Yukarı Çık




12   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   14 

           
Sesin geldiği yere döndüğümde, sabah yine bu alanda görmüş olduğum kanatlı şeytanı görmüştüm. Mora çalan teniyle, her erbabı gibi silueti havada dalgalanan bu kişinin; boynuzlarının ardından siyah uzun saçları eşlik ediyor, ardındansa güzelliğini tamamlayan kap kara olan kanatları ve kuyruğu geliyordu.

Ben onu süzerken birkaç kişi daha peşi sıra gelmiş ve bu kadının yanında yerini almıştı.

Bu sırada ardımda kalan kişiler daha da huzursuzlanırken "Kendinizi açık ederseniz daha rahat konuşuruz." demiştim.    

Kadının arkasından dört kollu hilkat garibesi denilebilecek derecesindeki biri öne çıkmış, "Hangi cüretle bizden bunu istersin ucube!" diye girişmişti.

Yanlarına bizim imp de girince, gülümseyip "Öncelikle ricamı bozmayıp geldiğiniz için teşekkürler ama haddinizi aştığınız taktirde buradaki kimseyi sağ bırakmayacağımı sadece bir kez söyleyeceğim!" diyerek ciddiyetle tavrımı koymuştum. "Ve yanlış olmasın buraya sadece birkaç soru sormak için geldim." 

Konuşmamı anlamsız bulan görevliler ve mahkumlar tam dile gelecekken, hiçlikte gürleyen alevlerle birlikte şeytanların arasından ilk imp ortaya çıkmıştı.

Yere çökmüş İnsanlar saçma sapan tepkiler vermeye başladıkları sırada, kanatlı kadın da ortaya çıkmış ve hemen ardından kalan şeytanlarında çıkmasıyla herkesin nutku tutulmuştu. 

Gerçekliğin çıplaklığına giren şeytanlardan en önde geleni olan kanatlı kadın, "Beni bir daha tekrarlatma! Ne istiyorsun?" demişti.

Bi' iki adım geri çekilip neredeyse herkesi karşıma aldığımda sadece "Neyin üstünde duruyoruz?" demiştim.

Sorumu saçma bulan bazı şeytanlar pençelerini veya silahları sayılabilecek herhangi bir şeyi ortaya çıkarırken, kalan insanlarsa dehşete kapılmıştı. 

"Çirkin bir zemin, yoğun toprak ve taş birikintisi, keşfedilmemiş su yolları, daha derinlerde bulunan magma yada sadece dünyanın kendisi. Belkide hiçbir şey yoktur." Ortamı bozan kanatlı kadının bu alaycı cevabı olmuştu. 

Ben zemine dökülmüş asfalta eğilip dokunurken hışımla "Hiçbir şey mi!?" demiş ve "Tam buradan yüzlerce metre kadar derinimizde bulunan şey ne peki?" diyerek eklemiştim.

Hızımı alamayıp "Sizi başta öldürmeye gelmiştim ama fikrimi değiştirecek bir şey gördüm." diyerek duraksadım, ardındansa "Neden birçok değişik olayın döndüğü bu günde, başka bir anormalliğe odaklanmıyoruz. Hadi ama zaten birilerinin bir şeyler bildiğinden eminim." demiştim. 

Bu sırada kıpırdanan insanlara bakarken, "Bunu biliyorum çünkü gördüm." diyerek de son noktayı koymuştum. 

Bu anlar herkes için iyice sıkıcılaşırken, hapishane müdürü hem küm ederek "O- O elden mi ba- bahsediyorsun. He- Her şeyin an..." diyerek ağzındaki baklayı çıkarttığı bu sırada, alnına kemikten bir cirit saplanı vermişti. 

Ortama kanatlı kadının fırlatmış olduğu cirit yüzünden doluşan tüyleri göz alırken, ben ölen müdürün yanına gitmiş ve yığılmış bedenini kaldırmıştım.

Öfkeli bakışlara maruz kaldığım bu sırada, müdürün kafasını yanağıma yaslamış ve mutlulukla "Evet! bunlar duymak istediğim kelimeler." demiştim. 

Hemen ardından cesetle aramda belli bir mesafe bırakarak; Nekrotik Nüfuz yeteneğim ile içindeki ruhu çekip çıkarmışken, "Madem biliyordunuz neden başta ses çıkarmadınız ki!" diyerek sözlerimi şeytani yaratıklara yöneltmiştim.

"Hah! Yardım etmemizi mi bekliyorsun? Rüyanda görürsün!" demişti kara kanatlı kadın.

"Neden olmasın. Yoksa s*kik efendiniz buna mani mi olur?" diyerek, kendimden emin bir tavırla müdürün ruhunu özümsemiştim. 

Gözü dönen dört kollu gudubet, "Bu kadar katlandığımız yeter! İşte şimdi yolun sonuna geldin çocuk!" diyerek doğrudan bana doğru atağa kalkmıştı.

Pek vakit geçmeden kollarının hepsi birden göğüsümü deşmiş, organlarımı yerlerinden söküp atmıştı. 

Tuhaf olsa gerek ki hiç acı çekmemiş, zarar gördüğüm düşüncesi bile aklıma gelmemişti. 

Sonra çehremdeki herkes bir şeyi tuhaf bulacak şekilde yere dökülen organlarıma baka kalmışlardı. Sanki bu organlar normal bir şekilde yaşam belirtisi göstermeye devam ediyorlardı.

Ama biri bakışlarını benden hiç çekmemiş, sadece sahip olduğu kolları göğüsüme daldırıp çıkarmaya devam etmişti.

Bu canavar yavaşça bana ölümsüzmüşüm gibi bakmaya başladığı sırada, ben o sırada öyle olmadığımı anlamıştım. 

Bu Çarpık Varoluşun değişik bir etkisi olsa gerek ki aslında hala yaşıyordum. Hasarı hiçbir şeymiş gibi absorbe edebilsem de aslında temel yaşam fonksiyonlarımı kaybettiğim taktirde gerçekten de ölecektim. 

Yenilmez değildim yani daha fazla beklemeyerek rakibime asılmış ve Nekrotik Nüfuz yeteneğimi umarsızca kullanmaya başladım.

Sonuç hasmımın birkaç saniye sonra yere yığılmasıyla belli olmuştu. 

Karşımdaki herkes ya tedirgin yada öfkeliydi ama biri bu kişilere dahil değildi.
Kara kanatlı kadın, kendi organlarımı toplarken hemencecik yanıma gelmiş "Yerini mi bilmek istiyorsun. Zahmet vermeyelim o zaman." diyerek kolumu kavradığı gibi asılmıştı.

Normalde pek çok erkeğin hoşuna gidecek bu tavır, yerin içine bataklıkmış gibi bu kadınla birlikte dalmamla hoş olmaktan çıkmıştı. 

*****

Bir kaç saniye geçmesiyle kap karanlık bir mekana, zeminin içinden yüzlerce metre geçerek gelmiştik. Boğulduğum bu süreçte tekrar ölümü hatırlamış, anca kollarımda kavramış olduğum organları kaybetmemek için anca kendime mukayyet olabilmiştim.

"İşte geldik. Her şeyin anahtarı tam orada duruyor." diyerek hala derinlere giden bir kuyuyu göstermişti.

Gösterdiği yere baktıktan sonra, o an anca bakma hevesiyle etrafı süzmeye başlamıştım. İçi karanlığa gömülen kara mermerden yapılma bu kuyunun çapı beş metreyken, etrafını süsleye oval alansa on beş metre çapındaydı. Tavanı ayını kuyu gibi hiçle uzanırken duvarlarıysa üç dikey merdivenle mozaik kabartmalar süslüyordu.

Çizilenlere dikkat etmeye çalıştığım bu sırada, boynumdan kapılmış ve kuyunun boşluğuna bırakılmak üzere boynumdan tutulmuştum.

"Evet. Artık istediğini alacaksın sanırım. Yeterince yardımcı olabildiysem senden de benim bir soruma cevap duymak isterim." demişti kadın.

Bakışlarımızın buluştuğu bu sırada sadece "Neymiş o?" demiştim.

Kadın boynumu iyice sıktığı bu anda "Bu lanet yeri neden aradığını merak ettim?" demişti.

Ben gülümseyerek "Hiiiiç sade..." diyerek cümleme başlamışken, kadın yanıta başlama şeklimden hoşlanmayıp iyice boğazımı sıkmış; ardındansa "Umarım hiçbir şeyin içinden çıkamadığı bu yerden gerçekten de hoşlanırsın." demiş ve elini serbest bırakmıştı.

Ben boşluğa doğru kayarken, "...ce kafamda sürekli gelmemi isteyen bu sese haddini bildirmek istiyorum." diyerek askıda kalan cevabımı da tamamlamıştım. 

Kolunu çaresizce uzatan kadından zorlukla duyabildiğim tek şey, "Ne!?" demesi olmuştu.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


12   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   14 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.