Yukarı Çık




71   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   73 

           
Bölüm 72: Bu Saygıdeğer Kişi Çorba Kaynatıyor

Gece ikisi de geniş taş yatakta yatıyordu. Kilit altında tutuldukları esnada vakit geçirmenin kendisi bile başlı başına bir görevdi—idman yapmışlardı ve yemek yemişlerdi, geriye yapabilecekleri hiçbir şey kalmamıştı.
Chu Wanning doğal olarak sakin ve rahattı, rahatsız olmuş gibi görünmüyordu, ama Mo Ran mağaradaki dar alanda bir oraya bir buraya volta atıyordu ve zaman sanki daha da yavaş geçiyordu.

"Ahh, ben çok sıkıldım, çok sıkıldım, ne yapmalı? Ne yapmalı?"

Chu Wanning, gözleri kapalı halde, "Uyu."

"Ama daha çok erken." Mo Ran kum saatine baktı ve kafasını salladı, "Fazlasıyla erken."

Chu Wanning onu duymazlıktan geldi.
Mo Ran yatakta yuvarlandı ardından birdenbire kenara kaydı ve yanağını çekti.
"Shidi."

"......"

"Shidi~"

"......"

"SHIDI!!!!"

Chu Wanning'in gözleri öfkeyle açıldı: "Ne istiyorsun!"

Mo Ran elini kendi eline aldı ve bir aradaki ellerini utanmadan ileri geri salladı: "Benimle oyna."

"...... Burda shidi ben miyim, yoksa sen mi?" Chu Wanning elini sert bir şekilde kendine çekti, sinirliydi, "Kim seninle maskaralık eder ki!"

Mo Ran tatlılıkla gülümsedi, gerçekten ve tamamen utanmaz bir şekilde: "Tabii ki sen. Burada başka kim var?"

Chu Wanning : "......"

Mo Ran, saçını tutan kırmızı ince ipi çıkarttı ve uçlarını birbirine bağladı, ardından ipi parmaklarında belli bir desene girdirdi. 

Karşı çıkmasına rağmen, neticede, Chu Wanning doğruldu, huysuz bir şekilde sordu: "Ne bu? Nasıl oynanıyor?" 

"Bunun adı kedi beşiği. Çoğunlukla kızlar oynar bunu, oğlanlar pek oynamaz; ama ben kızlarla dolu bir eğlence evinde büyüdüm, yani ben de öğreniverdim."
"......"
"Aslında gerçekten eğlenceli, şimdi, parmağını şu ipin etrafına geçir...... hayır o parmak değil, serçe parmağını kullan, evet, aynen öyle. Ardından başparmağın ve işaret parmağın ile şu iki ipi al......" Mo Ran onu sakince ve yavaşça yönlendirdi.

Mumun ateşi çıtırdayarak sıcak ışığını onlara yöneltti, biri büyük biri küçük, saç tokasından yapılmış kırmızı ip ilmiğini birbirlerine verirken başları konsantrasyon ile eğiliydi ve yüzlerindeki ifade yavaş yavaş yumuşuyordu.

Chu Wanning, yeni bir desen oluşturmak için ip kısımlarına parmaklarına geçirmiş Mo Ran'ın dediklerini takip ederken, yanlışlıkla bir ipi kaçırdı, bu yüzden de ip, diğer ele geçerken yeni bir desen oluşturmak yerine orijinal halka haline geri döndü.

Elleri hala havada, boş gözlere ipe baktı, yüzünde ne olduğunu idrak edemediğini gösteren bir ifadeyle mırıldandı: "Neden dağıldı? Ne oldu......"

"Haha, büyük ihtimalle ipi tekrar kaçırdın."

"...... Tekrar."

"Yeter, yeter." Mo Ran kahkaha attı, "Tekrar tekrar aynı şeyi yapmak sıkar, hadi başka bir şey yapalım."

"Hayır." Hoşnutsuz olma sırası şimdi Chu Wanning'deydi, "Bir kez daha." 

"......" 

Mağarada üç gün geçirdiler. Dördüncü geceleriydi, ve Mo Ran her zamanki gibi Chu Wanning'e lezzetli bir şeyler pişirmek için hazırlık yapıyordu. Birlikte oldukları son günlerde bir şeylerin farkına varmıştı; küçük shidi'si gerçekten Shizun'u ile aynı yerdendi, yemek zevkleri bile aynıydı. 

Kuş Tüyü Kabilesi bekçisinin onlar için bu akşamki servisi bir tavuk ve birkaç mantardı. Mo Ran mantarlı tavuk çorbası yapmayı planlıyordu, ardından el yapımı eriştelerini eklemeyi; tadı çok da kötü olmamalıydı. 

"Bu akşam çorba mı var?" 

Chu Wanning'e kenardan bakarak Mo Ran "Mhm." diye cevapladı. Bu çocuk dövüş sanatlarında bir dehaydı, fakat buna rağmen kedi beşiği oyununu bir türlü kavrayamıyordu. Yine de fazlasıyla inatçıydı ve her eline geçen fırsatta kırmızı ip ile oynayıp olayını çözmeye çalışıyordu. Mo Ran, inatçı ifadesine gülmeden edemedi.
Gülümseyerek konuştu: "Ben yemek yaparken oynamakta serbestsin, ama korkarım ki sen daha olayını çözemeden çorba kaynamayı bitirmiş olacak." 

Chu Wanning sadece soğuk bir “hımh” sesi çıkardı ve konuşmadan önce bir anlığına duraksadı: "Hiç zencefil kaldı mı?" 

"Bir bakayım...... evet, çok var, dün bize bir sürü verdiler." 

Chu Wanning'in sesi kulağa memnun geliyordu: "İçine biraz at, çiğ et kokusunu bastırır."

Mo Ran çenesini okşadı: "Ah...... dur tahmin edeyim, kurt üzümü de ekleyeyim mi?" 

Chu Wanning'in gözleri parladı: "Var mı?" 

"Pfft. Tabii ki yok, sadece damak zevkinin Shizun'unkiyle ne kadar benzer olduğunu düşünüyordum. O da çorbasında zencefil ve kurt üzümü sever."

"...... Onun ne yemeyi sevdiğini hatırlıyor musun?" 

"Haha, evet evet, ben süper zekiyim." Mo Ran açıklama yapmak istemedi, shidi'si ile geçmiş yaşam gibi şeylerden konuşamazdı sonuçta, bu yüzden böyle devam etti, "Ben Yirmi Dört Bağlı Örnek’in standartlarını takip eden kusursuz evlat öğrenci modeliyim, bilmiyor muydun? Shizun'un içten samimiyetimi görmemesi çok yazık." 

Mo Ran, dalgın bir şekilde konuşurken tavuğu temizlemeye başladı, bu yüzden de Chu Wanning'in yüz ifadesini fark edemedi. Tavuğu yoldu ve iç organlarını hızlı ve tecrübeli elleriyle çıkarttı. Haşlayıp kanı dışarı çıkartacaktı ki küçük shidi'nin kısık sesini işitti: "Tam olarak bihaber sayılmaz."

"Ne?" 

Mo Ran'ın kafasını kaldırdığını gören Chu Wanning'in kulak uçları kızardı. Kafasını çevirdi ve boğazını temizledi: "Dedim ki, Kıdemli Yuheng ona iyi davrandığından tam olarak bihaber sayılmaz." 

"Ah, o mu. O kadar da önemli değil. Alışkınım zaten. Yine de bir zamanlar, diğerlerinin öğretmenleri gibi onun da benim halimi hatırımı sormasını dilediğim olmuştu; ya da arada sırada ne sevdiğimi bilmesini, benim onun ne yemeyi sevdiğini bildiğim gibi. Ama hepsi artık geçmişte kaldı. Sekte ilk geldiğimde onun güzel görünüşüne aldandım ve onun nazik biri olduğunu sandım. Şimdi düşününce...... ah, benim saygın Shizun'um çok şanlı ve ulaşılmaz, ve hatta meşgul de, onun ilgisini nasıl umarım? Haha, ahahaha."

Chu Wanning sözlerine biraz kızmıştı, ama sonra üstünde biraz düşündü, günlük hayatında Mo Ran için endişelense bile her zaman soğuk ve mesafeli tavrını korurdu; tek kelime etmeden kafasını eydi, kızgınlığı hayrete dönüştü. Bir süre sonra yataktan indi ve sessizce Mo Ran'ın yanına gitti.

"N’oldu?" 

"Yemeği hep sen yapıyorsun. Bugünkü basit, yani bu sefer ben senin için yemek pişireceğim." 

Mo Ran gözlerini kırpıştırdı, ardından gülümsedi: "Nereden çıktı bu? Ocağa yetişmeye bile çok kısasın, yemek nasıl pişireceksin? Hem, ben senin shixiong'unum, madem sen bana öyle seslendin, ben de hiç değilse seni besleyeyim." 

Chu Wanning bir tabureyi oraya tgötürdü ve üstüne tırmandı, sonrasında, hiçbir şey demeden ona inatla baktı.

Mo Ran: "...... Neden bana dik dik bakıyorsun?"

"Ocağa yetişebiliyorum." 

"......" 

“Kıdemli Yuheng ne yemeyi sevdiğini bilmiyor olabilir ama ben onun gibi kalpsiz değilim." dedi Chu Wanning, ifadesizce, "Git mola ver, yemeği ben pişiririm."

Böylece Chu Wanning Mo Ran'ın her türlü yardımına karşı çıkarak kendini yemek hazırlıkları ile meşgul etti. Bıçağı havaya kaldırıp hızla zavallı tavuğa indirirken gözlerinde tehditkar bir aura ve yoğun bir vahşilik vardı. Mo Ran neredeyse bakmaya dayanamadı.

Mo Ran yardım etmeye çalıştı ama küçük shidi'nin huyu bile Shizun’unki ile tıpatıp aynıydı ve bir şeye odaklanmışken birinin onu rahatsız etmesinden nefret ediyordu. Bu yüzden Mo Ran’ın en son yapabildiği şey sadece kafasını kaşıyıp ondan uzaklaşarak yatağa geçmek oldu.

Sonunda tavuğu tencereye koyduktan sonra Chu Wanning üstünü kil bir kapakla kapattı ve tam Mo Ran'a bir şey söylemek için dönmüştü ki mağaranın girişinden düşük bir ses duydu. 

"A-Ran, Xia-shidi, orda mısınız?" 

Sesi duyar duymaz Mo Ran yıldırım çarpmış gibi yataktan zıpladı ve girişe koştu. Kaba dikenlerin arasından gördüğü ilk kişi Kuş Tüyü kabilesinden soğukça dikilen biriydi fakat etrafa bakındı ve arkasında Shi Mei'nin olduğunu gördü, her zamanki gibi beyazlar içindeydi ve yüzü kaygılıydı. Mo Ran’ın içi sevinç doluydu: "Shi Mei! Ne...... Ne yapıyorsun burda?" 

"Sana söylemem gereken çok önemli bir şey var." dedi Shi Mei, "Sekt Lideri bir rapor aldı ve aceleyle Şeftali Çiçeği Pınarı’na geldi, konuştuğumuz sırada Kuş Tüyü kabilesi ile müzakere yapıyor. Nasılsınız, size iyi bakıyorlar mı?”

"Harikayım, iyi yiyip içiyoruz, etrafta hoplayıp zıplıyoruz bile." Mo Ran durdu, ardından sordu, "Shizun'dan haber var mı? Nerede o?" 

"Onun hala inzivada olduğunu ve gelmediğini duydum." 

"Oh......" Mo Ran' ın gözlerinde bir şey titreşti, ardından iç çekti ve kendi kendine mırıldandı, "Güzel, gelmesine gerek yok...... güzel." 

"Ama Kıdemli Xuanji, Xia-shidi'ye kefil olmak için geldi." 
Shi Mei sordu, "Xia-shidi çoktan uyudu mu?" 

Mo Ran: "Hayır, çorba yapıyor. Shidi——buraya gel!" 

Chu Wanning, ateşi körüklemek için kullandığı bambu yelpazeyi bıraktı ve girişe doğru yürüdü. Dışarıdaki iki kişiye bakti, yüz ifadesi hiç de şaşırmamıştı, ve düz bir şekilde konuştu: "Ne oldu?" 

Shi Mei'nin konuşmasına bile fırsat tanımadan Kuş Tüyü kabilesi kişisi bir “hıh” sesi çıkarttı ve cevap verdi: "Başka ne olabilir ki? Sizin Sisheng Zirvesi'nden insanlar geldi. Öğretmenin sana kefil olacağını söylüyor, ve şu an Büyük Ölümsüz Efendimiz ile görüşüyor." 

"...... Öğretmenim mi?" 

“Kıdemli Xuanji.”

"Oh." Chu Wanning duraksadı, yüzü tamamen ifadesizdi, "İyi." 

Kuş Tüyü Kabilesinden olan kişinin ağzının kenarı seğirdi: "Siz ikiniz, dışarı çıkabilirsiniz. Herkes çoktan Yinlu Pavilyonu’nda açıklamalarınızı dinlemek için sizi bekliyor." 

Chu Wanning dönüp ocaktaki tavuk çorbasına baktı ve dedi ki: "Ben es geçeceğim. Çorba daha pişmedi, gözümü ayırmamalıyım. Mo Ran, sen benim için konuşabilirsin." 

Sözlerini işittiğinde Kuş Tüyü Kabilesi kişisi onun henüz toy, akılsız bir çocuk olduğunu düşündü ve onu korkutmaya çalışarak soğukça gülümsedi: "Eğer gitmezsen kendini savunma şansını kaçırmış olacaksın. Ve katil olduğuna karar verirlerse, kafan gitti." 

Chu Wanning gram endişeli değildi, soğuk bir bakış atıp giderken umursamaz bir yüz ifadesi vardı. 

Shi Mei tam arkasından ona seslenecekti ki Mo Ran kafasını salladı ve gülümsedi: "Onu kendi haline bırak, ben giderim." 

"Ama Kıdemli Xuanji buralara kadar geldi, onu selamlamamak büyük kabalık olur......" 

Mo Ran bir şey diyemeden, uzaktan Chu Wanning'in sesini duydu: "Mo-shixiong, lütfen shizun'a saygılarımı ilet." 

"......" Shi Mei sessiz bir şekilde söylemişti ama yine de duyulmuştu; biraz utanmış hissetti, boğazını temizledi ve Kuş Tüyü Kabilesi kişisinin mağaranın girişini örten kaba dikenleri açmasını bekledi, ardında hemen gitmek için Mo Ran'ı tuttu. 

Beklenmedik bir şekilde Chu Wanning arkasına döndü ve seslendi: "Shixiong." 

"Shidi fikrini değiştirdi de gelmek mi istiyor?" Mo Ran gülümsedi.

Chu Wanning küçük elini kıyafet kolunun içinde salladı: "Tabii ki de hayır. Sadece sana çabucak geri gelmeni hatırlatmak istedim. Yoksa çorba soğur."

Mo Ran kirpiklerini kırpıştırdı ve aciz bir biçimde güldü: “Tamam, bekle beni.”

“Mm.” Chu Wanning başka hiçbir şey demedi, Mo Ran'ın uzaklaşıp köşede kayboluşunu izledi, sonra da geri dönüp çorbaya bakmaya gitti.

YinLu Pavilyonu, kilitli tutuldukları mağaradan çok da uzak değildi, oraya giderken Shi Mei pek de düşünmeden sordu: “A-Ran, son günlerde Xia-shidi ile daha da yakınlaşmış gibisin?”

Mo Ran gülümsedi “Evet, birlikte çok şey yaşadık. Ne o, yoksa Shi Mei küçücük bir çocuğu mu kıskanıyor?”

“......Saçmalık.”

“Hahaha, endişelenmene gerek yok, benim en sevdiğim kişi her zaman Shi Mei olacak.”

“......Saçmalamayı kes, sadece Xia-shidi bana biraz tuhaf geldi……”

“Tuhaf? Ah……” Mo Ran bir anlığına düşündü ve kafasını salladı, “Sanırım biraz tuhaf.”

“Sen de mi öyle düşünüyorsun?”

“Evet.” Mo Ran gülümsedi, ”Öylesine küçücük bir şey olmasına rağmen bir yetişkin gibi konuşuyor füsunu da hafife alınacak türden değil. Ah, bir de söylemeye fırsat bulamadım ama illüzyonda olanlar daha acayipti. Shizun’umuzun uzaktan akrabası olabileceğini düşünüyorum.”

Shi Mei'nin gözleri hafifçe hareket etti ve sordu: “Ne demek istiyorsun?”

"İllüzyonda birini gördük, 200 yıl önceki Lin'an Valisinin oğluydu. Onun da soyadı Chu'ydu ve aynı Shizun'a benziyordu, oğlu da öyle…… "

Tam önemli kısma geliyordu ki önlerinde bir sürü sesli küfür duyuldu. Tam kafasını kaldırdığında Xue Meng’ın öfkeyle hızla  yanlarına yürüdüğünü gördü, hala durmaksızın küferdiyordu: “Piç! CANAVAR! UTANMAZ İT!”


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


71   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   73 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.