Yukarı Çık




16   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   18 

           
Elini açtığında sadece küçük bir kağıt vardı. Ve üzerinde ’karargah’ yazısıyla.

Gerçekten zar zor bacak boyuna ulaşmış bir çocuk karargahı bulduysa bu o kadar da basit değildi. 

Kızın tembel ve gevşek bedeni bir anda toparlanarak ciddileşti ve keskin bir bakışla tamamen önündekine müşteri edasıyla tavır takıntı.

"Müşteri neden burada?" 

Karargah aynı buz dağının katmanlarına ayrılması gibi seviyelere ayrılır.

Sahibi ya da satıcı bunun bilinciyle, müşterisine göre pazarı ayarlar.

Yani neyi satıp satmadığı hakkındaki bilgiye her müşteri erişemezdi.

Çocuk karargahı biliyorsa ne olmuş? Canını ödese bile satın alamayacağı şeyleri bilmesine gerek yoktu.

İşte. Müşteri sınıflandırılması burada devreye giriyor.  

Ve bu durumda, müşeri de kendi değerini kendi belirliyordu. Ne verebilir? Ya da ne kadarını biliyor? 

Bilginin de güç olduğu zamanlarda şüphesiz her değişken birer puandı.

Regal bir süre kadına baktı. 

Kadının değerlendirmeci ve o çıkarcı bakışlarını biliyordu.

Şayet kadına sunabileceği bir canı bile yoktu- o ölüydü.

Ama şu durumda dürüst olmanın zamanı değildir. Koparabildiğini koparmalı. Ve elbet bunun için de şart olan blöf yapabilme yeteneğiydi.

O, joker kartı olmalıydı.

Yavaşça elini uzattı. 

"El falıma bakmanı istiyorum"

Elini tutarak bir süre inceledi.

Hiç el falına başlamadan bile ön ve arka el dokusuna bakarak kabaca bir tahmin çıkarmak isterse eğer: yumuşak eller hassasiyet, incelik ve kaba eller kaba bir mizacın göstergesiydi.

Bir çocuğun elleri olması gerektiği gibi yumuşak ve pürüzsüzdü ama o eller demir gibi sertti. 

Hangi insan, bırak çocuğu bu sertlikte bir mizaç zor bulunurdu. 

Sahip olduğu büyük elleriyle, düşünen ve yavaş eğleme geçen karakterini yansıtıyordu.


El şekline odaklandı. Toprak, hava, su, ateş...

El şeklinin su olduğunu belirledi. 

Bu insanlar genelde yüksek hayal gücüne sahip, yaratıcı kişilerdi. Sempatik ve anlayışlı olmalıydı -genel olarak- lakin duygusal ve çekimser özelliğinin yanı sıra karamsarlığı daha ağır basmaktaydı.
 İçe kapanık doğasıyla, işleri sessizce hallederdi. Ve çoğunlukla öngörülü biriydi.


Avuç içini biraz büktü ve tepeleri inceledi. Zayıf merkür tepesiyle az konuşkanlığını, neredeyse arşa ulaşacak genişliğiyle inatçı, alaycı ve depresyonunun son safhada olduğunu belirten satürn tepesi, güneş ise tepesi asabiyetini ve gururun olduğunu belirtiyordu. Jüpiter ve Venüs tepelerine de bakarak kısa bir çıkarımda bulunabildi.

Bastırılmış yüksek hazcılık belki de sapkın bir doğasına isaret ediyordu, baskın, benmerkezci ve saldırgan olma eğiliminde istilacı olan bu iki tepe...

Onu uzun süre suskun bıraktı.



Avuç içi çizgilere gelirsek.

Avuç içi çizgileri zamanla değiştiğinden, geçmişin izlerini taşır. Gelecekten çok geçmişi yorumlamak için kullanılan bir faldı.


Bir erkek için. Sol el kader ve sağ el yaşamı boyunca yapılan işlerdir.

Bununla birlikte baskın kullanılan el, geçmiş ve şuanki yaşamı iken, diğeri gelecek yaşam eli olacaktır.

Elde genelde 4 ana çizgi mevcuttu -arada kopmalar veya kısalık olabilir ama en az üçü mevcuttur- kalp, akıl,hayat, kader çizgisi.

Kısaca açıklamak gerekirse:

Kalp çizgisi; kalp sağlığını,duygusal denge ve depresyonu, romantik bakış açısını belirtir. 

Akıl çizgisi; öğrenme yeteneği ve iletişim yöntemini,bilgiye susamışlığını temsil eder. 

Hayat çizgisi; fiziksel ve ruhsal durumu,

Kader çizgisi; talih, şans çizgisi olarak adlandırılan bu çizgi, genelde kişinin kendi kontrolü dışındaki hayatındaki etmenleri belirler.


Kısa geçmek gerekirse müşteri: romantizme zerre ilgi beslemeyen ve duygusal travma geçirmiş biriydi.

Duraksadı. Çocuğa tekrar baktı.

Duygusal travma?

Bu yaşta?

Bu, müşteri gittikçe daha da gizemli oluyordu. 

Net ve odaklı düşünen, yaratıcı, sonuna kadar realist takılan biriydi.

Bunun yanı sıra tutarsız düşünce, duygusal kriz ve önemli kararlar almakta olan birinin çizgileriydi bu.

Kalp atışları bir anda ritimden çıktı ve hızlandı, sandı ki bir an yerinden çıkacaktı.

Nefesi ağır ve daha derin hale geldi, sonunda hızlandı ve elleri titrerken gözbebekleri genişledi. 

Elini sıkıca tuttu ve tek bir noktaya odaklandı.

Kalp atışları bir anda ritimden çıktı ve hızlandı, sandı ki bir an yerinden çıkacaktı.

Nefesi ağır ve daha derin hale geldi, sonunda hızlandı ve elleri titrerken gözbebekleri genişledi. 


Normal bir şekilde yorumluyordu, ne oldu birdenbire?! 

Sanki başı çatlıyormuş da bir varlık onu boğuyormuş gibi.

Fal bakmak, kendi talihini de etkilediği için gerçekten biraz ’olasılıksal’ bir işlemdi.

Sanki tüm çizgiler birbirine girmişti de ağaç dalları gibi dallanıp budaklanmıştı. Çırpınan birer kırkayak gibi öylesine iğrenç ve çetrefilliydi ki.

Gözbebekleri titredi ve derin nefes aldı.

"Afedersiniz.. ömrünüz..-"

Yok.

Çocuğun verebileceği yaşam süresini hesaplamak istediğinde. Onun eksilerde olduğunu gördü.

Bitmişti ve geriye doğru da tükenmekteydi. Sanki başkasının ömrünü çalıyordu.

{-728}


Bir insan en fazla kaç ömür yaşayabilirdi ki?!

Ruh sıçraması sonucunda bile. "O" canlı olarak tanımlandığında, türü olduğu canlının ömrü kadar yaşayabilirdi en fazla.

Ruh sıçraması, bir canlının ölümden hemen sonra ruhunun başka bir bedende tezahür bulmasıdır. 

Yaşayan insan, nasıl yaşadıysa bir sonraki hayatı ona göre seçilir. 

Bir sonraki hayatında bir insan, kurbağa da olabilir, kurbağanın yediği bir sinek de. 

Çayırda esen bir tutam ot da olabilir, ulu bir çınar da. 

Ne olursa olsun bu döngü devam eder.

Her canlının başının üstünde, yetenekli şamanların görebildiği kalan ömür sayıları yazardı.

Kurbağalarınki 10-15 yıl, sineğin 2-3 hafta olduğu gibi. 

Ve hatta insan olarak 70-80 ortalama yaşam süresine sahip olması gibi.

Ruh göçü, yaşam döngüsünü devam ettirir. 

Buna "tenasüh" denir.

Şimdi, her göç sonucunda o canlının ömrü kadar yaşanılıyorsa. Doğumdan ölüme doğru yüksek sayıdan geri sayım mevcuttur.

Geri sayım son haneleri gösterdiğinde ölüm başlar. 

Ve 0 olduğunda da ölüm tamamlanır.

Ama asla eksi sayıya düşmez.

Bir süre başını kaldıramadı.

Verdiği nefesi geri almadı. Yavaşça başını kaldırdığında. Onunla göz göze geldi.

O insan değildi.

Olamazdı. 

Mümkün değildi.

Tanrının ölümü yasakladığı bir günahkar gibiydi sanki. O çift göz yuvarının içinde hiçbir ruh veya ışık göremediği gibi. Sanki bir yanılsama görüyordu. Karşısında kuru bir kemik yığını. O çürümüş et katmanı. Kurtçukların delik deşik ve hareket ettiği o cansız beden.

O bir çift göz yuvadı sonsuz bir uçurum gibi ona dikildiğinde kız irkilerek sonunda nefes almayı hatırladı.

Titrek elleriyle çocuğun ellerini bıraktı.

"Saygıdeyer Müşteri" 

Size sunabileceğimiz hiçbir şey yok, demek istedi. 

Yutkunduktan sonra Vip üyesine davranır gibi, kabullenerek gözlerini yumdu.

"Size nasıl yardımcı olabilirim?"

-Devam Edecek-


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


16   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   18 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.