vücutta ölümcül olacak bölgeleri bu kadar net bilmemesi gerekirdi. Fakat bunların hepsi onun içine işlenmiş doğal iç güdüler gibiydi, öyle ki o bile bunu biraz garipsemişti.
Ben sahiden sadece bir balık mıyım?
Cang Ji'nin zihni dalgınlıkla geziniyordu ki uyuyakaldı.
Sis seyreldiğinde ve kar yağmayı bıraktığında gece olmuştu.
Saçakların altındaki bakır çan birinin kapıya durmaksızın ısrarla vurması üzerine sallandı.
Cang Ji kıvrıldı ve altındaki sıcaklığı hissetti. Uyanmak istemiyordu fakat kapının ardındaki kişi bir türlü vurmayı kesmiyordu. Jing Lin'e yapıştı ve belli belirsiz sordu, "Kim o?"
Kapıdaki kişi seslendi, "Jiu Ge."
Cang Ji kapıdaki kişinin Ah Yi'nin ablası olduğunu anlayınca birden ayıldı. Gün içinde Ah Yi'nin kuyruk tüylerini yolmuştu, onu öyle kel bırakmıştı ki Ah Yi hem utanmış hem de kim gütmüştü. Bu yüzden yataktan inerken ve üstüne cübbesini giyerken tetikteydi.
"Ne var?"
Fu Li iç oda kapısında bir boşluk gördü ve kafasını soktu. Telaşlı görünüyordu ve kısaca sordu, "Jiu Ge hala uykuda mı?"
"Uyuyor ve uyandırılamıyor." Cang Ji onu saniyesi saniyesine incelerken masum rolü yapıyordu. Ah Yi'nin intikamını almak için gelmediğini görünce devam etti, "Jiejie, içeri girip bir bardak çay içmek ister misin? Efendi ne zaman uyanır belli değil."
Beklediği gibi, Fu Li'nin "Korkarım çayı es geçmek zorundayım. Kapıyı aç da beni içeri al," dediğini duydu.
"Jiejie giremiyor mu?" Cang Ji sordu.
Fu Li'nin yüz ifadesi donakaldı ve gözleri hafifçe loşlaştı.
"Jiu Ge'nın ruhani bariyeri bu bahçenin her köşesinde. Bırak iç odaya girmeyi, sana dokunamıyorum bile."
Saçaklı koridorun altındaki bakır çan bir daha sallandı.
Fu Li bir adım ileri attı. "Bu hiç iyi değil! Doğu Denizi Bölgesi bize yetişti. Burada kalmak makul değil. Kapıyı aç, çabuk!"
Cang Ji burnunu çekti; gelgitin tuzlu hissi havada hızla yoğunlaşıyordu. Dalgaların sesi dağ tarafını kaplamış gibiydi ve görünmez bir güç hızla ve şiddetle gelip gidiyordu. Yıldızlı gökyüzü aniden karardı ve Cang Ji gökyüzüne baktı. Gökyüzü karanlık bulutlarla değil de göğe doğru yükselen devasa bir vücut ile örtülüydü.
Fu Li artık çok geç olduğunu biliyordu. Silkindi ve gecenin karanlığında birden büyük bir ışık seli oldu. Orijinal formu kesinlikle Ah Yi'ninki ile kıyaslanamazdı; neredeyse yıldızlı gökyüzünün parlaklığını çalıyordu.
Fu Li kanatlarını çırptı ve Cang Ji odanın içine yuvarlandı. Kapılar ve pencereler sıkıca kapandı ve tüm bahçe uçuşan birikmiş kar ile örtüldü. Fu Li göğe yükseldi ve berrak bir ses ile ıslık çaldı. Havadaki devasa nesne sesi takip etti ve bulutların arasından bir kafa belirdi.
Bu, hakiki bir Jiaolong'du!
*Jialong veya jiao, fırtına ve sel oluşturma yeteneğine sahip olan sucul bir yaratıktır. Hai Jiao ise Deniz Jiao'su anlamına gelir. İleride karşınıza çıkacak.
"Can Li'nin Kuzey İlahı yetkisi olmaksızın yerini terk ederek Doğu Denizi'ne geldi. Burada ne tür mühim işleriniz olabilir?" Jiaolong düşük bir tonla kınadı.
"Zong Yin!" Fu Li bulutların arasında döndü. "Yüz yıldır Doğu Denizi'nde yaşıyorsun, ejderhaya evrimleşmek için kültivasyona adanmış birisin. Fakat Ejderha Geçidi henüz belirmemesine rağmen iznin olmadan denetlemeye çıkmışsın. Seni buraya getiren nedir?"
"Ben Doğu Denizi'nden sorumluyum ve bölgemi denetlemek benim görevim." Zong Yin'in bakışları derindi. "Sana dürüst oldum ve umuyorum ki bana düzgün bir cevap vereceksin. Burada ne yapıyorsun? Burası ıssız ve ruhani enerjiden yoksun. İnzivaya çekilecek olsan bile burayı seçmiş olmaman gerekirdi."
"Ben Can Li İlahı'yım ve Can Li Ağacı nereyi gösterirse oraya göz kulak olmam gerekir. Ben de şaşkınım. Buradan başka hiçbir yerdeki yıldızlarda herhangi bir anormallik yok. Bu yüzden ben de aceleyle buraya geldim fakat görünen o ki nedeni senmişsin."
Zong Yin onu inceledi ve konuştu, "Beni kandırma. Bu sabah burada bir kar fırtınası oldu. Bir kar iblisi Doğu Denizi'ne burada kötülüğün saklandığını bildirdi. Şeytani varlıklar göz ardı edilebilecek bir mevzu değildir. Burayı en ince ayrıntısına kadar incelemek zorundayım. Sen Dokuzuncu Cennet Alemi'ndendin, yani şeytani sirayetin ne büyük sonuçlar doğuracağını iyi biliyor olmalısın. Hedefini şaşma, hemen git."
Lord Lin Song, Dokuzuncu Cennet'e kadar katliam yaptığında, Zong Yin Jiao'ya evrimleşme sürecinin en kritik noktasındaydı. Bu nedenle, Dokuzuncu Cennet'in trajik halini görmemişti. Bildiği tek şey, Lord Cheng Tian'in,* kötülüğün Lord Lin Song'un gözünü kör ettiğini ve ektiğini biçtiğini söylemesiydi.
*Lord Cheng Tian, Yun Sheng'ın lakabı.
"Kar iblisi kurnaz, açgözlü ve bela çıkarmaktan haz alır. Böyle kötü namlı bir varlığın sözlerine cidden inanıyor musun?" dedi Fu Li. "Yıldızlar dengesiz. Şimdi geri dönemem. İşimi yapmama engel olma."
Zong Yin vücudunu kıvırarak döndü. "Burayı incelememi engellemeye çalışmanın bir nedeni olsa gerek!"
Bunu der demez, Jiaolong aniden üstsüz bir adama dönüştü ve yere doğru daldı. Fu Li kanatlarını açtı ve onun peşinden giderken gökyüzünü beş renk delip geçti.
Zong Yin zemine, bir dizinin üstünde alçaldığında her tarafta ruhani enerjinin dolaştığını fark etti. Ayağa kalktı ve bahçeye doğru baktı, soğuk bir sesle konuştu, "Burada böyle kültivasyon seviyeleri olan iblisler var. Sen ise onları bildirmek yerine saklıyorsun. Bir gün Lordum bunu sorarsa, sen ve ben sorumlu oluruz!"
Fu Li onu engellemek için rüzgarı şiddetlendirdi. Baş edilmesi zor bir rakipti. Gelen kişi Hai Jiao Zong Yin olmasaydı, yine alabileceği birkaç önlemi olurdu. Fakat o kadar kişinin içinden gele gele Zong Yin gelmişti. Zhongdu topraklarının içinde, Zong Yin, Lord Cheng Tian'e en sadık olan kişiydi. Nezih ve sebatkar biriydi, işin köküne inene dek pes etmezdi!
Kar fırtınası ona doğru esti ve Zong Yin yönünü değiştirmek bir elini savurdu. O anda, rüzgarın uğultusu çamların arasında yükseldi ve bir dağ dolusu birikmiş kar geriye doğru süzülerek şiddetli bir şekilde sarsılmaya başladı.
Cang Ji evin dışarısını göremiyordu fakat tabanlarındaki ani sarsıntıyı hissetti. Sarsıntı başını döndürdü ve midesini bulandırdı. Jing Lin'in uyuyan bedeni yere doğru kaydı ve Cang Ji, Jing Lin'in vücudunun yarısına sıkıca sarılarak onu tekrar divana taşıdı. Beklenmedik bir şekilde, hemen sonrasında, tökezledi ve sendeleyip Jing Lin ile birlikte divandan aşağı yuvarlandı. Odadaki küçük masa ve sandalyelere çarparken, içinde bir alev harlandı; buna neden olan kişiyi ölümüne ısırmayı iple çekiyordu.
Cang Ji'nin Jing Lin üzerindeki tutuşunu sürdürmesi gittikçe zorlaştı, bu yüzden Jing Lin'in kafasını korumak için öne doğru eğilerek sıkılmış dişlerinin ardından konuştu. "Daha seni yemedim ben! Kanını benden önce bir başkasının tatmasına nasıl izin veririm!"
Küçük masa sırtına çarpıp kırıldı, ki bu da nefes alışverişini zorlaştırmıştı. Elleri boşta değildi ve yapabildiği tek şey katlanmak ve direnmekti. Odadaki kargaşa arasında birden küçük taş heykelin ustaca kalıntılardan sıçrayarak yanına geldiğini gördü.
Cang Ji neredeyse kendi kanıyla boğulacaktı. "Bırak oynamayı! Bana yardım et..."
Küçük taş heykel kollarını esnetti ve Cang Ji'nin omzuna tırmanmak için koluna bastı, Cang Ji'yi daha da bir eziyordu. Cang Ji kükredi, "Ne cüretle kafama basarsın!"
Küçük taş heykel üstüne iyice bastı. Cang Ji boynunu Jing Lin'e yaklaştırdı. Bu zamanda bile boş boş düşünüyordu, Bu adamın uyurken romantik bir havası var. Uyanık halinden tamamen farklı biri. Sonsuza dek bilinçsiz kalsa bile, pek...
"Ne yapıyorsun sen?!" Cang Ji dişini gıcırdattı.
Küçük taş heykel, Cang Ji'nin ne düşündüğünü bilircesine bir tutam saçını çekti. Sonra, küçük masa üstünden çekilirken Cang Ji'nin sırtındaki ağırlık kayboldu. Oda tepetaklak çevrildiğinde Cang Ji zorlukla nefes almaya çalışıyordu. Anlaşılan, Zong Yin olağan dışı bir şey bulamadığından dağı ters çevirmeyi planlıyordu.
Bu hamleye Jing Lin'in ruhani bariyeri bile dayanamazdı. Bahçe, dağın tepesinde bulunuyordu. Eğer ters çevrilirse en dibe düşerlerdi. Üstlerinde tüm dağın ağırlığıyla, Jing Lin'in dağı destekleyebilecek gücü olsa bile, Cang Ji risk almak istemiyordu! Jing Lin kan öksürür ve ruhani bariyer parçalanırsa anında bir yığın kıyma olurlardı.
Fu Li sertçe yere basarak devrilmekte olan dağı baştaki pozisyonuna geri ittirdi. Dağdaki kuşlar dağıldı ve vahşi yaratıklar kaçtı, kelimelerin ötesinde perişandılar.
"Bir ruhu öldürmek için dağı ters çevirmek! Buradaki tüm canlı ruhların canını mı almak istiyorsun? Derhal dur!"
Gelgitin çarpış sesi havayı dolduruyordu. Zong Yin konuştu, "Ben kendi sınırlarımı biliyorum. Çekil yolumdan."
"Sen böyle davranırken nasıl kenara çekilip bir şey yapmayayım!" Fu Li'nin kuyruğunu savuruşuyla şiddetli bir rüzgar esti ve Zong Yin'i zemine iterek onu Doğu Denizi'ne doğru uçurdu.
Zong Yin havanın ortasında kendini dengeledi ve rüzgarı ikiye ayırdı. Yere doğru şiddetle yumruğunu vururken kollarındaki pullar kalktı. Yer, hızla çatlayıp çam ormanı devrilirken fırtına iz bırakmaksızın dindi ve kayboldu.
"Burada kim saklanıyor görmeliyim! Böyle ürkek ve dikkatli davranmanın sebebi başkalarının dikkatini çekmekten korktuğundan olsa gerek! Bu kişi öyle önemsiz biri değil, kim o? Fu Li, sen ne saklıyorsun?!"
Yer, yan yattı ve çöktü.
Cang Ji duvara çarptı, her yeri ağrıyordu. Durumun kötüleşmesini engelleyemediğinden boğuk bir sesle nefes verdi. Sarsıntılarla Jing Lin ona doğru yalpaladı ve kolları yan taraflarına doğru kaydı. Cang Ji'nin bakışları, fark etmeden Jing Lin'in kolundan parmak ucuna iniyordu ki ani bir beyin şoku yaşadı. Jing Lin'in parmağına ümitsizce yaklaşarak boynunu uzattı.
"Hey!" Cang Ji küçük taş heykele tısladı. "Bana Jing Lin'in parmağını uzat!"
Birazcık daha ve ona dokunabilecekti. Fakat gittikçe daha da devriliyordu ve Jing Lin'in parmak ucu hafifçe önüne süzülürken yapabildiği tek şey izlemek oldu.
Bu vücut işe yaramazdı. Ne uzun ne de güçlüydü. Aptalı oynamak ve uslu davranmaktan başka işlevi yoktu! Büyümek istiyordu, büyümek istiyordu, büyümek istiyordu!
Parmak ucu beyaz yeşim gibiydi ve düşerek Cang Ji'nin dudaklarına temas etti. Hiç düşünmeden Cang Ji parmak ucunu ısırdı! Süt dişini Jing Lin'in parmak ucuna iyice bastırdı ve kan çıkardı. Kan ağzına girdi, boğazından akarken tatlı çiy gibi bir tat veriyordu. Kabaran bir ruhani enerji dalgasına dönüşerek Cang Ji'nin iç ve dış organlarında hızla yayıldı. Ruhani enerji tarafından kendi vücudunda büyümeye zorlanırken kemikleri çatırdıyor, tüm vücuduna acı doluyordu.
Cang Ji ani ve çılgın bir boy uzama sürecine girmiş bir çam ağacı gibiydi. Göz açıp kapayıncaya kadar, öncekine kıyasla çevresindeki bütün farklılıkları hissedebiliyordu. Duvar kenarındaki dokuyu görebiliyor, uzaktaki dalgaları duyabiliyordu. Ruhani enerji havuzunda çalkantılı dalgalar oluştu ve acı onu susturdu.
Jing Lin nasıl bir hazineydi böyle?! Alt tarafı bir ağız dolusu kandı fakat yüz yıllık saf kültivasyondan çok daha değerliydi. Vücudunu aşırı şiddetli bir şekilde büyütmüştü fakat iç organlarının hepsi iyiydi ve hala tek parçaydı. Acıyı saymazsa, zarar görmemişti.
Saçakların altındaki bakır çanın ipi koptu ve bakır çan kara düşerek görünürden kayboldu. Ruhani bariyer, gözle görülebilir bir hızla dağıldı ve anında gizli bahçeyi açığa çıkardı.
Jing Lin daha da ağırlaşmış gibiydi. Cang Ji arkasından bir "pat" sesi duydu. Küçük taş heykel nasıl olduysa sıradan iki parça taşa dönüşmüştü, bir köşeye doğru yuvarlandı.
Cang Ji bunun üzerinde daha fazla düşünemememişti, çünkü o hareket edemeden arkasındaki kapı parçalandı.
Zong Yin adımını eşiğe atıp ürpertici bir sesle konuştuğunda ezici baskı daha da arttı.
"Buldum seni."
Fakat gördüğü şey, iç odanın gölgesinde sırtı ona dönük bir adamın oturduğuydu, kıyafetleri parça parça ve zar zor onu örtüyordu, saçı ise dağınıktı. Adam ona baktı. Besbelli bu kibirli ve kendini beğenmiş bir gencin suratıydı, ama yine de bakışları vahşi ve gaddardı. Tereddütsüz bir şekilde kararlılıkla konuştu:
"Defol."
Fakat Zong Yin öfkelenmedi.
Çünkü o bakış, beklenmedik bir şekilde onda bir dejavu hissi yaratmıştı.
--------
Çeviri: Pryn


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


6   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   8 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.