Yukarı Çık




11   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   13 

           
Bölüm 12 - Yalnız Başlangıç (3)


"İçerisi biraz perişan hâlde, kusura bakmayın... Lütfen içeri gelin."

Eczacı önden girdi dükkâna. Dükkân, içinden bir kasırga geçmiş gibi dağınıktı.

"Gerçekten perişan hâlde ama ..."

Çok abartmıyormuş.

Her yerde kırık cam şişeler vardı. Raflar devrilmişti ve kitapların hepsi yerlere düşmüştü. Etrafta yüzen bir toz bulutu vardı.

Burası resmen enkazdı.

-Vov.

Bae Hu-ryeong haykırdı.

-Yaşarken düzensiz olduğumu söylerlerdi ama bu benim de seviyemin çok üstünde. Temizlik kesinlikle şart bir şey. Hey, gerçekten bu bayanın yaptığı iksirleri kullanmak istiyor musun?

“Um. Gerçekten benden 20.000 Altın değerinde bir ürün mü istiyorsunuz…? "

Bae Hu-ryeong ve eczacı, sanki planlamışlar gibi aynı anda sordular.

Acıyla gülümsedim.

"İnanmıyorsanız peşin ödeyeyim?"

"Yo, hayır. O kadar ileri gitmenize gerek yok..."

Elini salladı ve durdu.

"…Hayır. Aslında, mümkünse peşin ödeyiniz. "

Yüzü tamamen kızarmıştı. Bunu söylediği için utanıyordu. Ama durumu bu kadar kötüydü.

"Ne kadar ihtiyacınız varsa kasamdan alabilirsiniz. Sangryun'u bu konu hakkında bilgilendireceğim. "

"İhtiyacım olduğu kadar..."

Boş bir şekilde mırıldandı.

"Evet. Ama servetim sınırsız değil. 20.000 altının altında olursa minnettar olurum. "

"N-, ne tür bir ilaç istiyorsunuz…?"

Para miktarı yüzünden mi korkmuştu? Mutluydu ama aynı zamanda endişeli görünüyordu.

"Kusura bakmayın ama uyuşturucu yapamam. İnançlarım yüzünden, uyuşturucu yapmak gerçekten… Uyuşturucu sipariş etmeye geldiyseniz reddetmek zorundayım… ”

“Oh.”

Kendi kendime düşündüm.

'Simya Ustası unvanına çok yakışan biri.'

Önünde duran binlerce altını reddedebilecek çok fazla insan yoktu. Özellikle iflas etmek üzereyken. Ama bu kadın, net bir şekilde uyuşturucu yapmayacağını söylüyordu.

Bu eczacı dışarıdan zayıf görünüyordu ama aslında içeride oldukça güçlüydü.

“Haa. Kesinlikle uyuşturucu istemiyorum, bu yüzden endişelenmeyin. "

"Ah… O-o zaman rahatladım. Özellikle hangi ilaçları arıyorsunuz? "

“Mm.”

Bae Hu-ryeong'a baktım. Dükkâna girdiğimizden beri sanki bir şeyden hoşlanmıyormuş gibi ağzı kapalıydı. Bana baktıktan sonra iç çekti.

-Haa. Peki, peki. Yetenekli bir çocuğa benzemiyor ama sana tarifi anlatacağım.

Böyle çıkacaksa daha önce söylemeliydi.

-Dinle. Tavşancık domuzu karaciğeri ve balon kedinin gözleri ve bir çöl solucanının derisi... "

"Şimdi size tarifi söyleyeceğim. Tavşancık domuzu karaciğeri, balon kedinin gözleri ve ... "

Bae Hu-ryeong’un tarifini ona verdim.

"Ah. Bir saniye bekleyin lütfen! Not alayım! "

Çılgınca yazdı. Yaklaşık 23 farklı malzeme vardı. Tarif uzadıkça yüzü daha ciddileşti.

-Güzel. Tarif için bu kadarı yeterli. Nasıl yapılacağı eczacının becerilerine bağlıdır.

"Tarif için bu kadarı yeterli."

“...”

Elinin arkasını ısırarak sessizce not defterine baktı.

"Bunlar birleştirilirse...refleksleri yoğunlaştıran bir şey ortaya çıkar. Rahatlatıcı değil, uyarıcı bir şey. Hayır, sanırım daha çok bir uyanış gibi. "

-Huh?

Bae Hu-ryeong eczacıya baktı.

Eczacı konuşmaya devam etti.

"Bu son derece karmaşık bir kombinasyon. Ah, bu sadece benim kendi düşüncem olabilir .. ama bunların kurutulmuş veya donmuş malzemelerle değil, en taze malzemelerle yapılmasını istersiniz, değil mi? "

-Evet, bu doğru ama…

Başımı salladım.

"Bu doğru."

"Biliyordum! Çöl solucanının derisinde genellikle çok az miktarda zehir vardır. Bu etkiyi azaltmanın yollarından biri de tavşancık domuzunun ciğerini kullanmaktır, ama bu…!

Heyecanla konuştu. Önümdeki kekeme kadın ortadan kayboldu ve sanki yerine bir geveze geldi. Evet. Dünyada böyle insanlar vardı.

'Yöntemi yanlış ama yetenekli biri.'

Sevdikleri konuya son hızla giren ve harika sonuçlar elde eden biri. Böyle uzmanlardan hiç hoşlanmazdım.

"Kaç gün içinde hazır hale getirebilirsiniz?"

"Ah."

Sonu yokmuş gibi görünen konuşması kesildi. Kendine gelerek gözlerini kırpıştırdı. Konuşurken kendi küçük dünyasında kaybolmuş gibiydi.

"Ü, Üzgünüm! Uzun süredir ilk defa bunun gibi güzel bir kombinasyon gördüm ve…! ”

"Sorun değil. Peki ne kadar sürer? "

“Para yeterse… Ben.. 4 günde hazır hale getirebilirim. Normalde size daha hızlı ulaştırabilirdim, ancak yeni araçlar almam gerekiyor… ”

4 gün.

"O kadar süre bekleyebilirim."

Ben geçmişe gelmeden önce bu kişiden ilaç alabilmem yaklaşık 1 yıl sürerdi. 4 gün buna kıyasla hiçbir şeydi.

-Hey. Hâlâ onaylayamıyorum.

Bae Hu-ryeong, mağazadan çıktığımızda şikâyet etmeye devam etti.

-Sadece uzmanlar gibi nasıl konuşulacağını bilen birçok insan var. Bu tür insanlar en sonunda uyuşturucu satıcısı olurlar. Ugh. Boşa para harcayacağız!

"O zaman bu tarifi nereden öğrendin?"

-Kendi yaptığım bir kombinasyon. Sayısız zehir içtikten sonra yaptığım en iyi iksir. İstesen bile hayatta içemeyeceğin kıymetli bir iksir!

Sırıttım.

"Eczacı, son derece üst düzey bir kombinasyon olduğunu söyledi."

- ...

"Sadece bir bakışta iksirin ne kadar kıymetli olduğunu anlayabiliyor, bu yüzden ona güvenebilirsin. Şu anda böyle görünse bile 10 yıl sonra Simya Kalesi'nin en yüksek konumunda olacak. "

Bae Hu-ryeong ağzını kapattı.

-Daha az önce zihninde bana küfrettin ha?

"Bu hayalet şu anda masum bir insanı incitmeye çalışıyor."

Neden bahsettiğini bilmiyormuş gibi davrandım.

4 gün hızla geçti.

Bu süre zarfında eczacı, kasamdan para almaya devam etti. Sangryung'dan biri bunun gerçekten iyi bir şey olup olmadığını sormak için geldi ama onlara eczacıyı rahat bırakmalarını söyledim. Çok paraya mâl olacaksa bile Simya Kalesi Lordu tarafından yapıldığı için buna değerdi.

-Zombi. İddaaya var mısın?

"Tanrım, bu sefer ne var?"

-Bu kadın parayla kaçacak. Garanti veriyorum. Başka hiçbir şey bilmiyorum ama gözlerim birisinin nasıl bir insan olduğunu anlayabiliyor. Bu kadın doğuştan hırsız gibi görünüyor. Çabuk intihar et Zombi! Kendini 4 kez öldür ve 4 gün öncesine dön!

Belli ki hayalet insanları iyi okuyamıyordu.

4. günün öğle yemeği.

Eczacı iksirleri taşıyarak odama geldi.

"Ü, Üzgünüm. Size daha hızlı vermek isterdim ama düşündüğümden uzun sürdü... "


 
"Bu iyi. Zaten 4 günde yapabileceğini söylemiştin. Sorun yok yani."

Eczacı 3 kutu iksir yapmıştı.

Günde 3 tane içsem 30 günde biterdi.

Bae Hu-ryeong'un gitmek istediği dükkâna gitseydik sadece 2 günlük iksirimiz olacaktı. Bu, 15 kat daha fazla.

'Ve etkileri muhtemelen daha iyi.'

Para böyle harcanmalı.

Bilinçaltımda gülümsedim.

“Aaa ...”

"Evet?"

"Şimdi bunu sormanın tuhaf olduğunu biliyorum. Ama bu kadar pahalı bir siparişi neden benden istediniz?"

Parmaklarını büktü.

"E-Elbette kendime güveniyorum. Tarife bakınca Babil'de bunu yapabilecek sadece 2 kişi olduğunu düşünüyorum... Ama insanlar bana sadece bir ucubeymişim gibi davranıyor. "

“Hımm.”

Onu bu kişiye bırakmamın nedeni.

Çünkü bu kişi yüzyılın dehasıydı. Simya Kalesi'nin lonca ustasıydı. Bir gün büyük bir klanın efendisi olacak kişiyle bir bağım olması gerektiğini düşünmüştüm.

Ancak.

'Hepsi bu değil.'

4000 gün öncesine dönmüştüm.

Alev İmparatoru gecekondu mahallelerini ateşe verdiğinde, o sırada, en yüksek rütbeli kişilerden biri olmasına rağmen yangını kontrol etmek için herkesten önce biri gelmişti. O, insanlara yardım eden Simya Kalesi Lordu'ydu ve şöyle mırıldanmıştı.

---O Alev İmparatoru... ondan hoşlanmıyorum.

----Bana kötü bir his veriyor… Burada olmayan biri hakkında konuşmak hoş değil ama yine de Azize'nin daha iyi biriyle tanışabileceğini umuyorum.

Alev İmparatorunun gerçek hâlini görmüş biri.

'Muhtemelen herhangi bir kanıt olmadan duyularıyla tahmin etmiştir.'

Durum böyleyse olağanüstü bir insan okuma yeteneğine sahipti.
 
Becerikliydi, tehlikedeki insanlara yardım etmek için hemen koşacak kadar iyiydi ve psikopatları okuyabiliyordu. Bu tür bir insana yakın olmamak saçmalık olmaz mı?

Ağzımı açtım

"Çünkü iyi birisi olduğunu düşündüm."

"Ne?"

"Sana yardım ettim çünkü iyi biri gibi görünüyordun. Sana yardım etmesem bile muhtemelen iyi bir şeyler yapardın. Ama bizim gibi nazik avcıların birbirlerinin büyümesine yardım etmesi gerekmez mi?"

“...”

"Psikopatların başarılı olan tek kişiler olmalarına izin veremeyiz. Bu adil değil. Dükkân sahibi ve ben daha çok çalışmalıyım. "

Hiçbir yalan söylemeden tam olarak ne hissettiğimi söyledim. Bundan daha dürüst olamazdım. Şimdi, diğer kişinin sözlerimi nasıl algıladığı önemliydi. Yüzüme baktı ve konuşmaya başladı.

"…Anlıyorum. Evet. Dünyayı değiştirmek için önce başarılı olmamız gerektiğinden yardım ettiniz bana. "

Kararlı bir tondu.

"Teşekkür ederim müşteri-nim! Dediğiniz gibi, ben de daha çok çalışacağım! "

Yumruklarını sıktı.

"Sipariş edeceğiniz başka bir şey varsa, lütfen benimle iletişime geçin! Siparişlerinize her zaman öncelik vereceğim! "

"Bunun için minnettar olurum."

İkimiz de birbirimize gülümsedik ve geri döndük.

Ne yazık ki gülümsemem uzun sürmedi.

-Hoho. Epeydir kendine iyi diyen bir avcı görmemiştim. Ve hiç kimsenin bunu öylece kabul ettiğini de görmemiştim. Hey, sen deli misin? Tsk tsk tsk. Aklını kaybetmişsin.

"... utanç verici bir şey söylediğimi biliyorum, o yüzden sus da eğitime başlayalım."

Sonraki gün.

Avlanma alanına yöneldik. Sırt çantama uyku tulumu ve bol miktarda iksir koydum.

Bugün normalden farklı bir şey vardı, 2.katta değil 3.katta avlanıyordum.
 
Başa çıkamayacağım kadar çok canavar vardı. Etrafta orklar ve goblin sürüleri dolaşıyordu. Uzaktan onlara baktım.

"Bundan sonra ne yapacağım?"

-Önce iksirini iç.

Başımı salladım.

Hiç tereddüt etmeden getirdiğim iksirden bir yudum aldım.

“Mm.”

Tadı normaldi.

Hatta güzeldi, bal ve limon eklenmiş gibiydi.

Tadının güzel olduğunu düşünüp rahatladığım an...

“Hımm ....?!”

Güm! Güm! Güm!

Kalbim normalden daha hızlı atmaya başladı.

İlk başta halüsinasyon gördüğümü sandım ama görmüyordum. Sırtımdan ter damlıyordu. İlginç olansa şuydu… Sırtımdaki her damlasını net bir şekilde hissedebiliyordum.

'Bu nedir?'

Güm! Güm! Güm!

Sadece teri hissetmiyordum. Havanın parmaklarıma dokunuşunu, bastığım yeri... Gözümü kırpmam 30 saniye gibi geldi.

"Bu…"

-İksirin etkileri.

Her şeyin farklı hissettirdiği şu sırada sadece Bae Hu-ryeong’un sesi aynı geliyordu.

-Bu iksir hissettiklerini yavaşlatır. Kabul etmek istemiyorum ama bu kadın iksir yapmakta oldukça başarılıymış.

Korkunçtu!

Her bir saç telinin vücudumda hareket ettiğini hissedebiliyordum. Kulaklarımdaki damarların seğirdiğini bile hissedebiliyordum. Eğer bilmesem içtiğim şeyin bir iksir değil, zehir olduğunu düşünürdüm.

-Hissetmiyor musun?

"Sen... neyden... bahsediyorsun?"

-Kalbinde hareket eden şey.

Güm! Güm! Güm!

Orada bir şey vardı. Hayır, bir şey akıyordu. Ve kan değildi.

Kandan daha yumuşaktı ve kırılgandı. Ama kesinlikle tüm vücudumda akıyordu. Kalbimden yayılıyordu. Yavaş yavaş... Daha önce hiç hissetmediğim bir şeydi.

-Bu, Aura.

Bae Hu-ryeong konuştu.

-Kule'deki tüm avcıların vücutlarında Aura vardır. Farkında olmadan yaşarlar. Bu Aurayı ne kadar hissedip kontrol edebildiğin, zaferi belirleyen şeydir.

Bae Hu-ryeong güldü.

Kahkaha 20 saniye sürdü. Muhtemelen bir saniyeden daha kısa gülmüştü ama bir şekilde bana 20 saniye gibi geldi.

Bıraksam düşecekmişim gibi yorgun hissettim.
 
-Genellikle bu duyguya kendi kendine sessizce çalışarak alışırsın.

Büyük bir şey yaklaşıyordu.

-Ama bu çok uzun sürer.

Boom.

Ayak sesleri.

Ayak sesleri bile bana uzun geldi. Bakmak için başımı kaldırdığımda büyük bir ork bana doğru yürüyordu.

-Senin gibi yeteneksiz bir vücut biraz acı çekmeli.

Bu lanet olası..!

-Hadi bakalım! İncinmek istemiyorsan Auranı kullan, Kim Zombie! Gerçek şeylerle antrenman yapmalısın! Zaten çok güçsüzsün, gelişmek için biraz canın acısa çok şey kaybetmezsin.

“Bu... hayalet... gerçekten...!”

-Hm? Ne dediğini duyamıyorum çünkü sen Aura'yı kullanamayan bir eziksin.

Yine kahkaha attı.

-Acı mı çekiyorsun? Beğenmiyorsan öldür kendini. Oh, o zaman öldürme sayın artmaya devam eder. Bu sefer de ihtiyar Marcus seni defalarca avlar, ha? Hahahah.

Ah.

Ortağım gerçekten kötü bir piçti.

-----Çevirmen Notu-----

Daha önce de söyledim biliyorum ama bayılıyorum bu hayalete, müthiş adam. Güldürmekle kalmıyor bizimkinin gelişmesi için acayip yöntem kullanıyor, acıması da yok. Heyt be. Bir de Aura diye bir şey çıktı bakalım.
Devam devam, bizimki ne yapacak? İksirin etkisiyle birlikte gelişimi ne kadar hızlanacak? Marcus ne durumda acaba onu da merak ettim şimdi. Neyse okuyup görelim.

Bu arada geçen bölüm zaten değişmişti ingiliz çevirmen, bu bölümde de değişmiş. Ne yapıyorlar anlamadım. Umarım en kısa sürede tek çevirmen devam ederler de bu kadar zorlanmam yav :D

Önden okumak istiyorsanız sitemizi ziyaret edebilirsiniz. 

Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz.
https://discord.gg/9GhxJCn


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


11   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   13 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.