Yukarı Çık




3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5 

           
4.BÖLÜM

————————————————–

Düğün günü general leon’un odası

—————–

“Lordum,tören için bütün hazırlıklar tamamlandı.Eğer sizde hazırsanız…” Dedi hizmetli odadan içeriye girip.

“Gidelim!” Dedi leon tok bir ses tonuyla.Aynada kendine baktı ve kıyafetinin yakasını düzelttikten sonra hizmetlinin kendisine yolu göstermesine izin verdi. Seferden döneli bir hafta oluyordu.

 Kral, yayınladığı fermanla beraber onu ödüllendirmişti.

Düşmana karşı büyük bir zafer kazanıp,isyanları baştırmasıyla,krala sonsuz bağımlılığını göstererek kendini kanıtlamıştı.Böylece üçüncü rütbe  unvanına yükselerek ödüllendirilmişti.

 Ve şimdi de kralın emriyle bir evlilik gerçekleştirecekti.Hem de hiç tanımadığı bir kadınla…

Onun uzun yıllardır savaştıkları ve barış imzaladıkları Wordemord krallığının prensesi olduğundan başka bir şey bilmiyordu.

 Ona kalsa ömrünün sonuna kadar bekar kalmayı tercih ederdi.Ardından Kraldan hiç beklenmedik bir hareketle karşılaşmıştı.

Geçmişteki onca yaşanmışlıklardan sonra nasıl böyle bir evliliğe müsaade edebilirdi?… 

 O kadına olan aşkını,tutkulu bir şekilde kalbinin derinliklerinde hala ilk günkü gibi hissederken…nasıl nasıl…

Onu Unutmak için çok yol denemiş ama işe yaramamıştı.Hergün bir başka kadınla birlikte olması bile onu unutmasına yetmemişti. üstelik kralın onu  tekrar evlendirmeyeceğinden o kadar emindi ki şu saçma kırmızı-siyah gelinlik meselesini ortaya atmıştı.

 Bu sadece krala sadakatini göstermek için yaptığı küçük bir gösterişti hepsi bu…ve en trajiği ise bu saçmalıkla yüzleşmek durumundaydı.

Kralın bu olayı ciddiye alacağını hiç düşünmemişti.

Buna inanamıyordu.Kralın bu evlilikten nasıl bir beklentisi olabilirdi ki?…yoksa…hayır bunu bilmesine imkan yok…diye düşündü leon ve içini kemiren bu soru,kafasını karıştırdığı sırada düğünün yapılacağı salondan içeriye girdi.Acaba,diye düşündü. Ortaya attığı iddianın hangisiyle muhatap olacaktı,siyah mı… kırmızı mı?…

————–
Düğün yeri
_____________
 
İşte evleneceğim adam tam karşımda duruyor,diye düşündüm salondan içeriye girdiğimde.Sağ tarafımda meraklı ve kıskanç bakışlı nedimeler ve cariyeler…sol tarafımda soylu aileler ve ailem...Bana gururla bakıyorlardı.

Halbuki aksine nedimeler ve cariyelerin o pis mutluluğu yüzlerinden okunuyordu.

Bana bakarak kıkır kıkır  alçakça gülüyorlar,siyah gelinliği bana giydirmenin zaferini kutluyorlardı.Ne zavallıca,diye düşündüm onlara kısa bir bakış atarak ve yoluma devam ettim.

 Başımda topuzuma tutturulmuş siyah kalın bir tülden yapılmış duvağımla beraber general leon’a doğru yürüyordum.Dışarıdan biri yüzümü göremezdi ancak ben tek açıdanda olsa  önümü ve etrafımı duvağımın arkasından  görebiliyordum.

Hizmetliler düğüne katılamadığı için marry’i mutfak bölümüne almışlardı.

Düğün bitimi yanıma gelecekti.

Yürüdükçe general leon ile aramdaki mesafe kısalırken,kalbimde uçurumlar oluşuyordu.Bu benim için sahte bir evlilikti.Sonu görünmeyen dipsiz bir kuyuya düşmüş gibi hissediyordum.

General leon’unun yanına gelmeye  beş adım kala onu arkadan gözlerimle süzme şansı yakalamıştım.

Üstünde siyah savaş kıyafetleri ile çok ihtişamlı duruyordu.Uzun boylu ve neredeyse benim iki katımdı.

Dik duruşlu,Hafif uzun siyah dalgalı saçları,Geniş omuzları vardı.Arkadan muazzam bir yapıya sahip olan bu kişi  önden nasıl görünüyordur?.. diye bir anlık içimden  merakla geçirdiğim,ah hayır neler düşünüyordum ben öyle…diye söylenirken çoktan generalin yanına durmuştum bile.

 Salondaki davetlilerin bakışları yetmezmiş gibi General leon’unun da bana olan  bakışlarını  üzerimde sezince garip bir ürperti,kalbimi kaplamıştı.

Çünkü Yanımda sitemkar bir iç çekiş duymuştum.Sanırım Beni Siyah gelinlik içinde görmeyi beklemiyordu. Kızgınlığını derin derin iç çekmelerinden anlamıştım.
Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.

 Onun nasıl göründüğünü öyle çok merak ediyordum ki kendi kendime yenik düşmüştüm.Ama bir türlü cesaret edip gözlerimi yerden kaldıramamıştım.

Çünkü yemin ederken sesi çok öfkeli çıkmıştı.Ses tonu her ne kadar öfkeli çıksa da insanı etkileyen  ve karizmatik bir tonu vardı.Sonra sıra yüzükleri takmaya gelmişti.

Ben,başım aşağıda,Titreyerek elimi onun açtığı büyük, güzel biçimli ellerinin arasına doğru uzatmak istesemde başaramamıştım.Sanki büyük  bir güç bunu yapmamı engelliyordu.

Elim kontrolümün dışında hareket ederek beni dinlemiyor ve geri geri gidiyordu.

Benim bu hareketime tahammülü kalmayan general leon ise:

“Çok fazla yavaşsın!” 

Diyerek elimi tutup ,kendisine doğru hızlı ve kuvvetli bir şekilde çekince neye uğradığımı şaşırarak,
neredeyse adamın kucağına düşme tehlikesi yaşamıştım.

Salonda Bu olaya tanıklık eden davetlilerden büyük bir uğultu kopmuştu.

Neden sonra birden kendimi toparlayıp,doğrularak cüretkarca adamın suratına gözlerimi diktim.Adamın yüz ifadesi sert bakışlarına yansımış, yüzüme doğru kenetlemişti.

 Gözleri,öfkenin ateşiyle ışıldıyordu.Niye bu kadar sert  bakışlı ve yakışıklı olmak zorundaydı ki?…belirgin yüz hatları,pürüzsüz ve esmer bir cildi vardı.Kemikli bir surat yapısı vardı.

 Düz burnu,erkeksi çene yapısıyla muhteşem derecede yakışıklıydı.

Karşımda siyahlara bürünmüş gizemli bir kişilik duruyordu. Bu onu çok havalı gösteriyordu.Diğer nedimelerin ve cariyelerin beni neden bu kadar çok kıskandıklarını şimdi daha iyi anlıyordum.Karşı cinsi etkilemek için fazladan bir şey yapmasına gerek yoktu.İnsanı kendisine çeken farklı bir aurası vardı.Onun için en iyi tanım;Cesur,şık ve yakışıklılık olur,diye tüm bunları istemeyerek de olsa aklımdan geçirmiştim.

Elim onun büyük ve sıcak avuçları arasında kaybolmuştu.Hızlıca yüzüğü takıp,karı-koca olmuştuk.

 Ülkenin bu geniş topraklarında kralın düzenlediği bu  ziyafete, sayısız aristokratlar yani  soylu sınıfından kim varsa onlarla birlikte koca salon ağzına kadar dolup taşmıştı.Ah,tüm bunlar o kadar gerçek dışıydı ki aklım almıyordu.

Evlilik,düğün,ziyafet…

Kendime yakıştıramadığım ne kadar çok şey varsa aynı gün içinde hepsi tek tek başıma gelmişti.Salonda  herkes başını kaldırmış bize bakıyordu.Kral küçük bir konuşma yapacağı bildirilip salonun ortasına doğru yürüdük.Yanımda emin adımlarla, önümüze serilen kırmızı halıda ,yürüyen Generalin kibirli ve kendine olan güvenini hissetmemek mümkün değildi.Keşke bende öyle olabilseydim.Onun bu güveni beni paniğe sokuyordu.

 Kırmızı halıda ilerlerken bize bakan kalabalıkta kenara çekiliyordu.Salondaki fısıltılardan herkesin bizi incelediği anlaşılıyordu.

General leon’dan ve yanında sanki yaratık saklıyormuş gibi haklı olarak neden o siyah duvağımı çıkarmadığımı konuşuyorlardı.Açıkça Beni generale yakıştıramamışlardı.

 Ortaya geldiğimizde salonun asma katından,kralın davetlilere seslenişiyle yukarı baktık.Kral konuşmasında, bu mutlu evliliği kutladığını,ülkenin sadık generaline tebriklerini ileterek,ziyafetin keyfini çıkarmamızı söyleyip salondan alkışlarla uğurlanmıştı.

 Ziyafetin yarısında kralın  emrindeki hizmetlilerden  biri generalin kralla görüşmesi gerektiğini söyleyince,durumun aciliyetini anlayan general bana bir açıklama dahi yapmadan öylece yanımdan çekilip gitmişti.Hiç tanımadığım bu insanların arasında yapayalnız kalmıştım.

General ziyafet boyunca benimle tek bir kelime konuşmamış,dans etmekten kaçınması yetmezmiş  gibi şimdi de   öylece bırakıp gitmişti.

Keşke şimdi yanımda marry olsaydı,diye üzüntüyle içimden geçirdim.Neredeydi  bu kız!!…Tören bitimi yanıma geleceğini söylemişti.Ortalıkta görünmüyor,diye düşünüp gözlerimle salonu taradım.O sırada annem ve babam yanıma gelerek coşkuyla beni kutlatıp tebrik ettiler.Ziyafeti Erken ter edeceklerini söyleyerek bir iki konukla daha sohbet ederek saraydan ayrıldılar.

 Ziyafetin sonlarına yaklaşmıştık ama Marry hala yoktu.
Meraklanmaya başladığım zaman yanımdan geçen hizmetlilerden,kilerde sorun çıktığından bahsetmişlerdi.

Orada olmalı,diye düşünerek içimi rahatlatıp oturduğum yerde arkama yaslandım.

Kederle yerimde oturmuş,bu kahrolası ziyafetin bitmesini beklerken,baygınlık geçirmemek için kendimi sıkıyordum.

Biraz hava almak için salonun balkonuna çıktım.Duvağım beni aşırı rahatsız ediyordu.

Kaşındıyor ve boğuyordu.Balkonun köşesine gittim ve etrafıma bakınıp kimsenin olmadığına emin olduktan sonra duvağımı açıp başımın arkasına attım. 

 Sonunda özgürdüm…

Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım.Huzur vericiydi.Dışarıda esen ılık yaz akşamının esintisi yüzüme vurunca biraz kendime gelmiştim.

Balkonun korkulukların yaslanıp başımı yukarı kaldırarak,yüzümde hafif bir tebessümle yıldızları seyrettim.Siyah gökyüzü, yıldızların ışığıyla insanı derinden büyülüyordu.Ben gökyüzünü seyretmeye kendimi kaptırmış,yıldızları izlerken arkamdan yaklaşmakta olan tehlikeyi fark edememiştim.

“Daha önce Kendi düğününden sıkılan bir gelin hiç görmemiştim.Leydim,iyi misiniz?” 

İnsanın ruhunu okşayan kadife gibi bir ton bana seslenince,korkuyla sarsılıp titreyerek arkamı döndüm.

Hayır,olamaz bu veliaht prens idi.Hem de bir iki adım önümde…

Donup kalmıştım,şaşkınlık içerisinde prense baktım.O da bana aynı şekilde şaşırmış ve gözleri parlayarak bakınca,yüzümde duvağımın olmadığını anladım.Hay aksi!..ne yapacağım şimdi,diye düşünerek Telaşla duvağımı öne getirip yüzümü saklayarak selam verdim ve:

“Prensim,lütfen bağışlayın! Sizin burda olduğunuzu bilmiyordum.” Dedim aceleyle reverans yaparak doğruldum.Prens, kafi manasında elini sallayıp sözlerine devam etti.

” General Leon’unun evliliğini kaçırmam söz konusu olamazdı.Ayrıca sizli bizli konuşmana lüzum yok.Rahat olabilirsin.”Dedi gülümseyerek.

“Sizinle tanışmak benim için bir onurdur prensim.” 

Çok garip…Prens,Hiç söylentilerdeki gibi itici ve ukala bir tip değildi.Tam tersi  davranışları çok cana yakın,dostça ve samimi geliyordu.Üzerindeki özel dikim kıyafetiyle tam bir asilzadeydi.Onun, kral william’ın oğlu olduğunu söylemeye dilim varmıyordu.

Onun yanından bile geçemezdi.

Annesine çekmişti belliki…İki zıt karakter nasıl olurda baba-oğul olabilirdi ki…yok yok…bu işte bi terslik var,diye düşünerek hala olayın şokunu üzerimde taşıyordum.

“Asıl ben onur duydum.Senin  gibi nadir bir güzellikle  tanıştığım için.Ama neden bu güzelliğini bu karanlık duvağın ardında gizliyerek bizi mahrum ediyorsun.
Kırmızı gelinlik dururken neden bu siyah gelinliği giydin?..Ah,Leon leon leon…senin bu saçma isteklerin hiç bitmeyecek mi dostum.” Dedi başını iki yana sallayarak,prens.

Konuşma şekline ve anlattığı konu hakkındaki bilgilerine bakılırsa General leon ile arasında su sızmıyor gibi görünüyordu.Resmiyeti bir kenara atarsak aralarında dostça bir bağ olduğu söylenebilirdi.Hayır ya…olamaz…bu benim açımdan korkunç bir durumdu.Ya gidip bütün gerçekleri leon’a anlatırsa ne olacaktı?…buna izin veremem,diye garip düşüncesizlikle prensin üstüne atladım.

“Şşşştt…çok sesli konuşuyorsunuz prensim.
Lütfen biraz yavaş olun,sizden  rica ediyorum.Bu  ikimizin arasında bir sır olarak kalamaz mı?…bu sırrın açığa çıkmasını istemiyorum.Bu sırrı saklayamaz mısınız lütfen!!” dedim ve o an tek çare, prensin ağzını avcumun içiyle dudaklarına  bastırarak kapatmakta bulmuştum cüretkarca.Prens ilk önce beklenmedik bu hareketimle birlikte  çok şaşırmıştı. Sonra gözlerine alaycı bir bakış yerleştirerek beni süzerken,dehşetle açılmış kocaman gözlerimle,Prensin suratına anlamsızca baktım.Sonra aniden Ne yaptığımın farkına varıp hızlıca kendimi  birkaç adım geri çektim.

“Haha…leydim,güzel olduğunuz kadar ilginç bir kızsınızda.” Dedi.

“Prensim, ben ben…çok üzgünüm.” Dedim tüm içtenliğimle mahcubiyetimi belirterek.

“Dediğim gibi,güzelliğinin yanı sıra komik ve sevimlisin.
Ama bunu neden sır olarak saklamak istiyorsun.Üstelik bunu sakladığın kişi kendi kocan! ”  dedi bir adım bana doğru yaklaştı.

“Prensim,iltifatlarınız beni öyle mutlu etti ki bunu inkar edemem.Çok müteşekkirim.

Ancak sizde biliyorsunuz; general leon çok katı ve sert mizaçlı bir insan.Ne yazıkki sizin beni güzel bulduğunuz kadar kendimi beğenmiyorum ve kendime güvenemediğim için de bu yola başvurdum.” Dedim tekrar başımı hafifçe öne eğerek.Evet yalan söylemiştim.Elbetteki ona kralla yaptığım anlaşmayı, aslında sürdüğüm bir krem sayesinde güzelleştiğimi  ve gerçekten çirkin olduğumu ona söyleyemeyeceğimden Ona bu yalanı uydurmuştum.

Gerçi pek de yalan sayılmazdı.

General leon’dan biraz korkuyordum.

“Sen şimdi bana general leon’dan korktuğunu mu söylemek istiyorsun?” Dedi şaşkınlık içinde yarım ağız bir gülücük attı.

“Evet prensim!…ama komik olan nedir?…neden gülüyorsunuz?”

“Ah leydim…bilmediğiniz o kadar çok şey var ki…leon’dan korkmakta haklısın, tabi-?”  Dediği vakit  konuşmanın en önemli yerinde balkondan içeriye nefes nefese giren hizmetli olayı mahvetmişti.

“Prensim,böldüğüm için affedin ama majesteleri  geldiğinizi haber almış ve sizin onu selamlamanızı bekliyor.” Dedi  hizmetli başını öne eğip.

“Tamam,gidebilirsin!” Dedi prens emin bir ses tonuyla.

“Evet,prensim.” 

Diye balkondan  ayrılan hizmetliyi izledikten sonra tekrar bana dönen prens:

“Leydim,izin verirseniz!” Dedi ve birbirimizi selamladık.

Prens yanımdan ayrılarak balkonun kapısının eşiğinde  duraksayıp bana dönerek:

“Ah,unutmadan…size korkmak hiç yakışmıyor.
kendinize ve güzelliğinize inanın!” Diyerek gözden uzaklaşırken  öğüt vermeyi de eksik etmemişti.

Ne demekti bu şimdi?…Leon hakkında bilmem gerekenler neydi?Hay aksi ya!Neden bu adam bu kadar gizemliydi?

Hakkında bir şey bilmeden o sırra bulmam imkansızdı.

Hayatımda bu adam kadar zoruna denk gelmemiştim.

Ona ulaşmaya çalıştığım her sefer ya yerimde sayıyordum ya da on adım gerileyerek uzaklaşıyordum.Neyse sakin olmalıyım,daha yolun başındayım.Soğukkanlılıkla bu işi halletmeliyim.Aksi taktirde…

Off,bu düşünceler beni yoruyordu.Herşey yoluna girecek rose…diye kendimi telkin ve teskin ederek salona geri döndüm.Salonda herkes kendi havasında kimi dans ediyor kimi köşelerde gruplar halinde muhabbet ediyordu.

Yerime geçip oturacağım sırada marry yanıma koşarak geldiğini görünce nedensiz mutlu olmuştum.

“Leydim leydim..” dedi marry soluk soluğa kalarak yanıma geldi.

” Ne oldu marry?… ne bu halin?” Dedim düşmesin yerimden kalkıp dirseğinden yakaladım.

“Leydim,sör leon’u saraydan ayrılırken gördüm.”

“Ne?”

“Evet leydim.Yakınlardaki gözetleme kulesinde arbede yaşanmış.Ben de mutfaktakiler konuşurken duydum.Buraya gelirkende Sör leon’unun küçük bir grup askerle oraya gittiğini gördüm.”

Marry’nin söyledikleri kalbime bir bıçak gibi saplanmıştı.

Yüreğim sancımıştı.İyi de neden?…Ne de olsa bu krallıktan nefret ediyordum.Bu kahrolası krallık Yıkılsa,parçalansa veya çökse bunu müjdeli bir haber olarak kabul ederdim.Ama anlamsızca tedirgin olmuştum.Ellerim terden ıslanmış,kurulamak için masada  bir kumaş ararken,yanımıza genç bir hizmetli geldi.Tereddütle yüzüme bakıp,elinde tuttuğu zarfı bana uzattı.

“General leon’dan size bi8r mesaj getirdim leydim.” Deyince hızlıca zarfı alıp içindeki kağıdı okumaya başladım.Kağıtta;bu geceyi sarayda geçirdikten sonra sabahın ilk ışıklarıyla kenneth malikanesine , yani generalin kaldığı yere doğru, yola çıkacağım yazılıydı.Bütün bu telaşın  arasında beni düşünmeyi ihmal etmemişti.Bu beni biraz etkileyerek, kalbime dokunmuştu.Ah,hayır rose hemen bir şey sanma! bu sadece olması gereken bir şey…sen onun karısısın tabiki seni düşünecek,diğer türlüsünü düşünmek aptallık olur, bu onun görevi,diye geçirdim içimden ve biraz hayal kırıklığı biraz  buruk bir acıyla bakışlarımı yere devirdim.

“Leydim iyi misiniz?…solgun görünüyorsunuz.” Dedi marry.

“Hazırlan marry, yarın sabah yola çıkıyoruz!” Yüzüne bakarak.

“Nereye gidiyoruz?”

“Kenneth malikanesine…”

———————————

BÖLÜM SONU….♡♡☆☆♡♡

Yeni bölümde görüşürüz♡♡♡☆


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.