Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 

           
Özelliğinin kilidini açtıktan sonraki ilk hafta, Kim Sae-Jin akıl hastası gibi tecrit altında yaşadı.
Günün 24 saatinden 23’ ünde birdenbire Canavar olması tamamen anlaşılabilir bir durumdu.
Yarı zamanlı işlerdeki patronları ona çeşitli mesajlar ve çağrılar yolladılar ama onların hepsi bir kulağından girip diğerinden çıkıyordu.

Onlardan ikisi endişelendi ama diğeri yarın yokmuş gibi sözlü tacizde bulundu. Ancak onların neden böyle yaptıkları anlaşılabilir bir durumdu.

Sae-Jin'in kavrayamadığı tek şey şu anki durumunun saçmalığıydı.

Ve bir hafta daha geçtikten sonra, büyük gurur duyduğu ve titizlikle baktığı küçük oda dağınıklık yüzünden karmakarışık bir fosseptik çukuruna dönüştü.

Aslında bu normal bir süreçti. Patilerinden çıkan pis pençeleriyle etrafta ne kadar nazikçe ve yumuşakça yürüdüğü önemli değildi, arkasında göz zevkini bozan birçok çizik bırakmıştı.
Bunun gibi, bundan sonra yaşamının gerçekten yaşam olarak adlandırılamayacağı 4 gün daha geçmişti.

Ancak o zaman, Sae-Jin nihayet çıkmaza girdiğini kabul etmişti.

Yaklaşık 2 metrelik bir vücut uzunluğu, yaklaşık 1.2 metrelik bir omuz yüksekliği, yaklaşık 50 santimetrelik bir kuyruk uzunluğu, kesinlikle 90kg'ı aşan bir vücut ağırlığı ve kahverengi bir kürk.
Bir bakışta, onlar sağlıklı büyüyen bir kaplanın özellikleri gibi görülebilirdi ama ne yazık ki, bu özellikler ona aitti.

Sae-Jin, şu anda gerçekte de bir Kahverengi Kurttu.

Zayıf avlardan birisi olduğu düşünülen bu canavar, daima kendileriyle gurur duyan Şövalyeler, Paralı Askerler veya Avcılar olarak sınıflandıran kendini beğenmiş salaklar tarafından hedef alınırdı.

Ayrıca tam teşekküllü bir canavar ile canavar arasındaki algılanamayan sınırın ötesine geçen gerçek ve iyi niyetli olarak çağrılan çok belirsiz bir canavardı. Bu canavarı kategorize etmek hiçte kolay değildi.

Ayrıca yenilerin av malzemesi olarak da tercih etmelerine ilaveten, aşağıdaki özelliklerden dolayı kurtlar genellikle merhamet gözetmeksizin katledilirdi.

1)Onlardan çeteler gibi çok sayıda vardı.
2)Normal vatandaşların onlarla baş etmesi biraz sıkıntılıydı.

Bu şu anda Sae-Jin'in formuydu.

O bunu başlangıçta bariz sebeplerden dolayı kabul etmekte zorlandı. Ve nihayet şartlar ile uzlaştıktan sonra bunun sorunlarının sonu olmadığını fark etti. Hayır, şu anda delicesine güvenli yaşam planları hazırlamalıydı. Nefes almaya devam etme arzusu beklediğinden çok daha güçlüydü. En azından minnettar olduğu banka hesabında 3500 dolarlık bir birikim vardı.

Sae-Jin İnsan Formunu bir şeyler yapabileceği değerli 1 saat boyunca hızlıca beslemeye karar vermişti.

Sae-Jin, yemekleri için 5 dakika uzaklıktaki bir marketten hazırlaması kolay hazır yiyecekler satın aldı ve İnsan Formundayken onları yedi. Bir insan olarak gururu için başka bir yol olamazdı.  Ve beklenmedik bir acil durumda kendisinin 30 dakikalık bir nefes alma süresi bıraktığından emin oldu.

Daha sonra canavarı kusursuzca taklit edebilmek için Kahverengi Kurt Formunu gücünü kontrol altına aldı. 4 günlük yoğun çabadan sonra keskin pençeleri nasıl geri çekebileceğini bile buldu.
Bu arada, şans buldukça Goblin Formuna dönüştü ve evindeki pisliği temizlemeye başladı.  140 cm uzunluğundaki bir Goblin küçük olabilirdi ama ev işlerini halletmek için mükemmel derecede kusursuz ustalık isteyen iş türleri için şaşırtıcı derecede esnek bir çift ele sahipti.

Çirkin pençe izleri etrafta kaldı ancak çok geçmeden Sae-Jin'in odası eski lekesiz ve temiz görüntüsünü geri kazandı.

Ancak en büyük sorunun hala çözülmesi gerekiyordu: yaşam masrafları.
Aylık kirasını ödemezse  burada kesinlikle ödünç bir şekilde yaşıyor olurdu.
Bu yüzden bir süre önce odanın köşesine atılan bir bileklik bilgisayarı kullandı.

Sae-Jin evden nasıl para kazanmaya başlayacağını araştıracaktı.

Ama sonra durdu. Lise terk biri olarak,  sadece ortaokul mezuniyet diplomasıyla evden çalışmasına izin verecek birisini bulmanın imkânsız olduğunu biliyordu.  O havaya yansıyan holograma biraz pişman bir şekilde baktı, onu yavaşça okşadı. Daha sonra aniden aklına bir fikir geldi ve Sae-Jin Canavarlarla ilgili konuları aradı.

Tesadüfen hayatını kurtarma potansiyeli olan bir ipucu buldu.

Tartışma konusunu görünce, iki gözünün içinde de çok güçlü bir şekilde parıldayan ışıklar tehlikeli bir biçimde alev aldı.

Soru: Kurt tipi Canavarların hiyerarşisinde en üstte bulunan Kurt Adamlar gerçekten var mı?
Cevap: Worlds Rift'i geçen 1. Nesil Soo-ins'e (TL: kelimenin tam anlamıyla Korece'deki insansı canavar) göre efsanelerde varlar. Formlarını korkunç bir iki ayaklı kurttan kuyruksuz bir insanın mükemmel görünüşüne pürüzsüzce değiştirebilen kişilerin Soo-ins'lerle benzer ırksal özellikleri paylaştıkları söylenebilir. Aslında düşününce, onların sahip oldukları inanılmaz güç sınıflarının ölçekleri birbirinden tamamen farklı, hatta kıyaslanamazlar bile. Ancak, şiddet içerikli benzersiz özelliklerinden dolayı soyları tükenmeye başladı ve bunun yerine efsanevi yaratıklar oldular.
Kurt Adamlar. Sae-Jin efsanevi canavarlar olan onların hakkındaki bilgileri en az bir kere bir yerlerde duymuştu.

Canavar olmalarına rağmen, tam anlamıyla kusursuz bir insan haline gelebilen ve tam tersini de yapabilen, anlaşılmaz bir varlık. Bir hayvan ve insansı bir form arasında geçiş yapabilen Soo-ins’lerden farklıydılar. Her şeyden öte, Kurt Adamlar insan formuna dönüştüğünde arkalarında bir kuyruk kalmıyordu.

Farz edelim ki.

Belirli koşullar yerine getirildiğinde kesinlikle Canavarların seviyelerinin yükseleceğini söylüyordu.
O anda sezgisel olarak anladı. Onun var olmasının tek yolu bu kuraldan faydalanmaktı.
Koşulların ne olduğu önemli değildi, tekrar tekrar gelişmek için bunları hızlıca tamamlamak zorundaydı.

Gelişiminin yanlış bir yol izlemekten dolayı mahvolma şansı vardı fakat en sonunda yapabileceği tek şey buydu.

Derhal ayağa kalktı. Onun yapması gereken şeyler çoktan değiştirilmez hale gelmişti.
Gangwon eyaletinin dağlık bölgeleri çok uzun süredir Canavarlar Bölgesi olarak adlandırılıyordu.
Kurtlar, Orklar ve Goblinler gibi düşük seviyeli Canavarlar, Troller ve Gargoyleler gibi orta seviyeli Canavarlar ve son olarak Ogreler ve Ejderler gibi yüksek seviyeli Canavarlar bu bölgeyi işgal etmiş ve evleri olarak adlandırmışlardı.

(Ç.N: Wyvern ni ejder olarak çevirdim.)

Dünyanın en çeşitli Canavar ekosistemlerinden biri, Kore Cumhuriyetinin Gangwon Eyaleti sınırları içindeydi. Doğal olarak Canavar avlayan Şövalyeler ve Avcılar buraya akın etmişler ve Canavarların Evinden para kazanmak için bu mükemmel yeri hedeflemişlerdi.

Hey! Benimle kal!

Ancak, ortayla yüksek seviye rütbelere sahip olan Şövalyeler, en azından kendilerini buranın kolay bir altın madeninden daha fazla bir şey olmadığı yanlış anlaşılması biçiminde avutuyorlardı.
Pek çok insanın yeryüzünün Cehennemi olarak gördüğü bu dağlarda, vahşi canavarların acımasızca birbirlerine karşı savaşmakla uğraştığı ve bu öfkeli canavarları yakalayarak hayatlarını kazanmak için kendi hayatlarıyla bahis oynayan kişilerin tamamının dileği çıkış pasaportunu aldıktan sonra bu korkunç yeri terk edip asla geri dönmemekti.

Neredeyse geldin, şimdi yanımda bayılma! Ayağa kalk!

Birisi Gangwon Eyaleti sınırındaki ordudan destek alabilirdi.

Kim Tae-Jo adında düşük seviyeli bir Avcının alnından akan kanı silmek için bile zamanı yoktu. O yere uzanmış hareketsizce yatan yoldaşını tokatlamakla meşguldü.

Devam edemem.

Tae-Jo’nun yoldaşı yorulmuş bir şekilde üzücü kelimeler fısıldadı. Bu adamın gözleri hiç açılmayacak şekilde kapalıydı, yaşam alevi sönmek üzereydi, bacaklarından biri kayıptı.
Biri daha yakından baksaydı bile dehşet verici bir manzaraydı. Hızlıca atılan bir bakış bile bu iki Avcının yaraları üzerinde ki derin diş izleri yüzünden vahşi bir canavarın ellerinde yargılanıp korkunç bir işkenceden geçtiğini söyleyebilirdi.

Başlangıçta partileri 3 düşük seviye, 2 orta seviye avcıdan oluşuyordu ama onlar Şeytanlaşmış Büyük Kaplana rastlamışlardı.

Şansları gerçekten berbattı.

Şeytanlaşmış Büyük Kaplanlar dağın daha derin kısımlarında yaşarlardı, orada ki daha güçlü canavarlara karşı mücadele etmek için varlardı. Başka bir ifadeyle, onlar asla tüm sınırın yakınındaki düşük seviye alana inmek için uğraşmazlardı.

Ama parti Büyük Kaplan ile karşılaştı, bu bir gezinti sırasındayken engin gün ışığında serseri bir yıldırım çarpası ile karşılaştırılabilirdi. Bu tamamen duyulmamış bir şeydi.

Hey!! Ayağa kalk!

Kim Tae-Jo söylemek istediğini söyleyemedi.

Çünkü yakından bir yerden, canavarın boğuk hırıltısını duyabiliyordu.

Tae-Jo nefesini tutarak kafasını sesin geldiği yöne doğru hafifçe çevirdi, kahverengi kürkü parıldayan ve uzun süreli açlık yüzünden ölmek üzere olan yalnız bir kurt buldu.
Deri ve kemik yığınıydı, gözleri kanlıydı ve sadece bunlar bile ne kadar açlık çektiğini kanıtlıyordu.

Lanet olsun!

Kahverengi Kurt oradaki en zayıf Canavardı. Normalde 3 düşük seviye avcı onu alt edebilirdi,  eğer bu kadar zayıflamış haldeyse 2 tanesi avlamak için yeterliydi.

Ancak mevcut durum en kötüsüydü. Yoldaşının bir bacağı kayıptı ve kendisi buraya kadar tüm yol boyunca yaralı adamı sürüklemişti buna ilave olarak da Tae-Jo fiziksel limitinin sınırına ulaşmıştı.

"Defol! Defol diyorum!"

Tae-Jo umutsuzca bağırdı. Ancak bağrışlar canavarın aç gözlülüğü tarafından alt edilmişti,  yalnız Kahverengi Kurt salyaları akarak durmadan ve yavaşça ona doğru ilerlemeye devam etti. Kurt dikkatlice yemeğinin durumunu değerlendiriyormuş gibi görünüyordu ki yaklaşması çok uzun zaman almıştı.

"Lanet olsun!"

Başka bir şans yoktu. Tae-Jo yoldaşını terk etmek ve kaçmak zorunda kaldı. Ancak.

Krrrrrrng !!

Sınırlarını zorlamaktan yorulmuştu ve Kahverengi Kurt’un korkutucu hırlaması ile donmuş bacakları birlik olmuştu; Hareket etmiyorlardı.

Ve ayrıca, ne kadar aç olursa olsun Tae-Jo çok aç olan Kurdun hala kendinden hızlı olduğunu fark etti. Bedava yemeklerinden birinin böylece kaçıp gitmesine izin vermezdi.

Bu, bu onun bunun çocuğu. Şimdiye dek senin gibi yüzlerce piç kurusu yakaladım.

Tae-Jo ölüm sırasının kendisine geldiğini iyi biliyordu bu yüzden vazgeçtiği için küfretti. Artık herhangi bir mana mermisi bulundurmayan av tüfeğini kaptı. Eğer şans perisi ona gülümserse, Kurdun kafasına bir vuruş yapabilir ve onu yere devirebilirdi. Bu onun umuduydu.
Tae-Jo tükürüğünü yüksek sesle yuttu.

Bu, sinyal oldu.

Kahverengi Kurt her şeyi göz ardı etti ve toprağa tekmeledi, delice ona doğru yöneldi.
Korkmuş olan Tae-jo daha fazla izlemeye cesaret edemedi,kapalı gözlerini sıktı ve av tüfeğinin dipçiğini sertçe salladı.

Kwajeeck!!

Duyduğu ses, beklediğinden biraz farklıydı, kör bir darbeden kaynaklanan donuk bir sesin aksine boyun kopmasına benziyordu.

??

Tae-Jo bu garip sesi duyduktan sonra dikkatlice gözlerini açtı.

Daha güçlü bir çaresizlik krizi bunu yaptığı anda ona çarptı.

Hah?

Önünde başka bir Kahverengi Kurt vardı.

Ama bu devasa bir kaplan gibiydi. Devasa vücudu şeytanlaşmaya başlamadan hemen önceki bir kaplan gibiydi.

Bu büyük ve ağır Kahverengi Kurt dişlerini Tae-Jo ve onun yoldaşlarının hayatlarını hedefleyen şansız kurdun boynunun derinliklerine gömdü.

Bu iki kurt arasındaki büyüklük farkı aynı Canavar türü arasındaki güldürücü nitelik farkı olarak tanımlanabilirdi. Elbette, ölen kurt normalden küçüktü fakat yine de, Tae-Jo daha önce hiç bu kadar büyük bir Kahverengi Kurt görmemiş ya da duymamıştı.

"Allah kahretsin."

Tae-Jo tekrardan lanet okumadan edemedi ve böylesine devasa bir Kahverengi Kurdun bakışlarının varlığının sonu olmasını kabul etti.

Kurt'un inanılmaz keskin gözleri saf, katıksız ve fazlasıyla hak edilmiş bir güvenle alevlendi. Bu kadar güçlü ve korkusuz gözlere bakarken, Tae-Jo tarif edilemez bir baskı altındaydı.

Durumunun gerçekliğini kabul etmek zorundaydı.

Demek bu kadar. Yaratıcımla tanışacağım yer burası gibi görünüyor.

Şeytanlaşmış Büyük Kaplan'la tanışmak, daha sonra bu Kaplan boyundaki Kahverengi Kurt.
Şansım gerçekten çok iyi, değil mi? Evet, aşırı lanetli bir gün ve benim dünyadaki son günüme dönüştü!!

Fuu.

Tamamen kaderine boyun eğmişti, Tae-Jo sadece iç geçirebildi ve tekrardan gözlerini kapattı.
Pati adımlarının şiddetli hışırdaması, adeta kulak zarlarına soğuk bir çekiç vuruluyor gibi onu tedirgin hale getirmişti.

Ancak ne kadar beklerse beklesin, ölümün beklenen ıstırabı gelmemişti.

Şaşkına dönmüş Tae-Jo dikkatli bir şekilde gözlerini açtı.

Ne!!

Kahverengi Kurt burnunun hemen önünde duruyordu.

Ama bu şimdiye kadarki en garip olaydı.

Kurt, keskin dişlerini düşmüş yoldaşının zırhının boşlukları arasına sokuyordu ve onu yukarı kaldırma süreci içindeydi.

Allah Allah?

Tae-Jo Kurdun yemeğiyle oyalandığı fikrini kısa bir süreliğine aklına getirdi fakat yaratığın sonradan yaptığı hayret verici hareketler bu düşünceyi zihninden uzaklaştırmasına sebep oldu.
Kahverengi Kurt, Tae-Jo’nun takip etmesini istiyormuş gibi büyük kafası ile işaret etti ve batıdaki askeri üsse doğru yaralı yoldaşı ağzında taşımaya başladı.

*Arkadaşlar bu seriyi sitemizde çok daha ilerden okuyabilirsiniz. Sitemizde şu anda 40. bölüme ulaşmış halde.
 


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.